• bir ahmed arif siiri...

    açardın,
    yalnızlığımda
    mavi ve yeşil,
    açardın.
    tavşan kanı, kınalı - berrak.
    yenerdim acıları, kahpelikleri...

    gitmek,
    gözlerinde gitmek sürgüne.
    yatmak,
    gözlerinde yatmak zindanı
    gözlerin hani?

    "to be or not to be" değil.
    "cogito ergo sum" hiç değil...
    asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı,
    durdurulmaz çığı
    sonsuz akımı.

    içmek,
    gözlerinde içmek ayışığını.
    varmak,
    gözlerinde varmak can tılsımına.
    gözlerin hani?

    canımın gizlisinde bir can idin ki
    kan değil sevdamız akardı geceye,
    sıktıkça cellad,
    kemendi...

    duymak,
    gözlerinde duymak üç - ağaçları
    susmak,
    gözlerinde susmak,
    ustura gibi...
    gözlerin hani?
  • dinlemeyin arkadaş bu şarkıyı. böyle bir konsantre acıyı yaşamayın olm. gareziniz mi var lan kendinize?

    edit: dedim ama gözlerin hani?..
  • cem karaca'nın 1975 senesinde nem kaldı isimli bir toplama lp'si yayınlanır. bu lp'de sanatçının çeşitli dönemlerden şarkılarının bulunmasının yanısıra iki de yeni şarkısı bulunmaktadır. bu şarkılardan birisi lp'nin açılış parçası nem kaldı iken diğeri ise ardından gelen ahmed arif bestesi unutamadığım'dır. cem karaca ve dervişan grubu ile kaydedilen bu bestede ahmed arif'in okuyucuya vermeye çalıştığı karanlık atmosferi cem karaca ve uğur dikmen ikilisi beste ve düzenlemede de şiirin hakkını vererek yakalayabilmişlerdir . muhteşem bir moog synthesizer girişine sahip olan bu beste, cem karaca'nın nakaratı okuduğu esnada uğur dikmen'in arkada çaldığı synthesizer tonlamaları ile acaba türkiye'de de bir dönem progressive rock yapılmış mı şeklinde türk rock araştımacılarının kafalarını meşgul eden sorunsalı safdışı edebilecek bir güçtedir.
  • herhalde bu cem karaca şarkısının kaydı yapılmadan önce birileri hüseyin sultanoğlu'na "senden davulcu falan olmaz" demiş. adam nasıl bir gaz aldıysa, bateriyi çalmamış adeta dövmüş. bize de bu mükemmel performansı dinlemek kalmış.
  • ahmed arif sözleri,cem karaca ve dervişan grubunun muhteşem müziğiyle insanı tanımlanamaz bir ruh haline sokan gitmek evet gitmek ama hangi gözlerde nereye diyerek tekrar tekrar kendini dinleten şarkı.
  • 'unutamadığım'
    ümit yaşar oğuzcan şiiridir.

    nasıl unuturum sevişmemizi
    ilk ışık cama düşerken şafakta
    öyle bir dünyaydı yaşadığımız
    zaman, kaybolan bir sesti uzakta

    varlığın hayat verirken yeryüzüne
    öpüşlerindi yakan dudaklarımı
    şimdi o bir ömre bedel dakikaların
    hâtırasından başka bir şey kalmadı

    o resim hangi hoyrat ellerde kimbilir
    ah nerde o sır saklayan gece lambası
    o yer minderleri, o basma perdeler
    nakış nakış kilimlerle o şark odası

    ne hazin o en istenilmeyen zamanlarda
    bir zalim uğultuyla geçmesi saatlerin
    özlenilen her şeyin girmesi rüyalara
    o korkunç raksı hafızada hayaletlerin

    bilmek ne acı hiçbir şeyin dönmeyeceğini
    çözülmesi ümitlerin gerçekte yumak yumak
    dönmek o paslı çivilerinde hâtıraların
    ve unutamamak, hiçbir şeyi unutamamak
  • açın dinleyin bu şarkıyı, tekrar tekrar dinleyin. dinlediğiniz batı müziği mi? değil. doğu müziği mi? değil. tam da sentez denen nane bu işte. ne o ne de diğeri ama ikisinden de bir şeyler taşıyan bir başkası. aufhebung anasını satayım. zenginlik, kalkınma, ekonomi, siyaset, spor başlıklarında can çekişme sebebimiz olan eksiklik.

