aynı isimde "tutunamayanlar (dizi)" başlığı da var
  • herkes için olmayan kitap. "bitireceğim" diye kasmak gereksiz.
  • ulan hala mı tartışılıyor bu dediğim türk romanının ulysses'i...

    tartışılması aslında güzel bir olay da, ucuz polemiklere konu olması garip...

    (bkz: oğuz atay sığ ve yapay)
  • o kadar çok kitap biriktirdim ki kaçış yok aynı anda birden fazla kitaba devam ederek bu stoğu eritmeliyim diye oturdum altı aydır aynı gün içerisinde bazen iki bazen üç kitabı birlikte okumaya çalışıyorum. tutunamayanlar'ı okurken aynı anda google'ın başekonomisti hal varian'ın google öncesi bilişim dünyası, bilgi ekonomisi üzerine yazdığı information rules a strategic guide to the network economy kitabını okuyordum. hal varian kitaba başlarken diyor ki ekonomik düzende şartların, teknolojinin değişmesi temel ekonomik teorilerin değiştiğini göstermez. en temel mikroekonomi dersinde öğrenebileceğiniz teorilerle, değişen koşullar karşısında işinizle ilgili en dogru kararları alabilirsiniz diyor ve bunun nasil yapilabilecegini anlatıyor.

    tesadüfi şekilde aynı günlerde tutunamayanları okurken şunu da anladım ki insanların sosyal ilişkilerini belirleyen en temel kuralların da tıpkı temel ekonomik teoriler gibi zamanla değişmediğini hala en temel içgüdülerimizle sosyal ilişkilerimizi şekillendirdiğimizi, 1970 yılında yazılmış bir kitabın gayet 2012 yılında da yaşanılabilir olaylar dizisinden bahsetebildiğini biraz şaşkınlıkla diğer yandan yapılan tespitlerin derinliği nedeniyle büyük bir takdirle karşıladım.

    öncelikle bu kitap orta sınıf farkındalığı olmayan kişilere pek hitap etmeyecektir. çok fazla terimle konuşmak kafa karıştırmak istemeden orta sınıf farkındalığından kastımın, ekonomik durumu orta veya biraz altı olan, toplum içerisindeki yerini çok iyi konumlandırmış, kendinden aşağıdaki ve yukarıdaki katmanlarla temas halinde olan dolayısıyla onların varlığından ve yaşam tarzlarından gayet haberdar biri olduğunu belirteyim. sadece yoksul arkadaşları olan yoksul biriyle sadece kendisi gibi ağır zengin arkadaşları olan zengin birinin bu kitapta bahsedilenlerde kendilerini bulmaları biraz zor gibi geliyor bana.

    okunabilirlik açısından da kitabın ilk yarısında hikaye pek çok kez, konuyla alakasız ama gayet enteresan bilgilerin okuyucuya aktarılması için bölünüyor. kitabı yarıda bırakanların ya da hadi ekşici jargonuyla; yarısında çıkanların birazcık sabredip ilk yarıyı atlatamadıklarını düşünüyorum. diğer yandan ikinci yarıyla birlikte çok hızlı olmasa da hikaye akmaya taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başlıyor.

    içerik olarak da bahsetmek gerekirse, her günü birbirinden biraz daha gri bir hayat süren orta sınıf bir ailede yetişen, bilindik sosyal normlara uymayı başaramayan bir adamın penceresinden, insanların nasıl sosyal ve ekonomik refahlarını maksimize etmeye çalıştıklarını ve bunu yaparken takındıkları o maskeleri bir bir düşürüyor oğuz atay. yapılan gözlemlerin derinliğine hayran kalmamak elde değil. günlük hayatta pek çoğumuzun kurduğu cümlelerin, verdiğimiz tepkilerin, o çok küçük hesaplarımızın altını yer yer mizahi bir dille çok güzel oyuyor.

    benim gibi insanları gözlemlemeyi seven biriyseniz; tavırların, cümlelerin alt metinlerini deşifre etmeyi seviyorsanız, bunu sizden daha iyi yapan birinden ders almak gibi düşünebilirsiniz bu kitabı. bugüne kadar nasıl okumadım diyeceksiniz diye düşünüyorum. şahsen ben öyle dedim.
  • aşağı yukarı 700 sayfalık bir roman olması sebebiyle, sevgilimin "nedir o? il il tutunamayanların listesi mi?" diyip beni çok güldürdüğü güzelim roman. ne zaman gülüncegeçicekmutsuzluğu* üstüme çökse bu cümleyi hatırlayıp sırıtıyorum, geçiyor.

    *hani bazen hava açıktır ama bardaktan boşalırcasına yağmur yağar -bulut geçiyo - dersiniz aslında o yağmur değildir, yağmurdur ama öylesi değildir, bellidir biteceği. hah işte o his.
  • ne zaman birisinin filmini yapmaya cesaret edecegini merak ettiren romandir.
  • unutulmaz replikleri olacağına ihtimal veririm..
  • şu bir kaç günlük araştırmalarım sonucunda vardığım kanıya göre, sahaflarda bulunamayan bir kitapmış.
  • hayatın, ciddiye alınması gereken bir oyun olduğunu anlatan kitaptır. belki de bir başyapıttır da biz fakına varamayız.
  • oğuz atay'ın her kelimesiyle her harfiyle kendine biraz daha bağlayan kitabı. nasıl olursa olsun her insanın içinde bir şey bulabileceği, kitap okumayı sevmeyen birinin bile bitirmeden elinden bırakamayacağı bir kitap.
  • 205 - 220. sayfaları arasındaki ''bab'' bölümlerinde yılmazsanız 724 sayfalık kitabın nasıl bittiğini anlamazsınız.
hesabın var mı? giriş yap