• " adamın eğitimi çok iyi, görgüsü, inceliği, zarafeti ondan da iyi. ingilizceyi en az aristokrat bir ingiliz kadar konuşuyor. türk kültürüne de vakıf, osmanlı'ya hiç yabancı değil. batı'yı bir batlı aydın kadar tanıyor, biliyor.
    görmüş geçirmiş biri emekli bir bürokrat. objektif ölçülere vurun : hiçbir eksi bulamazsınız. "kültürlü" bir türk insanı, donanımı çok iyi. konuşuyorsunuz, fikir alışverişinde bulunuyorsunuz bunu belki biraz da tatlı tarafından tartışıyorsunuz. bu türk "aydınında" birşeylerin "eksik" ve "yanlış" olduğunu görüyorsunuz. rahatsız eden birşey var. nezaketi ve zarafeti değil, bilgisi değil kültürü hiç değil. eksik olan ne, yanlışı nerede diye düşünmeye başlıyorsunuz. yanlışlar ve eksikler yavaş yavaş önünüze dökülüyor.

    aşırı bir "batı" hayranı. bu suç mu? hiç de değil. avrupa'ya bende bayılırım londra'yı, paris'i, brüksel'i dolaşmayı bende çok severim. o zaman ters olan ne?

    türkçe konuşurken bile ingilizce, fransızca düşündüğünü anlıyorsunuz. kendini bu toprakların insanı gibi değil de beyni orada kalmış, boğaz'a da turist olarak gelmiş bir "avrupalı" olarak görüyor.

    peki bunun neresi yanlış? çok açık değil mi; türkiye'nin sorunlarına bakarken, içerden biri gibi değil, dışardan biri gibi düşünüyor; türkiye avrupa ilişkilerini değerlendirirken bir ingilizden, bir almandan farksız değerlendirmeler yapıyor. ve bunu avrupalılık sanıyor. bir ingiliz aydınının ingiltere'de olayları nasıl algıladığı, bir fransız düşünürünün ayaklarının fransa'da nasıl yere bastığını anlamamış, görememiş. bir fransız aydını bir ingiliz gibi düşünmeye çaba gösterirse ne avrupalı bir aydın, ne de bir fransız aydını olamayacağını anlamıyor.

    eksikliğinin, yanlışlığın bu noktada odaklandığını anlıyorum. hem de büyük bir yanlış. türkiye'de olayları değerlendirirken bütün bilgisine karşın olaylara "yanlış baktığını" görüyorum. nedeni ise çok açık. bu toplumun bir insanı olmasına rağmen kendi toplumuna "yabancı ve uzak". ömrünün çoğu burada geçmiş, ailesi, akrabaları burada, ekmeğini burdan kazanmış, ama hala bir yabancı gibi.

    kendini soyutlamış. kafasıyla düşünce yapısıyla dışarda. adeta istanbul'da yaşayan bir yabancı ülke vatandaşı gibi. kendi toplumunu "sadece" eleştiriyor. eleştirirken de adeta "gizli bir zevk" duyar gibi. avrupa'yı her konuda savunuyor. ona göre avrupa tokat atsa, kamçı vursa da haklı. bir avrupalının duyup da "şaşıracağı"
    kadar savunuyor. avrupalıdan fazla avrupalı olan bir "aydın".

    evet bakıyorsunuz olması gereken herşey var, hemde eksiksiz. bu nesnel şeyler yetmiyor. kendi toplumuna "kafa olarak yabancı", "katıksız avrupa hayranı" bir insanla karşılaştığınızı anlıyorsunuz. aynen osmanlı'nın çöküş dönemindeki birçok istanbullu aydın gibi.

    karşımda duran o nazik, zarif, bilgili insan aslında "devşirilmiş aydın tipinin" belirgin bir örneği. keşke gidip avrupa'da "gerçek bir aydın" olabilseydi.

    işin ilginç yanı, bu satırlar yüz yıl önce de yazılmış olsa geçerliliğini yine de korurdu sanıyorum.

    erol manisalı
    devşirilmiş aydın tipinin anatomisi "
  • analizde batili cozumde filistinli aydin
  • isminin basindaki turk kelimesinden haz etmeyen aydin turu.bunlara gore turk dedigin kabadir,yobazdir,mogol kokenli ne idugu belirsiz bir sekilde savas ve isgalle var olmus, varligini devam ettirmis bir turdur.bu tur aydinin beslendigi kaynak bati olunca ve batinin tarihsel sebeplerle tam da boyle bir yaklasimi oldugu var sayilirsa aslinda garip te sayilmaz.elestirilerinde objektif olacagim derken kantarin topu kacar milyonlarca insani haksiz soykirim ithamiyla ve iddiasiyla karsi karsiya getirebilirler.insanin nereye ait hissettigi ile ilgili bir durumdur aslinda ama tasidigi pasaport ve isim bunu ne yazik ki engeller.
  • okudugu bircok kitap ve iyi egitimi ile kenidisin yetistirmis, bu bilgisini, sagolsun, acık radyolarda ve televizyonlarda herkesle paylasan, ama tas üzerine tas koyma özürü olan, anlamsız konularda tartısabilecek, nereye gittigi belli olmayan kuru yuk gemisi...
  • ecnebi memleketlerdeyken kendisine "ama sen hiç türke benzemiyorsun" denmesini türkiye'ye döndüğünde de bayıla bayıla anlatan kişidir. batılıların kafasındaki türk, müslüman, ortadoğulu imajına dair önyargıların yıkılmasına katkıda bulunduğu için mi bu kadar mutlu olur? yoksa batılıların kafasındaki o önyargıları kendi de paylaşmaktadır ve ayrı bir kefeye konmuş olmaktan mı mutludur? bilemedim şimdi.
  • "sudaki aksinden tiksinen narsist"
    cemil meriç
  • en büyük problemlerinin "para kazanma hırsı" ve "mevki kazanma mücadelesi" olduğunu düşündüğüm kitle.
  • kendi başına ışık kaynağı olmak yerine, gelen ışığı yansıtma yolu ile aydınlatmak istediğinden, ancak bu kadar olabilmiş entelektüel erbab.
  • günümüzde, halkımızın türk aydınından tüm beklentilerini karşılayan model için; (bkz: kuşum aydın)
  • türk aydını;
    otuzunda devrimci
    kırkında kuvvacı
    ellisinde ittihatçı
    altmışında sübyancı
    *yetmişinde dinci
    ama her zaman akşamcıdır.
hesabın var mı? giriş yap