• "mavi gezegen" dunya gemilerinde default ortam rengi mavi iken, alarm durumunda kirmizi isiklar yanip sonuyor.

    "kizil gezegen" mars gemilerinde ise default ortam rengi kirmizi iken, alarm veya tehlike durumunda isiklar mavi yanip sonmeye basliyor.
  • görülmemiş ve çok şık bir hareketle belli başlı bilim kurgu eserlerine saygı duruşunda bulunarak finalini yapmıştır.

    --- spoiler ---

    operasyon öncesi son kontrol sırasında ekranda birkaç saniye gözüken ve halka istasyonuna yer harekatı düzenleyen alpha, bravo, charlie ekiplerinin sıralı tam listesi:

    alpha squad:

    b. draper — bobbie draper
    g. ackbar — admiral gial ackbar, from star wars episode vi return of the jedi.
    d. quaid — douglas quaid from total recall.
    d. bowman — david bowman, the main character of the classic sci-fi film 2001 a space odyssey
    c. shepard — commander shepherd, hero of the original mass effect video game trilogy.
    a. burton — amos burton.
    d. ıdaho — duncan idaho, the swordmaster from the novel dune by frank herbert.
    a. rogan — alex rogan from the 1984 film the last starfighter.
    j. nesmith — jason nesmith, the actor/starship commander in the film galaxy quest.
    e. buck — edward buck, the gunnery sergeant played by nathan fillion in halo video games.

    bravo squad:

    e. ripley — ellen ripley, sigourney weaver’s iconic character from the alien franchise.
    d. hicks — another aliens character, corporal dwayne hicks
    j. cooper — joseph cooper from interstellar.
    j. anderton — john anderton from minority report.
    j. vasquez — jenette vasquez, another member of the commando squad from aliens.
    w. hudson — william hudson, also from aliens. we did mention those movies were a big influence, right?
    r. deckard — rick deckard, the detective played by harrison ford in blade runner.
    j. o’neil — colonel jack o’neil from stargate.

    charlie squad:

    l. starr — lucky starr from isaac asimov’s lucky starr book series.
    l. banks — louise banks from arrival.
    k. flynn — kevin flynn from tron.
    r. neary — roy neary from close encounters of the third kind.
    j. rico — johnny rico from starship troopers.
    k. thrace — kara thrace aka starbuck from the 2000s-era battlestar galactica remake. *
    s. connor — sarah connor, one of the protagonists of the terminator franchise.
    r. stone — ryan stone, sandra bullock’s character in the 2013 film gravity.
    w. riker — william riker, the first officer on the starship enterprise in star trek the next generation.
    --- spoiler ---

    edit: kaynak; https://winteriscoming.net/…-egg-sci-fi-references/
  • hiç lafı gevelemeden söyleyeceğim; the expanse, içimdeki (bkz: battlestar galactica) (bsg) açlığını bir nebze olsun gidermeyi başaran ilk uzay draması oldu.

    the expanse nasıl doğdu?

    battlestar galactica’yı ne kadar beğendiğimi sizinle paylaşmıştım. bsg sonrası tatmin edici bir uzay draması görememiş bu gözler, en sonunda the expanse ile birlikte muradına erdi. kabul ediyorum, the expanse, bsg’nın sahip olduğu derinliği barındırmıyor olabilir ama kurduğu evrenin mantıklı gelecek öngörüsü ve ilgi çekici hikayesi kendini izlettirmeyi başarıyor.

    the expanse’in yaratım sürecinin karmaşık ama ilginç bir hikayesi var. olabildiğince basite indirgeyip size anlatmaya gayret edeceğim. bir dizi senaryosunun ne gibi aşamalardan geçtiğini göstermesi açısından dikkat çekici bir örnek olduğunu düşündüğüm için sizinle paylaşmak istiyorum.

