• yönetmeni francis ford coppola olan film. filminen büyük özelliği filmde oynayan hemen herkesin sonra ünlü olmasıdır. bir söylentiye göre filmi seyredenler arasında bile önemli sayıda insan ünlü olabilmiştir. bu ünlü olma fırtınası arasında gözden kaçan ilginç bir olay vardır filmle ilgili olarak; o da şudur ki, nicholas cage (ki f.f. coppola'nın yeğenidir öz be öz) amcasına gider der ki 'ben bu filmde oynamak istiyom amca, oynat beni oynat, oynat!' ancak coppola oynatmaz nicholas cage'i. bunun üzerine pek sinirlenen nicholas gurur yapar ve gider coppola olan soyadını cage ile değiştirir. ve meydan okur amcasına, senin soyadının avantajını kullanmadan ünlü olacam diye. velakin hemen sonraki yıl çevrilen rumble fish/siyam balığı filminde amcası rol verir de nicholas adam olur. olur mu, o da tartışılır ya başka entry'ye inşallah.
  • bu filmde oynayan herkesin daha sonra ünlü olmasının ötesinde, kariyerleri boyunca soyle ters bir denklem vardir: filmdeki onem siralarina ters orantili ilerler kariyerleri. mesela en goze carpan c. thomas howell yok olmustur, neredeyse hic gorunmeyen, bir-iki saniye beliren tom cruise ise iclerinden isleri en genisleten, en cok un kazanan ve para yapan kisi olmustur. garip bir durumdur.
  • rem in around the sun albumunun en dikkat cekici sarkilarindan. 91 tarihli radio song'un devami niteliginde. onda da araya karisan zenci rapci rolunde krs one'i dinlemistik. vokal michael stipe'in, ''aha en sevdigim 10 sarki ulen'' diye acikladigi liste arasinda, bir q tip sarkisinin da yer aldiginin getirisi olmali ki, bu sefer de q tip konuk olmus albumlerine. bir duet yapmadigi bu kalmisti zaten. velhasil guzel sarki olmus. aradaki gitar rifflerine de dikkat. olur da rapci herif nerede girecek derken kacirmayin, olmaz sonra.
    sozlerini de yaziyorum tam oluyor.

    you took me to the restaurant where we first met.
    you knocked a future shock crowbar upside my head.
    i got caught with the stop of the tick tock, tick tock clock
    when you told me what you knew.
    lost in the moment, the day that the music stopped.
    and i do remember you.

    drawing patterns with a cork on the tablecloth.
    promising volcanic change of plot.
    where will this lead us? i'm scared of the storm.
    the outsiders are gathering. a new day is born.

    i tried to tell you i am not afraid
    you looked up and saw it all across my face
    so am i with you or am i against?
    i don't think it's that easy, we're lost in regret.
    now i'm trying to remember the feeling when the music stopped.
    when you told me what you knew.
    lost in the moment, the day that the music stopped.
    and i do remember you.

    drawing patterns with a cork on the tablecloth.
    promising volcanic change of plot
    where does this leave us, i'm scared of the storm.
    the outsiders are gathering, a new day is born.

    drawing patterns with a cork on the tablecloth.
    promising volcanic change of thought
    where does this leave us? i'm scared of the storm.
    the outsiders are gathering, a new day is born.

    the outsiders are gathering, a new day is born.
    the outsiders are gathering.

    a man walks away. when every muscle says to stay.
    how many yesterdays? they each weigh heavy.
    who says what changes may come. who says what we call home.
    i know you see right through me, my luminescence fades,
    the dusk provides an antidote, i am not afraid.
    i've been a million times, in my mind, and this is really just a technicality.
    frailty. reality.

    uh, it's time to breathe. time to believe. let it go and run towards the sea.
    they don't teach that, they don't know what you mean.
    they don't understand, they don't know what you mean.
    they don't get it, i want to scream.
    i want to breathe again, i want to dream.
    i want to float a quote from martin luther king

    i am not afraid i am not afraid i am not afraid
    i am not afraid i am not afraid i am not afraid i am not afraid
  • oyunculuklar, hikayenin işlenişi ve sürükleyiciliği açısından vasat olmasına rağmen efsane kadrosuyla kendisini izlettirmeyi başarıyor. 1965 senesinde geçen film şehrin kuzeyinde yaşayan fakir mavi yakalı işçi sınıfı ailelerin çocukları (greasers) ile güneydeki zengin aile çocukları (socs) arasındaki çatışmayı anlatıyor.

