• 1963 yapımı akira kurosawa filmi. evan hunter'ın (ed mcbain olarak da geçer) romanından uyarlanan filmin adı orda burda "high and low" olarak geçse de, caponcadan tam türkçe karşılığı "cennet ve cehennem"dir.

    --- spoiler ---

    hızla yükselmekte olan yırtıcı bir iş adamının (bkz: toshiro mifune) çocuğu kaçırılmak istenir ancak yanlışlıkla çocuğun arkadaşı kaçırılır. yine de öldürürüz tehtidiyle pişkin pişkin fidye istenir. şeytanın aklına gelmeyecek yöntemlerle fidye koparılacak, fakat polis teşkilatı olayın peşini bırakmayacaktır.

    --- spoiler ---

    sağlam bir roman, sağlam bir yönetmen, sağlam oyuncular ve sonuç: çok sağlam bir uyarlama. modern japonya'nın uptown ve downtown'larıyla , pek net olmasa da sürükleyici bir cennet-cehennem ilişkilendirmesi.

    edit: haa unutmadan imdb top 250'de 220. sırada.
    edit 2: bildiğin spoiler vermişim.
  • 1963 yılında böyle bir film yapamazsın ya. ağzım açık izledim. yine dayanamayıp akira reisin filmine dadandım. yapacak bir şey yok.
    filmin konusu ve analizleri yapılmış ben de
    ufak spoilerla karışık dikkatimi çeken bir iki şey yazayım.

    --- spoiler ---
    öncelikle film zamanın ötesinde hem teknik olarak hem de gelişmişlik düzeyinde. 1960'ta adamların gelişmişlik seviyesi imrendirdi. japonlar bunu hak ettiği için kıskanmak ayıp olur.

    fidyeci, polisler tarafından izlendiği vakit fuji dağı manzaralı eve varmak için gece vakti caddenin ortasında taksiye binmek ister. önünden ve yanından 5,6 tane taksi geçer fakat hiçbiri durmaz. fidyeci taksiye binemeden o sahne bitirilir. film izleyicisi o adamın taksiye binmek istediğini bilir ve eninde sonunda bineceğini de bilir. nitekim öyle de olur. sonraki sahneye geçildiğinde fidyeci eve varmıştır. burada yönetmenin izleyiciyi aptal durumuna düşürmeden ve hataya ya da klişeye bizi maruz bırakmadan inceliğini görürüz. sene 2020 izlenilen dizi ya da filmlerde oyuncu kişisi elini kaldırır taksi teleport olur ve her zaman boştur oracıkta durur. 1963 filminde klişe yok akılcılık var. başka söze gerek var mı? var da yok *
    --- spoiler ---
  • akira kurosawa'nın 1963 yapımı suç filmi.

    imdb'den bulduğum, filme dair birkaç trivia bilgisi:

    -film çıktıktan sonra japonya'da alıkoyma vakaları artmış, kurosawa'nın kendisi bile kızının kaçırılacağına dair tehditler almış. bunun üzerine kızına "bu filmle alıkoyucuların daha sert cezalar almalarını sağlamak istedim ancak onun yerine onları çoğaltmakla eleştirildim." demiş.

    -tren sahnelerinin çoğu kodama super express'inde canlı çekilmiş ve filmdeki figüranların çoğu trndeki yolcularmış.

    -filmin orijinal adı heaven and hell (cennet ve cehennem) imiş.

    -gondo'nun evindeki sahneler için yokohama'nın dışında köprüler, hareket eden bir tren ve ışıklar içeren minyatür bir dış set inşa edilmiş.

    -aslında filmin sonunda harika bir diyalog sahnesi varmış ancak kurosawa tamamını çıkarmaya karar vermiş.

    -film evan hunter'ın king's ransom romanından baz alınmıştır.

    -abd'de rahmetli başkan kennedy'nin suikaste uğradığı hafta vizyona girmiş.

    -fidye tutarı 2018 kuruna göre yaklaşık 2.8 milyon dolarmış.

    -şoför aoki'yi canlandıran yutaka sada'nın role seçildiğinde sürücü ehliyeti yokmuş. çekimler başlamadan önce ehliyet almasına rağmen çekim süresince zorluk yaşamış.

    -*spoiler uyarısı* kurosawa'nın filmi bitirişinden farklı olarak kitaptaki sonda, gondo hisseleri satın alıp ulusal ayakkabıyı devralıyormuş.

    -quentin tarantino pulp fiction'daki meşhur dans sahnesi fikrini bu filmdeki alıkoyucu ve uyuşturucu satıcısının dansından almış.

