• alan j. pakula'nın gerilimi son sahnesine kadar düşmeyen konsept filmi. film aslında ülkenin içine sinmiş takır takır işleyen zinciri anlatıyor. warren beatty oyunculuğuyla ön plana çıkıyor. bir de beyin yıkamak için kullanılan bir video klip var ki, aman diyim, mükemmel düşünülmüş.
  • siyasal gerilim filmlerinin iyi bir örneği alan j. pakula' nın konsetp filmi. jfk suikastine göz kırpar...dönemin amerikasına da güzel bir bakış. iyidir, izlenmelidir...
  • slavoj zizek'in 2003'de çıkan kitabı. paralaks adıyla çıkan türkçe baskısının önsözünden:

    "bana sık sık soruyorlar: kitaplarınızda nasıl bir etik savunuyorsunuz? bütün hepsinde ortak olan bir etik tutum var mı?

    işte yanıtım: evet, var, ahlaktan yoksun bir etik savunuyorum ama nietzsche'nin bizi kendimize sadık kalmaya, iyinin ve kötünün ötesindeki seçilmiş yolumuzda ısrar etmeye çağıran ahlaksız etiği değil. ahlak benim diğer insanlarla olan ilişkilerimin simetrisiyle ilgilidir; onun sıfır seviye kuralı "benim sana yapmamı istemediğin şeyi bana yapma"dır; etikse, tersine, benim kendimle tutarlılığımla, kendi arzuma bağlılığımla ilgilenir. fakat, etikle ahlakı ayırmak için tümüyle farklı bir yol daha var: friedrich schiller'in naifle duygusal karşıtlığı çizgisinde bir yol. ahlak "duygusaldır," ötekilerini (sadece), ötekilerinin gözüyle kendime baktığımda, iyi olan kendimi sevmem anlamında içerir; etikse, tersine, naiftir: yapmam gereken şeyi yapılması gerektiği için yaparım, iyiliğim yüzünden değil. bu naiflik düşünümselliği dışlamaz, hatta insanın yaptığı şeye karşı soğuk, katı bir mesafesi olmasına izin verir."

    şöyle bir karıştırınca, "korkunç" bir kitap olduğunu görüyorsunuz:

    --- alıntı ---
    hıristiyan etik tutumu diye bir şey varsa, bu şudur: komşularının talepleri ne kadar tuhaf olursa olsun, ikizler naifçe bu talepleri karşılamaya çalışır. bir gece, kendilerini eşcinsel mazoşist olan bir alman subayıyla aynı yatağı paylaşırken bulurlar. sabahleyin uyanır ve yataktan çıkmak isterler, ama subay onları durdurur:

    "kıpırdamayın. uyumaya devam edin."
    "işemek istiyoruz. gitmemiz lazım."
    "gitmeyin. buraya yapın."
    sorduk: "nereye?"
    şöyle dedi: "benim üzerime. evet. korkmayın. işeyin! suratıma."
    yaptık, sonra da bahçeye çıktık, çünkü yatak sırılsıklam olmuştu.
    --- alıntı ---
  • ucak biletininin ayni dolmus gibi, koltuga oturup kapilar kapandiktan sonra hostese odenen bir sey oldugunu, ben ilk kez bu filmde gordum birader. acilis ve kapanis planlari disinda pek bir numarasi yok filmin. ama severiz yetmisleri kotu laf etmem, edemem.
  • zizek'in magnum opus'u olarak tanımladığı kitap. türkçe'sine şöyle bir göz gezdirdim, anladım ki ben türkçe çeviri felsefe okumakta zorlanıyorum.

    orijinalini indirdim, zaman buldukça okuyup ilgi çekici bir şey olduğu takdirde editlerim.

