• --- spoiler ---

    1987 tarihli 15. bond filmi. yönetmen her zamanki gibi john glen. bond rolünde ise roger moore sonrasında ilk kez timothy dalton var. ancak nedense dalton bu role pek uygun görülmeyecek ve bir film daha (bkz: licence to kill) bu rolde oynadıktan sonra yerini pierce brosnan'a bırakacak. senaryosu aldatmacalarla dolu oldukça güzel ve karışık ve aksiyon dozu hayli yüksek bir bond filmi. ilk bond filmlerine göre teknoloji de ilerlediği için görüntü kalitesi ve efektler gelişiyor. ancak nedense d&r'ın bond koleksiyonuna bu film eklenmemiş. belki de dalton'ın sönük kalmasındandır. taraf değiştiren kgb ajanı çellist kara milovy rolünde maryam d'abo iyi iş çıkarıyor. güzel değilse bile çekici. ayrıca general koskov, brad whitaker, general puşkin ve kamran şah gibi güçlü yan karakterler var. avusturya ve afganistan'da geçen oldukça hareketli sahneler beğeni topluyor. ancak işte dalton'ın oynadığı bond filmlerinin genel kusuru sanıyorum adını koyamadığınız bir şey eksik kalıyor. yine de sondaki uçak sahneleri oldukça güzel. ayrıca siyasi konteks açısından da önemli zira afganistan olayı işleniyor. abd'nin ve batı dünyasının burada ruslara karşı mücahidin'e destek verdiğinin altı çiziliyor. bu arada uzun yıllar miss moneypenny rolündeki lois maxwell bu filmle beraber yerini caroline bliss'e devrediyor. ancak bliss de dalton gibi yalnızca 2 film bu rolü oynayacak ve sonrasında yerini samantha bond'a devredecek. filmin soundtrack parçası a-ha grubundan ve filmle aynı adı taşıyor. buradan izlenebilir; http://www.youtube.com/watch?v=y9p0fjnk2vm

    sözleri de şöyle;

    hey driver, where we're going
    i swear my nerves are showing
    set my hopes up way too high
    the living's in the way we die

    comes the morning and the headlights fade away
    hundred thousand people, i'm the one they blame
    i've been waiting long for one of us to say
    save the darkness, let it never fade away

    oh oh oh oh
    the living daylights
    oh oh oh oh
    the living daylights

    all right, hold on tight now
    it's down, down to the wire
    set your hopes up way too high
    the living's in the way we die

    comes the morning and the headlights fade in rain
    hundred thousand changes, everything's the same
    i've been waiting long for one of us to say
    save the darkness, let it never fade away

    oh oh oh oh
    the living daylights
    oh oh oh oh
    the living daylights
    oh oh oh oh
    the living daylights

    --- spoiler ---
  • james bond'un filmlerinden biri olmasının yanı sıra bir 8-bit makinalarda çıkmış güzide bir shoot em up bilgisayar oyunudur. müziklerini de david whittaker yapmıştır gayet güzeldir.
  • roger moore'un soytarivari playboy bond'undan sonra bu film çıktığı dönem sanırım insanlar üzerinde tim burton batman'lerinden, christopher nolan'ın karanlık batman'lerine geçiş gibi bir şey olmuştur o dönem. bir de jeneriği müthiştir, keza a-ha'nın şarkısı da.

    http://www.youtube.com/watch?v=eo9uxd48hme
  • bir bond hayranı olarak çok geç izlediğim bir filmdir. bana tuhaf duygular yaşatan filmdir neden bilmiyorum geriye kalan tüm bond fimlerinden ayrı bir havası var. rahatlıkla söyleyebilirim beni en çok etkileyen müzikler bu filmde kullanılmış, senaryo ise oldukça tadında ne dünyayı kurtaracak kadar uçuk, ne havada kalacak kadar zayıf. role pierce brosnan seçilmişken resmen son anda dalton'un oynatılması acaba aktörde nasıl bir ruh hali yaramıştır, sanki boş derse giren öğretmen gibi. diğer yandan herkesin eleştirdiği bond kızı olayına ben de katılıyorum, maryam d'abo çok tatlı duruyor ama hikayesi ve oyunculuğu ile zayıf kalıyor bence. yan karakterler ise zaman zaman güçlü zaman zaman sönük. ayrıca hikaye işlerken paralelde afganistan durumu gibi başka bir hikaye yaşanması beni çok mutlu etti izlerken.

    filmin diğer yandan ilgimi çeken konusu brosnan ile birlikte iyice sponsor yarışına dönen filmlerde saatler gözümüze sokulsa da bu filmde pek görmüyoruz, lakin benim gibi bir saat meraklısının dikkatini çekti tüm bond fimleri arasında bond'un tag heuer marka saat taktığı tek film. saat

    son olarak filmden en sevdiğim şarkı... tık

    --- spoiler ---

    filmin içeriğine gelecek olursan hiçbir bond filminde sovyetler açık açık kötülenmemiştir, zaman zaman sovyetler'den kötü karakterler görürüz aynı bu filmdeki gibi ama bu filmde de görevini yapan bir sovyet generali görüyoruz. doğrudan sovyetlere karşı bir eleştiri olmasa da afganistan konusunda mücahitlerin yanında yer alınması ve bond'un sorgusuz sualsiz bir sovyet hava üssünü basmasını görüyoruz.

