• tüp bebek (bilimsel ismiyle in vitro fertilizasyon (ıvf)) bir yumurtanın sperm tarafından, laboratuvar ortamında yapay olarak döllenmesidir.

    tanımımızı yaptıktan sonra, tıpkı tedavi sürecinde burayı hatmettiğim gibi, bu süreci yaşayanlar, olur da buraya gelirse hem bilgi sahibi olsunlar, hem de umutsuz olmasınlar diye kendi hikayemi yazacağım.

    36 yaşında evlendim. eşim biz evlenmeden 2 yıl önce orak hücre anemisi hastalığından dolayı ilik nakli olmuştu. tedavi süresince aldığı radyoterapi ve kemoterapiler eşimde azospermiliğe neden olmuştu. bunun olabilme ihtimaline karşın, tedaviden önce spermlerini saklatmış.

    evlendikten yaklaşık iki ay sonra eşimin rutin kontrolüne gittiğimizde doktoru, 'bazen geri dönüşler olabiliyor o yüzden tüp bebek tedavisine başlamadan önce spermiyogram testi yaptırın’ deyince biz de yaptırdık ancak sonuç olumsuzdu. vakit kaybetmeden tüp bebek merkezine gittik.

    öncelikli olarak, bizim gibi ekstrem durumları olmayanlar için önce aşılama öneriyorlar. ancak bizim sınırlı sayıda spermimiz olduğu için doğrudan tüp bebek tedavisine başladık. ikimizin de detaylı bilgisi yoktu. meğer ne çok ayrıntı varmış. o sıralar tüm bilimsel makaleleri hatmettik. ben ilaç ve iğne kullanmaya başladım yumurtalarımın toplanmasından önce. ilaçlar bitince bize gün verdiler ve yumurtalarım toplandı. 13 adet yumurta toplanıp, aynı gün spermlerle döllenip embriyo haline getirildi. ancak benim rahim duvarımda çok hafif kalınlık gördüğü için doktorumuz bir adet dönemi beklememizi ve öyle transfer yapmayı önerdi. 3. güne gelen 7 adet yumurta donduruldu. iki ay sonra transfer yapıldı. eğer gebelik oluşmuşsa, transfer tarihinden 10 gün sonraki kan testinde çıkacaktı. biz tabi sabredemedik ve 7. gün erken gebelik testi aldık. şimdi aslında hiç görmediğimizi kabul ettiğim o çizgiyi görebilmek için ışıklara mı tutmadık o testi, neler neler yapmadık ki! 10. gün kan testi negatif çıktı. üzüldüm, çünkü ne olursa olsun insan hevesleniyor. bir de hep şu düşünce vardı aklımızda: aslında bakıldığında ne eşimin spermleri ne de benim yumurtalarımda bir sorun var, rahimde de problem yok. o halde gebeliğin oluşmaması bir engel yok. işin matemetiği öyle değilmiş esasen. tecrübe ettikçe anladık bazı şeyleri. eşim de ben de doktora yaptığımız için, nasıl olsa dondurulmuş embriyolarımız da var diye, kendi kafamıza göre, doktoralara eğilelim bitirelim, sonra gidip transger yaparız diye yaklaşık 8 ay ara verdik. tekrar gittiğimizde doktor bize haklı olarak çok kızdı. özellikle benim yaşımdan dolayı zaman kaybetmememiz gerektiğini söyledi. transfer için ilaçlar almaya başladım hemen. doktorumuz transfer gününü belirledi ve dondurulmuş yumurtalar çözülüp transfer gerçekleşti. bu arada 35 yaş üstü olduğum için her iki transferde de ikişer embriyo gönderildi, ihtimal artsın diye. bu sefer çok umutluydum. herşeye çok dikkat etmeye başladım. yine günler geçmiyordu. yine 7. gün test aldık ve yine ışıklara tutarak görmeye çalıştık o çizgiyi. yine gördüğümüzü zannettik. o tatmin etmedi kalktık gittik başka bir hastanede kan testine. test sonucu beta hcg 7,51’di! (5 ve üzeri olması gerekiyor) nasıl mutluyuz! 10. gün tüp bebek merkezine kan vermeye gittik, ama o kadar eminiz ki, hormonun durumuna göre belki ikiz mi değil mi onu tahmin edebiliriz diye konuşuyoruz. ama kesin hamileyim! sonuç açıklandı, negatif! sonucu öğrendiğimizde eşim okuldaydı, bense annemle. yıkılmıştım ama anneme belli edip de üzmemek için kendimi tuttum. daha doktora bitmemişti, hele bir bitsin yine deneriz dedim. annem de beni avutuyor ‘her işte bir hayır vardır gönlünü ferah tut kızım, inşallah olacak. olmazsa da demek ki hayırlısı buymuş diyeceğiz’, vs vs vs… ona tabi derken, içimden hüngür hüngür ağlıyorum, acaba anne olamayacak mıyım diye düşünüyorum. ya olamazsam? kendimi bildim bileli anne olmak istedim, ya olamazsam? eve dönerken yolda pinhani dön bak dünyaya çalıyor, camdan dışarı bakarken, her defasında üzüntün daha da artacak olmadıkça, gel vazgeç diye düşünürken, şarkı ‘asla vazgeçme’diyor…

    annem ertesi gün memlekete döndü. daha fazla tutamadım kendimi, o gün çok ağladım, bir sürü şarkı dinledim, ağladım. çocukluğum aklıma geldi, ağladım. üniversitede kurduğum hayaller aklıma geldi, ağladım. kimsesiz çocuklar aklıma geldi, ağladım. ağladım, ağladım, ağladım…

    sonra toparlandım. dedim ki kendime, sen sonuna kadar savaşacaksın, her zaman böyle olmadı mı? savaş, olur ise ne ala. olmazsa da en azından elimden gelen herşeyi yaptım dersin, gönlün rahat olur. bu düşünce ile kısa bir süre sonra yine doktorumuza gittik. artık embriyolar bittiği için, tekrar yumurta toplanacaktı. doktorumuz bazı bünyelerin donmuş embriyoyu kabul etmeyebildiğini, bu yüzden bu sefer dölleyip, 5. güne geldiklerinde transfer yapacağını söyledi. yine iğneler, ilaçlar… yine 13 yumurta toplandı, 12 tanesi döllenmeye uygundu. hepsi de 5. güne kadar geldi. transfer günü geldiğinde yine en kaliteli iki embriyo seçildi. bu sefer panik yok, stres yok, hiçbir şey yok diye telkin ede ede gittim kendimi. hayatına devam edeceksin, aklına hiç getirip stres yapmayacaksın.. tabi biz yine 10. günü bekleyemeden, bu sefer 6. gün gebelik testi aldık. bingo! o kadar netti ki çizgi, daha öncekilerde ne kadar boşa çabaladığımızı o an anladık, o çizgiyi görebilmek için. eşim elinde testle geldi, ben bakamıyordum. hamilesin dedi. emin misin dedim, direkt bana gösterdi. ağlamaya başladım. bu sefer de hayal kırıklığı yaşamak istemiyorum, ne olur kan testinin sonucu gelmeden yine heveslenmeyelim dedim. sonuç? atladık gecenin bir yarısı kan testine. beta hcg 57’ydi! evet bu sefer hamileydim. bu sefer olmuştu. nitekim 3 gün sonra tüp bebek merkezinde beta hcg 144 çıktı. emin olmak için birkaç gün arayla tekrar ettik, gittikçe artıyordu.

    bir süre sonra bebeğimin ilk kalp atışlarını duyduk. derken günler geçti, bebek siluetine bürünmüş halini gördük, onu hissetmeye başladım, yüzü netleşmeye başladı… pandeminin stresi de eklenmişti riskli gebeliğe bir de… yine de kendimi tutabildiğim kadar stresten uzak tutmaya çalıştım bebeğimi düşünerek.

