• nasıl bu kadar entry girilip de bahsedilmemiş bilmiyorum ama ortamın kefali ben olayım da şu spoiler ı ekleştireyim:

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    film sonunda kazayı yapan araba zaten sokağın başında ghost un çıkmasını bekliyor, o sokağa çıkınca farları yakıyor, taksi durmadıktan sonra da gazı köklüyor, hiç de soru işareti barındıracak bir hal kalmıyor ortada.

    ayrıca adadaki ev stüdyo ortamında yaratılsa da bir mimarı keyiften kudurtacak güzel detaylarla oldu, ara ara cdyi durdurup imalat detaylarını inceledim, o kadar.

    son olarak da richard rycart la muhabbetinde ya beni de denizde boğarlarsa diye paniğe kapıldığı anda, iki tane ghost writer ı boğarak öldürmezler,

    "what are you kittens?" sözü beni kopardı.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
  • büyük stüdyolar amerikan devlet yapısını, pis cia bağlantılarını ortalığa çıkaran filmler çekerken farkındalık mı yaratmaya çalışıyorlar yoksa bizim bu tür olaylara bağışıklık kazanmamızı mı sağlıyorlar. yani ilaç firmalarını eleştiren the international, mission impossible ve costent gardener; mücevheri eleştiren blood diomand, amerika ve cia'yi eleştiren green zone ghost writer gibi filmler büyük yapımlar ve sayıları artıyor. izleniyorlar da. büyük ihtimalle gerçek olan pisliklere değiniyorlar. peki farkındalık yaratıyorlar mı? insanı bir karşı koyma, o tür firmalara karşı gelme dürtüsü uyandırıyorlar mı? hayır kesinlikle yapmıyorlar. bence biz böyle aksiyon tadında şeyler izledikçe (bourne serisi de örnek olaiblir) ve haklı adamların pisi pisine öldüklerini gördükçe ve ne olursa olsun sistemi değiştiremeyeceğimiz kafamıza vuruldukça bilinçaltımızda korkak sessiz bireyler oluyoruz. birey olmak önemli ama sosyal varlık özelliğimizi kaybedersek birlikte hareket etmeyiz ve bir şey başaramayız.

    *
  • ne varsa eski ustalarda var dedirten film. gecenin bir körü gözümü bile kırpmadan büyük bir keyifle izledim. özellikleri atmosferi ve müzikleri beni çok etkiledi. ben böyle karanlık yağmurlu filmleri çok seviyorum ya (bkz: shutter island) bir de karakterleri çok ilginçti. tabii oyunculukların da bunda çok etkisi var. ama otobiyografilerin edebi tarafını oluşturan ama adı bile anılmayan bir yazar ana karakter olarak oldukça ilginçti. hele bu kişiye ghost denmesi hem acıklı hem de çok garip.
    velhasıl ben filmi genel olarak baya tuttum. uzun zamandır çok severek izlediğim birkaç filmden biri oldu.

    --- spoiler ---
    sonuyla ilgili de ben o arabanın zaten bilerek, öldürmek için hızlandığını düşünüyorum. çünkü hocası, ruth yazarımızın peşinden gitmeye kalkınca kolundan tutup "sen dur bi ben hallettim" gibilerinden bişeler söylüyor diye düşünmüştüm ben kendimce. bu yüzden ben sonunda da gayet tatmin oldum.
    --- spoiler ---
  • soğuk savaş dönemi casusluk filmleri ile alfred hitchcock'un politik gerilimleri'ni hatırlattı bana. zaman zaman north by northwest ya da the man who knew too muchtadı aldım.
  • --- spoiler ---

    the ghost' un yaptigi seylerin mantik disiligi, filmi sevemememi sagladi.

    ozellikle son sahnede kagidi ruth'a ulastirmasi tam bir gerizekalilik. aptal adam. mustehak sana gebermek.