    bond bu filmde ayrı bir ruh halinde sanki, ne connery gibi aşırı kadın düşkünü, ne aşırı şakacı. özellikle avusturya sahnelerinde ve lunaparkta dalton'un oyunculuğu ve özellikle yüzünün hali önceki bond ajanları gibi cool veya daniel craig gibi ağır abi tarzından değil, bildiğin senin benim gibi parkta eğlenen insanlar gibi. sanırım filme o park sahneleri sonrası bakışım değişti. bond bu filmde aramızdan bir karakter gibi. özellikle rakibi sayılacak ajanla diyalogları, ölmeden önce samimi bir gülüşle teşekkür etmesi ve arkadaşı ödlükten sonra tavırları sürekli çizilen ruhsuz, üzülmeyen, aşırı havalı bond portresi dışında normal bir insan portresi veya sadece bana öyle geldi.

    otel lobisinde bond kızımızın gördüğü elbiseye bakarak; "bu prensesler için mi?" demesi sovyetlerin asıl çöküş sebebinin halkın siyah-beyaz bir hayattan sıkılıp batının gösterişli ve renkli hayatına duyduğu sempati olduğunu bir kez daha görüyoruz.

    afganistan sahneleri, doğu kültürü, çekimler, mekanlar ve özellikle afganistan sahnelerinde çalan müzikler ise beni hayran bıraktı. bond'u sürekli salonlarda değil sürekli arazide gördüğümüz bir film ayrıca. aksiyon sahneleri ise beni tatmin etti bence gayet tadındaydı. özellikle uçak sahneleri ayrıca etkiledi lakin uçak yanlış anlamadıysam amerikan üretimi bir c-130, tabi o dönemde nasıl sovyet uçağı alsın adamlar.

    sonuç olarak tüm bond filmleri içinde ben de yeri arı olacak bir filmdir...
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    bu filmle ilgili birkaç bilinmeyen detay ise şöyledir; ilk evvela, filmin başındaki gerçeğe dönen mi6-sas (special air service) tatbikatı, hakikaten filmde de söylendiği gibi gibraltar'daki (cebelitarık) meşhur kayalıkta çekilmiştir. filmin dikkat çekici bir unsuru; filmde kgb'nin kadın sniperlarına ısrarla dikkat çekilmesidir. örneğin bir sahnede general georgi koskov, "some of the best kgb shots are women" (bazı en iyi kgb sniperları kadındır) demektedir. ayrıca yine bu filmde doğalgaz boru hattından özel bir tüple insan yollamak hadisesi gerçekleştirilmiştir. ayrıca bond'un ingilizlere iltica ettiğini düşündüğü koskov'a foie gras (kaz ciğeri) ve 52 yılı bollinger şampanya hediye etmesi akıllarda kalmıştır. ayrıca filmde smiert spionom adında hayali bir rus gizli servis operasyonundan bahsedilmektedir. general leonid pushkin bunu stalin dönemindeki bir beria operasyonu olarak açıklamaktadır ama gerçekte bildiğim kadarıyla böyle bir hadise yoktur. ek olarak, bu filmde bond'un kullandığı aston martin gerçekten çok marifetlidir. lazer silahı, kızak özelliği ve roketleme sistemi bulunan araba gerçekten önemli bir bond gadget'ıdır. filmde ayrıca stradivarius marka çelloların adeta reklamı yapılmaktadır. kara'nın avusturya'dayken bir giyim mağazasında kadın giysilerine hayranlıkla bakması da, adeta sscb'yi batı'nın tüketim kültürüyle nasıl yıktığını anlatır niteliktedir. filmde thomas wheatley'nin canlandırdığı ve bond'u kıskanan saunders karakterinin de yeri büyüktür. son olarak, filmin soundtrack albümü de özenle hazırlanmıştır. a-ha'nın çok klas main theme'i dışında, where has everybody gone ve sonda çalan if there was a man gibi iki önemli şarkı vardır.

    (bkz: kheista)

    --- spoiler ---
  • bir stradivarius çellonun ve onunla birlikte benim içimin kurşun yediği film.. timothy dalton gördüğüm en farklı bond olabilir, ama neye yarar james bond, bir canım çelloyu kurtaramadıktan sonra..
  • dönemin politik tonunu kafaya takmazsak (ki bir bond filmi böyle izlenir) gerçekten iyi filmdir.

    afganistan bölümündeki renkler, kamera açıları, müzikler falan epey kalitelidir. sean connery'den sonra, bence, en iyi bond olan timothy dalton kafasında kurduğu karakteri neredeyse tam olarak yansıtmaktadır. tabii iyice abartan versiyonu için licence to kill izlenmelidir.

    (bkz: james bond/@ deliogul)
  • en sonuk bond kizini barindiran bond filmi. senaryosu ve action sahneleri gayet saglam. tim dalton'un ilk bond filmi olmasindan kelli heyecani bariz goruluyor. ahh ulan, roger moore'un genclik yillarinda ve daha guzel bir bond kiziyla cekilseymis efsane olabilirmis.
  • türkçe ye günışığında suikast olarak çevrilmiş 87 yapımı bond filmidir. filmdeki çellocu kız rolü, bond kızı maryam d abo yu oldukça ilgi çekici kılmış, afganistan da geçen sahnelerle hafızalarda yer etmiştir.
  • ayni adli sarkisini da a ha soylemistir guzelce.
hesabın var mı? giriş yap