    ty franck, çeşitli arkadaş gruplarına oynatmak üzere uzay temalı bir rol yapma oyunu (role playing game) hikayesi yazar. şans eseri bu gruplardan birine hugo ödülü adaylıkları bulunan yazar, senarist ve çizgi roman yazarı daniel abraham katılır. daniel abraham, ty franck’in yarattığı evrene ve yapmış olduğu araştırmalara hayran olur. kısa süre sonra ty franck’in hikayesini kitap olarak yayımlamayı teklif eder. ardından ty franck ve daniel abraham, james s. a. corey takma adıyla the expanse kitaplarını yazmaya başlar. ilk kitap olan leviathan wakes 15 haziran 2011 tarihinde yayınlanır. onu sırasıyla caliban’s war (2012), abaddon’s gate (2013), cibola burn (2014), nemesis games (2015) ve son olarak babylon’s ashes (2016) takip eder. kitabın başarısını ve potansiyelini fark eden children of men (alfonso cuarón‘un başarılı filminin yönetmenliğinde kullanılan teknikleri anlatan bir videoyu ingilizce olarak sizlerle paylaşmıştım) ve ıron man (taa 2008 yılında yazmış olduğum eleştiri yazımda da belirttiğim gibi) filmlerinin başarılı senaristleri mark fergus ve hawk ostby, kitapları baz alan bir dizi senaryosu yazarlar ve tüm bu meşakkatli yolun sonunda the expanse 2015 yılında amerikan syfy kanalında yayımlanmaya başlar.

    üstteki paragrafta anlatmaya çalıştığım gibi, the expanse’in bizimle buluşması hiç kolay olmamış. hepimize de örnek olması gereken bir durum. eğer aklınızda bir fikir varsa, lütfen kendinize saklamayın. onu gerçekleştirin ve onu insanlara ulaştıracak yollar arayın.

    the expanse’in olay örgüsü ve oyuncu kadrosu

    the expanse’in konusuna gelirsek; günümüzden 200 yıl sonrası… insanlık, dünya dışına çıkmış ve güneş sistemi’ne yayılmış. mars, basit bir koloni değil, kendi kendini yöneten bir gezegen haline gelmiş. ceres ve asteroit kuşağındaki asteroitlerde bulunan istasyonlar, insanlar için birer yaşam alanı olmuş. dünya, mars ve asteroit kuşağında yaşayan halklar (dizide asteroit kuşağında yaşayan insanlar belters olarak adlandırılıyorlar) arasında pamuk ipliğine bağlı bir güven ilişkisi vardır. bu çıkmazın tam ortasında; kayıp genç bir kadını arayan ceres’li dedektif joe miller ( üç golden globe adaylığı olan thomas jane canlandırıyor), canterbury gemisinde görevli jim holden (steven strait oynuyor), dünya’da bulunan birleşmiş milletler’de görevli chrisjen avasarala (oscar adaylığı olan iran’lı aktris shohreh aghdashloo) bulunur. karakterler sade hayatlarını yaşamaya devam ederken, kendilerini kontrolleri dışında gelişen büyük olayların merkezinde buluverirler. beklenen savaş gerçekleşecek mi yoksa tüm bunlar çıkar savaşlarından mı ibaret?

    evet, the expanse merak uyandırıcı bir hikayeye sahip. elbette, yalnızca iyi bir hikayeye sahip olmak bir dizinin başarılı olması için yeterli değil. hadi gelin the expanse neyi iyi neyi kötü yapmış onu inceleyelim.

    önce artılar

    +gerçekçi gelecek tasviri
    +ilgi çekici hikaye unsurları
    +birbirinden farklı karakterleri
    +kaliteli görsel efektler ve sahne tasarımları
    +çizgi romandan fırlamış gibi olmayan, ayakları yere basan evreni
    +başarılı oyuncuları içerisinde barındırması
    +büyük resmi görmeye başlayıp, ilişkileri çözdükten sonra takip etmesi daha keyifli hale gelen kurgusu

    şimdi de eksileri

    -dizinin ilk sezonunda kurgu bariz başarısız. kitapları okumamış birinin iki bölüm izledikten sonra hiçbir şey anlamayıp bırakması gayet olası
    -yönetmenlik ve kamera açıları sıkıntılı (2. sezon da ciddi bir düzelme söz konusu)
    -replikler daha iyi yazılabilirmiş
    -çatışma sahneleri başarısız. (hoş, bsg de bu konuda sıkıntılıydı)

    benim gözümde the expanse oldukça değerli bir yapım. nedeni de şu; günümüzde hala birilerinin uzay draması çekmek için para yatırıyor oluşu çok önemli. çünkü tutmama, başarısız olma ihtimali hayli yüksek bir tür. izleyici kitlesi sınırlı ve beklenti yüksek. buna rağmen, syfy’nin bu diziye yatırım yapması, netflix gibi bir servisin bunu desteklemesi ve kütüphanesine eklemesi, kaliteli uzay dramasının her daim izleyici tarafından takdir edileceğinin bir kanıtı gibi.

    bsg sonrası büyük bir boşluk içerisindeydim. evet, fena olmayan uzay dramaları okudum ve izledim son dönemde.