    kitabı okumadım ama filmde anlayamadığım bir tutukluk ve kopukluk var. kitaptan uyarlanmış değil de sanki senaryosuz ve doğaçlama olarak çekilmiş gibi bir his uyandırıyor. ana olaylara etki edecekmiş gibi gözüken küçük bir aşk hikayesi hafiften belirir gibi oluyor ama sonra bir şekilde o konu da dağılıp gidiyor.

    başrol olmamasına rağmen filmi sürükleyen ve izlettiren karakter bence dallas rolündeki matt dillon. zaten bu filmde yeteneği keşfedilince coppola bir sonraki çekeceği film olan rumble fish'te de kendisine rol veriyor. az gözükse de patrick swayze'yi geri planda takılan ama mevzu çıktı mı olaya el koyan lider rolünde izlemek de baya keyifli. bu iki karakter dışında bir tom cruise hayranı olarak kendisinin ergen halini görmek de filmde çok rolü olmamasına rağmen eğlenceliydi.

    film hakkında ilginç bilgiler şu şekilde

    • s.e. hinton the outsiders kitabını 15 yaşında yazıp 16 yaşında tamamlamış ve kitap yayınlanır yayınlanmaz lise öğrencileri arasında bir anda popüler hale gelmiş. fresno, california'daki bir lise sınıfında yapılan oylamada kitabın filmi çekilirse bu filmi en iyi francis ford coppola'nın çekeceği sonucuna varan öğrenciler sınıfça coppola'ya kitabın filmini çekmesini rica eden bir mektupla birlikte kitabın bir kopyasını göndermişler. coppola mektubu okuyunca bu jestten çok etkilenerek filmi çekmeye karar vermiş. filmin sonunda da credits kısmında filmin çekilmesine sebep olan bu sınıfa ve öğrencilere teşekkür kısmını görebilirsiniz.

    • kitabın hayranları film çekilip vizyona girdikten sonra seneler boyunca francis ford coppola'ya kitaptaki önemli anların neden filmde olmadığına dair mektuplar göndererek yakınmışlar. normalde bu sahneler çekilmiş ve filmin kesilmemiş ilk halinde varmış ama filmin süresini azaltak için çıkarılmış. coppola bu eleştirilerin ardından çıkarılan sahneleri (toplam 22 dakika) filme tekrar ekleyerek 2005 senesinde "the outsiders - the complete novel" adıyla dvd şeklinde yayınlıyor.

    • oyuncuların gülerek poz verdiği resmi film afişi aslında planlanmamış bir anda ortaya çıkmış. normalde tüm aktörlerin kameraya bakarak poz vermesi gerekirken kamera arkasında leif garrett (filmde robert 'bob' sheldon rolünde. cherry'nin sarhoş erkek arkadaşı) oyuncular için hazırlanmış yemeklere dadanıyor. ekipten birisi de "leif, hemen saldırma. aktörlere de yemek kalsın" diye uyarıyor. hemen ardından poz verenler arasında olan ralph macchio (filmde johhny cade rolünde) "evet leif, aktörlere de biraz bırak" deyince çekim için poz veren aktörler gülmeye başlıyorlar. filmin posteri olarak da o an aktörlerin doğal ifadelerini gösteren poz seçiliyor.

    • coppola'nın yeğeni nicholas cage filmdeki darry (patrick swayze) ya da dallas (matt dillon) rolünde oynamak için seçmelere katılıyor. seçmelere hazırlanırken de kendini 2 hafta odaya kapatıp bir yandan bira içerek bir yandan da charles bronson posteri karşısında replik ve poz egzersizi yapıyor ki charles bronson'ın taviz vermez maço halinden kendisine de biraz bulaşsın. seçmelerde başarısız oluyor ve coppola filmdeki two-bit rolünü oynamasını cage'e öneriyor. cage de bunca emeğin boşa gitmesine sinirlenerek projeden çekiliyor.

    • mickey rourke seçmelere darry rolünü alabilmek için katılıyor ama coppola kendisini role uygun görmüyor. coppola the outsiders'dan hemen sonra çekeceği rumble fish için mickey rourke ve nicholas cage ile birlikte bu filmde oynayan matt dillon ve diane lane'e rol veriyor.

