• 25 seneden sonra tekrar çekilecektir.

    son 25 yılda bundan iyi bir haber almadım.

    zaten laura en son sahnede "25 yıl sonra görüşmek üzere" diyordu.

    twin peaks tüm zamanların en efsane dizisidir. teori ve gizem konusunda lost'un eline verir, o derece.

    seneler sonra düşünsenize, sol framede twin peaks (42) yazıyor.

    çocuğumu kestim bekliyorum.
  • dizide neler olup bittiğini anlayamayan ve anlamlandıramayanlar için harika bir yazı:

    16 temmuz 1945 günü, dünya üzerinde ilk nükleer bombanın test amacıyla abd topraklarında patlatılması, dünyanın gidişatına dair olasılıklar kümesine, her an yok olabilecek yeni ve karanlık bir paralel dünya ekledi. trinity adı verilen bu “proje”yi yöneten fizikçi j. robert oppenheimer, patlamayı izlerken aklına hindu tanrılarından vishnu’ya atfedilen, “şimdi ölüme dönüştüm, dünyaların yok edicisine” sözlerinin geldiğini söylemişti. dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı: insanoğlu, üzerinde yaşaması mümkün olan tek gezegeni ortadan kaldırmaya kabil bir silah yaratmıştı. abd’de çalışan bilim insanlarının ise yarattıkları bu silahın etkileri konusunda hiçbir fikirleri yoktu.

    nükleer patlamanın yan etkileri, twin peaks’in yeni sezonunun sekizinci bölümünde, stan brakhage’a saygı duruşu gibi görünen soyut bir çizgiler, yırtıklar, delikler estetiğiyle aynalanmış gibi. 1945’te, hiroşima’nın bombalanmasını takip eden günlerde kodak film şirketi piyasaya sürdükleri film şeritlerinde lekeler ve bulutlanmalar fark eder. filmlerin karton ambalajını üreten ındiana’daki kâğıt fabrikasının suyunu temin ettiği nehrin, japonya’dan değil abd’deki bir yerden kaynaklanan nükleer serpinti nedeniyle kontamine olduğu ortaya çıkar ve bu sır 1949 yılına dek halka açıklanmaz. twin peaks’in yeni sezonunun genelinde üst üste bindirmeler (superimposition) ve başka bir boyuta ait görüntüleri yaratan özel efektler sanki film şeridi üzerine fiziksel müdahaleyle yapılmış gibidir. böylece film şeridinin hayaleti de dizinin tekinsizlik kataloğuna dahil olur.

    dizideki ifadesini çiftgezerlerde (doppelgänger), doğaüstü varlıkların özel hayatlara müdahalesinde bulan tekinsizliğin esas kaynağı ise jowday ya da judy adı verilen bir güçtür: yeni sezonun sekizinci bölümünde şifreli olarak verilen, sonra on yedinci bölümde david lynch’in canlandırdığı gordon cole’un açıkladığı bilgiye göre, trinity deneyinin hemen ardından, “kadim bir varlık ve son derece olumsuz bir kuvvet” olan judy ortaya çıkmıştır. hiroşima’ya atılacak olan bombanın ikizi olan trinity’nin hakiki anlamında gizli olan, yeryüzündeki insanların kaderine dair korkunç bir sırdır judy’nin kaynağı. gizli kalmış bir gerçek, dünyayı da insanları da sanki ikiye ayırmıştır ve enerji hatlarının kesişim noktalarından bir paralel evrene kapılar açmıştır. black lodge’da konuşulan dil –tersten bir ingilizce– atom bombasının karanlık tarafını görmek için tersten bakmayı önerir gibi. faşist rejimlerden önce davranılarak nükleer teknolojinin bir silaha dönüştürülebilmesi sayesinde savaşı “iyiler” kazanmıştır ama nükleer serpinti önce amerika’nın kalbine düşmüştür ve ödenen bedel halktan gizlenmiştir. hiroşima’da sivillerin kuşaklar boyu çektikleri acının “tepenin üzerindeki şehir”i hiç etkilememiş olduğunu söylemek saflık olurdu.

