• --- spoiler ---

    jeff bridges'ın ölümünden sonra kokmaya başlayan film.

    --- spoiler ---
  • brazil den sonra seyredince, amanin bu terry gilliam fena bir bir yonetmen galiba diyor insan. adami soyle bir yakaliyor, bir sag patlatiyor, bir sol. derken de kafayi cakiyor ama knock out ederken yuze bir gulumseme de yerlestiriverecek kadar da seviyor bizleri...

    --- spoiler ---
    tren kazasinin ortasinda dolasan kucuk kizin ustundeki giysileri kazazedelerin arasina karisabilmesini ne kadar kolaylastirdi.
    o ana kadar kizin yasadigi travmalarla geldigi noktayi anlayamamistim. gariban kiz on tren kazasi atlatti, kokainman babanin sigarali elini havada yakalamaya alisan kizdan sozediyorum.
    --- spoiler ---
  • harikalar diyarında geçen bir masalı nasıl bu kadar psikopatça işlemiştir terry gilliam pes doğrusu.. filmde emeği geçen herkesin akıl sağlıklarının bozuk olduğunu düşünmekteyim.. çünkü, bu film normal bir kafa ile çekilemez..

    film, bana göre oldukça başarılı.. küçük oyuncu, jodelle ferland ve akıl hastası bir karakteri canlandıran brendan fletcher'ın oyunculukları inanılmazdı.. jodelle için şunu söyleyebilirim; hayatımda gördüğüm en başarılı çocuk oyuncudur..

    filmin çoğu sahnesi tiyatraldır.. oyunculukların aşırıya kaçması bu yüzdendir.. ki bu aşırılık birçok kişi'nin filmi sevmemesine neden olmuştur.. ben açıkçası bu aşırılıkları sevdim.. zira film masalsı bir anlatıma sahiptir ve bu yüzdendir ki aşırılık -oyunculuklar için- tabi ki olacaktır..

    kısacası, alice bu sefer harikalar diyarında değil..
  • terry gilliam'ın psikopat olduğunun tam olarak kanıtıdır. the imaginarium of doctor parnassus gibi diğer filmlerinden de zaten anlıyorsunuz psikopat olduğunu fakat hayal dünyası geniş yaa deyip geçiştirebiliyorsunuz. işte tidelandde öyle bir şey demeye diliniz varmıyor çünkü bu filminde dünyada sesi bize duyulmadan olan biten olayları konu almış. küçük bir kızın psikolojisini tamamen nasıl bu kadar güzel yansıtabilmiş aklım almıyor derken burada "dahi"lik veya "ilham" kavramları beni kurtarıyor tabii. gotik süslemeleri ve filmden koku gönderme teknolojisini kullanışıyla da gözümüze girmeyi başarıyor gilliam amca. fakat bu tür filmleri sevmeyenler izlemekle vakit kaybetmesin derim, hakikaten sadece rahatsız elemanları eğlendirebilecek, izlediği için mutlu edebilecek bir film.

    --- spoiler ---
    rose'un komşularının da psikopat çıkması biraz abartılı olsa da kurgunun dibine vurmak içindir deyip bu konu hakkında da ses edemiyorum.
    --- spoiler ---

    ayrıca çocukluğunda aile konusunda sorunları olan ve bu yüzden ebeveynlerinden daha olgun davranan, tek kardeş olarak tüm gün kendi başına barbie bebekleriyle oynayan, elinden alice harikalar diyarında kitabını düşürmeyen jeliza rose ve benim dışımda bir arkadaş daha varsa bana mesaj atsın ona küçük sürprizlerim var.
  • terry gilliam filmi. çekimleri 2004'ün sonunda tamamlandı, gösterime ise 2006'da giriyor; muhtemelen yönetmenin bir önceki filmi the brothers grimm'in 2005'e ertelenmesinden dolayı. annesi aşırı doz eroinden ölünce büyük şehirden çıkıp küçük bir kasabadaki babasının yanına taşınan jeliza-rose'un, barbie kafaları ve arıcı kıyafetiyle gezinen bir komşuyla bezenmiş bir garip hikayesiymiş bu. jodelle ferland, jeff bridges, janet mcteer ve jennifer tilly oyuncu kadrosunda.
  • festivalin en güzel sürprizi oldu , en güzel filmi de olucak inşallah diyip gittiğim çok fena bozardığım** ,morardığım film olmuştur tideland. terry gilliam gibi dahi yönetmenlerin her filmine gidilir , ne çekse izlenir ,bu filmde izlenmelidir , ama insanı pişman eder ama bu demek değildir ki pişman olucaksın izleme boşuna . sanat yönetimi , görüntü yönetimi ,dekor,kostüm müthiş ,dahiyane şeklinde sıfatlandırılabilir her gilliam filminde olduğu üzre. fakat bu filmin senaryosunda iş yok .

    --- spoiler ---
    belli ki gilliam bu filmi çocuklara hitaben çekmemiş ,kafadan 5 dakka adamın*eroin çaktığı sahneleri izliyoruz ,halini izliyoruz. ama yetişkinler içinde çekmemiş ,yok alis harikalar diyarına göndermeler ,yok barbie bebekler, masumane saf temiz bir aşk , ilk öpücük ve sonrası , bir çocuğun abartılı hayal dünyası vs vs.. tüm film bunlardan oluşuyor , artık başroldeki kıza sinir olmaya başlıyo insan ne kadar iyi oynasa da. özürlü çocuğu da koymuş zaten oraya , bi de çocuk hey allaam, tuhaf tuhaf şeyler..
    --- spoiler ---

    gilliam ın kendine özgü bi dünyası var , bi görselliği var , ona yönelik filmler çekmeye çalışıyor yanılmıyorsam. şu konuyu işlersem ,çok iyi görsellik yakalarım gibi bi düşüncesi mevcut ve bu doğal olarak sinema seyircisinde bıkkınlık uyandırıyor. ayrıca sen o tribal görselliği niye fear an loathing de bırakmadın da buralara da taşıdın , zati kamera hareketleri de aynı , sadece konu farklı , o da işi yokuşa sürüyor zaten. terry gilliam ın masalsı ortam betimlemesine bi süre ara vermesi dileğiyle noktalıyorum.
  • kayıp yalnız ruhların, şevkat açlığı ve sevgi susuzluğu içinde karanlıkta gönül yordamıyla safça birbirlerini arayışını ve el yordamıyla hayatı anlayarak büyümeyi, dokunaklı bir şekilde anlatan masal film: ne kadar yalnızız.
  • jeliza-rose'un performansı dışında hakkındaki herşeyi unutmaya çalıştığım hasta film.
  • distopik alice harikalar diyarında uyarlaması. yer yer "ergenler mi daha olgun yoksa çocuklar mı?" diye düşünmeye iten, kızın müthiş oyunculuğu ile hayranlık uyandıran film. birşey anlatma derdinde olmayan; ölüler, cadılar, uyuşturucu müptelası ebebeyinler, deliler ve yalnızlık hissi ile kendi karamsar masal dünyasını yaratmakta başarılı. gene de kendinden ziyadesiyle uzak tutuyor seyirciyi. sadece birilerinin hala hayal kurabilmesi güzel...
  • bir şekilde emeği geçen herkesin ruh hastası olduğunu düşündüğüm filmdir.
hesabın var mı? giriş yap