• ortadogu teknik universitesi psikoloji bolumunde gorev yapmis cok degerli bir ogretim gorevlisidir. skinner ve de farelere/guvercinlere iskence eden psikoloji akimi hakkinda dersler verse de asil uzmanlik konusu uc boyutlu algidir. herhangi bir arac kullanmadan (gozluk vs.) 3 boyutlu goruntuyu elde edebilmek konusunda uzun yillar arastirmalar yapmistir (bunu yapip da sony'e satacagi ve buyuk paralar kazanacagi agizdan agiza dolanir). yaptigi ise asiktir, tam anlamiyla bir akademisyendir ve iyi bir ogretim gorevlisidir (kisisel gorusumdur, kimseyi baglamaz).
    (bkz: aysecik ukte dolduruyor)
  • yıllarca odtü psikoloji bölümünde görev yapmış, emekliliğinden sonra atılım üniversitesinde çalışmaya başlamış öğretim üyesi. lisans not ortalamamı düşürmeyi göze alarak verdiği tüm dersleri aldım (perception, learning, etc.). yamulmuyorsam perception dersinin vizelerinden bir tanesinde sınıfa biraz geç geldi, geldiğinde oldukça sinirliydi. çantasını masaya koyup hemen sınav kağıtlarını dağıtmaya başladı ve dağıtırken bizleri uyardı:

    - gençler bugün bilgisayarım bozuldu, format atmak gerekiyor. tüm sınav sorularını bu sabah baştan hazırlamak zorunda kaldım, oldukça sinirliydim hazırlarken. bu nedenle sınav biraz zor olabilir, gördüğünüz ilk şıkka hemen atlamayın, başarılar!
  • morpheus tarzi konu$ma ve cumlelerin insanidir. mukemmel ingilizce konu$an, 10 feet radius ile bir kendine guven aura'si yayan, psikoloji bolumunun efsanesidir. ugra$ip didinip dersini alip sonra da ff'i kenara koymamin hikayesi ise hayli ilginctir.
  • bu insan öyle bir insandır ki o insan [he is such a person that... (bkz: yabancı dilde egitim)] finalde cevap şıklarını işaretleyeceğimiz kağıdı soru kağıtlarından koparabilir miyiz diye sorduğumuzda (çünkü soruların üzerine işaretlettirmiyorlar uzaktan görülür diye), "o kağıdın soru kağıtlarına zımbalı olmasının sebebi siz şıkları işaretlemek için o sayfayı açıp kaparken havada uçuşması ve cevap şıklarının predictabilitysinin azalmasıdır" demiştir *. kısaca kopya çekmeyin diyemez bu hocamız, ona göre kopya çekmeyin gibi basit bir şey demek lay people'a özgü bir şeydir.
  • bilimsel yalnızlık yaşayan bilim insanı. derslerinde anlattıklarını henüz yayınlamaması ve 30 yıla yakın bir süredir üstünde çalıştığı 3 boyutlu görme projesini kağıda dökebilmek için bu yıl emekli olacak ve bizi de bilimsel yalnızlığımızla baş başa bırakacak efsanevi hocamız. son dersinde psikolojinin davranışçı ekol ile yeniden domine edilmeye başlandığını bir kez daha örneklerle anlatarak bizi mutsuzluğa ve umutsuzluğa sürüklemiş ve öğüt olarak da "artık insan kaynaklarında çok para varmış, siz de başınızın çaresine bakın çocuklar" diyerek bizi gözü yaşlı bırakmış, batan geminin kaptanı edasıyla emekli olacak biricik hocamız. onsuz bir odtü psikoloji bölümü çok eksik olacak.
  • derslerinde farelerin ne kadar zeki olduklarını, dünyadaki en mükemmel ilüzyonları, nasıl oluştuklarını, insan belleğinin ne kadar karmaşık olduğunu ve davranışçı ekolün ne kadar salak olduğunu ispatlayan, çok büyük bir kitlenin nobel alması gerektiğine inandığı, midtermünü dersten çekilmeler başlamadan iki gün önce yapıp, bir gecede okuyup, bir sürü insanın dersi bırakmasına yardımcı olmasıyla meşhur insan.
  • yaptigi ise asik insan. derslerinde one man show yapar, ogrenciler zamanin nasil gectigini anlamadan dinlerler hatta ders arasinda da hemen basina ususup biraz daha tartismak isterler. pek cok ogrencinin derlerini teybe kaydetmesi ve bazilarinin daha sonra bu kayitlari derste tuttuklari diger notlarla birlestirip ders notu haline getirmeleri bilim dunyamiz icin buyuk bir kazanctir. derslerine katilan tek tuk muhendislik ogrencilerini (kendisini daha iyi anladiklari icin) daha cok sever. dersleri cesitli deneylerin tartisilmasi (bkz: monolog) seklinde gecer. sevmedigi bir ekolun temsilcisini yerin dibine gecirir. learning ve cognitive processes derslerini de vermesine ragmen, her sene yeni bir heyecanla anlattigi ders perceptiondir. neredeyse omrunu verdigi ve devlet sirri gibi sakladigi arastirmasinin ipuclarini verir. anlattigi konunun ilgincligi kadar nasil bilim yapilmasi gerektigi hakkinda da epey ibret alinir bu derslerde. pek cok bilim adami, umur hoca'nin tacit assumption diye niteledigi uzere, o zamana kadar soylenegelmis seylerin ne olcude gecerli oldugunu hic dusunup tartmadan adeta korebe oynar gibi bilim yapmaya calismaktadir. bunda bilhassa amerika'daki bilim adamlarinin her sene belli miktarda yayin yapmasini adeta zorunlu kilan ekonomik baglarin etkisi vardir. bu tur kaygilarla bilim adamlari basit analizleri yapamamaktadir.

    hocanin uzerinde calistigi esas mevzu 3 boyutlu algilamadir. bir gun patentlemeyi umdugu icin herkeslerden sakladigi bir teknik gelistirmistir. bununla ozel gozluk ve perde kullanmadan uc boyutlu sinema izlemek mumkun olacaktir. ancak yine patent kaygisiyla bunu gosterecek duzenegi de kendisinin yapmasi gerekmistir. kullanacagi cihaz icin gereken motor ve temel elektik muhendisligi bilgilerini de kendisi calisip ogrenmistir. bu satirlarin yazari da deneylerinde kullanacagi bir elektronik cihazi tasarlamis ve yapmis olmaktan dolayi mutludur. (bkz: corbada tuzu bulunmak) yine bu vesileyle, soyle bir selam vermek icin ogleden sonra iki sularinda odasina ugrayip, nasil gectigini anlamadigi 7 (yaziyla yedi) saatin sonunda epey bir bilgilenmis olarak ayrilmistir. daha sonraki yine boyle 5 saatlik bir seans da hem hocanin kisiligi hakkinda etraflica fikir edinme hem de kendisinin amerika'daki hatiralarini dinleme acilarindan aradan uc sene gecmis olmasina ragmen hala bir mutluluk kaynagidir. son emaillesmelerimizden birinde bir breakthrougha yaklastigindan bahsetmisti. tahminen su anda bu 3. boyutu duzlem uzerinde nasil algiladigimizi en ince ayrintisina kadar bilmekte ve bunu ticari bir basariya donusturmek icin firsat kollamaktadir. onundeki en buyuk engel, bunu yetkili kisilere nasil ulastiracagidir. microsoft, sony ve kodak gibi firmalarla kontak kurmanin yolunu aramaktadir. buradan kulliyatli bir para kazanmasi halinde bunu bir akademi veya arastirma laboratuvari kurmak icin harcayacaktir. kafasindakileri gerceklestirmesi halinde adini dunya bilim tarihine altin harflerle yazdiracaktir*.
  • spence'in öğrencisi. spence de hull'ın öğrencisiymiş. o zaman bizler hull'ın üçüncü kuşak öğrencileriyiz. oley.
  • ders notlarını 20 sene sonra bugün bile bir hazine gibi saklarım.
  • kadıköy anadolu lisesinin ilk mezunlarının(1962) dönem birincisi olduğunu öğrendiğim hocamız. kal mezunu olup kal ın ilk dönem birincisinden üniversitede ders almak da ayrı bir gurur vesilesidir.
hesabın var mı? giriş yap