    türkiye'nin şansı ve şanssızlığı aynı kapıya çıkar. doğu ile batı arasında kalmış olmak. biz zenginlik faslını almak yerine çile kısmına katlanıyoruz şu an. neden peki? anadolu rock ifadesinin çok güzel tanımladığı bir müzik türünden yuvarlana yuvarlana düştüğümüz yerin tüm toplumsal sıkışmışlığımıza bağlandığı yer demokrat parti. yerinde kalkınma yöntemini terk edip iç göçü ateşleyen siyasi tercih ve onun mirasçıları, oluşmakta olan şehir kültürünün güçlenmesine izin vermeden göçmesine neden oldu. otuzlu, kırklı, ellili yıllarda doğup şehri ve yerel ve uluslararası kültürü tatmış insanların tattıklarını sindirip orijinal üretime geçmesi yirmi-otuz yıl aldı. sonra şehirler, fakirlikten bıkmış, çıkış arayan milyonların (milyonlar diyorum milyonlar) kalkıştığı iç göçle boğuldu, kültür darmadağın oldu. edebiyatta, sinemada, müzikte gerçekleşen müthiş sentezin filizleri ezildi gitti, onun yerine yeni mecralar açıldı, bir o yana bu yana savrulma dönemi yeniden başladı. şimdi yeni yeni o göçün şehre bulaştırdığı köylülüğün/kasabalılığın durulmaya başladığı dönemdeyiz. gecekonducu göçerlerin çocuklarının çocuklarının çağındayız şimdi. kaybedilen zaman, çekilen çile devasa.

    yerinde kalkınma modeli terk edilmeseydi, göç daha uzun vadede daha az kültürel çatışmayla daha az yoğunlukta olabilir, şehir gelenleri sindirebilirdi. bundan hiçbir zaman emin olamayız elbette, geçmiş günler üzerinden akıl yürütüyorum. ama kesin olan şey, basit bir politik tercihle devrilen taşların alıp koca ülkeyi koyduğu yer burası: elli yıllık yeni bir bocalama dönemi. bugün cehaletin, ahlaksızlığın, arsızlığın, pişkinliğin, utanmazlığın normalleştirildiği bir ülkede yaşamamızın sebeplerinden biri, artık unutamadığım gibi şarkıların yapılması için gereken şartların olmamasıdır. bir ayağımızı boktan vahabi kültürüne sundular, diğeri vıcık vıcık muhafazakâr islamcı pespayeliğine batmış durumda.

    bir seferinde bir arkadaşım isyan etmişti, mealen "bıktım doğu ile batı arasında köprü olmaktan, keşke ya birine ya da diğerine ait olsaydık da ne bok olduğumuz belli olsaydı" diye patlamıştı. o zaman da aynı şeyi düşünüyordum. üçüncü bir yol her zaman vardır, vardı da zaten ve güzel bir yere çıkıyordu ama biz çiğnedik geçtik. aman neyse coştum durduk yere. şarkıyı, iyice bir dinleyin. yerelden evrensele nasıl çıkılır diye kılavuzu takip edin. çok başka bir ülke olabilirdik, bambaşka, zengin.
  • unut beni* sonrası.. vapurda rüzgar insanın yüzünü yakarken elde sâlep gözde akan yaşlarla bi nefes sigaradan bi nefes rüzgardan almak suretiyle kendimi zehirlememe tekabul eder bu şarkıyla tanışıklığım her ne vakit her nerede dinlersem aynı hissi uyandırır ...
    canımın gizlisinde bir can idin ki
    kan değil sevdamız akardı geceye,
    sıktıkça cellad kemendi ... iyice nefessiz kalırdım.
  • "canımın gizlisinde bir canininki" diye duyuyorum, elf kulaklarıma inanamıyorum.. davulu çalmamamis, zamani rutin ritimde uyusturmamis, yuzumuze yuzume vurmus acaip muzik.
  • ahmed arif'in belki de gökyüzüne açılan, içeri ayışığı sızdıran bir "pencere"den bile mahrum "cinnet mustatili" bir hücrede yaşamının anlamına seslendiği dizeleri. şiirin ismi "unutamadığım" değil "unutmadığım" olmalıydı dedim her okumamda. bütün acılarını onu unutamamasına verip hasretle her "gözlerin hani" deyişinde "mapusane" denizinde "isyanın kapkara suları"na dalsa da şair, aslında bilincini bileyen bir masat gibi hayalhanesinde kalabalık içinde yitip giderken kendisine bir kez daha dönüp bakan sevgilinin mahzun suretini unutmayarak o hücrede dimdik kalabilmiş; bütün kahpeliklere ve acılara dayanma gücünü o "son bakış"tan almıştır.
hesabın var mı? giriş yap