    şimdi mi? yarın 10 aylık olacak dünyalar güzeli bir oğlum var. olmasaydı da, karar verdiğim günkü gibi, en azından denedim diyecektim. iyi ki vazgeçmemişim. pinhani benim hayatımda öyle bir anda bana karar değiştirtti ki! buradan da kendilerine bu muazzam şarkı için teşekkür ederim.

    tedavi sürecindeki kişilere verebileceğim naçizane tavsiye şu olur: mümkün mertebe stresten uzak durun. stres sandığınızdan daha fazla etkiliyor bebeğin tutunmasını. dileyen herkesin anne baba olması tek temennim. bu sürecin ne kadar zor, ne kadar yorucu, stresli ve üzücü olduğunu ancak yaşayan biliyor.
  • internetten ne kadar araştırma yaparsanız yapın, bu uygulama size denenmedikçe anlayamayacagınız cok cetrefilli bir yöntem.

    uzun protokol ve kısa olarak iki uygulaması var. uzun protokolde tüp bebek transferinin olacagı ayın adetinden bir öncekinde dogum kontrol hapı kullanmaya başlıyorsunuz. yani temmuzda transfer gerceklesecekse haziran adetinin 4. günü 21 günlük ilac serüveni baslıyor. dogum kontrol hapının kullanım nedeni ise aylık olusabilecek kistik bir durumu engellemek, yumurtaları baskılamak. çünkü tüp bebek yapacagız dediginiz anda dogal herseyinizi çöpe atıp hormon dengenizi doktorların şekillendirmesini kabul ediyorsunuz.tabi bu arada doktorunuzun size verdigi vitamin ve coraspirin yüklemeleri de başlamıstır. dogum kontrol hapının bitimine iki gün kala lucrin iğnesine başlanıyor ki göbekten, basenden veya omuz ile dirsek arasındaki bölgeden vurulabilen bir iğne. bu göbek igneleri 3e katlanacagı için tavsiyem lucrinin ilk 10 günü göbekten vurun. sonra diger bölgelere gecin, diger 2 iğnenin göbekten baska vurulacak alternatifi yok cünkü. göbekteki deformasyon, diger iğneler başlanana kadar gecmiş olur.

    neyse işte...çok tuhaf bir şekilde zaman cabuk geciyor ve hapların bittiği 21 günün sonununda bir kaç gün içinde önünüzdeki 9 ayın son adetini oldugunuzu umut ederek, günlük olarak artık doktorunuza gitmeye başlıyorsunuz. her sabah kan veriyorsunuz, vajinal muayene oluyorsunuz, e2 hormon düzeyi ve rahim kalınlıgı istedikleri düzeye gelene kadar bu devam ediyor. genelde adetin 4.-5. günlerinde esas ilaclar başlanıyor. dogum kontrol hapıyla hormonları baskıladık, lucrinle cagırdık ve artık yumurta gelişmesi için 2 igne daha ekleniyor receteye. ha tabi bu ilacların günlük dozu sizin her gün bakılan kandaki hormonunuza göre ayarlanıyor. lucrin, vitamin ve coraspirin bu aşamada hala devam ediyor. iğneler her gün aynı saatte yapılmak durumunda ve kendiniz yapıyorsunuz. eşiniz becerebiliyorsa çok şanslısınız demektir. bu şekilde 9-12 gün devam ediyor. günlük kullanılan ilaçların maddi yükü ise 150-200 tl. arası. neyse artık istedikleri süper yumurtayı yarattıklarına inandıkları günü size söylüyorlar, diger igneleri kesip pregnly ignesi alıyorsunuz. yumurtayı catlatmak amaclı. sabah lucrinin son dozunu vurulup aksam da kaba etten pregnly yiyorsunuz. bu igneyi de hangi saatte vurulacagınızı söylerler, çok önemli. igneden sonraki 36. saatte yumurta toplama işlemi gerçekleşiyor. aynı gün eşinizden de sperm örnegi alınıyor. yumurta toplama işlemine giderken duş alınmalı ve kesinlikle makyaj, parfüm kullanılmamalı imiş. çünkü yumurta az da olsa dıs ortama temas ettiginden- toplama esnasında- etkilenilir imiş. bayagı ameliyata hazırlıyorlar sizi. kıcı acık gömlek giydirip steril ortamda yeşilleri seriyorlar üzerinize. hsg çekilen hatunların bildiği üzere hazırlık aynı şekilde hemen hemen. aynı spekulum takılıyor ve son dakikaya kadar anestezi verilmiyor. hasta hazır diye doktora haber verildiği dakikada kısa uykunuza gönderiyorlar sizi. damardaki serum eşliğinde...

    ağrı eşikleri farklıdır, iki hsg, bir histeroskopi, bir laparoskopi yapılmış ama çok çok ağri çekmemiş biri olarak , yumurta toplandıktan sonra ayıldıgımda duvarları yumrukladım agrıdan. hazırlıklı olun derim. ama sadece bir gün sürdü, ertesi gün gayet rahattım. o geceyi hastanede falan gecirmiyorsunuz, direkt evinize gidebilirsiniz. bu kısımda yeni bir ilaç takviyesi baslıyor. progesteron ve östrojen hapları kullanmaya baslıyosunuz. bir de antibiyotik...yani bu arada günlük kullanılan ilaç sayısı 14 oluyor. üstüne 5 günlük kortizon takviyesi de yapılıyor da nedenini ögrenemedim onun. yumurta toplanmasının ertesinde yumurta ve sperm döllenmiş mi, embriyo olmuş mu, kaç hücreliymiş sizi arayıp bilgilendiriyor embriyologlar. genelde toplama işleminin 4. gününde de transferiniz gerçekleşiyor. artık o sizinle. transfer agrısız sızısız bir işlem ama idrara sıkışık olmak şart. yine ameliyathane ortamında oluyor, spekulum kullanılıyor ama, us ekranında embriyonun kondugu yeri gösterirken doktorunuz, agrı hissetmiyorsunuz bile...

    ve sizi en çok olgunlaştıran dönem.. bekleme süreci. bu arada da yine progestan ve östrojen hapları, coraspirin, vitamin artı kan sulandırıci igne kullanılıyor. tranferin ertesi gününü 1. gün baz alarak 12. gün test yapılmasını iple çekiyorsunuz. bu arada genelde yatakta sırt üstü yatılması tavsiye edilir. ilk 3 gün önemli. diger günler de sizi yormayacak egilip dogrulmayacagınız isler yapabilirsiniz.öksürmek, hapşırmak, ıkınmak yasak... ayakta ılık ve kısa dus alınabilir imiş...ve 12. gün 2 aylık tedavinin en zor, en gecmek bilmeyen, en ızdıraplı günü. o sizle mi yoksa ayrıldı mı ögrenmek için kan sonucunu beklemek cok cok feci bişey. sonucu ögrenir ya üzülür ya sevinirsiniz. ben bu sürece başlamadan önce adım adım tüp bebek, tüp bebek aşamaları, zart zurt kırkbin şekilde googledan aramalar yaptım, detaylı birşey bulamadım. ha umarım bu aşamaya gelmeden amacına ulaşmış olur insanlar. ama ihtiyacınız olursa buyrun adım adım tüp bebek...
  • ön edit: yazım, insanlara yardımcı bir kılavuz niteliğinde olsun diye kendi akıbetim hakkında bir şeyler yazmamıştım. çok fazla soran oldu evet tedavimiz başarılı oldu ve bir kaç hafta önce oğlum dünyaya geldi.
    aşağıda bahsettiğim tedavi yöntemlerini uygulayarak bize mucizemizi yaşatan doktorumuz ise semra esenkaya.

    ---------------------------------------

    maddi ve manevi yıpratan bir tedavi yöntemidir.

    8 yıldır bu tedavilerin peşinde koşan biri olarak diyeceğim tek şey, bu tedaviye başlamadan önce doktorunuzun vücudunuzu yumurta toplama ve transfere hazır hale getirmesi gerektiğidir. haldır huldur yumurta toplayıp embriyo transferi yapıldığında pozitif oranı düşüyor.

    gittiğiniz klinik rahim filmi (hsg), yumurta rezervi testi (amh), kan değerleri ve hormon testlerini istemiyorsa oradan uzaklaşın.

    bu testlerde sorun yoksa ve hala transferlerden sonra tutunma olmuyorsa ileri testleri yaptırın. bunlar cd 19, cd 56 (doğal katil hücreler), trombofili paneli (pıhtılaşma bozuklukları) ve genetik testlerdir.

    cd 56 testinde bağışıklığınız yüksek çıktığında, kadının vücudu dışardan gelen hiç bir şeyi kabul etmiyormuş. bunun tedavisi olarak kullanılan yöntem ise son yıllarda ortaya çıkan lenfosit aşısı. erkekten alınan 15-20 tüp kanın lenfositleri ayrıştırılarak eşinizin kollarına 2'şerden 4 doz olarak yapılıyor. bir nevi erkeğin driver'ları kadına yükleniyor. bu aşılar transfer öncesi birer ay ara ile 3 kez yapılıyor. transfer sonrası gebelik oluşursa 4. doz, kalp atışı duyulduğunda ise son doz olmak üzere toplamda 5 doz yapılıyor. eğer bonus olarak birde kan uyuşmazlığınız varsa rhogam veya doktorunuz vereceği bir kan uyuşmazlığı iğnesini olmanız gerekiyor. bu iğne en son 600 tl idi.

    trombofili panelinde ise kan pıhtılaşması yüzünden düşükler meydana geliyor. bu testi pozitif çıkan kadına, oksapar yada clexane gibi kan sulandırıcı iğneler gebeliği boyunca kullandırılıyor.

    genetik testleri devlet hastanesinde (zeynep kamil kadın ve çocuk hastalıkları hastanesi) yaptırmıştık. sonuçlar 2 - 3 ay sonra çıkıyor. bu testi yaptırmanızın önemi ise olası kromozom bozukluklarını öğrenmenizi ve varsa sorunun kaynağına ulaşmanızı sağlıyor. biz mesela bu test sayesinde eşimin b12 üreten geninin eksik olduğunu ve ömür boyu b12 takviyesi alması gerektiğini öğrendik.

    eğer 3 ten fazla başarısız transfer denemeniz olduysa, yukarıdaki testleri yaptırmanızı ve takip etmenizi öneririm. bu konularda bilgi sahibi olamamak yıllarınıza mal olabilir. bizim oldu.