    "e neden şimdi yazdın peki bunu?" sorusunun cevabı da, "e bak sen tıkladın belki merak edip sen de bir göz atayım dersin."

    evet.

    edit: bir de paralaks dediğimiz nane aslında şöyle bir şey. bu ismini aldığı örnek yani. zizek ise bu perspektif farkını kıta felsefesi içerisinden yorumlayarak iki farklı perspektiften gözlemlenen bir nesnenin gözleyenlerdeki epistemolojik tezahürünün değişmesi ile kendi ontolojik statüsünün de iki farklı gözlemci için de değişiyor olduğunu söylüyor kısa göz gezdirmemden anladığım kadarıyla. kendisinin de belirttiği gibi, bir nevi hegel yani.

    kusura bakmayın türkçe yazınca böyle oluyor. alışmadık götte don durmuyor. ama pes etmeyip türkçe ve anlaşılır şeyler yazmaya da çabalamak lazım tabi.
  • 70'li yıllarda en iyi filmlerini yönetmiş alan j pakula’nın komplo üçlemesinin ikinci anlatısı.

    the parallax view (parallax esrarı) liberal sistemin adalet mekanizmasına doğrultulan bir silah, biçiminde tariflendirilebilir.

    meraklı bir idealist gazeteci (çok az filmde yalnızca arzu ettiği karakterleri canlandıran warren beatty), fbi veya lokal polis teşkilatının yapması gereken sorgu ve araştırmaları kimlik değiştirerek yapmaya çalışır ve sonunda dize getirilemeyecek ölçüde güçlü bir suç organizasyonuyla karşılaşır.

    hükümet yetkililerinin gerçekleri örtbas ettiği, kamuoyuna yanlış ve gerçeklerle uzak-yakın ilgisi bulunmayan enformasyonların aktarıldığı, fail ve kurbanın birbirine karıştığı, faili meçhul cinayetlerin asla ortaya çıkarılamadığı güvensiz ve paranoyak bir atmosferde geçen the parallax view, liberal sistemin dinamiklerinden kanun, adalet ve güvenlik basamaklarını sorunsallaştırır. adaletin asla sağlanamayacağına olan inanç, belirgin bir biçimde öykünün kuşandığı bir gerçekliktir.

    en dikkat çekici olan şey belki de, 70’lerle birlikte, sıradan vatandaşların, çeşitli mesleklerden kişilerin artık birer dedektif, birer ajan gibi iz sürmeleri ve gerçekleri ortaya çıkarma çabalarının beyaz perdede daha sık görülmeye başlanmasıdır. blue velvet ya da polanski'nin frantic filmi gibi örneklerde başkarakterler birer dedektif gibi iz sürerken; serpico ve three days of the condor gibi filmlerde de sistemle başa çıkmaya çalışan kurulu düzenin figürleri boy gösterirler. artık yeni bir dönem başlamıştır: neo-noir dönemi.

    edit: imla
  • iyi başladı...meraklandırdı...ortalarına doğru heyecanlandırdı ama finali ile hayalkırıklığına uğrattı...alan j.pakula'dan bu kadar vasat bir film beklemezdim doğrusu...notum 5/10...
  • --- spoiler ---

    türkçesiyle "parallax esrarı", 1974 abd yapımı gerilim-drama filmi. alan j. pakula'nın prodüktör ve yönetmeni olduğu film, loren singer'ın 1970 tarihli aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmıştır. filmin başrollerinde dönemin büyük yıldızı warren beatty, hume cronyn, william daniels ve paula prentiss yer almıştır. filmin tema müziklerini ise michael small yapmıştır. film, klute (1971) ve all the president's men (1976) ile birlikte pakula'nın politik paranoya üçlemesini oluşturur. pek bilinmeyen ama enteresan bir siyasi gerilim filmi olarak yorumlanabilir. son olarak, filmin imdb.com puanı 7,2/10'dur.

    konusu
    joe frady (warren beatty), sürekli çalışmalarını meslektaşlarına karşı savunmak zorunda kalan azimli bir muhabirdir. seçkin bir amerikan senatörüne düzenlenen suikasttan sonra, frady, suikast sırasında orada bulunan muhabirlerin esrarengiz bir şekilde ölüyor olduklarını anlar. bu olayı araştırdıkça, bu suikastın, esrarengiz bir terapi enstitüsü olan parallax şirketi'nin düzenlediği tezgahın bir parçası olduğunu farkeder. gerçeği keşfetmek için de parallax terapiye üye olmaya karar verir.

    imdb.com - http://www.imdb.com/title/tt0071970/

    wikipedia - https://en.wikipedia.org/wiki/the_parallax_view

    trailer - https://www.youtube.com/watch?v=ksmfrfpj9fq

    --- spoiler ---
  • 1974 yılında geçen bir araştırma, suç filmi.

    araştırma gazeteciliğini güzel işleyen, yer yer hissettiren, ee insanı biraz da detaylarda boğan izlenebilecek çerezliklerden.

