• dünyanın en iyi ingiliz dizisi:(

    "where is jessica hyde" abi direk mehmet demirkol bu arada.
  • --- 1. sezon 5. bölüm spoiler ---

    gezegende çevre üzerinde en büyük pozitif etkiyi kim yarattı biliyor musun? cengiz han. çünkü 40 milyon insanı katletti. toprağı ekecek kimse yoktu. ormanlar yine büyüdü. karbon atmosferden dışarı atıldı. ve bu "canavar" olmayaydı, 1 milyar insan daha bu ölü gezegende yer bulmak için birbirini itiyor olurdu.

    --- 1. sezon 5. bölüm spoiler ---

    dizi müziği gayet başarılı.
  • thomas more'u tanımamızı sağlayan kitap. kendisi koyu bir katolik olan thomas more bir çok dini kitap da yazmış olmasına rağmen sosyalist bir devlet düzenini savunduğu ve tüm dinlerin serbest olarak yaşandığı bir adayı anlattığı bu kitabıyla tanınmıştır. kitaptaki en ilginç olaylardan biri de evliliktir. evlenmeden önce çiftler, birer yaşlı insan denetiminde birbirlerini çıplak olarak görürler. more'un bu konudaki savunması ise şudur:bir hayvanı yada kıyafeti satın almadan önce bile heryerine bakar,bir defosu var mı diye kontrol ederiz. hayatımızı birlikte geçireceğimiz insan için bunu yapmamızdan doğal ne olabilir ki!!!
  • altyazı ile izlendiğinde, 'lan' ile 'ıan' (ian diye okunuyor) kelimelerini sık sık karıştırdığım dizi. ıan adamın ismi lan*
  • gerçekten de bugünün dünyasına uyarlanan bir ütopya kabus gibi görünür gözünüze kitabı okurken. ama dönemin koşulları ele alındığında zamanının çok ilerisindedir.
    neden kabustur? eşitliği savunan more, siyasi iktidarın tek elde toplanmasına ve sınıfsal farklılıklara karşı çıkan bir metin yazmış olmasına rağmen biraz daha derinden baktığımızda bireyi yok sayan ve tek tipleştirici bir toplum anlayışı ile karşılaşıyoruz. toplumda farklılığa yer yoktur ama buna rağmen yöneticiler bilgeler arasından seçilir. bütün cadde genişlikleri aynı (10 metre civarı), aynı stilde evler vardır ve bu evlerin kapılarında kilit yoktur. mülkiyet kavramı yerleşmesin diye 10 yılda bir ev değiştirilir. kıyafetler aynıdır ve 7 sene giyilir. köylerde 40ar kişi bulunur. more'un eşitliğinin sınırı burda başlar: bu 40 kişiden ikisi köle olacak ve şiddet içeren hayvan kesilmesi gibi eylemler özgür vatandaşlar şiddeti öğrenmesin diye bu kölelere yaptırılır. bunun yanı sıra evlenirken hem erkeğin hem kadının bakir olması esastır. aile ataerkil ailedir ve evlenen erkek babasının evinde yaşar. adada demir yoktur ve bunu sağlamak için dış ticaret yapılır. savaş zaferleri ile gurur duyulmamasının yanı sıra yalnızca mecbur kalındığında savaşılır mümkünse paralı askerler görevlendirilir.
    bu enteresan ütopik betimleme aslında şaşırtıcı ölçüde liberal ve laiktir. komünizmle çok yakından ilişki kuranlar beni şaşırtıyor çünkü aslında çok da keskin çizgiler kullanılmamış komünizme gönderme yapan. çünkü buna benzer bir komünizm anlayışını pek çok dinin söylemlerinde de görüyoruz. mesela müslümanlığın "cennet" tasarımında da mülkiyet ilişkilerinin olmadığı eşitlikçi bir yaşantı göze çarpar. yani müslümanlığın cennet ütopyası ne kadar komünistse more'un ütopyası da o kadar komünisttir bana göre.
    bugün baktığımızda tüylerimizi ürperten bu ütopya 1518 yılında yazılmış bir metindir ve en doğrusu bu metni kendi dönemindeki düşünceler, yasalar ve inançlar eşliğinde irdelemek olacaktır. (örneğin more'un bu tektipleştirmedeki abartılı yaklaşımının temelinde dönem soylularının aşırı şatafatlı yaşantıları yatmaktadır.)
  • senaryosu rahatlikla wikileaks e konulabilir. goruntuleri rahatlikla bir evin duvarlarini kaplayabilir, muzikleri de hayatta karsilasilan acaip durumlarda rahatlikla calmaya baslayabilir. cok orjinal ingiliz urunudur.
  • thomas more'un bir kitabı.