    judy’nin, pandora’nın kutusu gibi açılan ağzından black lodge ve white lodge adlı ikiz ama ters-yüz sahalarda yaşayan başka varlıklarla birlikte dünyaya katıksız kötülük, katil bob gelir. bob, musallat olduğu insanlar aracılığıyla etraflarındaki herkeste acı ve keder yaratacak olaylara sebebiyet vermek için vardır. bob’un çalışma prensibi de, twin peaks kasabasının toplumsal yapısı da, acının, kederin ve sırların insanları birbirine bağlamasına dayalıdır.

    sırlar dünyayı ikiye böler sahiden: laura palmer, tıpkı twin peaks’in pek çok sakini gibi, iki ayrı hayat yaşamış, iki ayrı günlük tutmuştur. on iki yaşından itibaren bob’un güdümündeki babası leland’ın tacizine uğramış, hiç öğrenmemesi gereken türden bir kötülükle çok erken yaşta tanışmış olan laura palmer ile on yedi yaşındaki popüler lise öğrencisi, komşu kızı laura palmer aynı kişi değillerdir. laura, kendine dair uzlaşmaz iki hakikati tek bir dilde, tek bir anlatıda yaşayamaz. her bir günlük diğerinin anlattıklarını gizlemek için vardır. white lodge ile iç içe olan, yani esasen aynı mekânın diğer bir sureti olan black lodge’un en önemli özelliği gizli kalan, saklanan bir kötülüğü beslemesidir. twin peaks evreninde zalimler sırların gizli kalması için çalışırken, kahramanlar gerçekleri ortaya çıkarmak için çalışırlar.

    gerçekleri açığa çıkarmak için işbirliği yapacak olan iki grup ise bookhouse boys ve fbı’ın blue rose kod adlı paranormal soruşturmalar departmanıdır. twin peaks kasabasını çevreleyen ghostwoods ormanında karanlık güçlerin varlığından şüphelenen ve kasabayı korumak üzere bir araya gelen bookhouse boys grubundan amerikan yerlisi polis memuru hawk ve philip jeffries, gordon cole ve dedektif dale cooper’ın da bağlı olduğu blue rose’un kurucusu, kasaba sakinlerinden pilot yüzbaşı garland briggs sırların çözülmesinde kilit rol oynarlar.

    blue rose, bir nevi ‘gizli dosyalar’ departmanıdır ve briggs tarafından yönetilmektedir. briggs, 1956’da, kimilerince uzaylılarla bir ilk teması ve amerikan hükümetinin en iyi saklanmış sırlarından birini teşkil eden roswell hadisesini araştırmak üzere, uzay gemisinin düşüşü sırasında oradaki askerî üste bulunmuş. briggs’in ortadan kaybolmadan önce sakladığı bilgilerin ışığında black lodge’un koordinatları tespit edilebiliyor fakat, dizinin ilk sezonunda lodge’lardan bahseden ilk kişi hawk’tur. şerif truman, briggs’in koordinatlarını gps marifetiyle bilgisayardaki bir haritada tespit ederken, hawk kendi haritasını koyar masaya. çok eski olmasına rağmen her daim güncel kalan, yaşayan bir haritadır bu ve üzerindeki semboller tüm twin peaks mitolojisini özetler niteliktedir. hawk’un bilgisi briggs’inkine benzer araştırmalardan değil, kadim bir gelenekten, abd denen ülkenin yerli halkından aldığı mirastan kaynaklanır. tarih, yeni bir kıtaya geldiğinden habersiz olan kolomb’un amerika’yı keşfettiğini söyler bize. halbuki, söz konusu olan bir keşiften çok istiladır. hayatlarının üzerine yeni bir hayat inşa edilmiş olan, amerika’nın yalnızca fiziki haritasını değil ruhani haritasını da çoktan çıkarmış olanlar, zaman içinde sistemli, sistemsiz kırıma uğrayan kıta yerlileridir. kütüğünden haber alan log lady’nin hawk’a “kayıp bir şeyler var” deyişinin şifresi burada yatıyor olabilir. amerikan tarihinde halının altına süpürülmüş olan, yokmuş gibi yapılan, maddiyatçı hesaplara katılmayan ne varsa, twin peaks’te bir sembol veya bir hayalet biçiminde, “ben senin ayağın değilim” diyen bir ayak ve kendi zihni olan bir kesik kol biçiminde gündeme gelir. “geçmiş, geleceği belirler.”

