• fantastik edebiyat sevenler bu kitabı direk en sevdikleri seriler arasına koydular. yıllarca takip ettikleri seriler arasında bu tarz seriler çok azdı. hem yazım tarzı iyi hem kurgusu farklı olan az kitap var. çoğu f.e. serisi bana sırf fantastik öğelerini öne çıkarmak için yazılmış gibi gelir. (f.e. öğelerinden kastım; büyüler, özel yetenekler, kılıçlar, tanrılar, rahipler, çeşitli yaratıklar vs ) f.e. öğeler amaç, kurgu içinde araç gibi geliyordu hep.
    bu eserde f.e. öğelerini patrick rothfuss anlatmak istediklerini amaç edinip fk öğelerini araç olarak kullanmış. ve sadece f.e. öğeleriyle yetinmemiş yazar. müziği kitabın içinde çok güzel eklemiş ve tiyatroyu da unutmamış. (ilk kez bir f.e. eserinde "aha şimdi sazını aldı şarkı söyleyecek bakalım ne olacak" diye heyecanlandım. normal bir f.e serilerinde bu hep dövüşler veya savaş sahnelerinde filan anca heyecanlanırsınız tabi oda f.e severseniz) . fantastik kurgu sevmeyenler bile bu kitaba ilgi göstermesinin gerekliliği de bu bence.
    kitap rüzgarı kullanan bir kahramanı anlatmıyor; bir kahramanı iyiliği ile kötülüğü ile hataları ve başarıları ile zekası ve salaklıkları anlatıyor. rüzgar sadece olayların süsü. eser istense günümüzde geçecek şekilde de anlatabilirdi. kitabın adı da the name of bulllets olurdu. yine aynı şekilde sevilirdi hemen filmi yapılırdı vs.
    ben sadece bu kitabı değil bütün seriyi kendim okumakla kalmayıp çoluğuma çocuğuma da okutacağım.

    sonradan aklıma gelen edit: kitabın içinde yıllarca kullandığım nickname olması da beni ayrı bir etkiledi tabi. kesin patrickle online bir oyunda karşılaştık (büyük ihtimal wow) ve benden çok etkilendi ve o yüzden kullandı. bana ithafen kullandı kesin.
  • okuduğum ilk onbir kısım itibariyle ses getireceği kesin diyebilirim. radiohead dinlemek gibi sanırım, bir kült'ün oluşumuna tanıklık ediyoruz ve bu şu an bize normal geliyor.
  • son yillarda piyasaya cikmis en kaliteli fantastik kurgu romanlarindan bir tanesi. insan ruzgarin adini okuduktan sonra keske serinin devamida olsaydi diyor ki halen serinin ikinci kitabi olan bilge adamin korkusunu okuyorum. herseyden once turu ne olursa olsun bir kitabi kitap yapan en onemli etken icindeki duyguyu tam olarak okuyucuya yansitabilmesidir. kitaptaki karakter o an ne hissediyorsa okuyucu da onu aynen hissedebilmeli. ruzgarin adi bize bu duyguyu fazlasiyla veriyor. hikaye cok iyi islenmis ve karakterlerin hic birisi siritmiyor. bazen hikaye duragan bir hale donusuyor gibi olsa da aslinda yazar orada oyle olmasini istedigi icin oluyor. yani yazar her yonuyle ne kadar yetenekli oldugunu gosteriyor bizlere. kaliteli fantastik kurgu romanlari sikintisi cektigimiz bu donemde mutlaka okunmali ve tavsiye edilmeli.
  • sürükleyici bir hikaye, iyi yazılmış karakterler, edebi bir üslup. kitabın her cümlesine özen gösterildiği çok açık.
    bundan böyle patrick rothfuss ne yazsa alır okurum.

    --- spoiler ---

    perhaps the greatest faculty our minds possess is the ability to
    cope with pain. classic thinking teaches us of the four doors of the
    mind, which everyone moves through according to their need.

    first is the door of sleep. sleep offers us a retreat from the world and all its
    pain. sleep marks passing time, giving us distance from the things that have
    hurt us. when a person is wounded they will often fall unconscious. similarly,
    someone who hears traumatic news will often swoon or faint. this is the
    mind's way of protecting itself from pain by stepping through the first door.

    second is the door of forgetting. some wounds are too deep to heal, or
    too deep to heal quickly. ın addition, many memories are simply painful, and
    there is no healing to be done. the saying "time heals all wounds" is false.
    time heals most wounds. the rest are hidden behind this door.

    third is the door of madness. there are times when the mind is dealt such
    a blow it hides itself in insanity. while this may not seem beneficial, it is.
    there are times when reality is nothing but pain, and to escape that pain the
    mind must leave reality behind.

    last is the door of death. the final resort. nothing can hurt us after we
    are dead, or so we have been told.

    --- spoiler ---
  • kitabı yeni edindim ve hala okuyorum da, bayağı bayağı edebiyat bu. yani benim öyle müthiş bir fantastik kurgu birikimim yok, ama açıkcası edebiyatla halihazırda haşır neşir ama fantastik kurguya ilgisi olmayan arkadaşlarıma, başkalarına asla öyle robert jordan, david eddings, david gemmell, dragonlance zart zurt öneremezdim "al da oku, bir bak nasılmış" diye. tolkien'i de aslında aşırı masalcı üslubundan ötürü çok çok beğenmiyorum ama o yine kültürel bir değer olduğundan önerilebilir geliyordu, michael moorcock da bir nebze öyle. hani bunların hepsi sevdiğim yazarlar, keyifle okudum ve okuyorum ama öyle işte, utanma sıkılma yok, onlarda bu değeri çok göremiyordum.

    ama patrick rothfuss'u ve bu kitabı gözüm kapalı, içim rahat öneririm. bunun sebebini ben de bilmiyorum hani "bu edebi bir eser!" dedirten nedir, bana bu rahatlığı sağlayan nasıl bir ölçüttür. ama okudukça bu şekilde bir intuitive yargı oluşuyor bende şu anda ve bu doğrultuda şekillenmeye devam edecek gibi. rothfuss kesinlikle büyük bir yazar, hani olay sadece tipik bir "sürükleyici kitap, elimden bırakamadım!" olgusu değil. buraların ileride entry dolacağından o kadar emin değilim, sonuçta dizisi yok bir şeyi yok, insanlar da kitap okumak için çıldırmıyor tabii normalde. ama bu yazarı takip etmekte kesinlikle fayda görüyorum. üçüncü bir kitabın gelecek olması çok sevindirici.

    ek: paylaşmadan edemedim. ne kadar güzel:

    --- spoiler ---

    in the midst of silence lyra stood by lanre’s body and spoke his name. her voice was a commandment. her voice was steel and stone. her voice told him to live again. but lanre lay motionless and dead.

    in the midst of fear lyra knelt by lanre’s body and breathed his name. her voice was a beckoning. her voice was love and longing. her voice called him to live again. but lanre lay cold and dead.

    in the midst of despair lyra fell across lanre’s body and wept his name. her voice was a whisper. her voice was echo and emptiness. her voice begged him to live again. but lanre lay breathless and dead.

    --- spoiler ---
  • muhteşem bir roman. sıradan fantastik romanlardaki gibi bodoslama bir anlatım kullanılmamış. hatta bazı yerlerde tolstoy'u hatırlattı. evet kvothe sürekli kendini övüp duruyor ama otobiyografi gibi bir şey sonuçta karakter kendisine objektif bakamamış diyerek sıyrılabiliriz. "you have to be a bit of a liar to tell a story the right way"*

    en sevdiğim kısım:

