• şöyle muazzam bir saptamanın sahibidir;

    “senin orta düzeydeki kimselere karşı duyduğun aşağılayıcı nefret, onlardaki geniş, kapsamlı kuvveti görmene engel oluyor. sen kendi parlaklığının orta yerinde dururken, gözlerin öylesine kamaşıyor ki, odanın kuytu, karanlık köşelerini göremiyorsun. oralarda kalabalıkların, beyinsiz insan kalabalığının ne tehlikeler hazırladığını görecek şekilde gözlerini ayarlayamıyorsun. ben sana bunları söylerken bile, sevgili öğrencim, sen kendinden yeteneksiz kişilerin, sayıları ne kadar çok olursa olsun, seni yenebileceklerine inanmakta güçlük çekiyorsun. oysa biz artık orta düzeydeki insanların çağında yaşıyoruz. orta düzeydeki insan sıkıcı, renksiz, aptal gibi görünür… fakat ölümsüz tekdüzeliğine devam eder. hiç bıkmaz. amipler her zaman kaplanlardan çok yaşar. çünkü durmadan bölünür, yenilenirler. o ölümsüz tekdüzelikleriyle. kalabalıklar zorbaların en sonuncusu olacaktır…”
  • ... kitap okunamayan dönemlerde okuyabilme yetisini yeniden kazandırabildiği için büyük bir teşekkür borçlu olunması gereken yazar
  • hiç duyulmamalıydı ölümü..
    sanki bir roman kahramanıydı o da;
    gizemliydi.. diri mi sağ mı, nerde yaşar ne yapar, nedir gerçek adı bilmezdik..
    ölümünü de bilmemeliydik..
    muğlak kalmalıydı sanki.. ''öldü'' demek, gerçek yaptı onu birden..
    varmış öyle bir adam..
    içinde kaybolduğum katya'nın yazı'nı yaşatmış bana..
    gözlerimin yuvalarını açık açık tutmuş şibumi'yle, infazcı'yla..
    yalnızca ismi yetmiş her yazdığını okumaya..
    yalnızca ismi yetmiş başlı başına gizemli olmaya..
    çocukluğumun insanları gitmeye başlamış..
    gizem yok olmuş..
    trevanian gerçekmiş..
  • shibumi'de şöyle bir tespiti olan yazar:

    insanlar aşktan ve benzeri önemsiz konulardan söz ederken: fransızca
    trajedi ve felaketleri: rusça
    iş dili olarak: almanca
    hizmetçilere emir verirken: ingilizce

    kullanmalılarmış.
  • muze soygununa esin kaynagi olan kitabi turkce'de yayinlanmistir.
    su anda hatirlayamiyorum ama bahsi gecen yontem ya kar kaplani'nda,
    ya da yuznumara orgutu'nde anlatilan vandalizm susu vererek muze soyma teknigidir
    (tablo calinir, yerine kopyasi konur, sonra kopyaya zarar verilir. yetkililer durumu
    farkettiklerinde olayi basit bir vandalizm vakasi olarak degerlendirip tabloyu onarirlar
    ve cehaletin verdigi mutluluk icinde hayatlarina devam ederler).
  • korkaklar her zaman için cesur insanlardan daha tehlikeli olurlardı. bir kere sayıları daha fazlaydı. sonra, arkadan vururlardı. vurdukları zaman da kötü vururlardı. çünkü sağ kalırsanız öç alacağınızdan korkarlardi.

    trevanian
  • shibumi ile aşık edip, katya'nın yazı ile bağımlılık yaratan yazarımdır..
    -onu hem bırakmak hem de öpmek istiyordum,hangisini yapacağıma da karar veremiyordum.çok gençtim.öptüm onu..
    algı değiştirip kafa açar trevanian.
  • ölümünden iki gün önce, lamelif'ten bir shibumi nüshası satınalmıştım. satınaldığım beşinci, kitaplığımdaki üçüncü shibumi.

    kitap çalışma masamda duruyordu.

    bir haber sitesinden kara haberi öğrendiğimin akşamı, eve gidip, kitabın kapağındaki kılıç resmine uzun uzun baktım.

    sevdiğimiz, hayran olduğumuz, hayatımıza enerji aktaran adamları bir bir kaybediyoruz. gençliğimiz, onların ölümleri eşliğinde yavaş yavaş eksiliyor.

    vay canına...

    ruhu şad olsun...
  • "kimliği ortaya çıktı ya, öldü diye haber salıp başka kimlikle çıkacak, biliyorum ben..." falan diye düşünmek istiyor deli gönül. ayn rand serisi bitti, trevanian da bitince ne okunacak? bu güzel kişilerin yazdıklarından sonra, kaç roman aynı lezzeti, hadi aynısından geçtik, ona yakın bir zevki tattıracak?
    rabb'im ihsan oktay anar'ı korusun...
    (evet bu üç yazar "ayrı dünyaların insanları" ama üçü de birbirinden şahanedir, doyulmaz mı doyulmazdırlar.)
  • ... vedaya sayıklama:

    adını bilmeyerek okuduk
    bilmediğimizi bilerek yazdı
    gittiği gün öğrendik de
    bilse belki dayanamazdı

    tanıştığımıza memnun olduk
    ki başka türlü yazılamazdı.
hesabın var mı? giriş yap