    -frank schatzing’in limit isimli romanı, beklentimin altında kaldı. belki ilerleyen yıllarda dizi ya da film olarak karşımıza çıkarsa daha başarılı olur.

    -chris pratt ve jennifer lawrance’lı passengers uzay dramasını uzan romantizmi ile fazla karıştırınca ağızda kekremsi bir tat bırakmıştı.

    gravity ve ınterstellar bu türün başarılı uzun metraj örnekleri olarak kalacaklar.

    the expanse’in ikinci sezonu devam ediyor ve şimdiden üçüncü sezon onayını aldı.

    eğer uzay draması seviyorsanız ve bsg sonrası yerine koyacak bir dizi bulamadığınız için derbeder, sefil ve mutsuz bir insan olduysanız, the expanse dertlerinize derman olabilir. tavsiyemdir, izleyin.

    fragman

    kaynak
  • (bkz: #80810513)

    dizideki cgi bazen biraz kafa karıştırıcı ancak gemilerin motorlarının olduğu tarafa doğru hareket etmesi bir hata değil.

    uzayda bir kere hareket etmeye başladıktan sonra sizi yavaşlatacak bir sürtünme kuvveti yok, haliyle motorları durdursanız da hareketiniz asla sonlanmıyor. eğer durmak istiyorsanız hareket ettiğiniz istikametin tam tersi yönüne dönüp önceki hızınıza erişene kadar motorları çalıştırmanız lazım. bu harekete flip and burn adı veriliyor ve bu yüzden uzay gemisi yavaşlarken motorun olduğu tarafa doğru hareket ediyor.

    yani baya baya rocket science.
  • the expanse'in zayıf ve kötü olduğu noktalar var ama yapılan eleştirilerin bir kısmı anlamsız.

    mesela geminin içinden kaya geçtiğinde sıfır basınç sorun olmuyor, çünkü sıcak çatışma öncesinde genelde geminin havası boşaltılıp basınç uzayla eşitleniyor, rocinante tayfasının savaş sahnelerinde tam takım kasklarıyla oturmalarının sebebi bu. basınç eşitlenmediğinde ne olduğunu daha 4. bölümde görmüştük. bu basınç kuralının istisnası da mars'ın donnager veya dünya'nın xerxes-tipi gibi devasa gemilerin muharebe bilgi merkezleri *, yönetici kadroyu kısıtlamamak için kontrol merkezleri daha güçlü inşaa ediliyor ve dışının basıncı uzayla eşitlenip merkezin kendisi space suit gibi davranıyor. ki bu gemilerin bir merkezde sorun olması durumda görevi devralacak başka merkezleri de var. şurada donnager'ın expanse ekibiyle ortak hazırlanmış incelemesi var, kafa yordukları detaylar aklınızı alabilir. kask olayını -yanlış hatırlamıyorsam eğer- oyuncunun yüz ifadesi önemliyse sahneyi daha vurucu yapmak için ilk sezonlarda bazen ihmal ettikleri oldu, ama genel olarak expanse'in uzay savaşı sahnelerinin detay ve gerçekçilik açısından herhangi bir muadili yok.

    --- spoiler ---
    eros'un venüs'e gidişi yavaş bulunmuş ancak zaten eros venüs'e son hız gitmiyor, miller ve julie mao arasındaki sahnenin olayı miller'in kontrolü kısmen devralması ve mao'yu artık yarışmamaya ikna etmesiydi.
    --- spoiler ---

    çok sık gelen bir eleştiri amazon'a geçtikten sonra dizinin aslından uzaklaştığı. halbuki expanse amazon öncesinde de sonrasında da kitaplara en sadık yapılan uyarlamalardan biri, yer yer daha iyi. hikaye sizin istediğiniz yere gitmemiş olabilir belki, ama dizinin kötüleştiği anlamına gelir mi tartışılır. ayrıca herkesi mutlu etmek mümkün değil, 4. sezondaki yorumlara dönün bakın "hep protomolecule politikaya ne oldu" diye söylenenler varken son 2 sezonda da "hep politika protomolecule'e ne oldu" diye eleştirenler var, dengeyi kurmak az zor.

