• en komik sahnelerinden biri de şöyledir.

    rıfkı, öleceği tarihi tüm kasabaya ilan etmiştir ve zamanında kendisinden çok çekmiş olan bakkal, manav ve kasapta adeta bir bayram havası esmektedir. işte bu hava içerisinde rıfkı, geleneksel esnaf teftişine çıkar. sıra kasaba geldiğinde ise şöyle bir diyalog yaşanır.

    kasap: (teybine koyduğu neşeli müzikle dükkanının önünde keyifli keyifli oturmaktadır) merhaba başkanım!
    rıfkı: ne o lan, bayram mı var?
    kasap: seni uğurluyoruz ya başkanım, bundan iyi bayram mı olur? yalnız sizden bir ricam var.
    rıfkı: eşek kesme müsadesi mi isteyeceksin?
    kasap: (sırıtarak) babama selam söyle, o da gideceğin yerde.
    rıfkı: ben ananın bulunduğu kısma gidiyorum, ona söylerim.
  • öyle zannediyorum ki bu film alt metninde atatürk dönemi işleniyor:

    dikkat edin kemal sunal hoparlörlerden öleceğini söylerken ne diyor:

    beni hatırlayınız.”

    yani atatürk’ün nutuk’ta söylemeyi düşündüğü, ancak daha sonradan vazgeçtiği cümle. (kafamda şimşek buradan çaktı zaten)

    şimdi filmi geri saralım. film baştan bu yana neyi anlatıyor:

    zekâsını kullanan kahramanın, menfaatlerine çomak soktuğu halk düşmanlarına ve inanç istismarcılarına karşı mücadelesini…

    halkın arasından çıkıp halkın kaderini değiştiren bir lider haline gelmesini…

    filmin başkarakteri rıfkı, avrupa görmüş, babasını kaybetmiş (yetim) ve film boyunca yalnız birisi. tıpkı atatürk gibi…

    halk tarafından çok seviliyor, düşmanları tarafından her vesileyle alt edilmeye çalışılıyor. ancak her seferinde düşmanlarının oyununu bozuyor.

    filmin sonunda rüyasında kendisinin öleceği bildiriliyor. bütün düşmanları, eski düzeni geri getirebilecekleri umuduyla seviniyor.

    ancak gelin görün ki, filmin kahramanı ölmüyor! sanırım burada anlatılmak istenen kahramanın tıpkı yüce atatürk gibi ölümsüz olması; fikirlerinin daima yaşayacak olması.
  • --- spoiler ---

    - bundan böyle herkes evinin önünü süpürecek. esnaf da dükkaninin önünü temizleyecek.
    - aman reis bey, halk size düsman olur, cöpcüler ne güne duruyor derler
    - sali gününe duruyor deriz.

    --- spoiler ---
  • filmin son sahnelerindeki geri sayimda neredeyse hic bir dublaj goruntuyle uyusmaz, cesitli kisiler goruntude "oonn, on bees dokuuuz" diye sayarken dublajda " beees, dooort" gibi alakasiz sekilde gider. yine son bolumde hoperlorden olmedigini aciklayan rifki'ya sabri amca(bkz: nizam erguden) muhtesem bir cevap verir;

    rifki: sayin vatandaslarim sizden ozur dilerim, ben olmedim.

    sabri amca: niye olmedin teres?

    hoperlorden konusan kisiye duyamayacagi kadar uzaktan cevap vererek "zeki muren de bizi gorecek mi?" sorunsalina kendince dahil olan sabri amcanin, bu replikteki seslendirmesi muhtesemdir. cok icten kurar bu cumleyi cunku hevesi kursaginda kalmistir.

    ayrica rifki'nin olecegini ogrendikten sonra kendince kotuluk etmeye calismasi ama her kotuluk etmeye calistikca birilerini iyilestirmesi tipik bir natuk baytan filmi ogesidir. hatta filmin tamami "oha dedirtecek tesadufler" uzerine kuruludur. herseyin otesinde turk filmi meraklilarinin dagarcigina "niye olmedin teres?", "niye x teres?" kalibini sokarak gundelik hayatimizda yer eden bir film olmustur.
  • film sabri amcanın karısından yediği fırçayla da akıllarda yer etmiştir.

    -yağmur yağacak mı yağmayacak mı diye diye sonunda anamızın örekesine yağmur yağdırdın...
  • film zekeriyaköy’de çekilmiştir. hatta burada manavın fiyatları değiştirdiği bir sahne var hatırlarsınız. hemen karşıda bir kırmızı vosvos görülür park halinde. geçenlerde zekeriyaköy tarafındaydım vosvos hâlâ aynı yerde. ama sahibi öleli yaklaşık on yıl olmuş. arabanın motoru aküsü filan çalınmış pas kir içinde duruyordu. hayat acımasız ama insanoğlu daha acımasız. hatıralarımızın içinden geçip gidiyorlar umarsızca.
  • bu filmden 5 goof:

    1.
    rıfkı, almanya'dan köyüne (arpalı) döner. bu sırada köylüler arif efendi başlarında olduğu halde yağmur duasına çıkmaktadır. konuşmalardan anlaşıldığına göre günlerdir köye yağmur yağmamaktadır. ancak rıfkı daha birkaç dakika önce, köye birkaç km yaklaştıkları sırada bacaklarının ağrısından yağmur yağacağını bilmiş ve şiddetli yağmur yağmıştır. anlaşılan sadece köy topraklarının içine yağmur yağmamaktadır.

