• "sevgilim; insan ırkının iki ayrı ve uzlaştırılamaz gruba ayrıldığını fark etmiş miydin? odaya girdikten sonra dosdoğru televizyonu açanlar ve odaya girdikten sonra dosdoğru televizyonu kapatanlar. sorun şu ki, bunlar genellikle birbirleriyle evlenirler!"

    (bkz: john frankenheimer)
    (bkz: the manchurian candidate)
  • --- spoiler ---

    her sahnesi heyecanla izlendi fakat "pes dedirten biricik bir sahne vardır ki uzunsüre akılda kalır; her şey olup bitmiştir, denzel abi ak olarak yaşayakalmıştır. ve fbi'ın ofisinde dedektörden gecen denzel abi bilgisayar teknikleri ile uluslararası bir tetöriste dönüştürülür ve olay insanlara bu hali ile servis yapılır. manipulasyonu manipule etmenin ne safhalarda olduğunu gösterir. medyanın kendisinin artık kaynak olduğunu, haberleri sunarken ki arac olma özelliğini artık kaybettiğini dehşetle görürüz. atv haber'de ekranın altında devamlı varolan "atv haberin gündemini belirler"*cümlesini hatırlarız.

    --- spoiler ---
  • 1962 versiyonu şunu demeye çalışıyordu: "komünistler hakikaten içimizi sızarak bizi ve daha sonra dünyayı ele geçirmeye çalışıyorlar aman dikkat. ama mccarthy de abarttı canım"

    yeni versiyonu da şöyle diyor: "suudilerle bir takım karanlık şirketlerin işbirliği başımıza bela açabilir. abd'nin ortadoğu'ya müdahaleleri konusundaysa aklım karışık."

    ilk filmdeki saplantılı ana-oğul ilişkisi, soğuk savaş döneminde pek bir popüler olan 'momism' korkusuna gönderme yapıyordu. "annelerine aşırı bağlı erkeklerle dolu bir toplum soğuk savaşta vatan cephesini savunamaz" gibilerinden. yenisinde de bu mevzu var, ama abd'de artık 'momism' kaygısı kalmadığı için fazlasıyla havada kalıyor.
  • bir kaç ufak falsosu dışında mükemmel denilebilecek bir film. bir politik gerilim bu kadar mi guzel karakter uzerine bir hikayeye oturur diye sorup duruyor insan. demokratlarla cumhuriyetcilerin carpismasi, komunistlerle kapitalistlerin, anne ile ogulun catismasi bu kadar mi guzel bir paralellikle anlatilir. güdümleme, yönlendirme, irade üzerine benzerine ancak mitolojide rastlanacak guzellikte bir film bu. izleyin pisman olmayacaksiniz.
  • --- spoiler ---
    denzel washington kafayı yemeye ramak kalmış bi haldeyken markette kasiyer olduğunu söyleyen güzeller güzeli bir zenci kız kendisine aşırı ilgi gösterir.
    daha sonra bu kızın fbi dan olduğu ve denzel'a gösterdiği ilginin iş gereği olduğunu anlıyoruz.
    --- spoiler ---

    buradan tüm erkeklerin çıkarması gereken sonuç da şudur, eğer güzel ve akıllı bi kız size ilgi gösteriyor ise durumdan hemen kıllanın.
    öte yandan erkeklerin filmden çıkarması gereken diğer bir sonuç da kafasına çip takılan erkeğin aşık olmuş bir erkekten hiç bir farkı olmadığı gerçeğidir.çünkü aşık olmuş bir erkek sevgilisinin her türlü dırdırını çektiği gibi, küstüğünde gönlünü alır, ve onu memnun edebilmek için daldan dala uçar, her türlü maymunluğu yapar. zara ve mango mağazalarında sevgilisi alışveriş yaparken kenardaki koltuklarda çaresizce oturan erkeklerin, ağzından salya akan kafa çipli erkekten bir farkı yoktur.
  • --- spoiler ---

    - eski filmde :: jocelyn her istedigi erkegi donunda sallayabilitesi olan hem fistik gibi guzel hem karakterli hem murekkep yalamis boyle bomba gibi, fi$$ek gibi bir hanim kizimizken gider raymond shaw denen kimsenin sevmedigi, sevmemekte de hakli oldugu catlak odun herife vurulur. vurulmakla da kalmaz, herifin ve anasinin yuzunden cektigi onca cefaya ragmen iki tatli lafin hatrina bir de bu odunla evlenir.
    - yeni filmde: jocelyn gencken yine raymond’a vurulma gafletinde bulunur. ama yillar sonar tekrar karsilastiklarinda raymond ona “walla senden beri tik yok bende jocelyn, gel yine beraber mutlu mesut olalim” dediginde jocelyn ona agzinin payini verip pi$pi$lar yollar.