    • dallas'ın (matt dillon) cherry'ye (diane lane) sataşırken sandalyeden düştüğü sahne kazara oluyor, rol icabı değil. düşüşten sonra ponyboy'un (c. thomas howell) gülüşü de gerçek, hatta gülerken bir anlığına kameraya bile bakıyor.

    • matt dillon ve diane lane çekimler sırasında kısa bir süreliğine gerçek hayatta flörtleşiyorlar. bunun dışında c. thomas howell seneler sonra bir röportajda çekimler sırasında diane lane'e aşık olduğunu itiraf ediyor.

    • cherry rolü için düşünülen diğer isimler sarah jessica parker ve brooke shields.

    • dallas rolü için seçmelere katılan matt dillon coppola'nın kendisine "eve gidebilirsin" demesinin ardından menajerini arayarak role seçilemediğini söylüyor. sonradan ortaya çıkıyor ki coppola matt dillon'ı seçmelerde görür görmez dallas rolü için biçilmiş kaftan olduğunu anlıyor ve kararını hemen verdiği için matt dillon'ı çabucak gönderiyor. s.e. hinton 1982 yapımı tex filminde matt dillon'ı izledikten sonra dallas rolü için matt dillon'ın ideal olacağını düşünmüş.

    • coppola filmdeki dallas winston karakterini daha iyi benimsemesi için matt dillon'a bir gece hapishanede geçirmesini önermiş. dillon "olmaz. bence git sen hapiste bir gece geçir. buna ne dersin?" diyerek reddediyor.

    • greasers ve socs arasındaki gerilimi iyice tırmandırmak ve oyuncuların rollerini iyice benimsemesi için socs aktörlerine deri kaplı, lüks şekilde ciltlenmiş senaryolar verilirken greasers aktörlerine de yıpranmış, eski püskü duran senaryolar verilmiş, hatta greasers aktörlerine otelde zemin kattaki odalar verilmiş.

    • kitabın yazarı s.e. hinton film çekimi boyunca ekiple birlikte 3 ay boyunca sette bulunuyor. filmdeki aktörlerin yaşça ne kadar genç olduklarını ve kendisine "anne" diye hitap ettiklerini de hatırlıyor. bunun dışında oyuncular kaldıkları otelde baya problem çıkarmışlar. filmde çeşme başında bob'un ponyboy'u boğmaya çalıştığı sahnenin çekildiği gece çekim tamamlandıktan sonra filmin ana aktörleri otel lobisindeki çeşmede şaka amaçlı olarak birbirlerini boğmaya çalışıyorlar. o geceden sonra lobideki çeşme otel yönetimi tarafından kaldırılıyor. oteldeki konaklamaları türlü şakalar ve gürültüyle geçiyor. hatta seneler sonra tom cruise çekimler sırasında otelde çalışan biriyle tanıştırılınca adama ilk söylediği şey "özür dilerim" oluyor.

    • greasers ve socs arasındaki büyük meydan kavgası sahnesinde ilk darbeyi yiyen ponyboy (c. thomas howell) darbenin gerçek olduğunu ve gerçekten de düşüp bayıldığını söylüyor. yine bu sahnenin çekimleri sırasında tom cruise çenesine aldığı bir yumruk darbesi nedeniyle dişçiye tedavi olmak zorunda kalıyor. dişçinin ofisinde tom cruise'la birlikte o gün çekilmiş fotoğrafı duruyor.

    • çocukluk arkadaşı olan emilio estevez ve tom cruise filmin seçmelerine birlikte gidiyorlar ve ikisi de birer role seçiliyor. tom cruise sodapop curtis, darrel curtis, dally winston ve randy anderson rolleri için seçmelere giriyor, en sonunda steve randle karakteri için seçiliyor. bu film tom cruise'un 1983 senesinde başrol oynamadığı tek film. aynı sene çekilen risky business, losin' it ve all the right moves filmlerinde başrol oynuyor. bunun dışında the outsiders yardımcı 1999'da çekilen magnolia filmine kadar yardımcı rol oynadığı son film oluyor.

    • greaser'lar meydan kavgasına giderken tom cruise kamyonetin üstünde attığı geri taklayı patrick swayze öğretmiş. tom cruise çekimden önce yazar s.e. hinton'a giderek yemeği fazla kaçırdığı için taklayı atamayacağını söylemiş. bunun üzerine hinton tom'a çiğ yumurta yedirerek kusmasını sağlamış. boş mideyle kendisini daha dinç hisseden tom cruise da taklayı başarıyla atarak çekimi tamamlamış.