    2.
    rıfkı (kemal sunal) nuriye'yi (ülkü özen) babası ahmet efendi'den (renan fosforoğlu) istemeye gider. bu ikili arasındaki diyalog:

    ahmet efendi: rıfkı oğlum. 200 bin lira başlık parası 6 sene evveldi. şimdi her şey pahalılandı. ekmeğin kilosu 15 lira oldu. sen gittiğinde 2 liraydı. demek ki hayat 7 misli arttı. onun için senin başlık parası da 7 misli arttı. yani 1 buçuk milyon lira oldu. ver parayı al nuriye'yi. (bunları söylerken kemal sunal hiçbir mimik hareketi olmaksızın nuriye'nin babasına saniyelerce bakar.)
    rıfkı: bu kadar param yok ahmet amca. sen 200 bin lirayı al ben nuriye'yi alayım. geri kalan parayı da taksitle ödeyeyim.
    aef: benim veresiye ile işim yok rıfkı. taksite de aklım ermez.
    r: bono yapalım?
    aef: ya ödemezsen?
    r: malını geri alırsın.
    aef: heö. patlamış malı kim alır oğlum? ben sana sağlam mal vereceğim, sen bana patlamış mal iade edeceksin.
    r: sen de yama yaparsın ahmet amca.
    aef: buna açıkgözlülük derler rıfkı. almanya'da bayağı gözün açılmış. son söz, getir parayı, al nuriye'yi. pazarlıktan hiç hoşlanmam.
    r: ayağımız alışsaydı.

    "sen de yama yaparsın ahmet amca" kısmı büyük bir ihtimalle filme sonrada eklenmiştir. çünkü kemal sunal'ın konumu, ışık ve renkler önündeki ve arkasındaki sahnelerden oldukça farklıdır.

    3.
    rıfkı'nın durmuş'u (muhteşem durukan) üfleyip ayağa kaldırdığı sahneye dikkat edelim. sanırım bu sahne kaybolmuştur. çünkü durmuş diyaloglar devam ederken birden ayağa kalkıyor. rıfkı filmde 3 üfleme eyleminde bulunuyor. diğer üflemeler: koca bulması için çirkin kızı (ayten koçak) ve rüstem ağa'nın (baki tamer) oğlu ahmet'i (necdet kökeş) üflemesi. bu iki üfleme sahnesi uzun rüzgar sesi eşliğinde varken ilk üfleme sahnesi filmde yoktur.

    4.
    rıfkı, üfürükçü olarak nam saldıktan sonra huriye'yi, ahmet efendi'den tekrar istemeye gider. ahmet efendi: "şöhretin var ama mesleğin yok" diye yine kızını vermez. huriye'nin annesi de: (sabahat ışık) "tövbe de efendi çarpılacaksın" der. üzerinde kırmızı ve turuncu kıyafetler vardır. birkaç saniye sonra ahmet efendi kitlenir. sabahat ışık: rıfkı efendi, rıfkı efendi! yetişin, ahmet efendi'ye bir şey oldu, der. bu sırada da kıyafeti mavi kahverengi olmuştur. sabahat hanım aynı kıyafeti postacı filminde nubar terziyan'ın eşini oynarken de giymiştir.

    5.
    filmin sonlarına doğru belediye çaycısı (reşit), romatizması geçsin diye rıfkı'ya sürekli ıhlamur vermektedir. (bu arada aslında ilaçlar çayla verilmektedir. dikkat çektiği için jamalthefare'e teşekkürler.) rıfkı çaycıya şöyle seslenir:

    r: reşit, senin ıhlamuru içtikten sonra ayaklarımda ağrı kalmadı, çivi gibi oldum.
    ç: evet sayın başkanım, ıhlamur binbir derde devadır.
    r: hakikaten öyle, der. ancak her ne hikmetse ardından şu cümleyi kurar:

    ah, uf! bacaklarım yine ağrımaya başladı, yağmur yağacak galiba.

    iyi de daha birkaç saniye önce bacaklarının ağrısının geçtiğini söylemişti!
  • --- spoiler ---

    kemal sunal: ks
    ali şen: aş

    aş: tamam mı?
    ks: tamam mı?
    aş: tamam mı dedim?
    ks: tamam mı dedim?
    aş: ulan ben sana soruyorum tamam mı
    ks: ben de sana soruyorum
    aş: tamam mı oğlum?
    ks: tamam mı evladım?
    aş: tamam mı oğlum?

    ayrıca ali şen'in küpü gömdükten kamufle amaçlı kullandığı iki parça çimin de taksim stadı'ndan araklama olduğunu söylemek gerek.

    --- spoiler ---
  • natuk baytan ve kemal sunal işbirliğinin en güzel örneklerinden biridir.filmde bir çok komik sahne ve sosyal içerikli mesaj vardır,tabii anlayana.

    filmin en komik sahnelerinden biride şöyledir:satılmış ağa,rıfkı'yla girdiği iddiayı kaybeder tüm altınlarını köylüye dağıtmak zorunda kalır.kahvede tüm köylü toplanır.satılmış ağa elleri titreyerek altınlarını sırayla köylüye dağıtır.en son sırada satılmış ağa'yla işbirliği yapan sabri amca vardır.ona gelince rıfkı müdahale eder.gözleri şaşı olan sabri amca şaşkınlık içinde rıfkı'ya bakarken rıfkı lafı patlatır:''sabri amca'ya altın verme satılmış ağa,baksana zaten gözleri bir ömre bedel''
  • güzel bir kemal sunal filmi. rıfkı'nın elinde bavulla nuriye'ye koçbaşıyla dalar gibi dalması ve nuriye'yi tepmesi ise filmin şahsımca en komik sahnesidir.
hesabın var mı? giriş yap