• the grand tour ile başlayan ve aralıklarla bir seneyi bulan orijinal şovu izleme sürecim tamamlandıktan sonra bu harika programın hikayesi hakkında bir iki kelam paylaşmak istedim. bu süre zarfında tüm sezon ve bölümleri, özel bölümler de dahil olmak üzere izleme şansım oldu. biraz uzun bir yazı olacak top gear meraklısı değilseniz burada çıkabilirsiniz.

    öncelikle neydi bu top gear derseniz, ülkemizde özellikle belli bir yaş üzerinde olan erkek nufusun çoğunun tv'de farklı kanallarda muhtemelen en az bir bölümüne denk geldiği otomobil programı diyebiliriz.

    aslında otomobil programı kısmı özellikle de bbc için 2002'ye kadar ve 2015 sonrası yayınlanan bölümler için geçerli. onlar gerçekten de dümdüz otomobil programları. benim tüm sezonları ve bölümlerini izlediğim kısım ise bir car show'un çok daha ötesi.

    top gear'in bu derecede dünyaca tanınması ve ödüller alması programı sunan üç kafadarın kimyasıyla oluşmuş.
    kim bunlar derseniz

    jeremy clarkson namı diğer 'the ape'

    richard hammond namı diğer 'hamster'

    ve james may namı diğer 'captain slow'.

    bir de trajik (kendisi adına) jason dawe var, ona sonra geleceğiz.

    ha bir de tüm top gear'larda host ya da producer olarak bulunmuş, günümüzde yayınlanan the grand tour'un da yapımcısı olan andy wilman var elbette.

    neyse ne diyorduk, belli bir yaşın üzerindeyseniz mutlaka bu programa boktan dublajıyla televizyonda az da olsa denk gelmişsinizdir. anında dikkatinizi çeken bir kimyası var programın otomobilseverler için. çünkü bu üç uyumlu silahşör bu programda sadece muhteşem araçları izlemekle kalmıyor, onlarla aklınızın dahi almayacağı şeyler deniyorlardı.

    top gear 2002 ye kadar başka iki ana host ile zaten yayınlanıyordu. hatta jeremy, james ve andy bu kısımda konuk hostluk yapmışlar.
    sonra 2002 de jeremy, richard ile birlikte tekrar yeni oluşturacağı ekip için may'e teklif yapıyor, ancak may ısrarla reddediyor.

    onlar da jason dawe ile ilk sezona giriyorlar. ikinci sezonda may programın potansiyelini görüp hata yaptığını anlıyor ve dahil olmak istiyor, hatta clarkson bunun üzerine dört sunucu ile devam etme teklifini öne sürüyor ancak kanal yönetimi buna sıcak bakmıyor.
    bir de üstüne o zaman hammond gitsin falan denmeye başlanınca dawe in bileti kesiliyor ve zavallı adam bir efsanenin parçası olma şansını böylece kaybediyor.
    sonrası malum, program patlıyor, dünya çapında ün, sevgi, ödüller ta ki 2015 yılındaki o trajik olaya kadar.

    amazonda grand tour izlerken bu programı ne kadar sevdiğimi hatırladım ve dedim ki e kahvaltı dizisi gibi ben bunun tüm sezonlarına baştan başlayım, harika olur.
    dedim dedim de bir araştırmaya başladım, yok, imkansız. torrent yok, stream yok, hele son birkaç sezonu dışında imkansız. amazonda varmış diye bir sevinir oldum tüm sezonlar ama nafile sadece uk içinmiş meğer. tam nerdeyse vaz geçecekken bir forumda adamın birinin google drive inda tüm sezonları istiflediğini gördüm ve bingo.

    virüs falan düşünmeden başladım indirip seyretmeye. önce minik bir şok yaşıyorsunuz çünkü dediğim gibi başta may yok ve tiplerimiz şu halden
    görsel

    bu hale dönüyor.
    görsel

    hele jeremy 2002 öncesi tam trt de o herkesin sevdiği ressamın saçlarına sahip.
    görsel

    dediğim gibi aralıklarla izlediğimden sonra o drive patladı ve ben yine başka bir google drive bulup ondan bitirdim.