    yukarıdaki faktörlerin hiçbirinden haberdar olmadığımızdan ve doktorumuzun da bu testleri istememesinden dolayı 7 sağlıklı embriyomuz; vücudu embriyolara karşı antikor üreten, kan değerleri sınırın altından olan eşime verilerek heba edildi. yaşadığımız düşüklerin ve negatiflerin psikolojik ve maddi ağırlığı 5 yılımıza mal oldu.

    başka bir doktorumuz infertilite tedavileri ve düşüklerin depresyon skalasında kanserden daha üst sırada yer aldığını söylemişti. öyle boktan bir illet bu. çevrenizden soyutlanıp kabuğunuza çekiliyorsunuz.

    umarım yazdıklarım birilerine yol gösterir ve umarım isteyen herkes anne baba olur.
  • editin editi, en son en aktüel en yeni: 4. deneme, 2. sıfırdan deneme aynı zamanda; yine amerikan hastanesinde aynı doktorla gerçekleşti. iyi ki başka bir doktor ve hasteneyi denememişiz. 2,5 yaşında ikizlerim var. bugüne kadar neden editlememişim bu entryyi bilmiyorum. aynı deneyimleri yaşayan arkadaşlar; sonuca ulaşamazsanız canınız sağolsun, sonuca ulaşırsanız da merak etmeyin, bütün o zorlu süreç unutuluyor.

    —————————————————————————————————————-

    edit: en aktüel edit en başa gelsin; bunca zaman embriyo kalitesinin iyi olduğunu düşünürdüm, fakat embriyo kalitemiz 2ab. bu da iyi bir kalite değilmiş meğer. bir embriyonun tutunmasını belirleyen en önemli faktör de kalitesidir. yani 2ab'den önce 1., 2. hatta 2a ve 2b kalitesi mevcut. entry'mde daha pozitif anlatmışım bu konuyu. yani embriyo kalitesi en önemli unsur arkadaşlar. tedaviye başlamadan sperm ve yumurta kalitesini arttıracak bir hayat tarzı ve yöntemler belirleyin. spor, sağlıklı beslenme, alkol sigara tüketimini kısma / durdurma, vitamin takviyesi falan olabilir.

    tüp bebek tedavisindeki doktora güven çok önemli, fakat tedavi dışında genel durumunuzu takip eden doktorunuzla aranızdaki güven bağı da çok önemli. benim geçen bu zaman zarfı içerisinde yaşadığım şehirdeki doktorumla olan iletişimim daha da güçlendi ve emin ellerde olduğumu hissetmek ve bunun verdiği güvenle yeniden bir tedaviye başlamadan önce psikolojim daha sağlıklı hale geldi.

    ------------------------------------------------

    gecen yil bebek yapmaya karar verdik. sanirim bunun en net anlatimi bu olur. birkac ay denedik ve olmayinca doktora danistik. herhangi bir sorun teshis edilemedi her ikimizde de, fakat hem yas faktörü hem de yipranmamak adina tüp bebek tedavisi önerildi. bu fikri hemen benimsedik. aslinda durup kendinimizi dinlersek ille de cocuk sahibi olmak icin kendini parcalayan bir cift degiliz. dürüst davranirsak kendimize bu yola olursa olur, olmazsa olmaz diye ciktik. daha cok ya da daha cok mutlu olmaycaktik, fakat farkli bir yol secmis olacaktik. cocuk sahibi olmak cok güzeldir herhalde, eh biz de zemini hazirladik yapalim dedik. evlendik, baktik cok mutluyuz, derdimiz tasamiz yok, ev aldik, bir seyler icin para biriktirme kaygimiz yok. cok güzel yasamisiz bugüne kadar, aklimizda ve gözümde hicbir sey kalmamis. öyleyse anne ve baba olmak icin cok dogru bir zamandayiz diye düsündük.

    neyse. haziran 2014´te karar verdik ve kendimizce bir tarih belirledik. ocak 2015.

    hastane aramadik, doktor secmedik. cok güvendigimiz, esimin 32 yildir tanidigi ve bize cok yakin olan cok iyi bir doktorun tavsiye ettigi hastaneye ve doktora gittik direkt. cok kolay bir baslangicti. karar verme, arastirma kaygisi yoktu. ben güven insaniyim, bir ortama, bir insana, bir cisime güvenemesem hep hayati sorgularim. gittigimiz hastaneye ve doktora cok güvenebilecegimi hissettim ve tarih belirlendi.

    istanbul´da hastane, biz baska bir sehirde yasiyoruz. tedavi süresince otelde kalmak en iyisi olacakti. ne akrabada, ne dostlarda. istanbul´a gittigimizde kaldigimiz ve cok sevdigimizi bir otelin suite odasini ayarladik. o aralar cok yogun calisan esimin en basindan beri benimle gelmesi mümkün olmayacakti, bu yüzden de beni yalniz birakmamak icin cözüm ariyordu. ya annem, ya bir kuzenim, ya da bir arkadasim olacakti yanimda. günlerce konustuk düsündük, ben benim icin yalniz olmanin en dogrusu olacagina esimi ikna ettim. hastaneye taksiye gidip gelecektim, gec saatte disari cikmaycaktim, gündüzleri de arkadaslarla bulusma ve alisveris - müze vs. icin bolca vaktim olacakti.

    aynen böyle oldu da. 8 gün yalniz kaldim, sonra esim geldi, 10 gün de esimle kaldim. toplamda 18 gün kalmis oldum tedavi icin. tedavi baslamadan iki gün önce gittim istanbul´a. hicbir sey kili kilina olsun istemedik, stresli gecsin istemedik. motivasyonum cok yüksekti. tedavi baslamadan 1 gün önce hastaneye gidip doktorla görüstüm, aklimdaki sorularin cevaplarini aldim.

    22 ocak´ta tedavi basladi. yan tedavi, kisirlik tedavisi, kist tedavisi vs. gerekmedigi icin sadece yumurta cogaltma / büyütme tedavisi basladi. gonal f adindaki enjeksiyon karisimina baslandi. eger yeterince cesur olup bu igneyi her gün kendim yapabilseydim, ya da herhangi bir saglik ocagina güvenmis olabilseydim her gün hastaneye gitmeme gerek olmayacakti, fakat benim canim cok tatlidir; ne kendim yapmaya yeltendim igneyi, ne de otele yakin bir yere gitmeyi göze aldim. tedavinin ilk günü reglin ikinci günü oluyor. o gün usg ile rahim kalinligi ölcülüyor ve ona göre tedavi basliyor. ücüncü gün de baslanilabilir. dozaji doktor belirliyor. 26 ocak´ta yeniden ultrason ile bakildi. gonal f´in 5. gününde ikinci bir enjeksiyona baslandi. cetrotide; yumurtalarin kendiliginden catlamasini önleyen bir cözelti. baskiliyor yani. o gün itibariyle igne sayisi ikiye cikti ve 6 gün, yani 31 ocak dahil olmak üzere her gün yapildi. ben hastaneye igne icin her gün gitmeye devam ediyorum. 29 ocak ve 31 ocak´ta yine usg´ye girdim ve 31 ocak´ta yumurta toplami islemi icin gün ve saat belirlendi. iki gün sonrasi, yani 2 subat´ta opu randevusu verildi. bu da 31 ocak´ta ekstra bir igne daha yapilacagi anlamina geliyordu. sabahtan hem gonal f hem de cetrotide vuruldu, aksam belirlenen saatte de (yumurta toplama isleminden tam 36 saat önce) ovitrelle adindaki enjeksiyon vuruldu. bunun icin hastaneye gitmedim, cünkü otelde saat 22´de kocam yapti bana bu igneyi. hemsirelerden bir farki yoktu. önceki günler de esime birakabilirmisim meger bu isi. neyse. 1 subat, yani yumurta toplama isinden 1 gün önce tedavi baslangicindan beri ilk ilacsiz/ ignesiz günümdü. tabi bu arada birkac ay önce basladigim folik asiti kullaniyordum haril haril.

    2 subat´ta ac ve susuz hastaneye gittim. saat 10´da yumurta toplama islemi yapilacakti. bu arada tedavi esnasinda cok hastalandim. ilk günler esime ve annemlere rapor veriyorum, hayat bana güzel, igneyi sabahtan yaptirip tüm gün geziyorum. kaldigim oda cok rahat, galata´yi mesken eyledim vs. esim geldikten kisa süre sonra hasta oldum. ben hic ateslenmem, cok yüksek atesim cikti. nefes darligi, siddetli öksürük. antibiyotik kullanamiyorduk, o sürecte kullanabildigim tek ilac minoset o da bir ise yaramiyor tabi. kimyasal pompalamamak icin onu da kullanmadim. yumurta toplama isleminde genel anestezi verilecegi icin hasta olmamam gerekiyordu, iki gün öncesinden doktor ne yaparsan yap ama pazartesi isleme iyilesmis gel dedi. uykusuz geceler, atesli sayiklamalar baslamisti. cok kötüydüm. hic bu kadar siddetli hasta olmamistim hayatimda.

    yumurta toplama isleminde lokal anestezi uygulamak istedi anestezist. bu da beni cok korkuttu. zatüre ile uyanma riskine ragmen genel anestezi istedim, fakat doktorum lokal ile genel arasi bir karisim yaptirdi ortaya cok aci cekmemem icin. muhtemelen hissedeceksin bir seyler dedi ama cani tatli olan ben öyle bir bayilmisim ki, ayildigimda bin yillik genel anesteziden uyanmis kadar oldum. hicbir sey hissetmedim, duymadim, hatirlamiyorum. uyaninca herkes bir garip davraniyordu ben de bunun sebebini bilinc altima bagladim. anestezist ile konusurken rock star olacakken doktor olmus diye düsünmüstüm, operasyon sirasinda da bunu söyledigimi düsünüyorum. söylediysem de sorun yok zaten. ama belki baska seyler de söylemis olabilirim. doktorum hicbir sey hatirlamiyorsun degil mi dedi gülerek. neyse. 14 adet yumurta toplanmisti. cok siddetli agrilarim vardi. o agrilar zaten öncesinden de vardi, cilginca büyüttükleri yumurtalar yüzünden oturmam ve yürümem zorlasmisti.

    neyse. 14 yumurtanin 11´ini dölleyebilmisler. bu embriyolarin da 5 tanesini gelistirmisler. 1 tanesi 3 gün sonra transfer edilecekti, geri kalan 4 tanesi de dondurulacakti. böyle oldu da. transfer günü 5 subat oldu. embriyo transferi gerceklesti. cok agrisisiz sizisiz bir islem olmasina ragmen beni az zorladi, cünkü ilk operasyondan kalma agrilarim vardi ve embriyo transfer islemine idrara sikisik gitmek gerekiyordu. litrelerce sivi tüketip tuvalete cikamamak cok zormus meger. neyse. islem gerceklesince sempatik doktorum bana valla cok iyi oldu, cok da süper oldu dedi icim costu. islem bir persembe günü gerceklesti. biz otele döndük ben dinlendim ve aksam yemege ciktik. agrilarim var zor yürüyorum ama hic dert degil. cuma da dinlendim ve cumartesi yasadigimiz sehre döndük. bir gün sonra bile ucabilirmisiz ama biz yipranmamak icin iki gün sonra yolculuga ciktik.

    neyse. transferden 12 gün sonra ilk kan testi yapiliyor, pozitif cikarsa 14. gün bir tane daha yapiliyor ve dis gebelik vs. olmadigina emin olunuyor. testte kandaki beta hcg hormonu ölcülüyor. 158 cikti. harika bir oran. hamileydim. nasil sevindim, nasil sevindik, tüm avrupa ve asya kitalari nasil mutluluktan cilgin atti tarif edemem. iki gün sonra bir kez daha yaptirdigimizda saglikli bir hamilelik olduguna emin olabilmek icin bhcg iki katina cikmis olmaliydi. benimki de tam öyleydi. ooo biz cok sansliydik, ne de olsa bir saglik sorunumuz yoktu elbette ilk denemede hamile kalacaktim. ne sanmistik? biz harikaydik, bizim zaten muhtesem bir hayatimiz vardi, baska ne olacakti ki? biz iyi insanlardik. elbette isimiz rast gidecekti. derken...

    4 gün sonra siddetli agrilar basladi. deliye döndüren siddetli agrilar. ertesi gün, yani bir pazartesi yasadigim sehirdeki doktoruma gittik. cok agrilarim var dedim. aslinda 1 hafta - toplamda 2 hafta - bekleyip öyle usg´ye girmeliydim bebegin kalp atislari icin. fakat ben agrilardan dolayi erken girdim. ve ne oldu? voila bebegin kesesi göründü. wohooo agrilar meger kese olusumundanmis, kurban olunasi agrilar, olacaklar elbette. vücudum hassas diye düsündüm. ertesi gün, yani bir sali günü hafif kanamam oldu. yine doktora gittik. kanama degildir o, yedigin bir seyin rengidir ya da hafif bir enfeksiyondur dedi. yok artik kanamaydi bariz. yok degildir degildir dedi. carsamba agrilar ve kanama cok siddetlendi. arkadasimizin israri ve tavsiyesi üzerine baska bir doktora gittik. adam kese rahim agzina cok yakin bir yerde, düsük olacak dedi. muhtemelen düsük. tabi yine de belli olmaz. ertesi gün, yani bir persembe günü, düsük yaptim. ben böyle fiziksel bir agri tatmamistim o güne kadar. 26 subat hayatimi cehenneme cevirdi. hem psikolojik hem de fizyolojik benim kaldirabilecegim daha büyük bir aci verdi bana. onca tedaviden gecmistim, onca aci cekmistim, 18 gün otellde evime hasret kalmistim, günlerce gecelerce atesler icinde sayiklamis ama ilac bile kullanamamistim. hayatimda aldigim en mutlu habermis meger pozitif bir test. neden beni bulmustu. saatlerce kanama ve ciger büyüklügünde parcalar esliginde agladim. hastaneye gitmemek icin direttim. kocam zorla götürdü. anestezi verilemedi, direkt müdahale edildi ve beterin beteri varmis, rahim agzinda sikisip kalan parca anestezi olmadan nasil aci veriyormus gördüm. tüm hastaneyi inlettim bagirmalarimla. müdahale sirasinda benimle birlikte hemsire de agladi.

    neyse. artik bu süreci atlamam gerekiyordu. cocuk falan istemiyorum dedim, bu tedavi bana göre degilmis dedim. hastanede 10. kez deneyenler oldugunu ögrenmistim, herkes bana onlari örnek veriyordu. ben öyle degilim dedim. ben onlar kadar güclü ya da arsiz degilim, ben yapamam. saglam vücudumu cürüttüm dedim. belki de hayatimda ilk kez böyle öyle bir ruh haline girdim ki, ben ben olmaktan cikmistim. esim israrla almanya´da yasayan ailemin yanina gitmemi istedi - ki bu benim en büyük mutlugumdur aslinda. gitmedim. dibe vurdum, her gün saatlerce agladim, yillar sonra tekrar sigaraya basladim. ayda yilda bir icen ben gündüzleri evde sarhos gezmeye basladim. cogu insana cok gülünc gelecektir, cünkü yasadigim o kadar da büyük bir felaket degil. ama o an benim icin babaannemin, dedemin ve amcamin ölümünden sonra gelen en büyük ruhsal aciydi. fiziksel acilarin da en basindaydi. ailemin, esimin ve arkadaslarimizin sayesinde ciktim o kör kuyudan. arkadaslarimizin cogu normal bi hamileligin sonucu saniyordu. tedaviyi bilmiyordu.

    neyse... iyilestim. doktora dondurulmus embriyo transferini ne zaman yapalim dedim. ikinci reglden sonra dedi. düsükten sonra bir regl oldum ve 20. gününde lucrin adli igneyi vuruldum. resmen tedaviye baslamistim. agrilarim bitmis, keyfim yerine gelmisti. bir sonraki adet dönemin ikinci gününde de estrofem isminde bir tablete basladim. let the game begin dedim ve travmadan eser kalmadi. estrofemi ilk 4 gün günde 1 kez, ikinci 4 gün günde 2 kez, ücüncü 4 günde de günde 3 kez kullanmaya basladim. 12 boyunca yani. 13. gün ultrason ile rahim duvari kalinligi ölcüldü ve istanbul´a bildirildi. tabi bu arada sorularimi devamli yanitlayan koordinasyondan sorumlu hemsire vardi hayatimda, hep onunla mesajlastik. icinizi ferah tutun, bu sefer tedavi cok basit dedi. igne falan yok, sadece bi kere oldum. neyse, 13. gün istanbul transfer icin randevu belirledi. 4 gün sonrasi. ucak biletleri alindi, otel ayarlandi. bu sefer farkli bir semtte, farkli bir otel; cünkü digerinden öyle tiksinmis öyle bikmistim ki uzun bir süre otel tatili dahi sözkonusu olmaz saniyordum. bir sali günü gittik, carsamba transfer gerceklesti ve cuma döndük. yasim 35 alti oldugu icin 2 embriyo transferi yasal olarak yasak, fakat 2 embriyo cözüldügü icin ve basari oranini yükseltmek icin 2 tane transfer ettiler bu da bizi cok mutlu etmisti. ya ikiz bebek, ya da tek olsa bile daha yüksek tutma sansi demekti bu. sorun cikmamasi icin resmi kayitlara tek olarak gecti. neyse, kesin tutacakti yine, ilkinde de tutmustu ve bu sefer iki taneydi üstelik. annem geldi yurtdisindan. kan testine kadar süren 12 gün su gibi gecti annemle. dün kan verdim, negatif. tutmamis.
    evet, saglikli vücudumda iki saglikli ve iyi gelismis embriyo tutunamamis.

    artik uzun bir süre ara vermeye karar verdik. eski neseli, kaygisiz, dertsiz günlerimize dönmeye karar verdik.

