• "... “hayır. katılmıyorum size” diyor “bir sevgi filmidir 'uçurtmayı vurmasınlar'. filmi bu duygularla yaptım. hiç politik bir film değil düşünülenin aksine. ben filmde mekân olarak hapishaneyi seçmiştim sadece. aynı filmi tren garında da çekebilirdim. benim amacım sevgiyi anlatmaktı. sanat eserlerini herkes kendine göre yorumlar. bence sanatın politik bir amacı yoktur, zaten olmamalı.”
    . . .
    politik film değilmiş… günah çıkarmak değilse utanır insan bunu söylemeye. çok mu önemli niyeti? bugün türkiye cezaevlerinde 703 bebek anneleriyle beraber çok ağır koşullar altında yaşamaya çalışıyor. 350’den fazla cezaevinde yaklaşık 17 bin kadın çile dolduruyor. bu çocukların çoğu anne karnındayken cezaeviyle tanışmak zorunda kalanlar. tunç başaran bilmiyordur hatırlatayım, artık bu yeni nesil cezaevleri o kadar insanlık dışı inşa edildi ki uçurtmalara bakacak bir avlusu bile yok.
    . . .
    hem sanatın politik amacı olmamalı de, hem de iktidarın politikasına bu kadar sarıl. malum bu sözü cumhurbaşkanlığının uçsuz bucaksız kurullarından birine atanan orhan gencebay sarf etmişti ilk. sonra erdal beşikçioğlu onun izinden düştü havuza. tunç başaran’ın neyi eksik? "

    orhan gökdemir
    http://haber.sol.org.tr/…k-bir-film-degil-mi-252556
  • kötü yönetmen, yeni akp yalakası. sabah paçavrasına konuşup cumhuriyete sövmüş. belki bir osmanlı dizisi çektirirler moruğa. ulan zaten sinemacı yokluğundan yönetmenim diye gezdiniz yıllarca. 70 yaşından sonra boyalı saçlarınızla, olmayan yeteneğinizle neyi kovalayacaksınız?
  • piano piano bacaksiz'in uçurtmayi vurmasinlar'in yonetmeni. abuzer kadayif neden nasil bilemiyorum. ama isterseniz bir de buraya (bkz: aysecik ve sihirli cuceler ruyalar ulkesinde)
  • bir süredir youtube'da eski videolarını izliyorum. çok güzel anlatıyor her şeyi. ve yaşına rağmen bana kalırsa çağın dışında kalmamış bir yönetmen. mekanı cennet olsun.

    önceki entrylerde sanırım bir röportajından yola çıkılarak "yandaşlık" yaptığından bahsedilmiş. hatta daha da ileri gidip trt'de bir proje falan kapmaya çalıştığını bile iddia eden var. artık bu ithamlar o kadar kolay ki; herkes hiç düşünmeden söyleyebiliyor. bunu söyledikleri adam o dönemde yetmiş küsür yaşındaydı. hayatını sinemaya adamış, on yıldan fazla bir süre reklam çekip, burdan kazandığı parayı acımadan inandığı kendi projesine, biri ve diğerleri, yatırmış bir adamdan bahsediyoruz. bir tane bile videosunu izlemeden böyle bir değeri böyle karalamak ne kadar da acımasızca. ve bu adamın çok sevdiği arkadaşlarından, dostlarından biri de rutkay aziz. kendisni bir programdan "solcu" olarak tanımlıyor ve bu tanımı da açıyor. "şimdiklerden" nasıl farklı olduğunu, kendisi için ne anlam ifade ettiğini anlatıyor. ve sol cenaha yakınlığını hala ifade eden bir sanatçının başından geçen şu olayı kendi dilinden dinlemek gerçekten beni üzdü. 1989 yılı uçurtmayı vurmasınlar filmi bilindiği üzere yabancı film dalında oscar'a aday oluyor. ve ödül törenine gitmek için bakanlıktan ödenek lazım. uçak, konaklama vs. fakat tunç başaran hoca'ya her şey için tek kişilik ödenek ayırılıyor. tunç başaran'ın derdi ise yanında birini daha götürsün ki o ortamı solusun, görsün, ufku açılsın(bu onun kendi ifadesi). bunun için bakanlıktan randevu alıyor. "bakan" kendisini görmüyor bile. dönemin müsteşarı emre kongar ise bu talebi paramız yok diye reddediyor. tunç başaran da "koskoca türkiye cumhuriyeti bir kişiyi bile karşılayamıyor mu? yazıklar olsun, ben kendi cebimden veririm." diyerek kendi cebinden karşılayarak bir kişiyi daha yanında götürüyor. bu olay gerçekten inanılmaz bir olay. bu olaydan yıllar sona bile hala sol tarafta olduğunu söyleyen bir adama neler söyleniyor, inanması güç. yakın dönemde naim süleymanoğlu türlü operasyonlarla türkiye'ye getirildi. belki emre kongar'a sorsanız bin tane şey söyler bu olayla ilgili. hepsi önemsiz. "sağ" taraf dediğiniz yöneticiler böyle bir olay olduğunda mutlaka olmasını sağlıyor. keza tunç başaran yine bu sol taraftaki yöneticileri eleştirerek "bakan bizle görüşmedi bile. ama farklı bir zamanda mhp'li bir bakan(sanırım) bizi gördüğünde kalkıp ceketini ilikleyip tokalaşırdı. saygısını gösterirdi." diyor.