    -*spoiler uyarısı* filmin son sahnesinde alıkoyucunun tutunduğu teller elektrikliymiş ve oyuncunun bundan haberi yokmuş.
  • “hakikatleri sarih biçimde görebilmemiz için çok şiddetli bir deprem gerek bize."

    nedir o deprem? iyi ve kötüyü, yüksek ve alçağı, burjuva ve proleteri yan yana ve eşit konuma getirecek sınıfsal bir deprem (devrim) mi, yoksa kabil ile habil'den bu yana unutulan vicdanın fısıltıya dönüşen sesi mi? cevap net değildir ve kurosawa hiçbir açıklamada bulunmaz; sadece savaş sonrası sınıfsal eşitsizliğe kendi vizöründen bir süre bakar.

    gondo'nun (toshiro mifune) kararsız kalmasına rağmen şoförün oğlunu kurtarmak için ödemeyi kabul ettiği fidye. kurosawa böyle bir çözüm önerir işte. yüksekteki (burjuva) aşağıdakinin (proleter) sorununa ortak olmuş, iki sınıf tek bir ahlaki edimle de olsa yan yana gelmiştir. gondo vicdanının sesini dinlemeyi kabul etmiştir.

    anlaşılır ki söz konusu olan toplumsal bir devrim değil, insanoğlunun kendi iç sesine, vicdanına, değer yargılarına göre karar vermesi, sorumluluk duygusuyla hareket etmesi meselesidir.
  • bugüne kadar izlediğim tüm kurosawa'ların, kendimce en iyisi diye nitelendirdiğim filmi, yonetmenin her filminden sonra aynı klişeyi yuvarlasam da ,bugune degin izledigim suç filmleri kategorisindeki en iyilerden biri hem de taaa o yıllarda çekilmiş bir tanesi olarak.

    ingilizce hikaye kitaplarından birinde filmin kısa bir öyküsünü okumuş pek de yüz vermemiştim, yonetmen farkı diyelim.
  • şu sözlerle son bulan mükemmel akira kurosawa filmidir:

    "ölmek ya da cehenneme gitmekten korkmuyorum. zaten doğduğum günden beri hayatım cehennemden farksızdı. ama eğer cennete gidecek olsaydım, işte o zaman gerçekten tir tir titrerdim. "

    ayrıca yakın planın çok az kullanıldığı, sıklıkla genel planla çekilmiş olduğu için zaman zaman tiyatro hissi veren filmdir.
  • kurosawa 'biz polisiyeyi de iyi biliriz' diyor bu filmiyle. aynı ikiru'daki gibi öykü ikiye ayrılmış adeta. ikiru'da yaşlılık ve bürokrasi diye kabaca özetleyebileceğimiz bu ayrım tengoku'da fidye ve elemanı yakalama çabası olarak görülüyor. öykü klasik ama tuhaf bir albenisi var filmin. ilk bölümde destansı toshiro mifune performanslarından birini izliyoruz. biraz ayhan ışıkvari bir rolde, götü göbeği salmış. kendisini oraya buraya koştururken seyre alışmış bünye fabrikatör jön olarak ilk etapta yadırgıyor yiğidimi. utanarak söyleyeyim biraz da melih gökçek'e benzemiş bu tiple, ne yalan söyleyeyim. ikinci bölümse iyi kotarılmış bir polisiye öyküsü. sınıf farklılıkları vs. severiz biz bunları, keyifle de izleriz.

    derdi ne derseniz iki farklı insanın farklı saiklerinin sebep olduğu hırsları şeklinde özetleyebiliriz. zaten film de başında ve sonunda değiniyor bu mevzulara. diğer kısımlar olayın akışı ile haşır neşir. kulp takılmak istenirse buradan yol alınabilir.
  • filmdeki tramvay taklidi yapan bilirkisi kisa rolu olmasina ragmen cok keyifliydi.
    ayrica ekipte kurosawanin tanidik kadrosundan tipler gormek mumkun.
    dikkat cekici bir diger nokta da sincity'deki aynali gunes gozlugunun nerden geldigini anlasmis olduk.
  • günümüzdeki polisiye klişelerinin nereden geldiğini merak ediyorsanız cevabı bu film veriyor.o açıdan ağzım açık izledim.kurosawa bu alanda da yapacağını yapmış.es geçilmemeli...
  • takribi iki buçuk saat sürmesine rağmen zerre sıkmayan şahane bir akira kurosawa filmi.

    --- spoiler ---

    filmde çocuğu kaçırılan babanın istenilen fiyde sonrası çaresizliği fena etkiledi bünyemi. gondo'ya yalvarışı, duruşu, hal ve hareketleri o kadar etkileyiciydi ki "abi sen ver parayı. söz ben de ölene kadar hizmetinde çalışırım" diyesi geliyor insanın. bir diğer akılda kalan sahne de gondo ile çocuğu kaçıran elemanın yüzleştiği son dakikalar. cennet ve cehennem o tellerin iki tarafıydı resmen. son olarak ilgimi çeken bir diğer unsur da film siyah-beyaz olmasına rağmen sadece çanta'nın yandığı sahnede görülen pembe duman bulutu. neden sadece o duman renkliydi? neden? nedennnn?

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap