• nietzsche iyinin ve kötünün ötesinde düşünmenin yollarını arıyordu. tarih fikri döngüseldi. diyalektiği ve tarihsel materyalizmi reddetti. ahlâki kuralları da batı felsefe geleneğini de kökünden dinamitledi.

    1790'da yayımlanan bu eserde blake, nietzsche’den 100 sene evvel dinsel dogmalara, ahlâki tabulara, iktidar aygıtına saldırdı ve cennet ile cehennemi eşledi. shakespeare ise 1606'da sahnelenen macbeth'de "iyi kötüdür, kötü de iyi" diye yazıyordu.

    shakespeare, blake ve nietzsche. tiyatrodan şiire ve oradan da felsefeye aslında onlar hemen hemen benzer putlara saldırdılar. putların alacakaranlığını yıkmak ise öyle kolay olmayacaktı kuşkusuz. hatta bugün bile.

    romantizmin ruhu ise blake'in poetik dehasını kuşatır. orada her şey canlıdır adeta. geçmişin ruhu da tam şimdide çalkalanan bir deniz gibidir. aklın baskıcı egemenliğine dizgin vurulmuştur. ve sonsuz bir olumlama söz konusudur hayata karşı; tıpkı nietzsche'nin o büyük olumlaması gibi.

    bir poetika şöleni.
  • bir kuple okuyalım:
    "kendisini aldatmana katlanan kişi, seni tanıyordur."
  • "kendi kanatlarıyla yükselen hiçbir kuş yükseklerde uçmaz."
  • oymabaski ustasi, gec yenicag mistigi, tatli kacik william blake'in cennet ve cehennemin evliligi adiyla guzel duru akici turkcemize cevrilmis, hikmetinden sual olunmaz eseri.
  • "sonra şunu sordum: 'bir şeyin öyle olduğuna dair güçlü inanç, o şeyi öyle kılar mı?'

    şöyle karşılık verdi: 'bütün şairler buna inanır, düşgücü çağlarında bu kesin inanç dağları yerinden oynatmıştır; ancak pek çok kişi herhangi bir şeye kesin inanç besleme gücünden yoksundur.'"

    (alıntı: "anımsanmaya değer bir düş" başlığından, ayrıntı yayınları 2. basım sayfa 43)
  • william blake'in eşi catherine ile tanışmasından tam 8 yıl sonra yazmayı tamamladığı, 27 levhadan oluşan, 9 ayrı gravür nüshası günümüze ulaşmış, cehennemin bir azap yeri olarak değil; hakikatin sorgulandığı, sözlerin reddedildiği bir mekan olarak tanımlandığı, şeytanın ise insanın içindeki gizli gerçekleri ortaya çıkaran karşıt bir sözcü olarak ele alındığı; mayıs lekesi sayesinde ayrıntı yayınlarından burhan sönmez çevirisiyle okuma fırsatı bulduğum kitap.
    --- spoiler ---

    bütün mukaddes kitaplar ve kutsal buyruklar şu yanlışlara yol açmıştır:
    1.insanın gerçek iki varoluş kaidesi vardır, yani bedeni ve ruhu.
    2.kötülük denen enerji yalnızca bedenden, iyilik denen akıl ise yalnızca ruhtandır.
    3.tanrı, enerjisinin peşinden gittiği için insana ebediyette eziyet edecektir.

    oysa bunların aşağıda sayılan zıtları doğrudur:
    1. ruhun ayrı bir bedeni yoktur insanın; beden dedikleri, ruhun beş duyuyla ayırdedilen parçasıdır, ki beş duyu çağımızda ruhun ana girişidir.
    2.enerji yegane yaşamdır ve bedene aittir, akıl ise enerjiyi saran ve dışarıdan kuşatandır.
    3.enerji, ebedi hazdır.
    --- spoiler ---
  • "tüm kutsal kitaplar veya kutsal yasalar aşağıdaki yanılgıların nedenleri olmuşlardır:
    1. insanın gerçekte iki varoluş ilkesi vardır. yani: bir beden ve bir ruh.
    2. kötü denen enerji, sadece bedenden gelir; ve iyi denen us yalnızca ruhtan gelir.
    3. tanrı, insana enerjilerinin peşinden gittiği için sonsuzluk içinde eziyet edecektir.
    oysa bunların karşıtları doğrudur:
    1. insanın ruhtan ayrı bedeni yoktur; çünkü beden denen ruhun bir parçasıdır ve bu çağda ruhun başlıca giriş yerleri
    olan beş duyu tarafından ayırt edilir.
    2. enerji tek yaşamdır ve bedenden gelir; ve us, enerjiyi sınırlayan veya dıştan çevreleyendir.
    3. enerji sonsuz hazdır."

    cennet ve cehennemin evliliği, william blake
  • blake'in aynı anda tablosunu da yaptığı derin okültik izler taşımasının yanında cesaret gerektiren bir dönemde yazılan, ciddi bir sorular soran bir felsefenin şiiridir. iyi nedir, seytan mıdır ademi baştan çıkaran.... gibi sorularla dolu şiirdeki başrol oyuncuları ne tanrı, ne seytan ne elmadır william blake ve eşini de geride bırakan bir eşektir başrol oyuncusu. şiir yıkık bir kilisenin darmadağın harabesinde geçer ve blake olanca çıplaklığı içinde yine çırılçıplak ama güzel mi güzel ışıltılar içinde bir genç kadına doğru yürümektedir...
  • william blake, "cennet ve cehennemin evliliği"’nde toplum ahlakının kötüye gitmesinin ve yobazlaşma sürecinin, insanoğlunun tanrı’nın bir parçası olduğunu unutmasıyla başladığını öne sürer:

    "ilkçağ ozanları sezilebilir nesnelere, tanrılar ve dehalara hayatiyet kazandırıyorlar,onlara ormanların, ırmakların, dağların, göllerin, kentlerin, halkların ve gelişmiş pek çok duyularının algılayabildiği şeylerin adlarını veriyorlar ve bunların özelliklerini atfediyorlardı. özellikle her kentin ve her bölgenin dehasını araştırıyorlar ve burayı oranın tanrısal varlığının koruyuculuğuna emanet ediyorlardı. bir süre sonra birilerinin, tanrısal varlıkları gerçek kılmaya ve nesnelerinden soyutlamaya girişmesiyle üstünlük elde edip halkı köleleştirdiği bir sistem oluştu. papazlık böyle başladı.

    ozanların anlattığı masallardan yararlanıp ibadet biçimlerini geliştirdiler. sonra bu ibadet biçimlerini tanrıların buyurduğunu söylediler. böylece, insanlar tüm tanrıların insanın içinde yaşadığını unuttular."

    görüldüğü üzere, blake, dinin nasıl kurumsallaştırıldığını gayet iyi ve açık bir şekilde ifade etmiştir. dahası, yapıtın ilerleyen bölümlerinde, kurumsallaştırılan bu "din kavramı"nın, onu yaratan toplumu nasıl yok ettiğini, toplumda insan analizi yaparak ifade etmeye çalışmıştır:

    “yani, varlığın bir kısmı “doğurgan”, diğer kısmı “yiyici”dir. yiyici, üreticiyi zincire vurulmuş gibi görür. oysa böyle değildir. o varlığın yalnızca bir kısmını elinde bulundurur, fakat bunun, varlığın tümü olduğunu düşünür. öte yandan yiyici, tıpkı bir deniz gibi, hazların fazlasını almadıkça, doğurgan olan artık doğurgan olamayacaktır. bazıları: “doğurgan olan yalnız tanrı değil midir?” diye soracaklardır. yanıtlıyorum; “tanrı yalnızca mevcut varlıklarda veya insanlarda harekete geçer ve vardır.” bu iki tür insan her zaman yeryüzünde var olmuştur ve her zaman birbirlerine düşman olacaklardır; onları uzlaştırmaya çalışmak, varlığı yok etmeye çalışmak demektir. din, bu ikisini uzlaştırmaya çalışma çabasıdır.”
  • erdem dolu william blake klasiği. blake, tanrı ve enerjiyi, iyi ve kötüyü klasik din anlayışının ötesinde tanımlar. blake'e göre iyi us'la tayin edilebilir ancak kötünün enerjisi her ne kadar dinler tarafından dışlansa bile vardır. ilerleme için iyi ve kötünün bir araya gelmesi zorunludur, çünkü karşıtlık olmadan ilerleme olmaz. iyi ve kötü, tıpkı cesur aslan ve kurnaz sinsi tilkinin yaşamları gibi farklı yasalarla ve farklı yollarda devam eder, enerjileri kesinlikle birbirine benzemez, hatta birbiri için yok edici olabilir. dünya karşıtlıklarla vardır. insan içinde hem iyiyi hem kötüyü barındırır. bu nedenle herşey için geçerli tek bir ortodox yasa yoktur. blake bu anlayışıyla klasik hıristiyan dogmaların yerine içsel özgürlük vaadeden bir bakış açısına sahiptir.

    blake'e göre, tüm kutsal kitaplar ya da kutsal yasalar aşağıdaki hataların nedenleridir:

    1. insanın, beden ve ruh olmak üzere iki gerçek varoluş nedeni olması.
    2. kötülük olarak adlandırılan enerjinin yalnızca bedenden kaynaklanması ve iyilik olarak adlandırılan akılın yalnızca ruhtan kaynaklanması.
    3. tanrının insana, enerjinin peşinden gittiği için sonsuzlukta eziyet edeceği.

    oysa bunların karşıtları olan aşağıdakiler doğrudur:

    1. insanın ruhundan ayrı bir bedeni yoktur; çünkü beden olarak adlandırılan şey, beş duyuyla algılanan ruhun bir parçasıdır. bu duyular ise, bu çağda ruhun kapılarıdır.
    2. enerji tek yaşamdır ve bedenden kaynaklanır; akıl ise enerjinin sınırı ya da dış çemberidir.
    3. enerji sonsuz hazdır.

    blake, aslan ve tilki benzetmelerini, içindeki tanrısallığı keşfetmiş insan ve tanrıya kapalı prototip insan için de kullanır. insan davranışı ve yasaları hakkında aşağıdaki ünlü cümlelerini sarfetmiştir.

    "hep aklındakini söylemeye hazır ol, o zaman korkaklar senden korkar."

    "inanması mümkün olan her şey, gerçeğin bir görüntüsüdür."

    "tilki geçimini kendi sağlar, aslanın geçimi ise tanrıdandır."

    "cesarette zayıf olan kurnazlıkta güçlüdür."

    "bir kartal görmek, deha'dan nasiplenmektir; başını göğe çevir."

    "nasıl ki bir tırtıl yumurtalarını bırakmak için en güzel yaprakları seçerse, rahip de lanet okumak için en güzel hazları seçer."

    "duayla toprak sürülmez, övgüyle mahsul alınmaz."

    "bir düşünce engin bir boşluğu doldurur."

    "tilki kapanı suçlar kendini değil."

    "aşırılığa giden yol erdemin sarayına çıkar."
hesabın var mı? giriş yap