    hayatını sinemaya adamış, her zaman aklında sinema olan değerimizi saygıyla anıyorum. ışıklar içinde uyusun.
  • 6. hissinin müthiş kuvvetli olduguna inandıgım, dogru zamanda dogru seyler anlatıp bombok olan moralimi düzelten, hatta abartıp patlamaya baslayan havai fişekleri benim için attırdıgını söyleyip beni mutluluktan göz yaslarına bogan üstad kişi, süper yönetmen.
  • kapı komşusuyuz kendisiyle. daha doğrusu annesiyle. annesiyle birlikte yaşıyor. annesi yani pakize teyze hala hayattadır bu arada. gayet de sağlıklıdır. allah rahmet eylesin ne diyelim.

    edit: rutkay aziz ile çok rahat çalıştığını söylerdi hep.
  • 1 eylül 1938 istanbul doğumlu yönetmen.edebiyat fakültesi okurken memduh ün ile tanışır ve yazdığı bir senaryo okunur. kendisine asistanlık teklif edilir. öğrendiklerinin tümünü memduh ün'den aldığını söyler.askerliği yüzünden ara verdiği sinemaya adnan menderes'in trajik bulduğu hayatı üzerinde çalışarak devam eder. fakat seks furyasının egemen olduğu yeşilçam sinemasından bir süre kopar.belirli bir süre reklam sektöründe çalıştıktan sonra 1989'da uçurtmayı vurmasınlar filmi ile başarıdan başarıya koşar. bu film ayrıca oscar aday adayı olur. ardından 1991 senesinde piano piano bacaksız ile birçok ödül kazanır.2000 yılında abuzer kadayıf filmi ile tekrardan sinemaya döner. tunç başaran veda filmi olarak 11 nisan'da gösterime girecek vesaire vesaire ile emekliliğini açıklamıştır.
  • çocukluk döneminde sevdiğim iki film ona aitmiş, sonra keşfettim tabii:
    (bkz: uçurtmayı vurmasınlar)
    (bkz: piano piano bacaksız)
    sırf bu iki filmi yapmış olması türk sinemasında onu benzersiz bir rejisör yapıyor.
    özellikle uçurtmayı vurmasınlar’da otorite-politize birey ilişkisini bir çocuğun gözünden o kadar naif ve göze sokmadan işlemiştir ki kendine hayran olmamak elde değil.
    keşke benzer şeyleri hissettirdiği birkaç filmi daha olsaydı, ama bu kadarı da onu büyük bir saygıyla anmaya yeter.
  • uçurtmayı vurmasınlar, piano piano bacaksız'ın hem yönetmeni hem de senaristiydi. bir kaç yılmaz güney filmi de vardir. sadri alışık ile de şakayla karışık filminde çalışmıştır. tarkan filmine de yönetmenlik yapmışlığı vardı. orhan kemal ile de calışmışlıkları vardır.

    büyük fenerbahçe'li islam çupi ile sinema arkadaşıdır. anlattığına göre çocukken filmleri birlikte izler sonra film hakkında tartışırlarmış.

    bugün itibari ile vefat etmiş. sinemanın bir değeri daha yitti. her şey parça parça yitip bitiyor.
  • son filmi vesaire vesaire ile yönetmenliğe veda edeceğini açıklayan.
hesabın var mı? giriş yap