    https://drive.google.com/…cox0ik_a_grjy9uwz3nipcezg

    bu paylaştığım link o drive a ait ancak dediğim gibi virüs falan ben sorumluluk kabul etmiyorum. bende sıkıntı olmadı üstelik download edip izledim.
    son bir iki sezon hariç türkçe altyazı bulamazsınız, ancak ingilizce altyazı çok ve benim durumumda gayet işimi gördü.

    programa geri dönecek olursak, şimdiki dünyaya tepki olmuş gibi üç sunucuya sahip. din dil ırk cinsiyet ayırmadan dalga geçen bir ekipten bahsediyoruz. programda dönemin ulaştırma bakanının görselini koyup, tipinden başlayarak saydıran bir ekipten.
    aklınıza gelen her şeye sallayabilme potansiyelleri var, ülkeler, siyasetçiler, sporcular. bbc programı olduğundan ve adamlar british dendiğinde akla gelecek üç tip olduğundan her ne kadar ingiltere biraz kayrılıyor gibi gözükse de royal family dahil herkese laf sokan adamlar bunlar. bu sebeple de zaten sıklıkla başları derde giriyor, hatta bir yönden işlerinden de bu sebeple oluyorlar diyebiliriz.

    jeremy tam bir dağ ayısı. şaka bir yana en agresifleri ve fizik olarak da kaba sabaları.
    başarılı ve çok zeki bir gazeteci, zeka üçünde ortak payda zaten. agresif bir kullanım tarzı var. porsche en çok dalga geçtiği markalardan. 928 den sonra düzgün tasarım yapmadıklarını düşünür, 911 in tospağanın (klasik vosvos) az irisi olduğunu söyler ve işi hitlere kadar götürür. m serisi dışında bmw çok sevmez, mercedes sever ve kullanır. ford gt ve alfa romeo hayranıdır, hatta gt den yeni serisinden sipariş edip kullanırken kusurlarından ötürü perişan olmuştur ve programda bölümlerce dalga geçilmiştir.

    james may içlerinde en aristokrat tipli ve naif olan. gazeteci, müzisyen, gastronomi meraklısı. içlerinde en 'temkinli' araç kullanan may'dir.
    şöyle söyleyim kendi aracınızı ancak ona gönül rahatlığıyla emanet edebilirsiniz. bunca geçilen dalgaya rağmen dönemin en hızlı road legal aracını bugatti may'e kullandırmıştır ve may bu araçla saatte 400 km hız limitini aşmıştır(417)
    bununla birlikte varyete pek sevmez captain slow. gözünün kesmediği parkurlarda arabayı stig e verir. bir ferrari severdir, o dönem için son modellerinden birini satın alırdı mutlaka. ha bir de fiat panda.

    hammond diğer ikisine göre daha taşrada yetişmiş, babası otomobil fabrikasında çalışan düşük gelirli bir aileden gelen bir profil. bununla da sık sık dalga geçiliyor. radyoculuk geçmişi de var. sonradan grand tour da da olmak üzere ciddi ölümcül kazalar geçiriyor programda. top gear da uçaktan bozma jet motorlu bir araçta hız denemesi yaparken hesaplanmayan lastiğin aşırı ısınmadan parçalanması sonrasında yaşadığı en büyük kazası. attan düşmesi bile var. patagonya da james de düşüyor buna rağmen ve kaburgaları kırık tamamlamak zorunda kalıyor o seriyi.
    hammond inanılmaz deneyler yapıyor otomobillerle. su geçiriyor mu, ya da suya düştüğünde ne olur diye arabayla havuza attılar adamı, şimşek çarparsa ne olur deneyi yaptılar zibilyon volt verdiler, dondurucu soğukta otomobilde kalmayı ve daha nice ciddi cesaret gerektirecek şeyi denedi adam, inanamadım. hammond biraz amerikan hayranı ve haliyle muscle carlara bayılıyor, tam bir porsche fanı ve bu konuda jeremy ile haliyle anlaşamıyorlar.
    üçü de mekanikten anlarlar ama jeremy bu konuda biraz zayıf halka diyebiliriz diğer ikisine nazaran.
    üçü de azılı bir karavan düşmanıdır, programda pert edilen karavanın haddi hesabı yok,
    otomobillerle kış olimpiyatları mı düzenlemediler,
    raylarda tren mi yapmadılar,
    dart mı oynamadılar, fotbol maçı mı yapmadılar -ki ben bayılmıştım. bununla beraber bir otomobili, aklı hayalinize gelecek tüm diğer taşıtlarla yarıştırmışlardır ki buna savaş jeti de dahil.

