• resmi duyuru..
  • tebliğ, ulaştırma, bildirme, ilâhî emirleri insanlara anlatmak demek.

    günümüzdeki anlamı ise kendi sığ aklı ile ayet ve hadislerden ürettiği dogmasını insanlara empoze etmeye çalışmak demek.

    adamın kendinden en ufak şüphesi yok. sloganı ise "ben söylemiyorum, kuran söylüyor"

    madem sen söylemiyorsun kuran söylüyor; niçin ne senden ne de senin toplumundan bir hayır gelmiyor?

    senin bu haline ve iddiana şahit olan adam, "bu kuran'da bir hayır olsaydı, önce bağlısına olurdu" demez mi?

    evet, senin lime lime dökülen haline bakıp aynen böyle diyor ve senden nefretle uzaklaşıyor. şimdi sen bu halinle insanları hakka yaklaştırmış mı oldun, yoksa hepten onların yolunu mu tıkadın?

    insanlar güzele meftundur. güzel olana kimse hayır diyemez; itiraz da edemez; ederse kendi çirkinliği ile baş başa kalır ve tecrit olur. o yüzden çağımızın tebliği, ona buna musallat olup dogma empoze etmeye çalışmak değil, "güzel" olmaktır. sözünle, özünle, ahlakınla, oturuş kalkışınla güzel olmaktır. gerisi inan ki boştur. boş olmadan da öte zararlıdır.

    şimdiye dek bize din diye öğretilen şeyle güzel olmanın mümkün olmadığını da sana önemle belirteyim? bu tezin sağlaması da çok basit. eğer mümkün olsaydı, olurdun zaten.

    insanın bir bilinci olduğu gibi, insanlığın da bir bilinci var. kendine has manevi bir varlığı ve şahsiyeti olan kolektif bir bilinç bu. tüzel bir kişilik de diyebilirsin. işte bu insanlığın bilinci tarih içinde diyalektik olarak evrile kıvrıla gelişiyor.

    orta çağ insanı ile günümüz insanı bir değil. dünya algısı olarak aralarında uçurum var. dolayısıyla orta çağ söylemleri ile günümüz insanına hitap edemezsiniz. daha da önemlisi o söylemlerle onun ihtiyacını karşılayamazsınız: anlam ihtiyacını gidermek...varoluş kaygısını ve sancısını dindirmek...onu ahlaklı bir insana dönüştürmek...hayat mücadelesine destek olmak ve iç huzurunu yakalamasına yardım etmek vs...

    saf hakikatin bildiğimiz hiçbir şeyle alakası yok. bu noktaya gelen insan, büyük sırrı da anlamış oluyor(elbette ancak kendi istidadı ölçeğinde). böyle insanlar içinde yaşadığı topluma yön veriyorlar; hakikati onların anlayacağı dille ve onların seviyesinde açıklıyorlar. buradan şunu çıkaralım: hakikatin geçmişte yaşamış insanlara açıklanan biçimiyle, şimdiki insanlara açıklanan biçimi aynı olamaz. zira tamamen iki farklı dünyadan söz ediyoruz artık.
  • muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran onsekiz yaşından aşağı
    olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması şarttır. (bkz: tebligat kanunu)
  • yazılı bildirim.
  • nur cemaati mensupları tarafından kudsi vazife olarak adlandırılır. özellikle fethullah gülenin dilinden düşmez.

    bu vazife yerine getirilmediğinden dolayı ayak takımı, işten, idareden anlamaz, din-diyanet bilmez, kitap-peygamber tanımaz ve ne kadar mukaddes bilinen şey varsa, onlarla alay eder saygısız bir güruh musallat olurmuş.

    o kadar ki duaların kabul edilmeyişinin sebebiymiş bu vazifenin yerine getirilmeyişi : "camilerdeki duâlar, yanıp yakılmalar, ağlamalar ve feryat etmeler.. ulu divanda kabul görmüyorsa, bu durum bir günahın keffâretinden başka ne ile izah edilebilir ki! bu günah, üzerinde ısrarla durduğumuz bir kudsî vazifenin ihmal edilişi veya istenen ölçüde yerine getirilemeyişidir."

    iş bu sebepten dolayı günün herhangi bir saatinde, alakasız bir yerde, örneğin bir otobüste yanınıza gelip, "kardeş namaz kılıyor musun, bak aksatma namazlarını, bik bik bik ..." diyen tiplerle karşılaşmaktasınız.
  • bunu kendine amaç edinmiş kişiler ve gruplar var.. gaflet içindeki insanları uyandırıp islam'a davet ederek çok büyük hizmetler yaptıklarını falan sanıyorlar.. fakat neredeyse her türlü işimizde olduğu gibi bu konuda da -genellikle- işin ambalajında kalıp asıl manayı ıskalıyor gibiyiz..

    şöyle ki:
    (bkz: #85608784)
  • dünyadaki silahlı islami örgütler şu anki kadar aktif propaganda yaptıkları sürece oldukça zararlı bir eylem*, ümmet anlayışı sağolsun. zira her yeni müslüman (yani dini aileden almayıp tebliğ yoluyla müslüman olan her insan), radikalize olup kafasına göre (veya sempati beslediği bir örgütün yönlendirmesine göre) bir saldırı gerçekleştirebilecek yeni bir insan demek. yakın tarihten örnek olarak martin couture-rouleau (*) ve michael adebolajo (*) verilebilir; ve tabii ki ışid'e yığınla katılan fransız ve ingiliz etnik kökenli elemanlar. islam'ın terör emredip etmemesi veya barış dini olması vs. bir önem teşkil etmiyor bu durumda.

    bu durum, tebliğin müslümanlarca görev sayılmasıyla da birleşince islamofobi diye addedilen mefhumun sebeplerinden biri oluyor.
  • köken olarak bulûğ ile bağıntılıdır. hiç mübalağa etmeden, hem baliğ hem de beliğ olmayı gerektir denilebilir tebliğ için.
  • arapça bir kelimedir. kök bağlamında belağa kökünden türemiştir. çoğulu tebligattır. türkçesi "bildirme, açık ve anlaşılır bir şekilde bildirme"dir. bitiştirme, eriştirme, yetiştirme, tamamlama manasına geldiği gibi, götürme, taşıma (iblağ) manasına da kullanılmaktadır. tebliğ esas itibariyle bildirmenin mübalağalı olarak ifade edilmesidir. yani en belirgin şekilde bildirme, en iyi açıklama manasındadır. lügat olarak bu manaya gelen tebliğin, islam’da daha özel bir anlamı olagelmiş ve "tebliğ" denildiğinde özel olarak islamın açık açık, anlaşılır şekilde anlatılması, muhataba iletilmesi anlaşılmaktadır.
  • özetle taraftar toplamak için yola çıkmış bir adamın "siz de gidin herkesi ikna edin, yoksa allah belanızı verir" demesiyle ortaya çıkan zımbırtı.

    - tebliğ etmezsek yanıyoruz, peki tebliğ edersek ne olur?
    + tomurcuk, anlarsın ya.
    - yürüyünnn..

    not: günümüzde savunucuları, islam ve hıristiyanlık arasında epey gidip gelmiş fatih sultan mehmet'e güya ait olan uydurma kıssalarla milleti ikna etmeye çalışıyor.
hesabın var mı? giriş yap