    bu arada her iki transferden üc gün önce crinone jel kullandim. progesteron iceriyor. transfer öncesi 3 gün sabahlari bir tane. transfer sonrasi da günde iki tane, bir sabah bir aksam.

    son transfer sonrasi estrofem´e devam ettim. negatif sonuc ile ilaclari kestim. hem estrofem´i, hem lucrin´i hem de folik asit´i.

    gelelim maliyete. ilk tedavi otel, ucak, hastane olmak üzere bize 15 bine mal oldu. ikinci tedavi 5 bine sadece. ne kadar dondurulmus embriyo cikarsa, o kadar karli.

    gelelim basari oranina. ilk deneme icin %50, ikinci deneme icin %60 basari orani demislerdi.

    gelelim ilac masraflarina. ilk tedavi icin ilaclarin büyük bir kismini yasadigim sehirde arkadasimizin eczanesinden alip istanbul´a götürdüm. ilk etapta 1800 tl tutacakti, fakat arkadasimiz bize 950´ye mal etti. neredeyse yari yariya. yani burda demek istedigim su; eger eczaci arkadaslariniz varsa kesinlikle eger istiyorlarsa size yardimci olabilirler. baska bir arkadas 1500 demisti. iki arkadasa danismistik.

    dondurulmus embriyo icin kullanilan estrofem´in bi paketi 10 liraya falan geliyor. lucrin igne sanirim 80´e falan geliyor. crinone jel eskiden 100´e geliyordu, sonra 80´e düstü, en son da 50 tl tuttu bir paketi. sanirim piyasa fiyati degisti. estrofem´in normal fiyati bu. digerleri indirimliydi. gonal f´in fiyatini hatirlamiyorum, fakat az önce de yazdigim gibi, ilk etapta lazim olan ilaclarin maaliyeti neredeyse yari yariya düsmüstü. geri kanlarini da istanbul´dan almistim.

    ha, doktorum 4 paket yetecektir demisti, fakat 5 paket gerekti. aradaki 1 paketi bana aldirmadilar, hemsireler diger hastalardan artan ilaclari veriyor. sizin de artarsa siz de hastaneye veriyorsunuz ki bir sonraki yararlansin.

    dün yine bir dip görmek üzereydim ki anneannemin hastalik haberi geldi. dibi görmedim.

    baslarda bana cok kolay gelen bir sürec zamanla agir gelmeye basladi. herkes farkli yasiyordur. benim hasta olmam ve düsük yapmam sinirlarimi zorladi. düsük yerine bastan tutmasaydi bu kadar yipranmazdim. icimdeki bebege sahip cikamadim diye düsündüm. tabi bu sacma. kromozom bozuklugudur muhtemelen. ama o an bunu düsünmüyorsunuz.

    her seyi bu kadar detayli yazdim, cünkü ben bilgi ararken bulamiyordum. hep bulanik, hem gercekcilikten uzakti her sey. bence cok okumamak gerek yazilanlari. tedaviyi de cok hafife almamak gerek. bir de umudu ve kendine güveni biraz alcak tutmak gerek. o zaman cok daha kolay bir sürec olur.

    2 dondurulmus embriyomuz daha var. tamamen iyilesince yeniden deneriz... ama cok cok sonra... yakin zamanda degil.

    edit: 20 ekim´de dondurulmus son 2 embriyomuz da transfer edildi. 2 kasim´da bhcg seviyesi icin kan testi yapildi. deger 5,38 cikti. bir hamileligin olustugunu söylemek icin 10 üzeri olmasi gerekiyor dedi istanbul´da doktor, denizli´deki doktorum belki gecikmeli olarak yeni tutunuyordur embriyo, iki gün sonra tekrar bakalim, deger artarsa hamilelik sözkonusu dedi. pek umudum yoktu ama yine de iki gün sonra kan verdim, deger <1,60 cikti. yani hamile degilim. sanirim embriyo kisa süreli tutunmus, belki yanlis bir hareketten ya da sagliksiz olusundan geri birakmis... bilemiyorum.

    sonuc: amerikan hastanesi´nde tedaviyi gördüm, 3 transfer, 5 embriyo, 1 düsükle sonuclanan pozitif test, 1 negatif test, 1 de pozitif görünümlü negatif test. amerikan hastanesi en dogru adres diye düsünürdüm, fakat bircok doktor tarafindan elestirildi. bana sorulacak olursa, ne hastaneyi, ne doktoru suclamiyorum. son transferde her sey iyi ilerliyordu kanimca. transferden 1 hafta sonra sag kasigimda bir seyler hissetmistim. yerlesiyordu, ya da yerlesmisti embriyo ve kendini hissettirmeye baslamisti. ertesi sabah tuvalette otururken hapsirdim ve inanilmaz bir basinc olustu mesanemde. sonrasinda kasigimdaki o his, o pozitif algiladigim agri yok oldu. kanda da biraz bhcg ciktigina göre saniyorum ben o an kaybettim embriyolari. sonucta ikinmanin bile tehlike arz ettigini söylüyorlar. olusan o basincin yaninda sifir kalir ikinma.
    neyse. büyük bir ihtimalle 1 kez daha deneyecegiz en bastan. sanirim bu kez amerikan hastanesi olmayacak secimimiz, zira travmatik olaylar yasandi, bunlari tekrar tekrar hatirlatacaktir ayni mekan, ayni hastane.

    daha önce hic düsünmeden amerikan hastanesi´ne gitmis olmak büyük bir rahatlikti benim acimdan, hicbir karar vermek zorunda kalmadan, hastane kararimdan dolayi pismanlik yasamadan atlattim bu süreci. fakat simdilerde 5 kisi fikir verdi, 5´i de ayri bir merkez önerdi. yani burdan yola cikarsak, her kafadan bir ses cikiyor ve karar vermek cok zorlasiyor. sanirim denizli´deki doktorumun yönlendirdigi merkeze gidecegim, cünkü hastane kararini ben verecek kadar kendime güvenmiyorum. yani pisman olmak istemiyorum. bir baskasini da suclamak istemiyorum - ki ben bunu acimasizca yaparim canim yanarsa. ama gidip de elin adaminin yakasina yapismam. bu yüzden karari doktor versin, ne ben ne de yakinlarim baski altinda kalmasin.

    toplamda 25-27 bin tl gibi bir masrafimiz oldu. tedavinin basinda 3 haftaya yakin istanbul´da otelde kaldim, ikincisinde 1 haftaya yakin, ücüncüsünde de 1 hafta. bu yüzden masraflarin bir kismi otel masrafi.

    1 kez daha denedikten sonra eger cocuk sahibi olmak istiyorsam ve sonuc yine negatif olursa evlatlik edinmek ciddi bir alternatif. cocuksuz bir hayati da düsünebiliyorum. beni üzen cocuk sahibi olmamak degil, hicbir neden yokken olamamak. ben cocuk sahibi olabilecegimi bilsem, belki bu kadar cazip gelmeyecek bir cocuk yapmak. fakat bir sorun dahi yokken denemek, cabalamak ve buna ragmen cocuk sahibi olamamak cok koyuyor bana.

    neyse... umarim isteyen herkes cocuk sahibi olur. tedavi en basindan pozitif sonuclanir, kimse yipranmak, üzülmek zorunda kalmaz. fakat aslolan sahip olmadiklarimizdan cok sahip olduklarimiz... yani sahip olmadigimiz ya da olamadigimiz bir sey icin bu kadar üzülecegimize, sahip oldugumuz insanlar icin sevinelim. kendi sagligimiz, sevdiklerimizin sagligi icin sükredelim.

    her zaman kadini en iyi kadinin anladigina inanirim. tüp bebek mevzusunda da bu yoldan giden kadini sadece ayni yoldan giden anlar. bunlari yasamayan bir kadin yeteri kadar empati kuramaz. bu yüzden baskalari tarafindan anlasilmayi beklemeyin. anlamayacaklar.
  • cok ama cok zor bir süreçtir. birden kendinizi dr kapılarında bulursunuz. tam olarak nasıl oldu bilmiyorum ama baktık ki korunmadigimiz halde gebelik oluşmuyor. ufak bir polip operasyonu sonrası 6 ay calışma verdi doktorumuz. basta cok önemsemedik aslında. 6. ay bittiğinde hala hamile değildim. sonra yumurta takibine geldi sıra , olmadı , hadi klomenle ilaç tedavisi dedik yine tutturamadik, en son ve daha etkili olan iğne tedavisine geçtik ama bir sorun olmadıgı halde sonuc alamıyorduk. hangi gun, hatta saat kaçta sevisecegimizi dr. söylüyordu. ben artık iyice kafaya takmaya başlamıştım ,prof.lara para yedirmekten gına gelmişti. en sonunda eve yakin bir tup bebek merkezine gittik. testlerimiz tekrar yapıldı , sorun yok , dr. umitli. ilk aşılama denedik. 15 gun sonra çift çizgiyi gordum, hala inanamıyorum. 2 gun arayla kan testi tekrar edildi ve maalesef degerler düşmeye başlamıştı. (bkz: kimyasal gebelik) doktorum beni aradığında ağlamaya başladım. sana soz dedi, bu yılbaşına kadar anne baba olacaksınız. ama olamadık. üstüne 2 yılbaşı daha gecti, stresli diye isi de birakmistim, artık 3. negatif denemeden sonra yine dr odasindaydik. resmen travma yaşıyorduk aslında , cok mutsuzdum, artık vazgeçtiğimi söyledim , olmayacaksa zorlamanın bir anlamı yoktu. doktorum kızdı bana , elimi tuttu , düştüğüm yerden kaldırdı beni. maddi manevi kendimizi toparlayip yine kapısına dayandık. bu sefer ilaçlarımı ve protokolü değiştirdi. 2 aya yakın iğneler ilaçlar , anestezi altında yumurta toplama işlemi , beni en zorlayan idrara sıkışık olarak yapılan embriyo transferi.(bkz: mikroenjeksiyon) ve her dakikası saat gibi gecen 10 gun bekleme süresi. testten bir gun once , hic belirtim yok yine olmadı diye tüm gece ağlamalar , aynı terane yani. test gunü gelip cattiginda sabah gidip kanımı verdim , 2 saat sonra kahvaltıda internetten sonuca baktım , pozitif. inanamıyorum , hemen apartopar hastahaneye gittik, degerim sınırın biraz altındaydı , 2 gun sonra test tekrarı yaptık ama o 2 gun bir omurdu bana. ve degerim 2 katına yükselmişti , hamileydim, doktoruma sarıldım , esimin gözleri dolmuştu , havalardaydik ikimiz. burada önemli olan pes etmemek sanırım ve de doktor secimi. cok zor bir süreci atlattık. hala anne baba olmak isteyen herkes icin dua ederim. (bkz: anne olamamak) şimdi kızıma her baktığımda binlerce kez şükrediyorum.
  • bir tüp bebek tedavisi ardindan bir hikayem daha oldu. bu sefer daha pozitif, daha güzel, daha umutlu.

    ikinci sifirdan baslayisim - yani yumurta toplamali vs. - 4. transferim ve umarim mutlu son.

    öncelikle ilk deneyimimizden neyi, neleri farkli yaptik; onu paylasmak istiyorum.

    bu arada ayni hastane, ayni doktor. uzak cevremin hastaneden ve doktorumdan memnun kalmayisinin aksine ben her zaman cok memnun kaldim. 3 yildir türkiye´de yasiyorum, kac doktorla muhattap oldum bilmiyorum, fakat bu doktor benim icin cok baska. güvendigim tek doktor. sakinligi, az konusuyor olmasi, sorulara net cevap veriyor olmasi ve benim icin en önemlisi: durduk yere islem, operasyon, müdahale cikartmiyor olmasi!

    ocak/subat 2015´te tedavi icin en basindan beri istanbul´da otelde kaldik. daha önce de bahsettigim gibi otel hayati cok bunaltmaya baslamisti beni.

    nisan/mayis 2016´da tedaviye yasadigimiz sehirde basladik. 1 ay öncesinden istanbul´a gittik, doktorumla görüstük, ilac dozajini, receteleri, gerekli ne varsa her seyi ögrendik, sorularimiz cevap buldu ve ertesi ay tedaviye basladik. yasadigimiz sehirde baslamak cok kolaylastirdi isimi. daha zor olacak saniyordum, zira iki doktor arasi irtibati ben saglayacaktim, her kontrolden sonra sonuclari ben bildirip, ben tedavinin devami icin bilgi alacaktim. bu da beni ilk baslarda cok korkutmustu, cünkü cok heyecanlanirim, bilgileri yanlis aktaririm diye korktum. hicbir sorun olmadi. cok güzel oldu, cok rahat oldu her sey. 9 günü evimde gecirebildim böylelikle.

    2015: 3 günlük embriyo transfer edilmisti, tek embriyo transfer edilmisti, mayis ve ekim´deyse ikiser dondurulmus embriyo transfer edilmisti. ilk sicak embriyo transferi düsükle sonuclanmis, diger iki deneme de negatif sonuclanmisti.

    2016: 5 günlük iki adet embriyo transfer edildi. iki adet 5 günlük embriyo da donduruldu. sonuc pozitif, ikiz gebelik!

    2015: yumurta toplama islemi cok agrili gecmisti, 14 yumurta toplanmisti, akabinde transfer günü idrara sikisik olmak o agrili arttirmisti.

    2016: yumurta toplama islemi daha az agrili gecti, sadece 7 yumurta toplandi - ilk basta tereddüt ettim, neden bu kadar az diye; fakat önemli olan nicelik degil kaliteydi sonucta ve bunu cok cabuk kullendim. transfer günü idrara sikisik olmak hicbir sorun yaratmadi, daha az agrim vardi.

    2015: ikinci ve ücüncü transferlerde cok sikisik oldugum icin sürgüye cisimi yapmistim, ilk denemedeyse sonuna kadar dayanip tuvalete yürümüstüm yatma süresi bitince.

    2016: daha az sikisik gittim, cünkü anladim ki cok sikisik olursan cok daha iyi gececek diye bir sey yok, daha önce bunu tecrübe edindim zaten. böylelikle yatma süresi bitene kadar dayandim yine ve yürüyerek tuvalete gittim. 2015 transferlerinde 1 saat yatirdilar, bu sefer sadece yarim saat yattim. dergi okurken cok hizli gecti zaman. öncelerinde dergi yoktu, cis tutmaktan canim aciyordu ve dakikalar gecmiyordu.

    transferden sonra üc gün daha istanbul´da kaldik. otele yakin cevrelerde gezdim yorulmadan az az. yani hep yatmadim. zaten hep yatma olayi benim psikolojimi cok bozuyor, yapamiyorum. ama cok yipranmadan dolastim. az merdivenli yerleri sectik, cok yürümedim, cok oturmadim, ayaklarimi uzattim otururken cafelerde.
    sonuna kadar tatil modunda gecti ve bu sefer otel de hic bogmadi. bunun tek sebebi de tedaviye kendi sehrimde baslamis olmam diye düsünüyordum.

    5. gün embriyo transferi oldugu icin 12 gün degil, 10 gün sonra ilk kan testi yapiliyor.
    burda da sansima tükürmek istiyorum; cünkü haberi biraz sorunlu aldim. sabahtan yasadigimiz sehirdeki hastanede kan verdim, sagolsun kan alan hemsire - kendisi site komsummus, onu kesfettik - ben sizi arar sonucu veririm dedi. esime kahvaltiya gidelim dedim, evde olmayalim haber iyi de kötü de olsa. o süreci keyifli gecirelim, hem olumlu olur her sey olumlu düsünürsek. zaten heyecandan lokmalari agzimda gevelerken telefon caldi, aptal ben actim ve hemsire dedi ki: bana söz verin, sonuc ne olursa olsun üzülmeyeceksiniz. tamam dedim... negatif mi? evet dedi... konusamadim, gözlerim doldu, dudaklarim uyustu, basim döndü. esim sor dedi, negatif diyor ama bhcg kac cikmis? ben de sordum, dedim ki cikan deger nedir? <10 mu? yok dedi, bir 4 var. 4 mü deger? hayir, 428´in 4´ü! sevinemedim, cünkü nefesim kesildi. sövüp bagirip delirme istegiyle aramasinin getirdigi minnet duygusu birbirine karisti. neyse dedim, olumlu ve kendisi yasca benden kücük. kötü niyeti yok sonucta. aradi kiz, mecbur degildi buna. tesekkür ettim ve kapattim. tüm gün tansiyonum düzelmedi. o icimde yasadigim aci garip bi sekilde devam etti. cok etkilenmistim cünkü. daha birkac günlük hamile kadinim, tüp bebek ve en tehlikeli haftalarda olmamin getirdigi düsük riski malum... ama yine de hemsire hanim böyle bir saka yapmadan duramadi. sonra ciddi ciddi endiselendim bir sorun olmus mudur diye. cok agir bir fiziksel reaksiyonu bastirmak icin de cok caba sarfettigim icin cok zarar vermis olabilir miyim acaba diye düsündüm.

    o güne kadar hicbir hamilelik belirtim yoktu. ertesi gün bir kez olmak üzere basim döndü, iki gün sonra sag kulagim tikandi ve burun tikanikligi basladi...
    ilerleyen günlerde ve haftalarda cok siddetli agrilar basladi. hep uzanmak zorunda kaldim. bu rahimin hizli ve cok büyümesinden kaynakliymis. oturmak ve yürümek imkansizdi. kendi islerimi göremiyordum. hala oturmak zor, cok kisa kisa oturuyorum, ama biraz gezmeye, yürümeye basladim tekrar. bu arada 15. haftadayim.

    yasklasik 10. haftaya kadar sadece sabahlari cok aciktigimda biraz midem bulaniyordu, onun disinda mide bulantisi, kusma, tansiyon sorunu vb. hamile sorunlarini hic yasamadim. tek derdim agrilardi. cok siddetliydi. istanbul´daki doktorum 8. haftada crinone jeli birakabilirsin demesine ragmen, kendi sehrimdeki doktorumun tavsiyesi üzerine 13. haftaya kadar kullandim. folik asit ve vitaminden baska ilac kullanmiyorum artik.