    biraz takıntılı da olsalar çok iyi araç kritiği yaparlar, ingiliz markalarını biraz kayırsalar da yeri geldiğinde her markayı gömerler. hem de ne gömme.

    tesla clarkson'a ilk araçlarından birini test ettirme gafletinde bulununca ilk büyük patırtılardan biri patlıyor. jeremy zaten tam bir petrolhead olduğundan elektrikli araçlara karşı müthiş ön yargılı. bir de yetmezmiş gibi teslanın verdiği fabrika menzilinin çok abartı olduğunu söyleyip 55 mil menzil ölçünce teslayı da gelişine gömüyor ve davalık oluyorlar.

    ingiliz mahkemeleri programın özünde bir eğlence programı olduğunu söyleyip davayı reddediyor. yıllarca tesladan uzak kalıyor bizim kafadarlar, çok sonra grand tour zamanı sanırım yine jeremy test ediyor birini ve genel olarak olumlu feedback verip işi tatlıya bağlıyor.

    her ağızlarına geleni söylediklerinden birçok ülke, marka ve kurumla papaz oluyorlar zaten.

    haberler bölümü çok keyifli, sohbetlerinin ve goygoylarının zirveye çıktığı kısa bir bölüm.
    sezonlar boyu tesadüf ülkemizde çok tutan dacia nın sandero modeliyle dalga geçiyorlar.
    burada dahi otobanlara, hız limitlerine kamera cezalarına, yetkililere her an bir şeyler sallanıyor.

    makul fiyatlı bir otomobille her program bir ünlüyü konuk alıp özel pistlerinde yarıştırıyorlar.
    eski havalimanı olan bu pistin her virajının bir adı var. son viraja adını veren konuklardan gambon geçen gün öldü hatta.
    programın populerliğinin artmasıyla birlikte lokal ünlülerden global devlere pek çok eğlenceli konuk alıyorlar. benim favorim tom cruise ve cameron diaz lı program. cruise o obsesif rekabetçiliğiyle son virajı iki teker yerden keserek falan dönüyor.

    pist ve süre deyince bir de 'the stig' fenomeni var elbet bahsetmeden geçemeyeceğimiz.
    görsel

    sürücü kaskı ve kıyafetiyle yüzünü göremeyeceğiniz stig e o gün hangi araç test edilecekse teslim ediliyor ve pist süreleri kaydediliyor. jeremy her defasında onu takdim ederken özel bir girizgah hazırlıyor.
    şov boyunca üç resmi stig olmuş. ilki ikinci senesinde deşifre olan mccarthy adında bir pilot
    bu stig i sezon sonu mizansen olarak öldürüp yerine başka bir sürücüyü alıp gizemli bir şekilde devam ettiriyorlar karakteri. arada bir programa özel dönemin önemli bir ferrari modelini kullanmak üzere michael schumacher kostümü giyiyor ve sadece o kaskı çıkartıp yüzünü gösteriyor. 2010 yılından önce de ben collins deşifre olurken bu yıldan sonraki stig isimsiz kalmayı başarıyor.

    ünlülerin konuk olduğu makul fiyatli araç yarışına f1 pilotları da katılıyor.onlara ayrı bir zaman listesi hazırlanıyor. araç zamanla değişse de onlar hep lianayı kullanıyor.
    rekabetçiliklerini buraya da taşıyorlar elbette.
    hamilton biri 17 yaşında olmak üzere iki kez en iyi zaman yapıyor, çok sonra daniel ricciardo rekoru kırıyordu.
    görsel

    bir de hemen tüm dünyayı dolaştıkları specials var ki onlar da ayrı efsane. bu turlarda türlü challangelarda birbirlerine inanılmaz şakalar yapıyorlar. bazen ciddi tehlikeler yaşıyorlar.