    • dallas'ın hastanede two-bit'in bıçağıyla tehdit ettiği hemşire rolünde kitabın yazarı s.e. hinton oynuyor.

    • film çekilirken ana aktörlerin hepsi 20 yaşın altındayken patrick swayze 29, ralph macchio ve leif garrett 20 yaşındaydı.

    • kitaptaki karakterlerle filmdeki oyuncuların fiziksel özellikleri farklılık gösteriyor. kitapta dallasın saçları sapsarıyken filmde matt dillon'ın saçları simsiyah. two-bit kitapta 185cm boyundayken filmde emilio estevez'in boyu 170cm civarında. aynı şekilde kitapta steve randell karakteri de uzun olması gerekirken bu rolü kısa boylu olan tom cruise oynuyor.

    • kitapta ve filmde ponyboy ve johnny en yakın arkadaşlar olarak anlatılmasına rağmen ponyboy rolündeki c. thomas howell johnny rolündeki ralph macchio ile gereğinden fazla ciddi ve profesyonel takılması sebebiyle çekimler sırasında çok da iyi anlaşamıyor. bunun bir sebebi de howell'in 16, macchio'nun 20 yaşında olması gösterilebilir.

    • rob lowe'un sinemadaki ilk rolü bu filmde oluyor. kendi tercihi olmamasına rağmen rob lowe'un seçmelerde denendiği diğer bir rol de socs tarafında yer alan randy adderson karakteriydi. greasers'ın hikayesini anlatan bir filmde socs rolünde oynamak istemediği için randy rolü seçmeleri sırasında kasıtlı olarak düzgün performans göstermedi. böylece sodapop rolü için daha uygun gözükerek o role seçildi.

    • johnny, ponyboy ve two-bit johnny'nin evine yürürken çekilen sahnede kadraja giren ve two-bit'in alıp taktığı fötr şapka çekim ekibinden birinin kafasından uçuyor ama coppola çekimden hemen önce "ne olursa olsun çekimi durdurmayın" dediği için çekime devam ediliyor ve filme o halde ekleniyor.
  • önceki entrilerde belirtilmiş. filmin başrolü ponyboy'u canlandıran c. thomas howell. aktör bu filmde iyi bir performans ortaya koyar; ponyboy'un kırılganlığını, asiliğini, efendiliğini, korkularını vs başarıyla yansıtır bizlere. bu filmden sonra da sıkça filmler çeker. hâlâ da filmlerde rol almaktadır; ama adını söylesen hatırlayacak kişi sayısı azdır. filmde en az görünen ve çok az repliği olan tom cruise ise başarılı bir kariyer planlamasıyla mega star oluverir. dolayısıyla gerçekten şaşırtıcı bir durum bu.

    bu şaşırtıcı durumu geçersek... kadrosu şahane. evet, cruise'u ve her filminde müthiş vücudunu sergilemekten imtina etmeyen rahmetli patrick swayze'yi pek göremiyoruz filmde. gene de göründükleri az sahnede filme tat katmayı başarıyorlar. cruise çılgın atıp duruyor bulunduğu sahnelerde. öte yandan filmde matt dillon (gus van sant'ın drougstore cowboys'unda olduğu gibi gene serseri rolünde), emilio estevez, gençliğinde pek güzelmiş dedirten diane lane, rob lowe, godfather 3'ü katleden (?) sofia coppola (küçük bir rolde), tom waits (ama sorsan, hangi sahnede göründüğünü söyleyemem, hiç dikkat etmemişim kendisine) oyuncular da rol alıyorlar. kadro şahane. öykü fena değil. sıkılmadım desem yalan olur.

    birbirleriyle kavga edip duran iki çete üzerinden mendilleri ıslatmayan bir öykü anlatıyor coppola. mendilleri ıslatmaması takdire şayan. duygu sömürüsüne gerek yok. west side story gibi iki çetenin eften püften nedenlerle (eften püften de değil, salakça nedenlerle) kavga edip durmaları bir süre sonra trajedilere de yol açar. filmin en önemli tarafı çetelerden birini zenginlerden, diğerini fakirlerden oluşturup sınıf çatışmasına odaklanması... sınıf çatışmasına fakirlerin tarafından odaklanıyor odaklanmasına da bunu da mükemmel bir şekilde icra ettiğini söylemek biraz zor. bu arada iki çeteden iki kişinin bir arabada konuştukları o sahne, bütün kavgaların anlamsızlığının altını iyice çizer. zenginlerin lideri, fakirlerden ponyboy'a anlattığı şeyleri kendi çetesine anlatamadığını, anlatsa bile anlaşılamayacağını söyler. iki kişi de aslında iyi anlaşırlar o sekansta. nitekim hep kötü taraf olarak resmedilen zenginlerden rahmetli olanı (bob) için cherry (diane lane) "çok eğlenceli birisiydi aslında," der. yönetmen de bazı hamlelerle bu zenginleri % 100 kötü olmaktan kurtarır.