    hawk’un söylediğine göre, amerikan yerlilerinin mitolojisinde iyiye gidişin yolu herkesin ‘gölge’siyle karşılaştığı black lodge’dan geçer. dolaylı anlatımı, gerçeküstücü nüvesiyle izleyicisinde black lodge’a girmiş hissi uyandıran twin peaks, ikonografisinden gündelik yaşantısına ve tarihine amerika’nın gölge’sine mi bakmaktadır? dedektif cooper’ın geçmişe giderek katledilişini önlediği laura palmer, alternatif bir gerçeklikte, ‘eat at judy’s’ adlı restoranda çalışan garson carrie olarak ortaya çıkar. cooper ile birlikte twin peaks kasabasına ve artık palmer malikanesi olmayan eve gelir. bir hayalet ses laura adını seslenince sanki uyanır. acı ve keder dolu bir çığlıkla evin içinde yaşananları hatırlamıştır.

    kaynak
  • twin peaks, bir sevda türküsüdür. twin peaks, bir yürek yangınıdır. çalıkuşu* görünce sevinmek, angelo badalamenti duyunca hüzünlenmektir. twin peaks, kiraz sapını ağız içinde dille düğümlemeye çalışmaktır, yıllarca ve yılmadan. kucağa kereste alıp ninniler söylemektir. agent dale cooper'ın, "günde bir kere kendini ödüllendir." öğüdüne sadık kalıp küçük şeylerle mutlu olmayı öğrenmektir. filtre kahveye şükretmektir. olur olmadık gecelerde, laura'nın "meanwhile" deyip garip el kol hareketleri yapması akabinde çığlık çığlığa insanın üstüne koştuğunu görüp kan ter içinde uyanmaktır. torrent sitelerinde invitation to love dizisini aramaktır. leland palmer misali, bir diskoda (ya da bazen pavyonda) partnerin olmadan, tek başına, ağlayarak dans etmektir. gün içinde zebra perdeleleri ve jaluzileri bir açıp bir kapatmaktan zevk almaktır. myna kuşlarının soyunun tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmasına hüzünlenmektir. yozgat'a gidip "diane, hayatımda bu kadar çomarı hiç bir arada görmemiştim." diye telefona sesli notlar kaydetmektir. "audrey horne gibi bir femme fatale manitam olsa..." diye iç geçirmektir.

    twin peaks, müge anlı ile tatlı sert izlerken laura palmer cinayetinin atv ekranlarında çözümlenebilirliğini hayal etmektir. dr. jacoby'nin telefonla canlı yayına bağlanmasını beklemektir. james hurley ve bobby briggs'in stüdyoda kavga edişini iple çekmektir. rahmi bey'i, sarah palmer'i teskin etmeye çalışırken imgeleminde canlandırmaktır.

    twin peaks, eve kırmızı perde kestirmek, ceviz parkeleri de siyah-beyaz dalgalara boyama isteğidir. twin peaks, rüyalanmaktır. teresa banks'le burundan pudra şekeri çekme umududur. shelly johnson'ın efendi erkek yerine piç tercihi başlığını açıp "leo'yla evlenmişsen, dayağı hak ediyorsun." yazınca feministlerden linç yemektir. 25 yıl beklemektir.

    kısacası, twin peaks, bir diziden çok daha fazlasıdır.

    edit: twin peaks entry'siyle debe'ye girmek mi??? sağ olun, var olun.
  • black lodge'daki garip konuşmaların, oyuncuların repliklerinin kaydedilip, daha sonra ters olarak çalınıp, daha sonra ters olan kısmı oyunculara söyletilerek kaydedilip, ve bu ters kayıdın da reverse edilmesi sonucu ortaya çıkmış.
  • toplam 29 bolumden olusan tum zamanlarin en guzel televizyon dizilerinden biri.. gorunuste laura palmer'i kimin oldurdugu arastirilmakla birlikte, herkes bilir ki, twin peaks gibi bir kasabada kimse masum degildir ve herkesin saklayacak biseyleri vardir.
  • kasıp kasıp geniusmo ve sembolismo aşırı dozu ile keyiflendiren,
    david lynch'i sevdiren dizidir evet.
    2. sezon 8. bölümdeki sihirbaz velet hık demiş lynch in burnundan düşmüş derken jenerikte adının austin jack lynch olduğu okuyoruz.
    alınsın, metin çözümlemesi yapılsın.
  • tum diziyi (3. sezon ve film de dahil) 1 haftada, 3. sezonunu ise amazon prime araciligiyla 7 gunluk ucretsiz showtime deneme aboneligine atlamak suretiyle (mutlulugumu anlatamam) hic ara vermeden mal bulmus magribi gibi 18 bolum ardarda, karanlikta, masamin ustundeki dag gibi abur cubur gidayi (bol kahveyle) ne olduklarini dahi gormeden yiyerek izledigim, 3x8 (vay arkadas eraserhead 2 feat 2001: a space odyssey cikmis haberimiz yok) akabinde ise beynimin iyice ambale olmasi dolayisiyla son 10 bolumu artik katharsis matharsis falan dahi beklemeden (yeminle bak) zombi gibi tamamlayip, finale yakisir sekilde karman corman bir kafa ve uykusuzlukla birkac saat once bitirdigim dizi. 3 saniye sonra ise bu kez sictin mavisi degil de oglen grisi'nin doldurdugu odamda bon bon etrafa bakip "banyoyu temizleyeyim bari" diyerek sandalyemden kalktim ve bol camasir suyuyla (yogun buhari beynimi de temizler diye avunarak) hayvanca giristim klozete, lavaboya; judy mudy, red room aksani da dahil her seyi sokup attim, noron moron dahi kalmadi anlayacaginiz. hatta elim degmisken odami supurup, mutfak tezgahini da temizledim. tertemiz bi kafayla ve kahve icmeye devam ederek yazdigim bu satirlardan once goz ucuyla okudugum birkac entry, "mark frost/lynch finali acikladi" temali bir iki haber ve goz attigim reddit threadlerinden sonra hakkinda cokca teori kasildigini ve fakat birlestirici bir aciklama gelmemis olmasini laura gibi futursuzca ciglik atarak karsiladim. su an ise tek tesellim, rr cafe'ye (north bend'de imis kendisi) sadece bir saat mesafede olmam* ve "greasy spoon diner" hastasi biri olarak onumuzdeki gunlerde meshur mekani bi ziyaret edip "a damn fine cup o' coffee" diyerek icebilmeyi umdugum lezzette birkac kupa kahveyle birlikte bi dilim cherry pie gommek. dizide snoqualmie selalesini ve uzerindeki ikonik tesisi (the great northern hotel) ilk gordugum an "lan birkac ay once gezerken gittigimiz selale degil mi burasi" saskinligi, kisa bir arastirma sonrasi ayni gezi sirasinda yanlislikla girdigimiz north bend'de rr cafe'nin de tam dibinden gectigimizi kesfetmem ve aslinda cekimlerin cogunun bu civarda yapilmasini ogrenmemle yerini "vohaaa" unlemine birakti. yuppi. ayrica alacagin olsun lynch.

    edit: efendim entry'yi girdikten birkaç gün sonra gittim yedim pie'ını ve içtim kahvesini rr cafe'nin. kahveden önce sabah erkenden dibindeki, diziden de bileceğiniz mount si'da (küçük zirve tırmanışı) hiking yaptım. gezinin tadı 100'e katlandı. pie ve kahve gerçekten güzeldi. çok ilginç bir şekilde araya giren engeller yüzünden cafenin içinde çektiğim fotoğraflarda insan görünmemiş ama neredeyse her masa dolduydu. hayli kalabalıktı yani.

    https://i.hizliresim.com/vdw1qj.jpg
    https://i.hizliresim.com/moawyz.jpg
    https://i.hizliresim.com/lz56ag.jpg
    https://i.hizliresim.com/ddg0nm.jpg
    https://i.hizliresim.com/ov4rdr.jpg
    https://i.hizliresim.com/2azvxd.jpg
    https://i.hizliresim.com/bz75pq.jpg
    https://i.hizliresim.com/ed94ab.jpg
  • 3. sezon ilk bölüm part1-part2 altyazısı çıkmış.

    çevirenler de çeviri dünyasının iki efsanesi nazo82 ve eşekherif. *
  • --- spoiler 3x08 ---

    metaforlarla temelden o kadar iyi yürüyüp gidilmiş ki, parmak ısırtacak cinsten. ve beni uzun düşüncelere zerk eden bir bölüm oldu.

    daha önceki bölümlerde;

    https://www.thewrap.com/…david-lynch-twin-peaks.jpg

    https://www.retrozap.com/…heywvvs1qaihw2o2_1280.png

    ilk fotoğrafta lynch'in arkasında atom bombası görülüyor. 16 temmuz 1945 sabahında new mexico'da trinity test gerçekleştiriliyor. ki, o atom bombası japonya'ya atılanlarla aynı tipte. yukarıya doğru açılım gösteren mantara gittikçe yaklaşıldığında da tuhaf görünümler var. ancak bunlardan en önemlisi, ruhani yaratığın salgıladığı maddede bob'ın görünüyor oluşu. bob'ın kötü ruhu bu deney sırasında ortaya çıkıyor. zaten 'the giant' bu görüntüyü seyrettiği sırada üzüntü içinde. baloncukta bob göründüğü sırada da yükselip kendi varlığından bir bütün oluşturup señorita dido'ya veriyor. altın kürenin içinde ise laura palmer'ın görüntüsü var.

    palmer, bob ile mücadele etmesi için gönderilmiş olan biri. leland tarafından saklanılan günlüğünün bile bulunuyor oluşu tesadüf değil. coop, ilk iki sezonda her şeyin kaderden ileri geldiğini çokça kez belirtmiştir.

    https://assets.mubi.com/…ges/23602/images-w1400.jpg

    laura'nın özünün aslında ölümsüz olduğu buradan belli. hala yaşıyor.

    - madeni paralarla ilgili de dizide garip şeyler dönüyor. bundan önceleri, coop madeni parayı havaya atıp fotoğraflarda hangi evi seçeceğine karar vermeye çalışırken ölü hayvanlar çifliği kulübesini seçmişti.
    - hawk, madeni parasını düşürdüğü ve tura geldiği sırada tuvaletteyken saklı olan günlük sayfalarını buluyor.
    - küçük çocuğa kamyonuyla birlikte vurmadan önce delikanlıya madeni para ile bir sihir yapılıyor.
    -1956'da şahit olunan olayda ağzına kurbağa giren kız, bu olaydan önce yerde yine madeni para buluyor.

    ikinci görüntüde fbı ajanının arkasında görünen franz kafka, aslında dizideki dönüşüm hikayesine ortak oluyor.

    --- spoiler 3x08 ---
  • ilk iki sezonda oynayan kadın oyuncularının hepsinin maşallahı var, taş gibi hepsi . shelly, audrey, donna, josie, norma hatta lucy hepsi de çok güzeller gerçekten. belki de o dönemin tarzını yansıttıkları için bana güzel geliyordur, bilemem.
hesabın var mı? giriş yap