    birinde usa'da redneck dayağından son anda kaçıyorlar, son patagonya turunda ise işgal ettikleri toprak yüzünden zaten hiç aralarının iyi olmadığı arjantin ile şanslarını zorlayınca cidden ölümden dönüyorlar.

    müthiş destinasyonlar, çeşitli yarışlar. bazen 1000 pound altına bir araç alıp yarışırken bazen de süper spor araçlarla cennet gibi yerleri geziyorlar.
    misal şu aracı 1000p altına alırlarken - ki bugün de gayet biraz üstüne alınıyor bizdeki fiyatı görseldeki gibi.
    görsel

    tüm dünyayı dolaşırken, en olmaz yerlere dahi giderken neden ülkemize gelmediler derseniz çok yüksek ana sebep dillerinin kemiğinin olmamasıdır.
    diplomatik bir krize sebep olmamak için bizimkiler de istememiştir.
    buna rağmen israil kuzey ırak civarında bir yolculuk arasında mecburen şuradan geçiyorlar,
    görsel

    geçerken de terör vb. diyerek de bir güzel geçiriyorlar. gelmeseler de nasipleniyoruz yani.

    program 15. sezonda arjantin'de bir otelde yorucu bir günün ardından yapımcı asistanlarından biri olan oisin tymon ile jeremy kavga ediyor. daha doğrusu sıcak biftek vb yerine soğuk bir şeyler önüne konunca jeremy tymon a dalıyor ve irish çocuğa kodumunun tembeli diye başlayıp ırkçı bir iki saydırıyor
    yetmiyor maalesef bir de üzerine pataklıyor. çocuğun tipi tam dayaklık zaten görsele bakınca ve clarkson öfke eşiğini de hesaba katarsanız çok doğal bir hikaye. ancak olan oluyor ve
    sonra bbc bu olaydan ötürü tarihi bir hata yapıp jeremy nin sözleşmesini uzatmayacaklarını açıklıyor ve bizim orangutan kovuluyor.
    ancak bir şeyi hesaba katmıyorlar, jeremy kovulunca may ve hammond da bırakıyorlar.

    sonra bbc yeni hostlar deniyor ve program 2002 öncesine geri dönüyor.

    sonrasını da amazondan izliyorsunuz zaten.

    halen keşke bir istanbul turu ya da ne bileyim kapadokya, izmir otobanı ne bileyim bir en kötü akşam trafiği köprü challange falan yapsalar diye hayal ediyor insan ama başımızdakileri düşündüğümüzde neredeyse imkansız.

    tüm bu sezonlar boyunca her türlü aracı test edebilirken sadece bir otomobili kullanamıyorlar.
    görsel

    ferrari 250 gto, aracın değeri o gün için 12 mio pound ve sigorta şirketleri yanaşmıyor.

    neyse sözü çok uzattım, buraya kadar okuyan delilere çok teşekkür ederim.
    bir otomobil programının çok ama çok ötesinde bir programdı 2002-15 top gear.

    eski programları seyrederken fark ediyorsunuz ki
    satın aldığınız, alamadığınız, hayal ettiğiniz sayısız otomobilin incelemesini izlemek çok değişik bir duygu bir petrol head için.

    umarım grand tour birkaç sezon daha çekilir.

