the do

• "the dø" seklinde yazilan grubumuz.
• kim veya ne olduklariyla ilgili pek bilgiye kavusulamayan, cok cok sevimli bir fin / fransiz - kendi tanimlarina göre - folk rock grubu. vokalistleri inanilmaz sirin, cok güzel bir kiz, eglenceli giyiniyor ve sesi de güzel.
  
  bir konserlerine katilmistim, cok neseli ve enerjik gecti, harikulade. albümleri ise gelecek senenin baslarinda cikacakmis anladigim kadariyla. en güzel sarkilarinin ismi "the bridge is broken".
  
  grubun isminin the do mu, yoksa thedo mu oldugunu bir türlü cözemedik, bu konuya aciklik getirmek isteyen olursa getirsin diyor, esen günler diledikten sonra iki de link veriyorum ki tam olsun, afiyetle:
  
  http://www.myspace.com/thedoband
  http://www.thedo.info/
• "on my shoulders", "stay just a little bit more", "searching gold", "the wicked & the blind" gibi birkaç güzelliği kenara alıp dinlediğimde the dø'nun müziğinde öyle çok ahım-şahım bir çekicilik bulamıyorum. lakin, şuna hiç şüphe yok ki, the dø, müzik tarihinin en güzel isimli gruplarından biri, belki de o en güzel isimli grubun ta kendisi olabilir.
  
  the dø ismi, ilk bakışta, bakanın zihnini iskandinavya'ya götürebilecek bir görsellik arzediyor. zira taksimli o harfi danca, norveççe, faroece gibi güney sami dillerine endemik bir harf. grubun anavatanı olarak anabileceğimiz finlandiya'nın yerel alfabesinde bulunmayan bu harf, eski isveççede de kullanılıyormuş. yani ø harfi için kutup ışıklarının aydınlattığı sarı saçlı, mavi gözlü bir harftir, desek, abesle iştigal etmiş olmayız (hem teşbihte hata olmaz demişler, boşa mı konuşmuşlar?)
  
  grubun caanım isminin güzelliği bununla bitmiyor. hatta buraya kadar anlattıklarım, bundan sonra anlatacaklarımın yanında baya' baya' «meh!» kalacak.
  
  grup, ismini logosunda böyle ya da şöyle görselleştiriyor. az-biraz müzik dili çalışmış kitlelerin ilk bakışta farkedecekleri gibi, taksimli o harfi logoda "ø" gibi değil de, kendisine portenin bir satır altında, çizgi üzerinde yer bulan birlik do notası formunda kullanılıyor. böylece grup, 1600'lerde giovanni battista doni'nin önerisiyle "ut" yerine kullanılmaya başlanan "do" notasını (göbeği dolu bir "d" harfi biçiminde yazılan) dörtlük bir nota ile yan yana kullanarak adlarına hem ismen, hem de cismen yedirmeyi başarmış oluyor.
  
  ayrıca no.01: olivia merilahti'nin sesi bazı şarkılarda (misal, "aha") iyiden iyiye rahatsız edicileşebiliyor ama o caanım elmacıklarının hatrına kendisine her seferinde «n'olur, birazcık daha kal...» diyorum. [edit: merilaht'anımın bi' de şöyle bi' «açaydım kollarımı» pozu var ki, dakikalardır durdum, öylece bakışıyoruz. bakalım ilk kim göz kırpacak.]
  
  ayrıca no.02: taksimli o harfini yazmakta güçlük çekenlere "alt+0248" kodunu önereyim de günlük amme hizmetimi de eda etmiş olayım. (harfin büyük formu için ise "alt+0216" kullanılıyor.)
• kendileri gibi ütopik şarkılar yapan pek samimi gruptur. kendilerine twitterdan sorduğum soruya bir de güzel cevap atmışlardır ;
  
  vincentwine : @thedoband don't you think about a concert in turkey again?
  thedoband : @vincentwine sinem, we are doing our best to play in ıstanbul soon again.
  
  bir sevindim, enerji doldum sabah sabah.
• taze, dalından.
• the do yani "the dan and olivia".. (bu kadar yüzeysel olunamaz)
  
  (bkz: dan levy)
  (bkz: olivia b.merilahti)
  
  on my shoulders'a klip çekmişler myspace sayfasından ulaşılabilir..
• ı originsi dust ıt off ile tamamlayan grup
• slippery slope şarkılarıyla insan bünyesinde bağımlılık yapan grup. öyle bir bağımlılık ki resmen 48 saattir başka şarkı değmedi kulaklarıma.
• finlandiyalı vega.
• on my shoulders adlı şarkılarını açtıktan sonra, bi sebeple bilgisayar başından kalkmam gerekti. sonra, evin içinde dolaşırken böyle bi ciyaklama ağlama arası bi ses duyuyorum, televizyona bakıyorum hiçbir şey yok, evde zaten kimse yok. aha dedim oldu olan. sonra, bilgisayar başına gelince anladım ki, solistin sesiymiş. ilk defa dinleyince böyle oldu tabi. yani, solistin sesine alıştığımda gayet güzel anlaşacağımızı tahmin ettiğim gruptur.
  
  bi de, şarkıları, tam başlaması gerektiği yerde bitiyo gibi geldi bana.