    ideal yönetim biçimini anlattığı bir ülkeyi kurguladığı bir kitaptır. tahmin edilebileceği üzere bu adadaki düzen anarşist olmasa bile sosyalist bir düzendir.
  • daha 1. sezonun sonunu getirmemiş biri olarak;

    --- spoiler ---

    dizideki en başarılı gönderme, alice isimli kızımızın, annesi öldürüldükten sonra suç ve ceza üzerine yapması gereken ödevini yetiştirmeye çalışmasıdır bence. ölümü çizgi roman sayfaları içinde yaşamaktan başka ölümle ilgisi olmayan 5 karatker (alice, ian, wilson, grant ve becky), alice in de değindiği üzere raskolnikovun yaşadığı ve yüzlerce sayfaya konu olan ölüm sonrası yaşanan vicdan azabından zerre kadar tatmıyor gibi görünüyor.

    sanki yıllardır bu işi yapıyor gibi bunu benimsemiş olmaları, alice in suç ve ceza dan alıntı yaptığı ana kadar garip gelmemişti.

    ama sanırım senaristin alice ile bize fark ettirmeye çalıştığı şey de bu: 1 hafta önce işinde gücünde adamlar bir anda eli silahlı hale geliyorlar ve biz seyirci olarak buna şaşırmayı bırakıp, hikayenin sonunda ne olacak merakıyla bunu sorgulamayı bırakıyoruz, amaaaan öldürsünler, hele bi sonunda ne var ona bakalım da, ölümmüş, vicdanmış, onlar sonra artık diye izliyorduk ki, senarist bize dedi ki: bi durun arkadaşlar, tamam aksiyon var, hikaye ilerliyor da etikten de bi kopmayın, bakın arka planda da böyle bir şey var!

    kaldı ki 5. bölümün sonunda, letts in kısırlaştırmak ile ilgili söylediklerine, dizi senaryosu olarak bakmayı bırakıp hanginiz bi kaç saniye hak vermedi?

    etik, doğru için yapılması gereken yanlışların limiti, iyi insan kötü insan çatışmalarını çoook güzel anlatan bir dizidir. örneğin sağlık bakanlığında çalışan ve kısmen networkü durdurmaya çalışan adamımızın bile arka planda eşini aldatan bir adam olması, ama dizinin yaninda olduğumuz bir karakteri olması da iyi kötü, ahlaklı ahlaksız çatışmasına güzel bir örnek, adamın aslında karısını aldatması "öz"ünün nasıl olduğunu sorgulatmadan iyi işler yapıp network ü durdurmaya çalışınca onun yanında olmamıza yol açıyor, yaptığımız yanlışlar doğrulardan götürmüyor gibi oluyor.

    letts inde dediği gibi, bir çok kötü şey yapmak ama iyi bir şey uğruna? kabul edilebilir mi? bunun sınırı nedir? dizi işin içine kısırlaştırma gibi tüm insan ırkını etkileyecek bir etik soru ile bu değindiğim noktaları kurcalıyor. çok da hoş yapıyor.

    --- spoiler ---
  • black mirror ve humans ile birlikte üç önemli distopik diziden biri.

    böylesi mükemmel bir dizinin yayından kaldırılması gerçekten akıl alır gibi değil. emin olmamakla birlikte, sansüre takıldığı söyleniyor. zira ikinci sezonundan itibaren ingiliz yakın tarihine değinmişti. yayından kaldırılma sebebi belki bu, belki de bir televizyon dizisi için fazlasıyla kanlı olmasıdır. bilemiyorum altan.

    ama bir diziye göre olağanüstü güzellikteki sinematografisi diziye tutkun olmak için yeterli bir sebep. filmin hemen her karesinde sarı veya tonları mutlaka mevcut. bunun yanında, becky adındaki güzel kızımızın muhteşem aksanı, where is jessica hyde gibi kültleşecek diyaloglar barındırması, hiçbir karakterin tek yönlü olmaması, hatta belki de diziler tarihinin en orijinal karakterlerden biri olan arby'yi içermesi, hemen her bölümünde yeni bir gizemle izleyiciyi karşılaması gibi birçok özelliğiyle benim açımdan şimdiden arşivlik diziler listesine girmiştir.

    edit: imla
  • --- spoiler ---

    dizinin ilk sezonunu bir gecede izledim ve kendi kendime 'her yerde duyulan fisiltilara bir tek ben mi takildim?' diye sorup durdum. arkadas, o kadar insan izlemis, bir kisi de dememis ki 'nedir bu fisiltilar?'.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap