• milliyet in haberine göre,canım ailem dizisinin setinde borcundan dolayı hacize gelmiş olan memurlara icra dosyasını fırlatmış olan oyuncu.

    şimdi bir adama haciz işlemi için gideceksen evine barkına gidersin, gayrimenkulune haciz koyarsın, maaşı için haciz isteyebilirsin ya da alacaklı olduğu kurumlara/hesabı olan bankalara ihbarname gönderirsin, hepsini anladık.

    fikri olan bir meslektaş beni de fikir sahibi etsin, bir oyuncunun çalıştığı dizinin setinde giderek ne haczedilebilir? bunun adı kanundan kaynaklanan işlem midir yoksa buram buram işgüzarlık mıdır?
  • gazeteci: ciplak bir ovgu karsisinda ne yaparsiniz?
    u.y: giyinirim!
  • pek fazla dile getirilmese de, oynadığı en etkileyici rollerden biri de tahir kemal'dir..
    tahir kemal karakterini canlandırdığı alacakaranlık dizisini nereye soktuysa çıkarsın artık.. ya da toplasın yine aynı ekibi, hikayeye kaldıkları yerden devam etsinler..

    ayarların bunları..
  • kimsenin kıçı yemezken "yazı tura" gibi bir film yapmış omurgalı adam.

    deli derviş.
  • ''ben hayatını kaybetmişlerden biriyim.''

    bir kaç gün önce oda tv'de yayınlanan röportajında bu cümleyi kurmuş oyuncu, yönetmen, yazar gibi pek çok vasıfa sahip bir insan.

    ne ilginç söz, fakat hayallerini gençliğinin sırtında kaçıranlar için ne doğru. görür görmez hissettim bu cümleyi söyletmiş olanları. her neyse, röportajın bazı bölümleri çok güzel. sözlük, türkiye gibi değerli olan her şeyden uzaklaşsa da biz eski kafa ile yazıyoruz işte...bulunsun, bu da bulunsun.

    - ‘arabesk’, ‘muhsin bey’ ve ‘eşkıya’ gibi fenomen filmlerin efsane oyuncususunuz. bu projelerin hayatınızdaki yeri nedir?

    - seyircilerin övgüsü bitmiyor. ruhumuz okşanıyor, mahcubiyet duyuyoruz.

    - ‘eşkıya’, türk sinemasının yeni çağı olarak gösteriliyor. buna katılıyor musunuz?

    - o projeden sonra uzun süre oyunculuk yapmadım. kendimi de beğenmem orada. ama iki ay önce midilli’de arkadaşlar, panayudu köyü’ndeki buzikici yorgo’nun evinin bahçesinde, duvara bez gerip, ‘eşkıya’yı oynattılar. yunanca alt yazılı... uzun bir masa etrafında 20-25 kişi izlediler. gösterimden önce bir şeyler söylememi istediler; ‘bir başka zamanın ilk adımlarıydı’ dedim. sonra film izlenirken arkalarda bir kalasın üzerinde zırlayıp, ağladım.

    insanın gençlik kırılganlığı, öfkesi çok uzağa fırlatıyor kendini. ne kadar uzak düşmüşüm yaptığımıza o zamanlar... birden eski bir günahımla karşılaşmış gibi oldum. beslediğin duygular kırılıveriyor işte. kırıldığın yerde çözülüyorsun. esas önemli olan ne kadar gönül koyduğun o işe, çok duygulandım. hiç duymadığım eleştiriler duydum. yönetmene, yazara ve özellikle unutamayacakları insan yüzlerine övgüde bulundular. galiba bir filmden çok başka şeylerle ilgilendiler. kendilerine yakın bir dünya gördüler.

    - şener şen’le sizi aynı projede yeniden izleme şansımız olur mu?

    - olmaz. biz dostuz ama öyle partner durumu yok. hatta yan yana geldiğimizde sinema bile konuşmayız neredeyse. film, anılardan ibaret... yemekte buluşmak daha iyi. masada da zaten şener abi izlenir. havasını bulursa... ama ben onu iyi azdırıyorum, çok gülüyorum. onlarca defa aynı hikayeyi anlattırırım bir yolunu bulup, masa kopar.

    - kariyerinin başındaki uğur yücel’i görseydiniz, ne derdiniz?

    - genç uğur’u eve kapatır, bütün geçimini sağlar, yazdırır, film çektirir, sonra da bir yaban kuşu gibi hayata salardım. sahiden kendimle ilgili tek üzüntüm demeyeyim, bileni gülümsetir bu şiir, ‘yazık oldu süleyman efendiye!’... orhan veli kanık... ‘geçiniz efendim geçiniz’i de ekleyeyim. ben çok şey atladım. eldeki malzemeyi pek kullanamadım. örneğin 20’li yaşlarımdaki sinema düşüncelerimi, öykü ve senaryo hayallerimi gerçekleştiremedim. ama geçti bizden demek istemiyorum.

    'ben hayatını kaybetmişlerden biriyim'

    - tekne hayatınız devam ediyor mu? yazı nasıl geçirdiniz?

    - devam... arkadaşımın teknesi, zaten evde de yaşamıyorum. sadece tekne ve oteller... sırt çantasıyla geziniyorum. bir nevi çadırcılık. tekne deyince insanların aklına devasa bir şey geliyor. gezen rezidans... bizimki öyle değil. yelken meraklısıyız. sessizlik ve kimsesizlik. yaz da öyle geçti. baharda dört bölüm çekmiştik. ağustosa kadar ara verdik. midilli’ye götürdük tekneyi. fırsat buldukça gittim. orada arkadaşlarım var, çoğu müzisyen. köy köy dolanıp, müzik yapıyorlar. ‘rembetiko’ filmini yaşadım sanki. bir de sinopsis çıkarttım. güzel hikaye... inceden senaryoya da giriştim.

    ...
  • oynadığı her rolü en kralindan shakespeare şiiri gibi oynayan kişi. necati şaşmaz'a oyuncu denen bir ülkede, bu adama da oyuncu dersek allah çarpar adamı. başka bir şey demek lazım.
  • bu ulkede gercek anlamda iyi seyler yapan, ureten az sayida insandan birisi..hayvan iyi oyunculugu olan insan..kaliteli seyler yapmak ister; kendisine gelen projelerin cogunu begenmez, sonunda kendisi el atar ise..genelde yer aldigi yapimlar kendi yazdigi ve/veya kendi yonettigi yapimlardir..
  • yazı tura'nın tescilli en iyi yönetmenidir kendisi. şöyle afili bir fragman bile gösterememistir kahrolasi ödül gecesinde çektigi filminden iştahlari kabartip merak uyandıracak sahneler gösteren/gösterten.
    ne var ki, ödül töreninde de bizlere gösterdigi kadarılyla tahir kemal bozoğlu komiserimden zerre gram kalmamistir hal ve gidişinde. bıyıklarıyla sert ve cesur bakan, babacan kars mıntıkası şivesinin dibine vurduğunu hissettiren tahir abi, yerini top sakallı ürkek ve sitemkar bakışlı, yarı pişman, kemik gözlük sahibi, saçları da jöleli spreyli postmodern sinema/tv emektarı uğur yücel'e bırakmıştır. bizim üç hafta öncesine kadar kickbox-perver show tv ekranlarından izlediğimiz adam sanki başkasıdır.
    halà daha, yine de ve ısrarla, uğur yücel'in adını sayıklamalıdır türk halkı. çünkü ulaşılabilecek en üst noktada en ezından oyuncu olarak o durmaktadir hudutlarımız içinde. öyle ki aynı türk halkı, adını sayıklaması gereken bu adamın yaptığı işleri pek de umursamamakta, kıldan tüyden agb ölçümlerine, kötü yapılmış promosyonlara kurban etmektedir.
    oysa onun yaptigi filmde de halkın hani o her fırsatta pek sevdigini gösterdiği, kurtlar vadisi isimli tv dizisi vasıtasıyla yaralarını-gerçeklerini deştiğini belirttigi vatanı anlatılmaktadır. onun filminde de ben yönettim oldu diyerek ortalıkta volta atan adamlarin yaptıklari filmleri medyatik yapan düzüşme sahneleri gibi unsurlar -hem de çatır çatır- vardir. ancak kastı aşan bir bahtsızlık yücel'in hevesinin, sanatinin tam da kalbine saplanmaktadır. onun içindir ki, ödül alırken çığlık atan değil bıkkın görünen, yine de samimi ancak bir o kadar da ürkek bakışlar atandır.
    yazı tura'lar gidecek, alacakaranlıklar gelecektir. ama bu adamın iştahı kesilmedikçe, bütçesi daha da delinmedikçe izlememiz gereken işler ortaya çıkmaya devam edecektir.
    yolu da zihni de açık olsun.
  • derya alabora'nin kocasi.
  • kendisi on yıl oncesinin cem yılmaz'ıdır.ama cem yılmazın politik olaylara dokundurmamasına ragmen kendisi politik esprileri son derece komik bi sekilde ve elestirerek anlatırdı.tarzını anlatmak icin hatırladıgım bi esprisini yazayım.
    gecen gun yurtdısındaki bi arkadasımı gordum bana hani sizde iki politikacı vardı biri romantik(ecevit),biride klasik(demirel) noldu onlara diye sordu
    _ikiside duruyo ama romantik olanının romanı gitti tiki kaldı,klasik olanının ise klası gitti s.ki kaldı bizde ona baba diyoruz.
    ayrıca son donemde yaptıgı dizilerde yazdıgı ve canlandırdıgı karakterler superdir.boyle mahallenin agır abisi gibi hafif argokonusan,hayatı cozmus ama buna ragmen hayata tutunamayıp bi seyleri kaybetmis ve bu yuzden hayattan kopmus.karizma olmaya calısmayan ama karizmatik 40'ını gecmis eski kusakları canlandırır.dizileride istanbul'un kuzguncukgibi bazı degerlerini kaybetmeye baslamıs mekanlarında cekip oradaki insanları ve yasama sekillerini aktarır.bi aralar guneydoguda savasan uc askerin hikayesiyle ilgili bi film yapcaktı ama vazgecmis olabilir,sesi solugu cıkmadıgına gore.
hesabın var mı? giriş yap