    battlestar galactica ile karşılaştırmak ise saçma olmasa da pek gerekli değil, ikisinin de baskın olduğu alanlar farklı. galactica'nın karakterleri ve felsefi arka planı daha güçlüyken expanse'de sosyoloji ve teknolojik arka plan daha güçlü. galactica bence de daha iyi bir dizi, ama onda da pek çok kişinin 3. sezonun orta-sonlarındaki dandikliğini finalinin hatrına görmezden geldiğini veya vakit geçtiği için unuttuğunu düşünüyorum, her dizinin inip çıktığı noktalar oluyor.

    holden'in ve bazı yan oyuncuların kötü seçildiği eleştirisi de sık geliyor, ona katılıyorum. mesela flip anne babasına çok benzese de 15-16 yaşlarında gibi gözükmüyor, haliyle 20'lerindeki tipiyle ergence davranması dizide saçma duruyor. marco-flip-naomi üçgenini de baya kötü işlediler, son 2 sezona gelen eleştirilerin bir kısmının marco'nun ve opa'nin derdinin dizide tam olarak anlatılamaması olduğunu düşünüyorum.

    neyse güzel dizi. bu arada 1-2 kişi sonraki kitaplarda neler olduğunu sordu, epey uzun bir entry ile spoiler isteyenlere son 3 kitabı özet geçeceğim, stay tuned.

    edit büdüt: o "özet" uzadıkça uzadı ve daha 2 kitapta özetlikten çıktı, araya vakit girince de iyice koptu. yakın zamanda toparlayamam muhtemelen, birisi iletmişti, şurada screenrant'ın özetinin bir çevirisi var, bazı önemli noktaları atlasa da kitapların ana hatları en azından orada var.
  • gece gece yine aklıma düştü. ne güzel diziydi the expanse. bunun kadar kaliteli çok az bilimkurgu dizisi çıktı şu televizyon tarihinde. introsunu geçmediğim nadir dizilerdendi. intro müziği beni çok etkiliyordu. arada açıp hala dinlerim müziklerini.

    evren tasarımını gerçekten çok sevdim. sadece protomolekül ve bilinmeyen diğer şeyler etrafında bir hikaye dönseydi belki yine severdim ama şu an hissettiğim şeyleri hissedemezdim. yeni kültürlerin, dillerin ortaya çıktığını göstermesini çok sevdim. kültürlerin de alt kültürlere evrilmesini ise ayrı bir sevdim. tabi uzay bilimkurgusunun olmazsa olmazı korsanlar. en çok da bu kısmı sevdim.

    gemi tasarımlarını da çok sevdim. klostrofobi tetikleyen uzay gemisi atmosferi nedense çok hoşuma gidiyor. bunu da çok iyi yapmışlar. gemilerin ofansif ekipmanları da güzel. fiçuv fiçuv ateş eden saçma silahlar yok.

    yan diziler de çıkacak elbette. ancak ben belli birkaç karakterin etrafında dönen hikayeleri sevmiyorum. son sezonlarda yeni ilginç karakterler eklendikçe benim aldığım keyif de daha bir arttı. bu yüzden spin offların böyle farklı karakterler üzerine yoğunlaşmasını isterim. hatta birbirinden bağımsız hikayelerden oluşan bir dizi yapılabilir. tales from the expanse isimli güzel bir dizi çekilebilir. duyun sesimi sayın yapımcılar, yönetmenler.
  • belter arkadaşların lugatındaki panpa kelimesi ve son bölümdeki karakum isimli gemiden sonra prodüksyonunda türk olup olmadığını merak ettiğim şahane bilim kurgu.
  • --- spoiler ---

    adamım miller yeni sezonda geri dönecek gibi duruyor. protomolekülle birleşip böyle daha çılgın bişey olacak gibi. yokluğunda ise has adamım kaptan şöför alex oldu. holden bildiğin küçük emrah amk. hele kaşları büküp bakması yok mu, tam küçük emrah. sanki ordan biri çıkıp emrah koş ananı sikiyorlar demiş gibi bakıyor.
    --- spoiler ---
  • leviathan falls yayınlanana kadar 8 kitaptan ve bir dizi kısa hikayeden oluşan devasa bir anlatıya sahip bir seridir the expanse. 2018'den beri hakkında yazıyormuşum - aferim bana.