    aslında geçmişte sıkça anlatılmıştı gençlerin asiliği, aileleriyle iletişimsizliği vs. mesela aklıma hemen "rebel without cause" geliyor. james dean'li, natalie wood'lu bu film de çetelerin kapışmasına odaklanır. keza yukarıda belirttiğim, müzikal türdeki, natalie wood'lu west side story de aynı öyküye sahiptir. the outsiders'ın bunlar kadar güçlü olduğunu düşünmüyorum ama kötü bir film de değil.
  • bu filmde oynayan (başlangıçta hiç tanınmayan kişilerin) sonrasında dünyanın gündemine oturan benzeri yapımlarda yer alması ve birden bire hızlıca ünlü olma serüvenlerini bazıları sadece bir tesadüf olarak algılasa da, aslında filmin çekildiği zaman (ve resmedilen dönem) göz önüne alınınca bu patlamalarının altında bir çok neden sayılabilir;

    filmde sınıfsal kutuplaşmaların etkisiyle zengin fakir ayırımının fazlasıyla hissedildiği 60'lı yıllar resmedilmektedir. filmin ortaya çıktığı 80'li yıllar günümüzdeki popüler kültürün küresel çapta yankı yapmasının miladı olarak kabul edilebilir. 80'li yıllar liberal argümanlarla kapitalist söylemlerin hem ekonomik, hem de sosyal açıdan (küresel boyutta) ilk çıkış yaptığı dönemdir. aşk, para, dostluk ve entrikaları, gençlik öykülerini yakalayarak sunmanın (o zamanın şartları içerisinde) çıkış yapacak yegane "sosyal" enstrümanlar olmasının farkındalığıyla ciddi bir avantaj yakalanmıştır. günümüzde etkisi tavan yapan bir ergen trendinin, ortaya çıkış serüvenin ilk örneği olması bakımından kullanılan bu avantaj, prodüksiyon ve kadro kalitesinin zenginliğiyle çok iyi bir şekilde değerlendirilmiştir.

    80'li yıllarda bir filmin yaklaşık 10 milyon dolarlık bir bütçeyle hazırlanması çok iddialı bir rakamdır. ki neticesinde yaklaşık 26 milyon dolarlık bir geri dönüşümüyle karşılığını fazlasıyla aldıklarında, böyle bir projenin altında imzası olan kişilerin (gençlik üzerinde kurgulanan "popüler kültür" olgusunun geleceğine yön veren) bu iddialarında ne kadar haklı olduklarını ortaya çıkarmıştır.
  • coppola'nın birkaç liselinin lafına uyup çektiği film. olay şöyle gelişiyor...
  • 2005 yılında special edition olaraktan uzun versiyonu da piyasa sürülmüştür.
  • ne kötü film ya... o kadar trivia yazılmış biri de "bizimkilerin", "üç barbekü sandviç, üç de kola" alıp arabada tıkındıkları sahnede, arabaya yanaşıp 15 cent dilenen çocuğun sofia coppola olduğunu yazmamış...
  • yakın zamanda duyduğum güzel bir cümle var "sokak çocuğu diye bir şey yoktur çünkü sokaklar çocuk doğurmaz" diye; filmin geneli bize işte bu. ailelerinden ayrı düşmüş çocukların hayatlarını, bu hayat içerisinde ki mücadelelerini anlatıyor. anlatırken ise filme hakim olan sınıf farkı yada zengin fakir kavgasından ziyade popüler olanlarla, dışlanmış olanlar arasında ki bir mücadele; bunu belirten en iyi replik ise "sen diğerlerinden farklısını, iyi birisin ama okulda sana selam vermezsem yanlış anlama" idi. film aksiyondan ziyade diyaloglardan ve özellikle insanı etkileyen repliklerden kurulu ve peş peşe gelişen olaylarla da zaman akıp geçiyor.
hesabın var mı? giriş yap