• 1888'de john j. loud (bunu neden biliyorum, bunları bilmek istemiyorum) tükenmez kalemi icat ettiğinde bunun adını neden tükenmez kalem koydu? bir nevi tembellik değil mi bu kalemin isminin "tükenmez" oluşu? demek ki, kalemi yaptıktan sonra, bir müddet yazdı, baktı kalem halen yazmaya devam ediyor, "tükenmez kalem lan bu" dedi ve işin işinden çıkıp, yeterince uğraşmadı, gidip patentini aldı.

    insana, en büyük kandırmacalarından biri gibi gelir hep tükenmez kalem. tükeneceği bellidir, üstelik tükenmez kalemlerin bir büyük özelliği de, en çok yazmaya ihtiyaç duyuldukları anlarda yazmamalarıdır. daha sonra insanı kalemin orasına burasına doğru "ohddfgfff, ühhhffss" gibi sesler çıkarmak, kalemi bir yerlere vurmak, bir kağıda deli gibi bir şeyler çiziktirmeye çalışarak kalemi tekrardan yazabilir hale getirmeye yeltenmek gibi denyoca hadiselere sevkeder.

    bir detay dikkatlerden kaçar... tükenmez kalem en çok küfür yiyen kalemlerin başında gelir mesela. bir kalem neden küfür yesin, neden ah işitsin ki, değil mi? öyle değil işte, "lan niye tükendin .mna koyduğumun kalemi", "ulan, seni icat edenin de, alanın da...", "hani tükenmiyordun lan şerefsiz..." gibi tavırlarla karşı karşıya kalır.

    tükendiği için bir kaleme kızılır mı yahu? kızılıyor işte. üstelik kalemin tükenmesinin sebebi de, kalemin bizzat sahibi veya kalemi kullanmış diğer insanlarken. birileri o kalemi tüketmiş demek ki.

    bu açıdan tükenmez kalemin kaderi insana çok benzer. insan da (farklı bir deyişle anlar ve anlamlar da) bir insanın bizzat kendisi, bir başka insan yahut diğer insanlar tarafından, hiç tükenmeyecekmiş gibi tüketilir. havası alınır, hevesi alınır, varı, yoğu, arzusu, isteği, sevgisi, heyecanı, her şeyi, habire tüketilir. insan, hiç bitmeyecekmiş gibi tüketilir. ve bu insanı tüketenler de daha sonra, sırf tükendi diye bu insana, aynı tükenmez kaleme yaptıkları gibi "namkör"lük yapar, tavır alır, kızarlar.

    tükenmez kalem, diğer kalemler gibi nazlı değildir ya, yani kurşun kalem gibi sürekli açılmayı gerektirmez, dolma kalem gibi doldurulmak istemez, divit gibi, batır-çıkar yaptırmaz, pastel kalem gibi göz göre göre eriyip gitmez, keçe kalem gibi pansuman istemez; zamanı gelince biter, en az diğer kalemler gibi, olması gereken şartlar zorlandığında akabilir, yazmada tutukluk yapabilir. işte böyle nazlı olmaması yüzünden, tükenmez kalemin değeri bilinmez. insanlar kendilerini uğraştıran her şeylere karşı daha ilgililerdir.

    eğer, nazlı, cins, beklenmedik tepkiler veren, özel ilgi beklemeyen bir insansanız, sizinle de ilgilenmez başka insanlar. kişilere ve gruplara karşı sansasyonel olmalısınız ki, sizinle daha fazla ilgilenilsin, "değerli" olun. mesela, sakız çiğneyen insanlara sinir olun, sakız çiğneyenlere aşırı tepkiler gösterin ki, akıllarında sürekli "sakız çiğnenmesini sevmiyor, dikkatli olayım" düşüncesi olsun, bazı yemekleri beğenmeyin ki, sürekli düşünülün, "aa bu yemekleri sevmiyor, yapmayayım, onun önünde yemeyelim" desinler, karınıza "uzun tırnak sevmiyorum, topuklu ayakkabı giyenler daha kadınsıdır" deyin, aksi taktirde aşırı tepkiler gösterin ki, o tırnaklarını uzatmasın ve daha fazla topuklu ayakkabı giysin, sizin için kendine yeni ayakkabılar alsın, yeni tırnak modelleri denesin; böyle tepkiler gösterin ki, insanlar sizi farklı bir yerde tutsunlar.