    benim bu seride en sevdiğim ve değişik bulduğum nokta karakterlerin olabildiğince detaylı yansıtılması ve yazarların (bilmeyenler için, "james s. a. corey" daniel abraham ve ty franck'ın mahlası) seriyi sündürene kadar sömürmemesi. yani en azından şu zamana kadar öyle geldi. basit bir "kızı bul/katili bul" hikayesinin seviye atlaya atlaya intergalaktik bir hale gelmesini bu derece ilmek ilmek anlatmak zor iş. ve bunu da maviyaka bir gözden anlatıyor. tüm olan bitene rağmen holden ve ekibi şimdi olsa sgk yatıran, "ay sonunu nasıl getirecez" diye kara kara düşünen, "yahu kahve fiyatları ne olmuş böyle oha" diyecek olan bir ekip. bununla beraber chrisjen avasarala ve diğer yan karakterlerle beraber bazı değişikliklerin uzun vadede ne gibi etkilere (spoiler vermemek için yırtınıyorum) sahip olduğunu aktarabilmesi de cabası.

    sündürmemekten kastım şu, an itibariyle son kitap olan tiamat's wrath bu kadar süreden beri maceraya çıkmış gitmiş olan bir ekibin "lan artık emekli mi olsak, yaşlandık be" tribiyle açıyor zira 7 ile 8. kitap arasında 20 senelik bir boşluk var. ben işte bu tepkiler veren karakterler olduğu için seviyor ve gerçekçi buluyorum. eleştirilebilecek noktalardan birisi, romanlardaki "kötü" adamların ana ekip kadar detaylandırılmaması olabilir bu arada. ama en nihayetinde odak bu ekibin üstündeyken zaten nasıl detaylandırılabilir sorusu da bence geçerli bir soru.

    audiobook konusunda ise jefferson mays'ın okuduğu versiyon erik davies'tan kat kat daha iyi. şöyle diyeyim, romanlardan bir tanesini ona okuttu (cibola burn sanırım) audible, daha sonra mays'e tekrardan okuttular gelen tepkilerden sonra.

    dizi ise güzel... açıkçası karakterlerden sadece holden ve naomi'nin oturmadığını düşünüyorum kafamdaki expanse'a ama onun haricinde gayet başarılı bir anlatısı var. bazı senaryosal değişiklikler var, ama a formatından b formatına çevirirken ister istemez bu yaşanan bir şey bunu kabul edebiliyorum artık.
  • gerçek anlamda pezevenklerin elinden kurtarılan dizi. syfy adlı leş şirketin beyinsizliğine kurban gitmesine ramak kalmıştı. üstelik düzelen sadece cgi değil. dizi vizyon olarak seviye atlamış. vakit geçirmek için ağır çekim boktan animasyonlar veya gereksiz aksiyon sahneleri izlemiyoruz. diyalog ve figüran kalitesinde dahi artış var. kimse battle star galactica'yı cgi görmek için izlemiyordu ama daha güzel olsa kimse hayır demezdi. bu dizi de aynı yolda ilerliyor. üstelik daha kaliteli bir görsellik sunuyor.

    negatif tarafı koca sezonun new terra için harcanmış olması. şöyle dolu dolu 15-20 bölüm olsaydı ve konu biraz daha akıcı ilerleseydi tadından yenmezdi. ilk sezonlarda cgi ve oyunculuk sınırda, konu ise yağ gibi akıp gidiyordu. burada ise diğerlerinin seviyesi artarken beş bölümde bitmesi gereken konu bütün sezona yayılmış.

    yeni sezonda en çok hoşuma giden ise dış çekimler oldu. new terra ve yerleşim bölgesi çekimlerinde neredeyse sıfır cgi. kanada'da bir taş ocağının çevresinde çekmişler. doğa zaten başka bir gezegen gibi. yerleşim bölgesi komple inşa edilmiş. o yüzden gözümüze batmıyor. ilk sezonda commodore joystickinden bozma dekorlar vardı. bu sezon bilim adamlarının ekipmanları dahi şıkır şıkır. marslılar hiperoptik vasküler dondurucu kullanıyorlar desen inanırım.
hesabın var mı? giriş yap