• cok fazla sevmenin insani ne hale sokabilecegini anlatan guzel bir d.j. caruso filmi. val kilmer filmde gayet basarili.
  • finalde olayı bagladıkları yeri ve val kilmer'ın amacını ogrendikten sonra,iyiki bu kadar sabretmisim degip,hosunuza giden film.
  • sadece izlenip, -ha bi de bak bunlar varmış, hep beraber trompet çalalım- denilecek film...
    bazı filmler yorum kaldırmaz hani, ya durmaz üstünde ya da bol gelir, dar gelir... öle bi şey...
  • ikinci sınıf bir film olarak değerlendirebilir the salton sea...zaten hep bu tür filmlerde ve bu tür rollerde görmeye alışkın olduğumuz anthony lapaglia, doug hutchison, deborah unger gibi oyuncuların başına val kilmer abimiz oturtulmuş..haa bi de tabi vincent d'onofrio olayı var tabi, anmadan olmaz. bir intikam filmi the salton sea...senaryonun çok şaşırtıcı olduğu söylenemese de görüntü yönetmenliği ve bazı sekanslar sıradışı olma ve akılda kalma çizgisine doğru itekliyor filmi. fight club'ın başında gördüğümüz flashback sahnesine çok benzeyen bir açılış sahnesi var..speed sahneleri trainspotting'i anımsatıyor..kennedy suikastinin canlandırıldığı sahne ve soygun fantezisi sahnesi akılda kalacak derecede komik. seyretmenin kesinlikle zaman kaybı olmadığı bir film.
  • ilk bir saati anlaşılmaktan biraz uzak, ancak eğer son 30 dakikasına kadar sabredilirse iyi bir film olduğu tespit edilebilecek film. val kilmer pek iyi bir oyunculuk sergiliyor..
  • val kilmer2ıu konusturmak icin,aleti cıkartıp,porsugu kafesten salmakla tehdit ettikleri bolumude yaratıcı ve guzeldir bu filmin.zaten ne varsa domuz burun denen adamın oldugu bolumlerde var.
  • val kılmer oyunculuguyla etkıledıgı fılm. the end ı ne zaman dınlesem val kılmer gelır aklıma. bu fılmde de ruhunu koymus. emınım fılmden sonra baya bı acıd kafasıyla dolaşmıştır ortalıklarda. ayrıca hıc malımız kalmadı joe replıgı de muthıstı.
  • filmde anlatıcı-kahraman danny parker, gerçek adıyla tom van allen (val kilmer) filmin ilk sahnesinde -sahne aynı zamanda filmin son sahnesidir- konuşmaya başlar ve:

    "benim adım tom van allen veya danny parker. gerçekten bunu artık bilmiyorum. buna sen karar ver. evet, belki bana yardımcı olabilirsin, dostum. gördüğün üzere, fazla zamanım kalmadı. kim olduğuma sen karar verebilirsin. intikam meleği. judas iscariot. şefkatli koca. hayırlı evlat. danimarka prensi? hepsi mi? hiçbiri mi? sen karar ver. trompetçi. speed manyağı. speed. başlamak için iyi bir nokta."

    sözleriyle doğrudan seyirciyi hedef alır. bir film karakterinin görsel-ontolojik konumunu sorgulaması ve gelgitli psikolojik yapısı ilk olarak bir şaşkınlık etkisi yaratır. izlediği film kahramanı gibi kendisi de dilemmeya sürüklenen edilgin izleyicinin kafasının daha fazla karışmasına imkân tanımaz anlatıcı-karakter ve öyküsünü anlatmaya devam eder:

    "ne düşündüğünüzü biliyorum; ama henüz benden vazgeçmeyin. sadece bütün hikâyemi anlatana kadar bekleyin ve gözlerinizi açık tutun. hiçbir şey göründüğü gibi değildir."

    kafası karışıkmış izlenimi veren bu yabancı da kimdir -henüz tanımaya başladığımızdan o bizim için bir muammadır-, neyin nesidir? ama en nihayetinde öykünün ilerleyen duraklarında tanıyacağımız, kavrayacağımız biridir; evet öyledir de, öteki’ni kesin olarak bilmek, anlamak, onaylamak mümkün müdür? işte, bu soru önem arz ediyor. onun, "sadece bütün hikâyemi anlatana kadar bekleyin ve gözlerinizi açık tutun." sözleri, söz konusu anlamlandırmaya, daha doğrusu anlamlandırma problematiğine bir referans niteliği taşımaktadır. öte yandan, hiçbir şey göründüğü gibi değildir klasik söylemi, perdede seyredilen öznenin yabancılığını da vurgulamaktadır. yabancı olduğumuz aynı zamanda öykünün bizatihi kendisidir de. çünkü az sonra karşımıza torbacı’lar (uyuşturucu satıcıları), uyuşturucuyla kafayı bulanlar, yozlaşmış polisler, ispiyoncular çıkacaktır. dolayısıyla görünenin ardına bakmamız gerekecektir. bu bağlamda filmde john f. kennedy’nin öldürülüşünün torbacı’larca simülasyonu az çok bir fikir verebilir diye düşünüyorum.
  • chandra west yavrusuyla tanışmamıza sebep olan filmdir.
  • - gittiğimiz uyuşturucu satıcısını uyurken gören olmamış bir yıldır.
    - kraliçe elizabeth'i uyurken gören de yok ona bakarsan.
    - kraliçe elizabeth de mi uyuşturucu satıyor?

    bu filmde herkes vincent d'onofrio'nun oynadığı 'pooh-bear' karakterini hatırlar baş manyak olarak, ama glenn plummer'ın oynadığı uyuşturucudan kafayı yemiş bobby karakteri de efsanedir.

    methamphetamine (1:00'dan itibaren izlenebilir)
hesabın var mı? giriş yap