• cekildikten 30 yil sonra izlendiginde "hakket ya, eskiden film bitince oturup "o niye oyle oldu lan" dedirten filmler vardi" dedirten 1975 yapimi film.
  • şu an yaşanılan çoğu olayın çok ama çok önceden planlanmış olduğunun kanıtı. nedense bu adamlar önce yazar sonra filme çeker sonra da gerçek olur tüm bunlar. o yıllarda yapılmış izlemeye değer bir film. derin devlet kendi adamı dahil herkesi harcar. hayaller değil hayali kimin kurduğu mühim demek ki.
  • 1975 yapımı sydney pollack filmi. robert redford, sağ bileğindeki büyük saat, faye dunaway ve max von sydow'lu bir politik gerilim. condor kod adıyla cia için bilgi toplama ve dünyada yayımlanmış hemen her şeyi okuma göreviyle vatanına hizmet eden redford, cia'in içinde birkaç cia olduğunu en acı şekilde öğrenir (anlatımda klişe kurallarından taviz vermeyen biriyim vesselam). sevgilisi de dahil bütün çalışma arkadaşları öldürülür; nedenini bulmak da sarışın ama zeki kahramanımıza düşer.
    çok okuyan mi bilir çok gezen mi sualine bir cevap oluşturabilecek entrika silsilesi içinde, kütüphanede geçen vakitlerin bütün bronx telefonlarını birbirine bağlama ustalığını köreltmeyeceğini gördüğümüz bu filmde birkaç sahne oldukça canımı sıktı; kiralık katil von sydow'un verdiği hayat dersini inandırıcılıktan uzak, inat eden robert redford'un 3 gün içinde izleyici rolünden action man'e dönüşmenisini biraz zorlama buldum. all the president s men'i ya da the parallax view'u tercih etmem yadırganmasın.
    bir de şu var: her pollack-redford filminde mozart'ın klarnet konçertosunu duymak durumunda olduğumuza kanaat getirdim. sulu zırlak out of africa'da da vardı. ancak orada temiz havada çalıyordu burada tabii iç mekanda çalıyor. robert redford da ne hoş adammış gençken demekten kendimizi alamıyoruz. faye dunaway'in zaten elmacık kemikleri yeter. bu kadar da sığ bir izleyiciyim ama kemik yapıcı önemli tabii.
  • --- spoiler ---

    filmin sonunda eleman condor'a, "you'll be a very lonely man. you can take a walk but how far if they don't print it?" der ve condor "they'll print it." diyip uzaklaşırken kameraya baktığı an hatun kişinin lonely picture larından birine dönüşür.

    ayrıca (bkz: do we have plans to invade the middle east?)

    --- spoiler ---
  • cıa adına istatistik araştırmalar yapan birimde çalışan memur sabah işe geldiğinde tüm ofis arkadaşlarının öldürüldüğünü görür. olaylar gelişir.

    bu film önemlidir çünkü robert redford abimizin oynadığı ana karakterin oluşturulmasında danışmanlığı bizzat eski cıa başkanı richard helms yapmıştır.

    başka bir ilginç durum daha paylaşayım filmde baskına uğrayan cıa ofisi sivil bir şirket görünümünde new york'ta terör saldırısında yıkılan dünya ticaret merkezinde gözüküyordu. filmin çekilmesinden yıllar sonra ikiz kuleler terör saldırısında yıkılınca gerçekten de dünya ticaret merkezinde bir cıa ofisi olduğu ortaya çıktı.

    kısacası ilginç filmdir vesselam.
  • filmin abartı yönleri yok muydu, bence vardı. robert redford'un karakterinin gevşek, rahat olduğu imajı veriliyor ve filmin ilk yarısı boyunca güzel bir şekilde ilerliyor. ancak sonrasında koskoca cia ofisi müdürünü arabayla kaçırma, binalara sızma gibi şeyler acemi bir karakter için biraz fazla kaçmış. ama telefon dinleme sahnesi çok güzel düşünülmüş, kim düşünmüşse zihnine sağlık. tam ajanlı filmlere cuk oturan bir sahneydi.

    ayrıca aşk sahnesi filme çok bir şey katmıyor. her ikisi arasında ortak bir bağ olduğu vurgulanmaya çalışılmış, ama bence pek başarılı olmamış. altı boş kalmış.

    yine de film gerilim olarak ve detayların geç açılması olarak baya sürükleyiciydi. son sahne ve öncesi bir hayli vurucuydu. ayrıca kiralik katilin 'bu işlerde bir tarafın olmaz' minvalindeki sözleri bence hikayeye ve derin devlet işlerine baya güzel gidiyor.

    sonuç olarak soğuk savaş, watergate, vietnam gibi olaylarla ülkenin iyice bulanıklaştığı bir dönemdeyken yapıldığı için daha da etkileyici bir film olmuş. ayrıca vietnam'dan sonra ortadoğu ve petrole de değinerek bir nevi kehanet niteliği taşıdığı da söylenebilir.
  • ikiz kuleleri gözümüzün içine içine sokan çok etkileyici bir film. ayrıca, şimdiye kadar gördüğüm en etkileyici son sahneye sahip olanı. akbaba noel korosunun arkasına geçerken donan kare, loop'a giren şarkı ve yüze yapılan zoom bitirdi beni, tekrar tekrar seyrettim.
  • böyle filmleri çok seviyorum. güncel amerikan fimlerine göre son derece ağır bir tempo, karışık, kafa karıştırıcı konular, su içer gibi adam öldüren katiller ve nefis müzikler. eski dönem politik gerilimlerin bütün unsurlarını barındıran örnek bir film işte
  • film gibi filmdir. goruntuler olsun, olay orgusu olsun, oyunculuklar olsun hepsi on numara.
  • max von sydow'u da bu filmde bir anda sessiz bir gerilime sebep olan yokedici rolünde imlemek mümkün görünüyor...
hesabın var mı? giriş yap