• iki girgir yapariz diye baktirilan kahve fali sirasinda, falci kisinin "amaaaaan, aman, aman, aman" diye feryat figan dizlerini dövmesi, üstüne de uzun bir es vermesi ile gelen haleti ruhiye.
    sülalece ölcez sandim, neyse ki icim kararmismis, gerizekali seni.
  • farsça kürtçe türkçe vs. denile dursun, şöyle bir anektot vardır;

    çürüyen patlıcanların kimisi büzüşür. büzüşmüş patlıcanlara tırsı çıkmış, tırsmış vs. derler bizim oralarda. herhangi bir şey karşısında korktuğundan çekindiğinden büzüşen veya birinden çekindiği için küçülen insana "tırstı, tırsmış" derler... diye biliyorum.
  • farsça korkmakdemek ama bizim delikanlı raconunda kelime anlamı değişmeden kullanılır hatta şöyle bir diyalog içinde bile kullanılabilir hatta kullanılmıştır
    haso:ulan sero sen ne delikanlı adamışşsın tırsmadan gözün kapalı on kişiye daldın
    sero:abi delikanlı da tırsmak olmaz
    imam:allahın salak meftaları bunlar mı vay salaklar
  • her ne kadar farsça'da ters:korku, tersan, tersiden:korkmak gibi kullanımları olan bir kelimeden türemiş olduğuna dair bir inanış olsa da, bunun kürtçe deki kullanım hali tırs:korku, tırsîn:korkmak dan türemiş olması daha akla yatkın gelen kelime.
    (bkz: farsça kökenli/@cyrus the virus)
  • kürtçeden türkçeye geçen tek sözcük olmaktan başka bir istisnai özelliğe daha sahip. o da türkçedeki tek yabancı fiil kökü olmaktır.

    dikkat ederseniz türkçeye örneğin ingilizceden veya başka bir batı dilinden fiil kökü girmiyor. yabancı kökenli fiiller ya bileşik ya da türemiş fiil biçiminde alınıyor. full, fullmek olmuyor fullemek oluyor. set, setmek olmuyor set etmek oluyor. en özenti tipler bile fullmek veya setmek demez. ping atmak, check etmek, push etmek vs vs.

    aynı durum arapça ve farsça için de geçerlidir. bu dillerden dilimize geçen tüm sözcükler ya düpedüz isim, sıfat, zarftır veya bileşik ya da türemiş fiillerdir. dini veya günlük hayata dair hiç bir fiil kökü yoktur. abdest almak, namaz kılmak, oruç tutmak vs vs.

    bunun çok basit bir nedeni var. türkçe fiil temelli bir dil. ne kadar özenti bir tip olursanız olun türkçe konuşmak zorundaysanız fiilleri korumak zorundasınız. osmanlıca denen yüksek edebiyat zerre yabancı fiil kökü içermez. hepsi yaptım, ettim, devay-ı derd eder, payine damen dolaşır dediler ama asla fiilleri bozmadılar. örneğin zekai dede'nin bir rast şuğul'ü var. içinde tek bir fiil yoktur. ne dediği belli değildir doğru dürüst bir çevirisi yapılamaz.

    mualla gavsi sübhani - yüce(ltilmiş) tanrısal zirve
    mukaddes kutbi rabbani - tanrısal eksenin zirvesi
    emin-i sır'ı yezdani - tanrısal sırların koruyucusu
    abdülkadir geylani

    alelya lel ya seyyide ayni - yüce efendinin ta kendisi
    alel ya lel ya seyyide ruhi - yüce efendinin ruhu

    zehi simai nurani - parlak yüzü nurlu
    zehi ferhunde pişani - parlak alnı mutlu(edici)
    kemal-i hüsnü insani - insanlardaki güzelliğin en ileri hali
    abdülkadir-i geylani

    falan feşmekan.

    tek bir fiil yok. dolayısıyla tek bir cümle de yok. sanatsal açıdan sözlerin sadece söz olarak bile güzel bir müzikalitesi var ama bir anafikri yok. yazanın abdülkadir denen adamı çok sevdiği anlaşılıyor sadece. sanki gerçekte arabi-farısi bilmeyen biri arabi-farısi kasmak için ve hiç türkçe kullanmamak için özellikle uğraşmış ama türkçeye girmeyen kısımlarda kadük kalmış işin içine fiil çekimleri falan da girdiği için uğraşamayıp bir dolu sıfatı arka arkaya sıralamış gibi.

    işte tırsmak fiili bunun tek istisnasını oluşturuyor. tırsmak bildiğin çekim eki alıyor. benzeri durumlar cozutmak, fıttırmak argo fiiller için de geçerlidir. bunların da kitabi birer anlamı yok. ancak bu tip fiiller yansıma seslerle ilintili sanırım. zira türkiye türkçesi dışında da kullanılıyorlar.

    buna benzer bir de genel dilde kullanılmayan balkan ağızlarına has haydamak fiili var. at, araba vs sürmek anlamında kullanılır. haydi, hayda sözcükleri yugoslavcalarda da bulunur ama bu türkçe olmadığı anlamına gelmiyor. zaten yugoslavcalardaki kullanımı çok eğretidir. sadece "hadi eyvallah" anlamında kullanılır. başka bir çekim, yapım, türeme-türetme ilişkisine girmez. yugoslavcada kadük bir ünlemdir.

    sonuç olarak tırs- benim bildiğim kadarıyla yabancı bir dilden türkçeye geçmiş tek fiil köküdür. bunun nedeni bu fiilin kürtler tarafından türkçeye sokulmuş olması ve sonradan argo yoluyla türkçeye devşrilmesi. anadili türkçe olan biri böyle bir fiil kullanmaz.
  • kosu bandinda kosarken ayni anda dugmelere basmayı ifade eden yuklem. "dugmelere basmak"
    uzun ve yorucu bir kelime toplulugu oldugu icin turemis bir kelime.
  • gece gece böyle birtakım gölgelerin görünmesi, ışığın oynadığı oyunlar neticesinde "nooluyo lan, babam mıydı o, kimi gördüm ben birini mi gördüm ne gördüm allahım" diye oturduğun yerde kendi kendine hallenmektir. bunun bir üst versiyonu da ödü bokuna karışmak diye bilinir halk arasında. tırsmak böyle daha esnek, daha geyik yaparmışçasına bir söylem olduğundan erkeklike de zeval vermez kanımca.

    örneğin ben şuan evimdeki (olası) üçüncü şahıslara bir gönderme yapıyorum cesaretim hakkında bir fikirleri olsun diye, yalnızca tırstım yani fazlası yok. zaten babam da polistir benim. sivil ve emekli polis. ve göbekli polis. ona göre... gibi örneğin mesela.

    edit ulan: polis değil genelkurmay başkanı. emekli. hatta fbi ajanı gibi bişey. daha pisi. oldu mu canım?
  • (bkz: korkmak) (bkz: çekinmek)
  • (bkz: tırsak tarla)
  • (bkz: yusuf yusuf)
hesabın var mı? giriş yap