    aksi takdirde tükenmez kalem gibi olursunuz. özel ilgi istemediğiniz, bir şeylere karşı patlamadığınız, pansuman istemediğiniz, sürekli açılmayı gerektirmediğiniz için pek de fazla önemsenmez, sadece tüketilir ve sonra da tükendiğiniz için suçlu olursunuz.

    neyse yine sıkıldım; kısaca insan tükenmez kalem sanılır ve tükenmez kalemin kaderinin tüketilmek olması asıl ironidir.
  • ana yazim kilavuzu'na göre, birlesik yazilmasi gereken kalem. tükenmezkalem...

    simdi ben tükenmezkalem yazacagim...
    biri gelip diyecek ki, "salak, o ayri yazilir. hata yapmissin! yuu!"
    sonra ben diyecegim ki, "yok, yazim kilavuzuna göre..."
    sonra o, sözümü kesip "haah haaa! ezik, luzir, zavalli... tükenmezkalem yazmis!" diyecek.
    sonra ben diyecegim ki, "ama bak, o birlesik yaziliyor... bak kilavuz..."
    sonra o, sözümü kesip "ay sus sus! yuuu!" diye hönkürecek.

    sonra ben dayanamayip, beynine bir tane patalatacagim.
    sonra o, hala güldügü için merdivenlerden düsecek.
    sonra, bir de ne göreyim... kafayi çarpmis ve oracikta can vermis.

    bir tükenmez kalem yüzünden katil olacagim...

    simdi sorarim size:
    suçlu ben miyim, toplum mu?
  • bi rivayete göre bu zivirin bulunusu su sekilde gerceklesmistir:

    kafasinin carklari pek bi gicir calisan amcalarimizdan biri yolda yürür ikene misket oynayan pijlere rastlamis.cocuklar misketleri dizip gahi fiskeyle gahi karpuzlama atis yapip basdir,basaltidir vurup egleniyolarmis.bu hengamede misketlerden biri suyun icinden gecmis sonrasinda da kuru zemine cikmis.amcamiz bi de bakmis ki bu misket islandiktan sonra kuru zeminde izler birakir pesi sira.ordan sen birden celallen,kap cocuklarin misketini kac git.o misketinen evde oyna,eglen,cos.sonra da birden aska gelip tükenmez kalemi bul.iste bunlar hep bilim hep teknoloji tuhaf seyler
  • liseli abi ve ablaların kullandığı kalem. yani en azından ben öyle zannediyordum, ilkokulda serviste arkalara oturan liseliler hep bunla yazarlardı, vay be derdim ulan hiç hata yapmıyorlar, çok özenmişimdir bu yüzden tükenmez kaleme yıllarca ve bu nedenle ki kurşun kalemi hor gördüm hep. ne var ki universite bitti hala kurşun kalemdeyim, ama hala bir tükenmez kalem tutkusu bende, tükenmedi devam ediyor.
  • tukenio aslinda bu kalemlerde diger hersey gibi. tukenmeyen tek sey tuketim.
  • 1906 yılında şair william wordsworth misafirleri bay ve bayan george baumont'a "hayatımda yazdığım en uzun mektup" dediği bir mektup verir. on sekiz sayfalık bir mektuptur bu. "eğer çelik kalemlerinizden birini kullanmasaydım bu kadar uzun uzadıya yazamazdım" diyecektir. ilk tükenmez kalemden söz etmektedir. (yazı insanlığın belleği. george jean. s 115)

