• morrissey de çok sever bu şair-yazarı ki bu pek de şaşırtıcı değildir.
  • saf ama dogal bi tess yarattı
    "father lucifer
    you never looked so sane
    you always did prefer the drizzle to the rain
    tell me that you're still in love with that milkmaid
    how's the lizzies
    how's your jesus christ been hanging" *
  • güzide ve müstesna bir ingiliz yazari... karamsar bi arkadasimiz ama bunu lezzetli hale getirmesini çok iyi bilmis... en azindan tess romaninin sinemaya uyarlanmasi sayesinde n. kinski'yi daha çok sevmemize yol açti... laf aramizda, tess filmi bugüne kadar gördügüm en iyi edebiyat uyarlamalarindan biriydi...
  • 'şair burada ne anlatmak istiyor' sorusuna thomas hardy söz konusu olduğunda verilebilecek genel cevap şairin yoğun bir dışlanmışlık duygusuyla boğuştuğudur. en mühim meselelerinden biri 'herkes hissediyor, görüyor, inanıyor; ben inanmıyorum, inanamıyorum'dur.
  • john fowles'un the french lieutenant's woman kitabı hardy'nin "the riddle" şiirinden bir alıntıyla başlar:

    "dikip batıya gözlerini
    denizde bir noktaya
    sert olsun olmasın rüzgar
    hep dururdu orada
    büyülenmiş gibi
    sadece oraya
    mıhlanırdı gözleri
    başka yerde yoktu asla
    o noktanın sihri."
  • viktoryen çelişkilerin anahtar özelliği sayılabilecek ikiyüzlülüğe neşter atan sıra dışı ingiliz yazar. çağdaşı henry james gibi o da sosyal sınıfları derinlemesine kavrayabilen bir edebiyatçıydı.
  • "and yet to every bad there is a worse."
  • ilk karısı emma nın ölümünden sonra çok daha genç bir kadın olan florence ile evlendikten sonra bir parça suçluluk duyduğu iddia edilen ve bu suçluluk duygusunun sonucu olarak "ah are you digging on my grave" gibi güzel şiirleri yazan ironik şahıs, şair, yazar. far from the madding crowd'da da gözlemlenlebileceği gibi, doğaya karşı realist bir tutum içerisindedir kendisi. doğaya uzaktan bakanlar doğayı çok sever, evi barkı olanlar yağmurdan korkmazlar, "ne de güzel yağıyor yağmur" derler. thomas hardy ise doğanın vahşi bir tarafı olduğunun da bilincindedir. bir çobanın bütün koyun sürüsü kazara telef olduğunda ya da zehirlendiğinde, çobanın hayatında yapacak hiç bir şeyi kalmaz. ya da çiftçilikle geçimini sağlayan birinin ekinleri fırtınayla birlikte heba olmaya yüz tuttuğunda, canını öne atıp ekinlerini kurtarmaya çalışmaktan fazla alternatifi kalmaz pek. işte thomas hardy, doğayı, uzaktan görünen saf güzel halinin yanı sıra, vahşi ve umursamaz yönüyle de ele alıp okuyusuna sunar. şiirlerini ise genelde günlük konuşma diliyle, bazen diyaloglar halinde ve çoğu kez de anlatımına ince alay katarak yazar, kendine dahi de ayar verir gerekirse.
  • ingiliz yazar.. karamsarlığın babası.. adsız sansız bir jude kitabını bunalımda olmayan ve bunalıma girme ihtimali zor olan arkadaşlara tavsiye ederim.. yok ben kitap okumayı sevmiyorum diyorsanız kitaptan uyarlanan jude filmini izleyin.. kate winslet ve christopher eccleston başrolde
  • ingiliz edebiyatının en önemli temsilcilerinden olan hardy 1840-1928 yılları arasında yaşamıştır. aynı zamanda hem romancı hem de şair olarak başarılı olan ender yazarlardandır. kırsal kesimde yaşayan * ingiliz halkını çok güzel fakat çok katı bir şekilde anlatmasıyla ünlüdür. ilk romanı the poor man and the lady'dir. fakat bu romanı basılmamıştır. hardy'nin ilk büyük başarısı far from the madding crowd'tır. en çok bilinen romanları jude the obscure, the return of the native, the mayor of casterbridge, a pair of blue eyes, tess of the d'urbervilles'tir.

    jude the obscure adlı romanının çok sert eleştirilere maruz kalmasından dolayı hardy roman yazmayı bırakmış ve şiire yönelmiştir. 1898'te wessex poems adlı şiir kitabı yayımlanmıştır.
hesabın var mı? giriş yap