    --- spoiler ---

    film bir törende, senatör carrol’un öldürülmesiyle başlıyor. mahkeme, kararında suikaste kurban gittiğini ve cinayeti işleyen kişinin, ünlü olma psikolojisinden ve kamuoyunda ses getirme isteğinden dolayı gerçekleştirdiği sunuluyor. o gün orada bulunan gazeteci lee, başrol oyuncumuz joe’a gelerek kendisinin takip edildiğini ve öldürüleceğini iddia ediyor. o gün orada senatörün öldürüldüğü gün o odada olan herkesin tek tek öldürüldüğünü söylüyor ve joe’dan yardım istiyor. joe bu çağrıya yanıtsız kalıyor ve birkaç gün sonra lee’in de esrarengiz bir şekilde öldürüldüğünü haberini alıyor. bu olayların artmasından işkillenen joe; o gün orada bulunan ve ortalıklarda gözükmeyen agustin’i arıyor. tam bu sırada istihbarattan bir haber geliyor ve o gün orada bulunan bir kişinin daha ölüm haberini almasıyla, cinayetin işlendiği mevkiye gidiyor. burada araştırma gazeteciliğinin kuşku merak ve cesaret kısımlarına örnek verebiliriz. nehirde işlenen cinayetin olay mevkine vardığında, kasabanın şerif’inin ona ilk başlarda yardım etmesine rağmen saldırdığını görüyor ve orada onu öldürüyor. bu kısımda ise her an tetikte ve dikkatli olmasını gerektiğini görüyoruz ardından şerif’in evine giderek belgelerini karıştırdığında parallax anketlerini görüyor ve anketlerin, ‘’kafamda doğru gitmeyen şeyler var’’ ‘’arkadaşlarım hep beni arkamdan vurur gibi’’ psikolojik sorulardan oluştuğunu görür. şerif’in evine giderek gazetecinin araştırmalarında bazen sınırları aşabileceği ama bunu dikkatli bir şekilde yapması gerektiğini gözlemliyoruz. aynı zamanda parallax şirketi, testten başarılı sonuç alan insanlara büyük vaadler sunuyor. psikolağa giderek bu soruları analiz ediyor ve teste girmeye karar verdiğinde ise, işine ne kadar bağlı olduğunu ve tabiri caizse gözünün karardığını görebiliyoruz. daha sonrasında ise aguistin onu buluyor ve konuşmak istiyor. senatör carrol’un öldürüldüğü günkü fotoğraflarda bir garsona dikkat çekiyor derken tekne havaya uçuyor ve gazetecimiz bir şekilde kurtuluyor. herkes joe yani gazetecimizin öldüğünü düşünüyor ve bu da onun için bir avantaj haline dönüşüyor. çalıştığı basın kuruluşundaki patronuna bundan bahsediyor ve haber olarak öldürüldüğünü yaymasını istiyor. patronu ise delillerle birlikte her şeyi kamuoyuna sunmalarını gerektiğini söylese de bir yandan devletin fbi’ın da bu işin içinde olduğunu düşündüklerinden dolayı geri adım atıyorlar. somut belgelere ihtiyaçlarını olduğunu, bu kadar ses getiren olayların ardışık gerçekleşmesinde devletin haberinin olmamasının imkansıza yakın olduğunu düşünüyorlar. bu sırada gazetecimiz parallax şirketine seçiliyor. kimliği değiştirildiği için onun bir gazeteci olduğu anlaşılmıyor. görsel teste girdiğinde sevgi, anne, baba ve bebek görsellerine verdiği tepkiler saptanıyor, psikolojik olarak test ettiği için onların istediği tepkileri sunarak seçiliyor. senatörün öldürüldüğü gün orada bulunan ve kimsenin tanımadığı garsonu görmesiyle birlikte iyice kafasında parçalar oturuyor. burada tekrar görüldüğü üzere kendini araştırma gazeteciliğine vermiş kişi, her detayı gözünden kaçırmıyor. adamı takip ediyor ve yeni senatörün uçağına bomba koyduğunu fark ederek buna engel oluyor. durumun farkına varan parallax şirketi gazetecimizi sorguya çekiyor fakat joe verdiği zeki ve cevaplarla kolay şekilde atlatıyor. tam bu sırada çalıştığı gazetedeki patronu suikaste uğruyor ve joe’un patrona attığı ses kasetleri çalınıyor. bu gelişmeler yaşanırken yeni senatörün kendisi için hazırlanmıs bir prova etkinliğine gelmesiyle suikaste kurban gidiyor ve gazetecimiz bu cinayete engel olamadığı gibi, aynı zamanda katil oluyor. parallax şirketi tarafından olay yerinde yakalanarak öldürülüyor. soruşturma sonucunda ise: herhangi güçlü bir delil ve belge bulunamadığı için katilin joe olduğuna karar kılınıyor. bu olaya takıntılı bir gazeteci olduğunun altı çiziliyor ve olay ört bas ediliyor. sonuç olarak bu işe kendini vermiş bir gazeteci, amiyane tabirle ölümü göze almalı ve olacakları bu doğrultuda fark edip, başına gelebilecekleri önceden kestirmelidir.
    --- spoiler ---
  • 1974 yapımı, warren beatty nin oynadığı, alan j. pakula filmi.