    "el arabasını odunla doldurmayı sürdürürken durmak üzere olan bir makine gibi hareketleri giderek yavaşladı. sonunda tamamıyla durdu ve uzunca bir müddet taş gibi kıpırtısız bekledi. ancak o zaman soğukkanlılığını kaybetti. kendisini görecek kimse olmamasına karşın yüzünü ellerinin arasına sakladı ve dalga dalga gelen ağır, sessiz hıçkırıklarla vücudu sarsılırken sessizce ağladı."
  • the catcher in the rye ın amerikan edebiyatı için ifade ettiği her şey, gelecekte; fantastik kurgu başlığında bu kitap için söylenecek. a wizard of earthsea nin her yönden tatmin eden edebi gücünü, the lord of the rings in masal masal içinde akan kurgusunu ve daha bir çok patikayı içinde barındıran bu kitap; olaylar yaşanırken içinde bulunmak isteyen herkes için olmazsa olmaz nitelikte.
  • az once bitirdigim kitap. oncelikle sunu belirteyim, tamamlanmamis seri okumaktan nefret ediyorum. ilk kitap bitti, hemen ikinciye basladim ve "bi dakka canim kendine gel" diyerek 3. sayfada biraktim. nedeni basit. yazarimiz hala ucuncu kitabin ne zaman cikacagini belirtmemis. sozlukten, sagdan soldan okudum, millet "2013'te cikiyor heyo", "2014 sonlarinda raflardaki yerini alacak", "2015'in sonbaharinda cikiyormus" vs vs diye diye helak olmus.

    ruzgarin adi, fazla takip etmedigim fantastik edebiyat urunu bir roman. ilk 6-7 bolumu cok zorluyor turun yabancisi bir okuru. inat ettim, bir seyler olacak dedim ve okumaya devam ettim. ongorulerim yerindeymis. kitap gercekten cok hos. konusunu anlatacak degilim, yazmislar zaten benden once. ama sunu demeden bitirmeyeyim, bazi kisimlari okurken "anam bayilacam, ne olacaksa olsun amma da uzadi" diye fenaliklar gecirmedim degil. sundurmus sundurmus... bir de "fantastik" ogelere pek denk gelmiyorsunuz, bu da benim acimdan ilginc bir deneyim oldu. sihirin, sunun bunun lafi geciyor ama kendisi yok? iki uc yerde agzimiza bir parmak bal caliyor o kadar.
  • kitaptan bir kuple ( daha önce ingilizcesini yazan olmuş #30671920 )
    --- spoiler ---

    zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır. klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir.
    birinci kapı uykudur. uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz bir sığınak sağlar. bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. aynı şekilde travmatik haberler alan birinin bayıldığı olur. zihin ilk kapıdan işte böyle geçerek kendini acıdan korur.
    ikinci kapı unutmaktır. bazı yaralar kısa zamanda kapanmayacak, hatta beklide asla iyileşemeyecek kadar derindir. ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlarla alışmak mümkün değildir.”zaman tüm yaraları iyileştirir” sözü yanlıştır. zaman çoğu yarayı iyileştirir. geri kalanlar bu kapının ardında saklıdır.
    üçüncü kapı deliliktir. bazen insanın aklı öyle bir darbe alır ki kendini delilikte saklar. bu ilk başta faydalı gözükmese bile öyledir. gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acılardan sakınmak için zihnin gerçekliği geride bırakması gerekebilir.
    dördüncü kapı ölümdür. son sığınak. öldükten sonra hiç bir şey bizi incitmez. ya da en azından bize öyle söyle
    --- spoiler ---
  • şu bestseller kitaplara karşı hep bi önyargım vardı. var yani elimde değil. patrick rothfuss'u da daha önce hiç duymamıştım fakat bu kitapla ilgili ursula k le guin'in, kitabın kapağına böyle önyazı gibi bi şey oluyo ya ne onun adı, işte ondan yazdığını görünce alayım dedim. of bi beğendim. önyargılı düşünen beynin kopsun, dedim kendi kendime. hatta sonra the wise man's fear'ı okumadan önce, üçüncü kitabın daha yazım aşamasında olduğunu öğrenince, üçüncü çıkınca mı okusam hemen mi okusam diye baya bi düşündüm ama dayanamadım tabii. iki kitap da müthişti. cidden, bestseller'a karşı alerjisi olan varsa (hoş şu an bestseller mı bilmiyorum, ben baya yaz aylarından falan bahsediyorum. bak düşününce o zaman da bestseller mıydı türkiye'de onu da bilemedim. ne çok bestseller dendi lan.) hiç tereddüte düşmeden alıp okuyabilir kitabı. ben izin veriyorum yani. benden çıktı artık.

    fantastik kurgu edebiyatının yolları çatallanan bahçesinden nadide bir elmajdfs.
    eser.
hesabın var mı? giriş yap