    edit : bir yazar arkadaşımız uyarmıştı haklıymış en sona bıraktığım grand tour avrupa bölümünün başında türkiye'den ban yediklerini söyledi may.
  • üniversite üçüncü sınıftaydım. son vizemden bir gün önce şu an hatırlamadığım bir nedenden ötürü, bir arkadaşla birlikte çankaya civarında dolanmaktaydım. ziyaürrahman caddesinden nene hatuna doğru yürüyerek inerken, yunan elçiliğinin önünde çekim yapan bir ekibin yanından geçtik. ben hoş giyimli muhabir bayan ne anlatıyor acaba diye kameraya doğru seyirtmişken arkadaş ertesi günkü sınav ile ilgili "olum bunlar kesin çıkar" tüyoları veriyordu. kamera görmenin verdiği anlık yavşaklıkla arkadaşı pek sallamadım ve "anladın di mi buralardan kesin çıkacakmış" cümlesinin akabinde başımı salladım.
    fakat eve gittiğimde arkadaşın söylediği hiçbir şeyi -doğal olarak- hatırlamamaktaydım. adamı sallamayıp trip yaptıktan sonra da aramak olmaz dedim, ve netice olarak sınavda imzamı atıp çıktım.
    birkaç gün sonra, bir pazar akşamı, hem cm oynamakta (sınavlarımın da bitmiş olmasından dolayı köklü kadro değişikliğine gitmiştim hatta, gençlere yönelmiştim) hem de düzenli seyrettiğim birkaç programdan birisi olan top gear’ın başlamasını beklemekteydim. o sırada bbc’de bir siyaset-tartışma programı vardı. konu türk-yunan ilişkilerine geçti, tanıdık genç bir bayan "...relations between turkey and greece…" diye cümleler kurmaya başladı. ulan ben bu kızı nereden tanıyorum derken, arkadaşımla birlikte kadraja girdik ve "olum bak sınavda bilmemne modelinden kesin soru var" cümlesi yankılandı kulaklarımda.
    birkaç saniye de olsa kendimi bbc’de görmenin heyecanı ile zıpladım odada (bu arada konsantrasyon eksiğimden faydalanan arsenal 2 tane taktı, fa cup’tan elendim). hemen arkadaşı aradım, anlattım. üstüne de keyifle top gear’ı seyredip huzura erdim.
    neyse, kısacası eğer bir gün, bbc’ye çıkmış sözlük yazarları diye bir anket yapılırsa sözlükte, şöyle bir arkama yaslanıp "bir götlük yer açın lan" diyebilmemi daha doğrusu bunu diyebilmek için kendimi bbc’de görmemi sağlamış programdır top gear. heyhat, şimdi yerel kanallar bile sallamaz oldu beni. depresyondayım.
  • s16xe1'de (middle east special) türkiye'den "alamadıkları" destek silopi'de gümrük kapısında richard hammond'ın ırak'tan aldığı mermi şeklindeki çakmağa gümrükteki güvenlik görevlisinin bu ne diye sorup hafif arıza yapması ve jeremy clarkson'ın kapı döşemelerini söküp içine kum doldurduğu arabasından indirilerek arabanın köpeklere koklatılmasıdır.

    türkiye - kuzey ırak "ilişkilerini" çalıştıkları şirket (bbc) nedeniyle herkesten iyi bilen -veya bilmesi gereken diyelim- adamların silopi'den girerken bu kadar provokatif şeyler yapmaları pek iyi niyetli bi davranış gibi gelmedi bana. kuzey ırak'tan türkiye'ye en fazla giren şey terör ve uyuşturucuyken adamlar resmen gümrükte problem çıksın diye uğraşmışlar. nihayetinde james may'in arabasına hiçbi kıllık çıkarmayan türk gümrüğü nedense(!) clarkson ve hammond'ın arabalarına kafayı takıvermiş. benzer bişeyi ingiltere'nin başı ira'yla dertteyken ingiltere gümrüğünde yapsak başımıza ne gelirdi acaba? veya onu geçtim, bugün başıma poşu bağlayıp çantama da o çakmağı koyup londra heathrow'a uçsam benim başıma ne gelir çok merak ediyorum. türk gümrüğünde kendi deyimleriyle "3 wise men"in maruz kaldığı muameleden daha iyi bi muameleyle mi karşılaşırım? hiç sanmıyorum zira gayet normal bi şekilde gittiğimizde bile köpek muamelesi görüyoruz avrupalılardan.

    bi taraftan göt korkusuyla çift pasaport gezip ırak - suriye girişli pasaportu israil gümrüğüne veremeyen adamların pasaportlarını kabul etmeyen israil'e bişey demiyoken bu kadar "sınırdan sokulmamak için" uğraşmalarına rağmen biraz arıza görüp rahatça girebildiği türkiye'ye bu kadar giydirmeleri çok çirkin.

    kaldı ki kuzey ırak'ta ilerlerken "burası kürdistan, burda kürtler yaşıyo ve hepsi harika insanlar" diyen clarkson'a birilerinin o çok korktuğu güneydoğu anadolu'da yaşayan insanların çoğunluğunun da kürt olduğunu hatırlatması gerek bence.