    cok karisik yaziyorum, bu sebepten bilgileri cok temiz aktaramiyor olabilirim, kusura bakmayin.

    neden ayni doktorda israr ettigimi aciklamak istiyorum.
    daha önce de belirttigim gibi kendisi az konusan, sakin bir kisilik. bütün sorulara da cevap veren biri. üstelik profesör ünvanindan etkileniyorum evet. bu özelliklerin yani sira kendisi sacma sapan genetik testleri, rahime cizik atmayi, tedavi öncesi sayisiz vitaman ve ilac kullanimini ve bize sagdan soldan önerilen bircok gereksiz tavsiyeyi uygulamiyor. adamin bana dedigi, sen saglikli bir kadinsin, hicbir müdahaleye ihtiyacin yok. bunlarin hepsi sadece para kazanmak icin yapilan seyler genelde. tedaviyi ve ilac dozunu ayni sekilde uyguladi ve degisik yaptigi tek sey 5. gün embriyosu transfer edisi oldu. bütün bunlar da kendisine daha da cok güvenmeme sebep oldu.

    gecen hafta izmir´e gittik doktorumun tavsiyesi üzerine. yolculuk cok yipratici gecti agrilarimdan dolayi. bir prenatologa göründüm. ultrasonda her sey iyi görünüyordu, fakat yas faktöründen dolayi prenatest yaptirmamizi istedi kendisi ve yaptirdik testi sonucunu bekliyoruz. öyle düsünüyor ve hissediyorum ki test sonucu olumlu cikacak. yine de günler uzadikca uzuyor tabi. 20. hafta tekrar görünmem gerekiyormus prenatologa. sonrasi huzur... umarim!

    doktorum ikiz gebelik oldugu icin 36. haftada dogum yapacagimi söylüyor. bu arada simdiden - az hareket ve acilan istahim sayesinde - 12 kilo aldim ve frenlemem gerekiyor. diger türlü 30. haftadan sonra cok zorlanirmisim. ilk 3 ay bulanti ve kusma olmayinca istahim acildi. hic sevmedigim helvayi bile istedi canim. 4. aya girince biraz normale döndü istahim ama hala saglam yiyorum acikcasi.

    bir yerlerde 4. ay itibariyle tüp bebek gebelikleri normallesiyor, her normal gebelik gibi seyrediyor ve kabul ediliyor diye okumustum. ben de öyle umuyorum.

    bu sefer her sey daha da kolay gecti, sonuc cok güzel oldu. ikiz bebek olma ihtimali %15 demislerdi ama tuttu, kimi belki istemez ama benim icin rüya gibi bir sey bu. cok mucizevi bir sey. yani ben ikiz bebek sahibi olacagimi düsündükce cok mutlu oluyorum. tek umudum, dilegim; sonuna kadar saglikla gidebilmek, bebeklerimizi saglikli bir sekilde dünyaya getirmek. cinsiyetlerini cok merak ediyordum, hala da ediyorum ama sanirim biri erkekmis. gecen hafta öyle dedi doktor. digerini göremedi. tabi ki cinsiyetin bir önemi yok, fakat aklimizda coktandir isimler hazir, onlari isimleriyle anmak isterim. hazirlik yaparken onlar icin biraz daha kisilestirmek isterim. tek merakim bu yüzden...

    umarim herkes, tedavi gören görmeyen - özellikle de bu yollardan gecen herkes saglikli bebeklere kavusur. bunu her firsatta diliyorum. her sükredisimde. kendim icin de sonuna kadar onlari saglikla tasiyabilmeyi diliyorum.

    bence tek yapmamiz gereken umudumuzu yitirmeden beklentilerimizi alcak tutmak. ne kadar cok beklentimiz olursa o kadar cok üzülürüz. bir önceki entry´mde de yazmistim, cocuk sahibi olabilmek cok güzel; fakat takinti haline gelmemli bu istek ve olmuyorsa olmadan da mutlu olmayi bilmeli insan.
    ben eskiden bir iki daha denerim, olmazsa evlatlik ediniriz diyordum. artik bu fikirden uzaklasmistim tamamen. cünkü bir kabullenme basliyor. iki kisilik mutluluk cok önemli, bunu sürdürebilmek cok önemli.
    benim ilk zamanlar isyan ettigim durum, cocuk sahibi olmak icin bir engelimizin bulunmamasina ragmen olamamizdi. doktor deseydi ki senin su sebepten olmuyor, zor ama deniyoruz daha kolay olacakti kabullenmem. ama hicbir sorun yokken niye olmasin diye düsünüyordum en basta.

    cok mutluyum arkadaslar, kendimi cok sansli hissediyorum. böyle hissederken dünyda bir tek ben cocuk sahibi olacakmisim gibi davranmamaya da özen gösteriyorum.

    hepimize saglikli, mutlu yarin dilerim.
  • (#132843832) entry'm üzerinden aylar geçtikten sonra:

    her şey aleyhime idi (yaşım ileri, yumurta rezervim az, sol tüpüm tıkalı ve ameliyatla müdahale edilmiş, endometriozis var) ama üçüncü ve son kez denemeye karar verdim. doktor %35 şans vermişti, umutlu değildim. üç embriyom vardı ve transfer günü çözdürülenlerden biri bozuldu, ikisi transfer edildi. yani tekrar denemek istesem de halihazırda embriyom kalmamıştı. bugün ise 40 yaşındayım ve 21 haftalık hamileyim. fetal dna genetik testi yaptırıp tamamen sağlıklı olduğundan emin olduk. cinsiyetinin de kız olduğunu öğrendik. oldukça tuhaf bir his. içimde bir canlı var ve durmadan büyüyor, hem de hiç beklemediğim ve hazır olmadığım şekilde. bugün detaylı ultrasonda da bakıldı, her şey yolunda görünüyor.

    bu entry'yi yazmamın sebebi ise 'kendinizi her şeye hazırlayın ama umutsuz da olmayın' demek. bir aksilik olmazsa bebek doğunca editleyeceğim.

    edit: güzel kızım altı gün önce sağlıkla doğdu. bonus olarak iki yanağında gamzeleri var. çok güzel küçük bir insan kendisi .)
  • 6 kez yaptırmış ve 7. arefesinde biri olarak maddi manevi zorlu bir süreç, kadın için daha zor ve yıpratıcı tedavi sürekli iğne kontrol ve embriyo transferi sonrası yaklaşık 12 gün pür dikkatle geçen zaman sonrası negatif sonuç alınca dünya kararıyor, eşinin üzüldüğüne ağladığına mı yanasın giden emek para ve asla çocuğunun olmayacak hissine mi yanasın. tüm bu üzüntüye rağmen üzüntünü belli etmeden canım bir sonraki tedaviye falanca yere gideriz, koenzim varmış arı sütü varmış, bilmem ne çekirdeğinin yağı iyiymiş, gibi saçma sapan palavralara eşini inandırıp umudunu kaybetmemesini sağlamak ve üzüntünü belli edememek içinde yaşamak. eşinin istersen boşanalım çocuğun olur demesine rağmen 50 yıl sonra düşünebilirim diyerek espri yapmak. sosyal medyada yada her çocuk görünce bakıp gülümsemek yolda görülen çocukların sirinligini konuşmak ve çocuklu ailelere imremek. oyuncak dükkanlarına ve çocuk giyim mağazalarina uzaktan bakıp ah çekmek. zor be sözlük bıktım patavatsız insanlardan aaa çocuğunuz yok mu ! bilseniz ne huzur veriyor insana , eve neşe katıyor keske daha önce olsaydı bebegimiz, doktora gidin tüp bebek diye birşey var ihmal etmeyin diyiveriyorlar. ne moral kalıyor ne yaşam sevinci. ah be bebeğim gel artık bekletme bizi annen de ağlıyor üzülüyor bil bilsen senin pamuklara sararız üstüne titreriz, söz en iyisi en güzelinden oyuncaklar elbiseler alacaz, aglayinca of demicez gel bebeğim evimize neşe kat gönlümüzdesin kucağımizda ol evimizde ol. hadi bekletme babanı anneni.....

    edit: kıbrıs'da tüp bebek tedavisi çooook başarılıymış tavsiyesi veren bir kaç yazar arkadaş oldu. bilmeyen arkadaşlar için kıbrıs'ın gerçek yüzü...

    kıbrıs yumurta nakli konusunda sabıkalı. yumurta nakli ile çocuk sahibi olmak pekala mümkün bilimsel olarak çocuğun babası % 100 benim ya annesi? anne konusunda tam öyle olmuyor her ne kadar eşimin rahminde de olsa genetik olarak yumurta donorü'nün genetigi olacak. eşimin içinde hep burukluk ve sıkıntı olacak. ben mutlu olacağım diye eşimi ve çocuğuma bunu yapmam haksızlık. çocuk ilerde bir ihtimal yumurta nakli ile dünyaya geldiğini bilse hayatı boyunca içinden çıkılmaz travma yaşayacak. ne uğruna sırf ben baba olarak mutlu olayım egomu tatmin edeyim insanların gözünde fotoğraf karesi olarak evli çocuklu olarak görüneyim. benim mutluluğum iki insanın burukluğuna sebeb olacaksa ben öyle mutlu olmak istemem. hem etik hemde dünya görüşü olarak böyle bir şeye karşıyım. sorun olarak eşimde yumurta problemi var elimden geleni yapacağım ama bencillik boyutuna girmeyi düşünmüyorum. sahte hayatlar uğruna mutluluk inşa edemem. çevremde kıbrıs'ta tüp bebek yapan birisi var kadın engelli erkek oldukça yaşlı idi. iki tane erkek çocukları oldu kıvanç tatlıtuğ mini kopyası. ben bile duyduğumsam ileride o çocuklar duyacak belkide nefret edecekler ailesinden. benim yolum düşüncem bu
  • tup bebek tedavisine ilk basladigim zamanlar pozitif hikayeler okumak icin eksi sozluk'e girdigimde asiri demoralize olmustum. tedaviye yeni baslayalara belki bir umut olur diye kendi hikayemi paylasmak istiyorum.