    --- spoiler ---
  • herşeyden önce cesur bir politik gerilim olmuş the ghost writer. ingilterere başbakanını yada ailesini, gayette tony blair ile ilişkilendirilebilecek bir kurgu içerisinde cia ajanı olarak suçlamak, başbakanın anılarını elden geçiren yazara karısını düzdürmek, başbakanı savaş suçları soruşturmasına dahil etmek gibi eylemleri ben ziyadesi ile cesur buldum. belki de ülkemizdeki film ve dizilerin genelde siyasetten ve cinsellikten uzak suya sabuna dokunmayan tutumları yüzünden böyle.

    oyunculukların ve sanatsal kalitenin üst seviyelerde gezdiği bir film kanımca the ghost writer. özellikle ewan mcgregor ve başbakanın karısı rolündeki olivia williams rollerinin hakkını vermişler. pierce brosnan'da kendini bir şekilde siyasetin içinde bulmuş yakışıklı ve karizmatik eski başbakan -aptal politikacı- rolünde hiç sırıtmıyor.

    --- spoiler ---

    karanlık arkaplan, sürekli yağan yağmur, hiçbir sahnede görmediğimiz güneş, zekice yazılmış diyaloglar, pek dramatik ve kaliteli finali ile birleşen politik göndermeler the ghost writer'ı benim son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerin arasına sokmaya yetti.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    politik gerilimin yanısıra, lang'in izole evi ile de bir nevi korku filmi havası sindirilmiş filme. sürekli yağmurun dövdüğü lang'ın evi, rüzgarda ön bahçeyi süpüren ve kumlardan temizleyen uzakdoğulu hizmetçi, evin dekorasyonundaki gariplikler ve karakterlerin tavırları her daim filmi gergin izlemenizi sağlıyor. hatherton corporation ile halliburton'a yapılan gönderme de anlayanlar için hoş olmuş.

    --- spoiler ---

    türden hoşlananların mutlaka izlemesi gereken bir film kanımca the ghost writer. bu tarz filmler arkaplanı bir yazarın elinden çıkmış hoş bir senaryo ile her zaman karşımıza çıkmıyor ve bu nadidelik ufak tefek göndermeleri ile enfes finali ile birleşince mutlaka izlenmesi gereken filmler arasına sokuyor the ghost writer'ı.

    --- spoiler ---

    filmle ilgili detaylara imdb'den bakacak olursak;

    *the ghost writer'ın hiçbir zaman adını öğrenemiyoruz.. ewan mcgregor'a göre karakterinin gerçektende bir adı yokmuş ve senaryoda da replikleri the ghost olarak geçmekteymiş.

    *film massachusetts'e benzemesi için -polanski abd'ye gelemediğinden- genelde almanya'da çekilmiş ve lang'ın evi stüdyo, camdan gördüğümüz manzara bizi kandıran bilgisayar efektleri imiş.

    *filmin başlarında "the ghost" takside avukatın kendisine verdiği taslağı incelerken 624 sayfa olduğunu farkediyor. tony blair'in hayatını anlattığı "a journey" kitabı da tam olarak 624 sayfa.

    --- spoiler ---

    edit:imla
  • --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    filmin sonunda ewan mcgregor'ın yazdığı notun olivia williams'a elden ele ulaşma çekimleri ile olivia williams'ın notu okuduğu anda ki surat ifadesi filmin mükemmel sahnelerinden biriydi.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    mutlu bir şekilde bitmeyen, özellikle iyinin öldüğü filmlerin sonları sevilmez. hollywood filmlerinde de bu yüzden hep iyiler kazanır. bence filmin sonu mükemmeldi. filmin sonuna kadar iyice gerilmiş olan ben notun elden ele uzatıldığı sahnenin uzunluğu ile artık kopma noktasına geldim. ewan mcgregor'ın not göndererek kaşınması ne kadar mantıksız bir karar gibi gözükse de, artık ingiltere'de ve halka açık bir ortamda olmasının verdiği güvenden kaynaklanıyor olabilir diyerek hoş gördüm. çok etkileyici ve başarılı bir politik gerilim filmi.

    --- spoiler ---
  • sadece 95 yasindaki eli wallach (bkz: tuco)'in oynadigi o kisacik sahne icin bile izlemeye deger film. polanski yine ustaligini konusturmus...
  • ingiltere'de sadece 'the ghost' adıyla vizyona giren, başarılı bir senaryoya sahip bir roman polanski filmi. heathrow havaalanı'ndaki sahnesinde arka planda türk hava yolları uçağı görülmesi de ilginç olmuş.
hesabın var mı? giriş yap