    bunun haricinde yaklaşık 3.000 kişinin öldüğü 11 eylül saldırılarını bahane edip afganistan'ı işgal eden abd'nin baş yardımcısı olup abd'den sonra afganistan'a en fazla asker gönderen ülke olan (haksız nedenlerle işgal ettikleri ırak'ı saymıyorum bile) ingiltere'nin etnik kökeni ne olursa olsun 30.000 kişinin kurban gittiği pkk terörü hakkında "kürtlerin bağımsızlık savaşı" diye bahsetmesi de -en hafif tabirle- şık olmamış. benim bildiğim "savaş" öğretmen, polis, memur öldürmek değil zira.

    ha bağımsızlık savaşı diyolarsa kurtuluş savaşı'na, amerikan bağımsızlık savaşı'na, gandhi'nin anti-şiddetle kazandığı bağımsızlığa, mandela'nın ingiltere'nin gizli veya açıp tüm engelleme girişimlerine karşı apartheid'i sonlandırmasına bakabilirler kendi tarihlerinde, netice de o da bi bağımsızlık savaşı sayılır.

    bugüne kadar takip ettiğim kadarıyla bağımsız, kim olursa olsun lafını esirgemeyen adamların politika uğruna düştükleri durumu görmek çok acı açıkçası.

    yukarıdaki tüm büyük örnekleri geçtim, iki şerit gidiş, iki şerit geliş bölünmüş yolda -belli ki karşı şerit bi nedenden kapatılmış- karşı yönden gelen sayısız kamyonu ters yöne girmiş gibi anlatmak bile niyeti belli ediyor. hadi 1 kamyon, 2 kamyon ters yöne girmiş diyelim, be birader karşı yönden konvoy geliyo, hepsi mi ters şeride girmiş bunların? tamam, yollarımız ve sürücülerimizin ezici çoğunluğu rezalet ama yol kalitesine laf söylemek ayrı, gerçeği istediğin gibi büküp yansıtmak ayrı.

    edit büdüt: yazım yanlışı, bikaç ekleme, ne ararsan var.
  • bbc "karakterli davranıp" kovmuşmuş. karakterli dediğiniz bbc 30 sene boyunca tacizci, tecavüzcü bi adamı korudu. olayların üstünü örttü "aman ağzımızın tadı bozulmasın" diye.

    bugün iskoçya bir gazeteydi sanırım, şöyle bir tweet attı, dakikasında milyon kişi favladı, retweet etti:

    "zavallı clarkson, yapımcıyı yumruklayacağına çocukları falan taciz etseydi. bbc 30 yıl olayın üstünü ört bas ederdi".

    clarkson'a tapıyor falan değiliz. götünüzle okumayın entryleri. adamın öküzün teki olduğunu, ama sonuçta top gear'ı top gear yapan adam olduğunu söylüyoruz.

    bide şu denilmiş: yok tipi yok bilmem kim daha iyi şoförmüş de bilmem ne. bu arkadaş belliki top geardan pek fazla haberdar değil. bildiği tek şey arabayla falan ilgili olduğu. yoksa böyle cahilce bir laf etmezdi. milyonlarca fanı top gear'ı sadece araba programı olarak görmüyor. 15 sene önceydi o. senin asıl demek istediğin fifth gear falan.

    top gear'ı ne tam olarak tanımlayabiliriz. ne de karşısına bir rakip konumlandırabiliriz. bunu da bu üçlü becerdi.
  • arabalarla fazla bir ilgim olmasa da kendisini izlememi sağlayan esprileri barındıran bbc yapımı program.

    --- spoiler ---

    jeremy:bir kore arabasından fazla güvenilir olmasını bekleyemezsin.bazı şeylerden bazı şeyleri beklemek yanlış olur james'ten porno filmi yönetmenliği yapması gibi mesela
    james:bir dakika,bence oldukça güzel yapabilirim
    jeremy:tabi,senin yönettiğin filmde adam eve gelir "merhaba kaloriferlerinizi tamir etmeye geldim" der,tamir eder ve evden ayrılırdı.
    --- spoiler ---
  • otomobil pornosu.
  • devrim arabalarının kaderine üzülenlerin, top gear 15. sezon finalindeki eski ingiliz spor otomobil kültürüne yakılan ağıt karşısında hıçkırıklara boğulmaları gerekir. burada bahsettiğimiz kültür, tadına varabilenler için stonehenge veya hasankeyf kadar önemli bir insanlık mirası. ben zor tuttum kendimi. ağlamaktan çekindiğimden değil de bir otomobil programı seyrederken neden ağladığımı eşime açıklamakta çok güçlük çekeceğimden. ardından o bölüm bitip de stüdyoya dönüldüğünde clarkson'ın da gözlerinin dolu olduğunu gördüm. hah işte orada artık böğürmek filan da değil, uluya uluya ağlayacaktım resmen.