    31 yasindayim, iki yillik evliyim ve yaklasik bir yildir cocuk istemimiz vardi. over rezervimin dusuk oldugunu zaten biliyorduk, akisina birakmak istemistik ama gebelik gerceklesmeyince, annemde de erken menopozu duyduktan sonra jinekologum amh* ve antral folikul sayimimin* sonucuyla beni tup bebege yonlendirdi. yasadigimiz sehirde boyle bir imkan yoktu, en yakin ankara'daydi. annemler ankara'da yasadigi icin benim icin oldukca konforlu olacakti.

    10 ekimde adetimin ikinci gunu ilk muayeneye gittik. muayeneden once bilgilerimiz alindi, daha sonra hoca ultrason icin beni odaya aldi. ultrasonda herhangi bir kist gormedi, endometrium kalinligi normal sinirlar icindeydi ve antral folikul sayim suboptimaldi. daha sonra esime ve bana beklemeye gerek olmadigini, embriyo olusturup ilerisi icin dondurmak icin asilama degil de direkt tup bebek tedavisi uygulayacagini anlatti. ilac dozlarimizi ayarladi ve hemsire hanimlar uygulanisini gosterdikten sonra merkezden ayrildik.

    200 uı gonal-f ve75 uı menopur'u her aksam ayni saatte dort gun yaptiktan sonra besinci gun yani 14 ekimde ultrason kontrolu icin merkeze gittim. kontrol gayet iyi gecti folikullerin buyudugu soylendi ve yeni bir ilac daha eklendi: cetrotide. bu arada ignelerin uygulanisi gayet sorunsuz ve acisiz. baslarda esim, daha sonra izin alip ankaraya geldigim icin annem yapti, sonlara dogru kendim yaptim. besinci gunden sonra ultrason kontrolleri iki gunde bire dustu. her kontrolde folikullerim olculdu ve onuncu gun yani 19 ekimde gonal-f ve menopuru biraktim sadece cetrotide'in son dozunu ve aksam 21.00'de altin vurus olan catlatma ignesini yani ovitrelle'i vurdum. ve çarşamba günü yapılacak olan opu* için beklemeye başladım.

    21 ekim çarşamba sabahı 7.45'te eşimle beraber yumurta toplama ve embriyo oluşturma işlemleri için merkeze gittik. beni operasyon için hazırladılar* ve beklemeye aldılar. opu ile aynı gün embriyo oluşturulacağı için benimle aynı anda eşim de sperm verdi. işlem odasında sedyeye uzandım, bacaklarımı sabitlediler. anestezi doktoru hafif bir anestezi vereceğini söyledi ve göğsümde ağırlık hissi var diyemeden bayıldım. 15 dakika tatlış tatlış uyuduktan sonra adımla seslendikleri anda gözümü açtım. beni sedyeyle dinlenme odasına aldılar. embriyolog gelip sekiz yumurta toplandığını ve her gün arayıp embriyolar hakkında bilgi vereceklerini söyledi. biraz daha dinlendikten sonra hemşire hanım gelip vajinal yoldan alınacak yeni bir ilaca başlayacağımı söyledi, uygulanışını anlattı ve merkezden ayrıldık. verdikleri yeni ilaç progesteron içerikli crinone jeldi, embriyonun rahim duvarına tutunma şansını arttırıyormuş. opudan sonra ağrı sızı olmadı ancak sağ yumurtalığımda batma hissi vardı ki normal olduğu söylendi. birkaç gün de çamaşırımda pembe lekelenme oldu ve bu da normaldi. aynı gün öğleden sonra arayıp sekiz yumurtadan yedisinin olgun olarak işleme alındığını söylediler. embriyoların durumuna göre transfer üçüncü ya da beşinci gün gerçekleşecekti. her gün embriyologdan telefon beklemek o kadar heyecanlıydı ki anlatamam. ertesi gün aradıklarında yedi yumurtanın beşinin döllendiği söylendi. embriyoların gelişimi iyi olduğu için transferim pazartesi günü yapılacaktı.

    26 ekim pazartesi günü öğlen saatinde transfer randevum vardı. bir kaliteli embriyonun nakledileceği ve bir tane daha aynı kalitede embriyonun dondurulacağı bilgisi verildi. tuvalete sıkışık bir şekilde işleme alındım. sıkışıklığın gerginliğiyle kendimi serbest bırakmak oldukça güç oldu ama sağolsun doktorumun elinin hızı ve yetkinliği sayesinde yaklaşık beş dakika sürdü. sedyeyle odaya alındım ve iki saat kadar dinlendirildim. hemşire hanım crinone jele devam edeceğimi ve ikinci kutuyu da kullanacağımı söyledi ve gebelik testi tarihimi 4 kasım olarak belirledi, yani transferden on gün sonrası.

    bekleme sürecinde oldukça sağlıklı beslendim. çiğ badem, ananas, avokado ve bolca kaliteli zeytin yağı tükettim. tüp bebek sürecine girdiğimizde iki hafta izin almıştım, transferden sonra on gün de merkezden rapor verdiler. stresten ve yorgunluktan uzak şahane bir üç hafta geçirdim annem babamla, gerçekten dinlendiğimi hissettim.

    4 kasım sabahı babamla merkeze gidip kan verdim, bir saat sonra arayıp hayırlı olsun dediler. ikişer gün sonra iki test daha verdim ve beta-hcg'de düzenli yükselişi gördük. ilk ultrason kontrolüme son adet tarihine göre yedi haftalıkken gittim ve kalp atışını da duyduk. şu an 9. haftadayız ve hissettiğim kadarıyla her şey yolunda.

    işte benim hikayem böyle. ben şanslıydım belki ama uzun süredir tedavi görenler için gerçekten yıpratıcı bir süreç. dilerim, isteyen herkes bir an evvel bebeklerine sağlıkla kavuşur ve gelecek güzel günleri yine buraya yazarız.
  • daha önce cok detayli, cok uzun bir entry girmistim. su an yeni bir entry´yle bugünkü düsüncelerimi yazmak istedim.

    evet, her isteyen bebek sahibi olsun; özellikle tüp bebek tedavsinden gecen, yorulan, yipranan, umutlanan, heyecanlanan, üzülen, sevinen her cift istedigini elde etsin.

    fakat kendi adima konusmak isterim ki, icinden gectigim durumu artik daha net görebiliyorum. ne kadar olgunlastirdigini beni, büyüttügünü anlayabiliyorum. ve sonuc olarak diyebilirim ki: evet ben bebek sahibi olmayi cok isterim ama hayatimin anlami bu degil. yani demek istedigim su ki; benim cok güzel bir ailem, cok harika bir kocam, cok degerli dostlarim var. benim cok saglikli bir vücudum, cok saglikli bir hayatim var. ben her sabah mutlu uyanan bir insanim. gün icinde neye üzülürsem üzüleyim, neye kizarsam kizayim aksam yatarken huzurla uyuyorum. benim en degerli bilgilerimi, en degersiz gazimi paylasabildigim bir hayat arkadasim var. sahip oldugum her güzel insan icin sükrediyorum. sagligima sükrediyorum.
    bebek sahibi olma yolunda ne kendi sagligimdan ne de sevdiklerimin sagligindan olmak istiyorum.

    eskiden basarisiz bir tüp bebek tedavisini bosa giden emek olarak görürdüm. artik öyle düsünmüyorum. ben elimden geleni yaparim, kendimce en iyi hastaneye en iyi doktorlara giderim. buna ragmen olmuyorsa canim sagolsun. sevdiklerimin cani sagolsun. ben hayatimin anlamini aramiyorum. benim hayatim zaten anlamli. olursa harika olur, olmazsa hayat arkadasimla yaslanir, onunla her animi dolu dolu yasamaya devam ederim.

    ilk baslarda bunun farkinda olamiyor insan. garip bir hirs olusuyor. o cocuk dogacak olacak mantigi olusuyor hatta... bundan arinmaliyiz. arininca eski mutlulugumuzu yakaliyoruz.

    ve gercekten de arkadaslar,

    en güzel günlerimiz henüz yasamadiklarimiz...
hesabın var mı? giriş yap