• 80'lerin sonu 90'ların başında kolombiya futbolunun uyuşturucu kartellerinin yardımıyla yükselişini, aynı dönemde pablo escobar'la kolombiya devleti arasında yaşanan amansız savaşı, kolombiya milli takımının 1994 dünya kupası macerasını ve andres escobar'ın trajedisini konu alan harika belgesel. türkiye'deki futbolseverler için tanıdık bir iki yüzü de içinde barındırıyor. izleyin, izlettirin.

    http://www.the2escobars.com/
  • --- spoiler ---

    iki farklı hayatın nasıl acı bir paydada buluştuğunu anlatan futbol-cartel-siyaset temalı enfes bir belgesel.

    işin andres kısmı olmasa pablo destanı yazılmış zannediyor insan.

    ''pablo yaşasaydı andres ölmezdi!'' diyor pablo'nun cezaevindeki adamı.
    cenazesinde ''pablo yoksul babasıydı. bize evler yaptı.'' diye ağlayan yaşlı bir kadın var, büyük bir kalabalık var. neredeyse aziz ilan edilecek pablo da; binlerce infazın azmettiricisi, küçük yaştaki kızları kaçırtıp partilerinde alem yapan, belki yüzbinlerce ocak söndürmüş bir cani.

    bir tarafta da cenazesine yalnızca iki bin kişinin katıldığı, belki saha içinde sakatladığı meslektaşları haricinde kimseye zararı dokunmamış bir adam. iki sahne arasında gerçekten acı bir fark var.

    ayrıca higuita'nın meşhur scorpion kick'i yapacak cesareti nereden aldığını da bu belgeselde görüyoruz. meğer bizimki resmen pablo'nun yancısıymış. pablo'dan gariban babası minvalinde bahsedip yaptırdığı futbol sahalarını anlatıyor pablo'yu cezaevinde ziyaret ettikten sonra. akabinde de bir adam kaçırma olayına aracılık ettiği bahane edilerek tutuklanıyor higuita efendi. yerine de cordoba geçiyor milli takım kalesine. bu arada pablo'nun cezaevi bahçesinde ünlü futbolcuları zorla davet edip oynadığı maçlara andres'in gönülsüz gidişini es geçmemek lazım.

    gitmek zorundalardı zira; takımın hocası maturana'nın da dediği gibi ''don corleone yemeğe davet etse reddetmezdim!'' durumu var ortada.

    tek talihsizlik yaşayanın escobar olmadığını da görüyoruz. gruptaki ilk maçtan sonra ortasahadaki rincon'un erkek kardeşi de ailesiyle beraber öldürülmüş mesela kolombiya'da. adam maç dönüşü lobide acı haberi takım arkadaşları ve maturana'dan alıyor ve iki gün sonra gruptaki ikinci maça çıkmak zorunda kalıyor.

    özellikle turnuva sonrası escobar'ın ölüm haberini duyan asprilla'nın ağlayarak kameramana saldırması çok etkileciydi.

    bu arada andres escobar, milan'dan teklif alan ilk kolombiyalı'ymış. ama oynama şerefi mario yepes'e kısmet oldu zannedersem yıllar sonra.

    ''para muslukları kapanmasın, gerekirse her bokun üstünü örtelim!'' zihniyetinin özellikle izlemesi gereken bir yapıt.

    andres escobar'ın da gazeteye yazdığı makaledeki gibi bitirelim:

    ''hayat devam ediyor!''

    --- spoiler ---
  • ntvspor ekranında cuma akşamı için kendine yer bulmuş harika belgesel. once brothers'tan sonra yine onun kadar güzel ve arka planı derin olan bir yapım daha yayınlıyor ntvspor. devamı da gelir umarım.

    --- spoiler ---

    kendi kalesine gol atmanın sonucu hiç bu kadar ağır olmamıştı.

    --- spoiler ---
  • bu belgeseli izleyip de sakın bir kolombiyalıya belgesel hakkındaki fikrini sormayın. cok fena bozuluyorlar. hatta escobar kim tanımıyorum bile diyebiliyorlar.
    edit: konuyu biraz daha açmak gerekirse: yaşanmış hikayedir. belgeseli yeni izlemiştim. mexico city'de bir seminere gitmiştim. seminerde kolombiyalı bir tip var. yanında da amerikalı bir eleman. ben biraz da muhabbet olsun diye sorayım dedim. baktım amerikalı kaş göz ediyor aman girme o sulara gibisinden. ben yine devam ettim. ilk önce kolombiyalı escobar kim ben tanımıyorum falan dedi. hani andes escobar var futbolcu, pablo escobar var mafya patronu diye biraz açınca haa onlar mı dedi. onlar geçmişte kaldı hatalarımızdan ders aldık geleceğe bakıyoruz, ama bizim ülkemiz çok güzel, aslında bunlarla alakası yok gibisinden bir şeyler söyledi. bu tarz sorulardan sıkıldığı belli idi. belli ki kolombiyalılara genelde bu sorular soruluyor ve adamlar hem sıkılıyor hem de feci şekilde kafaya takıyorlar bu durumu. ülkenin escobar isimleriyle özdeşleşmiş olması onları çok rahatsız ediyor aslında. o yüzden keşke sormasaydım dedim sonradan. bir daha kolombiyalı ile denk gelirsem sormam, yüz yıllık yalnızlıktan gabriel garcia marquez 'den falan açarım konuyu.
  • ne zaman arda turan ve mehmet ağar haberine rastlasam, aklıma pablo escobar, andres escobar, carlos valderrama ve espn’in bu "the two escobars" belgeseli geliyor. futbol asla futbol değildir. futbolun içinde her zaman kirli ve görünmez eller vardır.
  • anneanne usulü olacak ama "allah belanızı versin" diye beddualar ederek izledim, lan şerefsizler nasıl kıydınız be 27 yaşında andres escobar'a, adamın yüzünden iyilik okunuyor ne uğruna kıydınız lan melek gibi adama. ya hani adam pis işlerin içinde olmuştur, bi' haltlar yemiştir, ne bileyim yani vardır hataları "lan adam da yapmasaymış" filan dersin, şerefsiz top ne romanya maçında ne de abd maçında kaleye girmemiş, adamlar dünyaları kaçırmış, iki maçta da üstün oynayıp golü atamamışlar ama bu adam kendi kalesine bir gol attı diye adamı öldürüyorlar, lan bunu yaptıran dürzüde nasıl bir zevk nasıl bir vicdan varmış be, ne kansız adammışsın allah belanızı versin.
  • kolombiya'daki futbol ve mafyanın bağlantısını, 1994 dünya kupası sonrası öldürülen andres escobar ve uyuşturucu baronu pablo escobar'ın hikayeleriyle anlatan espn'in 30 for 30 serisinin bir bölümü. futbolun sadece futbol olmadığını, arkasında nelerin döndüğünü başarıyla anlatan bir belgesel.

    izlemek için: http://watchdocumentary.com/…s-video_05e1f57d5.html
  • bu belgeseli izledikten sonra, bütün dünyada (türkiye'de dahil olmak üzere) uyuşturucu/kaçakçı/mafya/organize suç örgütü baronlarının futbola olan alakalarının kirli işlerinden kazandıklarını aklama gayretinden öte olmadığı anlaşılabilirdir.

    belgesel başlı başına harika, belgeseli izledikten sonra en andaval insan bile futbolun endüstriyelleşmesi ile beraber artık bir spor dalı olmaktan çıktığını idrak edebilir.
  • andres escobar'ın ölümünü merak ettiğim için izlediğim, sonunda kolombiya ve pablo escobar hakkında bolca bilgi edindiğim belgesel. bir uyuşturucu baronunun halkın gözünde nasıl farklı olabileceğini görmek ilginç cidden. izlerken andres escobar'ın nasıl bir kişi olduğunu öğrenip ölümüne neden olanlara iyice küfrediyorsunuz.
  • çok karışık duygular yaşattıran güzel bir yapım. söylendiği gibi yoksul kesimlerin gönlünde yanlışı bile doğru göstermek istiyorsan günlük yaşantılarında değişiklik yapmak gerek. adam, onlara değer verdiğini, futbol sahası yaptırarak gösteriyor.
    belgeselin sonu çok acıklıdır. tüm oyuncular andresin ölümünden bahsederken gözleri yaşlı yaşlı konuşmaktadır. insan çok üzülüyor. en çok da kardeşi ve eşiyle beraber kurduğu italya hayallerini izlerken. (bkz: andres escobar) tüm temiz kalbiyle insanına, çevresine, bulunduğu ortamın her şeye rağmen kendisine olan sevgisine inanıp, onu hissedip dışarı çıkmış ve bunun üzerine acı sonla karşılaşmış ya en çok da bu koyuyor insana.

    --- spoiler ---

    cinayetin olduğu akşam yanında arkadaşı varmış ve belgeselde konuşuyor. katilleri de görmüş, tüm bunlara rağmen nasıl oluyor da güvenlik görevlisine ihaleyi yıkmayı başarıyorlar? o adamın şahitliği yetmiyor mu?

    bir de kardeşi ilk maçtan sonra öldürülen oyuncuya teselli veren kişinin de andres olması ne zalim bir rastlantıdır. ayrıca forvet oyuncusu andresin ölüm haberini alınca yaşadığı duyguları anlatırken " bir bebek gibi oturup ağladım" diyor ya gözleri yaşlı...orası bitirdi beni.
    --- spoiler ---

    neyse izleyin, mutlaka.
hesabın var mı? giriş yap