    başlarda metal yapıldığı için çok rağbet görememiştir esasen. çünkü metal esnek değildir, kağıtları yırtar. kuş tüyünün (ya da ne tüyüyse artık) yerini pek tutamaz. o kadar esnek olanları altından yapılırmış, eh o da malum sebeplerden pratik değil. ne zaman ki çelik kalemler artık elle değil, mekanik yöntemlerle yapılabilir olmuştur, o zaman daha kullanılabilir hale gelmiştir. "sanayi uygarlığımızın ilk atılabilir ürünlerinden biri" diyor george jean tükenmez kalemler için.

    türkçesi gariptir, "tükenmez" sözcüğü garip gelir ama ingilizcesine (bkz: pen) bakılınca, aslında etimolojisi latince penna sözcüğüne dayanır, bu "tüy" demektir.
  • teknik olarak tukenebilen ama dunya tarihinde tukendigini goren nufus sayisinin bir sokak dolusu insan etmeyecegi gercegini de bunyesinde bulunduran kalemlerdir..

    tukenmez kalemlerin tukendigi gorulmez bu nedenle de tukenmez kalem olarak cagirilirlar. aradiginiz tukenmez kalemin olmadigi bir mekanda bir digeri yerden bitiverir; onu da bulmazsaniz bir digeri*.. kullanicilar bir sekilde bu kalemlerin cenazelerini kaldiramazlar..bu nedenle de bu kalemlerin adi tukenmez kalem olarak literaturdeki yerini alir. tukenmez cunku hizla ureme yapabilen kalemlerdir kisaca..
  • kırtasiye rafında gördüğümde nostaljik bir etki ile satın aldığım ama her elime aldığımda evvela hurda bir kağıt üzerinde yazmaya başlayana kadar karalama yaptığım daha sonra da ince uçlu keçeli kalemlere neden geçtiğimi bana hatırlatan kalem türü.

    ucu çabuk donan, yazının olmadık yerinde inceliveren, kağıda daha fazla basmayı gerektiren, tanesi 45 kuruşa satılan, yazı yazmayı parmak felcine dönüştüren kalem tipi...

    hani pahalısı vardır güzel yazar bilemem ama bizim şu şeffaf plastikten olup kapakları çabuk kaybolan ve arkasındaki minik tıkaç kemirilen modellerin hiççbir zaman tükendiği görülmemiştir zira tükenmeden kaybolur, kırılır, yere düşer toz olur, arkadaş tarafından araklanır...
  • janjanlı iki adeti için paraya kıydığım ve kavuşmak için gün saydığım hede. 'ilkokula dönsem de öğretmen her gün 10 sayfa ödev verse' heyecanı yaşatandır ayrıca.

    fitfil ilkokulda: kız zeliş, ortaokula gidince kurşun kalem yasakmış, tükenmez kalemle yazıp, yazdıklarımızı hiç silemeyecekmişiz inanabiliyor musun?
    zeliş: ben zaten hep doğru yazıyorum şapşik, sen yan derdine!
  • türetilmiş nadir türkçe isimlerden biridir. yabancıların icat ettiği malzemelere bulduğumuz türkçe karşılıklar bir elin parmaklarını geçmez.

    yabancı kelimelerden direkt tercüme yapmak ya da birebir aynı kelimeyi kullanmak yerine, kendi kelimesini üretmek bir dilin zenginliğidir.

    dilimiz artık zengin bir dil sayılmaz, hiçbirşeye doğru dürüst türkçe karşılık bulamıyoruz.

    ama tükenmez kalem, tıpkı bilgisayar gibi zamanında bulunmuş güzel ve en önemlisi kabul görmüş bir türkçe karşılık.

    bok atmak yerine sahip çıkmak daha mantıklı.

    zamanında birileri bilgisayar diye bir kelime bulmamış olsaydı "kompitür, kompütür" diye gezecektik ortalıkta unutmayın.
hesabın var mı? giriş yap