    çekildiği dönemin politik hayatının şartlarını göz ardı etmeden değerlendirmemiz gereken filmlerden aslında. jfk suikasti, soğuk savaş, nixon olayı, kore - vietnam savaşları ve muhtemeldir ki paranoyanın tepe yaptığı yılların komplo teorileri akla getirilerek izlenirse eğer, açılış sahnesinden itibaren gerilimin doruk yaptığı ve kafayı oldukça meşgul eden muhteşem bir film.

    bir senatör yanında eşiyle etrafında yeterli koruması olmadan, kendisini neredeyse hedef tahtasının orta noktası gibi belli eden kırmızı bir itfaiyeci baretini kafaya takmış şekilde geçit töreninde açık bir aracın üzerinde selamlıyor insanları. burada aklımıza jfk suikasti geliyor ve " işte şimdi yiyecek head shot ı " diyorsunuz. ancak beklenti, yerini süregelen bir gerilime bırakıyor ve hiç beklemediğiniz bir anda son buluyor senatörün hayatı. açılıştaki bu gerilim filmin genel havasını da yansıtıyor. burada tam da komplo teorilerinin hayat bulduğu bir suikast gösteriliyor aslında bize. silahı ateşleyenle, ateşlediği sanılan kişi farklı; tanıdık bir hikaye. ancak cinayeti işleyen, elinde silahla yakalananı yem olarak kullanıp kaçmayı başarıyor. sonrasında gene tüm komplo teorileri ile örtüşecek şekilde, suikastın üzeri devlet kanalıyla çözüldü denilerek kapatılıyor. bundan sonrası suikast sırasında olay yerinde bulunanların birer birer öldürülmesi ve etrafta bulunan gazetecilerden birisinin olayı çözmeye çalışmasını gösteriyor. suikastları işleyen bir " şirkete " atıf yapılarak, suikastçilerin " işe giriş sınavlarını " ele geçiren gazeteci, bir yolunu bularak bu kişilik testini doğru sonuçlarla çözerek kendisini şirketin bir parçası yapmaya çalışıyor, yani avken avcı olmaya çalışıyor, hatta bizi de buna bir süre inandırıyor. şirkete katılma aşamasında yaklaşık bir 5 dakikalık beyin yıkama olarak algıladığım ve aklıma " the manchurian candidate " filmini getiren bir sahne var.

    ancak, aslında av olmaktan hiç bir zaman kurtulamadığını da etkileyici bir final sonunda öğreniyoruz.
    kurulan olay örgüsü, gerilimin azalmaması, kurgudaki bazı kopuk - hızlı geçişlere rağmen film hiç sıkmadan götürüyor kendisini ve bu tip paranoya filmleri arasında en üstlerde ki yerini alıyor.
hesabın var mı? giriş yap