    -eski filmde :: eugenie rosie hic ajanlikla falan alakasi olmamasina ragmen surekli marstan taze i$inlanmis gibi abuk subuk konusmakta, ulan bu da ajan cikmasin diye bos endiselere sevketmekte, haybeye kafa yormaktadir
    - yeni filmde:: eugenie fbi ajani olmus, hakettigi acaip mevkiye kavusturulmustur

    eski filmin bu yanlari zamanin sinemasina ve ozellikle film noir’a giden unsurlar olabilse de 2008’de izlerken filmden sogutabiliyordu, yenisinde degistirmeleri iyi olmus ama yine de eski versiyonu toplamda cok daha iyi bir film

    --- spoiler ---

    bu arada, angela lansbury ne bahtsiz kadinmis, ne buyuk holivut kumpasina gelmis boyle. adile nasit gibi. 1962’deki bu manchurian candidate’de, sonra bedknobs and broomsticks’te, cinayet dosyasinda, en son 2005'teki nanny mcphee’de, nerde gorsem hep ilelebet yasli teyze rollerinde. ustelik bu filmde oglunu oynayan laurence harvey’den sadece 2 yas buyuk
  • birçok ilginç detaya sahip olan film.
    filmde kullanılan jetin (senatöre ait olan) aslında bizzat frank sinatra'ya ait olması gibi...

    --- spoiler ---
    filmin asıl ilginç noktalarından biri ise kitabın filme alınması için en büyük desteği eski abd başkanı jfk'nin vermiş olmasıdır. kaderin bir cilvesi olarak jfk, filmdeki gibi silahlı bir suikastle hayatını kaybeder.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    roman uyarlaması olan bu filmin ilk versiyonunda (frank sinatra'lı), solitaire hipnoza sokan ve yönlendiren olayken -kupa kızının çıkması(anneyi hatırlatır)- 2. versiyonda düzgün bir şekilde sıralanan ünvan ve isimler bu görevi üstlenmiştir. ayrıca senatör ve kızının shaw tarafından öldürülmesi de bu iki film arasındaki bariz farklardandır: 1.sinde shaw'un senatör ve kızını evin içerisinde silahla öldürdüğünü izlerken, 2.sinde bunu boğarak yaptığını -metin yazarının dediğine göre bu ölenlerin yaşadıklarına yapılan bir imadır- görüyoruz.
    --- spoiler ---
  • bazı taşlar yerine oturmasa da, temposu düşmeyen, sürükleyici bir politik gerilim. orjinal 62 model olanından bahsediyorum tabi.

    --- spoiler ---

    janet leigh'in oynadığı kadın karakterin numarası nedir? yoksa o da sinatra'nın kontrolörü müdür? ilk tanıştıkları sahneyi hatırlayın. sigarasını yakamayan, kafası problemli, cozutmuş sinatra ile tanıştıkları sahne. kadın burada abuk subuk laflar eder. çin demiryollarında çalıştığını söyler falan. sinatra da aynı gariplikte yanıtlar verir. sadece tek bir buluşmanın ardından leigh nişanını atar ve sinatra'nın evine yerleşir. e o zaman leigh, sinatra'nın karo kızı mıdır?

    kitap diyor ki: hayır. hem eğer öyle olsaydı bile, neden sinatra'nın olaylara uyanıp shaw karakterinin işleyeceği cinayetlere müdahele etmesine seyirci kaldı?

    shaw dışındaki karakterlerin beyni ne amaçla yıkandı? shaw'ın onur madalyası almasını sağlayacak masalı anlatsınlar diye. peki shaw'da kusursuz işleyen beyin yıkama işlemi, neden sinatra ve siyahi askerde rüyalara falan girerek ters tepti?

    tüm bunların dışında filmin sonu da tahmin edilebilir düzeyde. beyni yıkanmamış olsa bile annesinden ve üvey babasından öldüresiye nefret eden bir adam var karşımızda. sonunda kötü adamları vurup günün kahramanı oluyor.

    --- spoiler ---

    bu kadar eleştirdikten sonra, yine de kamera açılarını takdir etmeden geçmeyelim abiler.
  • 60'lar civari john frankenheimer filmi. film noir kiliginda, her tasin altindan çikan mccarthy tribi, komünizm korkusu, soguk savas, vs. muhteviyatina iki tutam frank sinatra, iki çorba kasigi laurence harvey ekleyiniz, soguduktan sonra dilimlenmis angela lansbury ile süsleyerek servis ediniz..*
hesabın var mı? giriş yap