    ya başlatmasın bbc tasarrufundan. 6 bölümlük top gear sezonu mu olur? şu kısa hayata daha fazla top gear bölümü sığdırmak gerekiyor.
  • yeni meganın hatchbackinden bahsederken (kamera ön kısımdan girer, arkaya doğru yavaşça ilerler) "bu arabayı yılın arabası seçenler bu arabanın arkasını görmemiş olmalılar" diyebilen program.
  • "bakın bu otomofil 300 beygir 5 vites çok süper" gibi sadece içi boş kuru bilgiler vermeyen, temposuyla ekrana bağlayan, fantastik tespitler yapan otomobil programı. dün akşam bbc prime'da yayınlanan bölümünde izlanda'lıların maceraseverliği ve ilginçliği için richard* şöyle bir cümle sarfetti:

    - this is iceland, they think "bjork is normal" here.
  • öncelikle şunu söyleyelim, top gear bir otomobil programı değil, şov programıdır. genel olarak halkın %99'unun alabileceği araçlar (golf gti ve benzeri "hot hatch'ler hariç) bu programda ancak birkaç dakikalık kenar süsü olabilir. onun yerine mclaren, ferrari ve audi r8'i krizden dolayı terk edilmiş bir ispanyol şehrinin boş sokaklarında yarıştırır, inşaat araçlarıyla askeri araçları bina yıkma yarışına sokar, kutupta mahsur kalmış hammond'ı amerikan pickup'larıyla kurtarır ve bunun gibi kimsenin işine yaramayacak ama izlenmesi inanılmaz keyifli işler yapar.

    bunu söylemişken, zaten bugüne kadar farklı sebeplerle (ırkçılıktan cinsiyetçiliğe, en son falkland olayına kadar) defalarca bbc yönetimiyle karşı karşıya gelmiş ve bu sezonun başında kendisi de kredisini tükettiğinin farkında olan clarkson'ın sırf çekimler sırasında sıcak yemek verilmedi diye ekipten birini yumruklaması, bbc'nin dediğine göre yumruklama olayı öncesi ve sonrası "dakikalarca" küfür etmesi pek akıllıca bir hareket değil. bu açıdan bakıldığında bbc de haklı.

    ha hammond ve may'in clarkson olmadan programa devam edeceğini kimse düşünmüyor zaten, eminim ki bu kadar iyi kazanan bir konsept ve kadro başka kanallar tarafından kapış kapış gider ancak bilgim kısıtlı olduğu için şunu söyleyebilirim ki ingiltere'de bbc haricinde bu programın bütçesini kaldırabilecek bir tv kanalı var mı bilmiyorum.

    sonuç: bugüne kadar clarkson'ın yapıp bbc'yle karşı karşıya geldiği her türlü ırkçılık, vs. olayında program konsepti gereği clarkson tarafındaydım (zaten bbc'nin doctor who'yla beraber uluslararası pazara en çok satılan ve izlenen programına en "kötü" olayda bile en fazla 300-500 şikayet gelmesi izleyicilerin ezici çoğunluğunun benimle aynı düşüncede olduğunu gösteriyor) ama bu son olay tamamen clarkson'ın ayılığı. yaptığı ilk vukuat olsa belki bi şekilde affedilirdi ama zaten topun ucundaydı kendisi, bu da son damla oldu. yine de ben bildiğimiz top gear'ın önümüzdeki sene başka bir adla başka bir adreste devam edeceğini düşünüyorum.

    son olarak, şöyle bi montaj yapmışlar, "top gear'ın son bölümü" diye, komik olmuş.
hesabın var mı? giriş yap