• çekilebilecek en yalın savaş filmi; kısa, sade ve buna rağmen tokat gibi.
    kan göstermeden savaşın korkunç halini anlatabilmişler.
    iç ısıtan müzikler, mandalina ağaçları, umutlanan insanlar ve kartpostallık doğasını umulmadık anda bozan tüfekler.

    iç burkan detaylarla dolu bir film.

    --- spoiler ---

    düşman saflarındaki nika ve ahmed 'in filizlenen ve daha başlayamadan biten dostluğu.

    memleketinde tiyatrocu olan nika'nın savaşa katılmak zorunda kalması, kimsesizliği ve ivo'nun yalnızca bir fotoğraftan ibaret torununa aşık olması. cahilliğiyle alay ettiği, düşmanı gördüğü bir adamı savunmak uğruna canından olması. ve bu sahnede kafamda çalan "çoban yıldızı".

    ivo'nun kocaman yüreği. yalnızca oğlu orada yattığı için terkedip gidemediği toprağı.
    farklı taraflarda savaşmalarına rağmen nika'yı oğlunun tam yanına gömmek istemesi.

    ahmed'in dik kafalılığı, milliyetçiliği ve bunlara rağmen kaçamadığı merhameti.
    nika'dan yadigar kaseti teybe takıp, cool bir şarkıyla oralara veda ederken nika için "sanatçı adammış vesselam.." dediğine eminim.

    *

    --- spoiler ---

    (bkz: entry nick uyumu)
  • (pek mümkün gözükmese de) eğer bir gün bu dünya'da insanlar barış ve huzur içinde yaşamaya başlayacaksa bu ivo amcam gibilerinin sayesinde olacak.

    tanım: filmden çok bir sanat eseri izlediğinizi hissettiren harika bir yapım.
  • keşke ben yazıp, ben çekmiş olsaydım diyerek imrendiğim, ismini ismimde bulundurabildiğim film. giriş müziğiyle birlikte sizi alıp götürmek istediği yere götürüp sizi orada yaşananların içine bırakıveriyor. sonrası cevat şakir'in dediği gibi; "sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin."
  • sadece müzikleri için bile izlenir.
    sadece manzaraları için bile izlenir.
    sadece konusu için bile izlenir.
    izlenir.

    izleyeli biraz oldu ama ınstagram'da karşıma filmden bi kesit çıkınca buraya da not düşmek istedim .

    estonya-gurcistan savaşında topraklarını, mandalina ağaçlarını terk etmeyen yaşlı adamin evindeki yaralı iki düşman askerinin iç muhasebelerini izliyoruz.

    belki de insanların içindeki erdemi cikarabilmeleri için onlara güvenme fırsatı vermeliyiz.

    "bu kimsenin savaşı değil."
  • yönetmenliğini zaza urushadze'nin yaptığı, 2013 yılında çekilmiş estonya-gürcistan ortak yapimi savaş filmi.savaşın olduğu yerde haklı bir tarafin olmayacagini dillendiren, milliyetin ve dini görüşün yerine insanligin ortak değer oldugunu aktaran,savaş esnasinda halkin korkularini,kaygilarini ,hissiyatlarini ifade eden bir eser ortaya konmuş.filmde,verilen sözün yerine getirilme erdemine,savunmasiz ve yardima muhtac insanlara nasil davranilmasi gerektigine,kutsal görülen değer yargilarina ,intikam ve merhamet duygusuna vurgu yapilmis.savaş filmlerine ilgisi olanlara,savasi farkli pencerelerden ele alip dusunmek isteyenlere tavsiye edilecek bir yapıt.
  • bu kadar az diyalog ile ancak bu denli güzel anlatılabilirdi herhalde savaşın manasızlığı. huzurun rengi yeşilin içinde tıka basa keder doluyor insanın içi. sadece seksen dakika bile izleyeni perişan etmeye yetiyor ekran karşısında. üstelik doğanın sınırsız güzelliğine rağmen.

    birileri hiç sebepsiz yaşatmaya çalışırken başka birilerinin öldürmek için sebep arayışları ne tuhaf. fakat bilge bir adam, iki tas çorba, üç bardak çay ile aynı masanın etrafında birkaç kelam ederek, dost olmanın hiç de zor olmadığını yüzümüze mandalina kokusu kadar güzel vuruyor usulca.

    abartılı özel efektler kullanmadan gösterilen saf şiddeti, dokunaklığı açısından her daim daha etkili bulmuşumdur. ki bu film bunun en güzel örneklerinden biri olabilir bu anlamda. hani şöyle bir benzetmeniz var ya büyük bütçeli filmler için kullandığınız “işte sinema dedirten filmler” şeklinde. işte o lüzumsuz benzetmeye bu film hiç uymuyor. bu filmin bütçesi küçük ama yüreği kocaman ve böyle filmleri izledikten sonra ben de şöyle geçiriyorum içimden; sinema bir mucizedir.
  • şöyle bi türüne bakınca diyosun hmm savaş film mi, akla gelenler patlamalar, sesler vs. ama film o bildiğimiz savaş filmleri gibi değil, işte bu yüzden çok başarılı bir yapım bence. izlerken louis ferdinand celine in gecenin sonuna yolculuk adlı romanını hatırladım. oradan bir alıntı yapmak istiyorum " sonuçta savaş dediğiniz şey, anlamadığınız ne varsa odur."
  • bugün izledim bu filmi. yavaş akıyor ama öyle boğuk sanat filmleri gibi değil. su gibi, şiir gibi bir film. izleyen pişman olmaz.

    ha bir de uzun zaman sonra gözlerden yaşlar akıtmıştır, sağ olsundur.
  • herkes ivo amcamızı övmüş haklı olarak.

    --- spoiler ---

    ama bir de şöyle bir pencereden baktım ben olaya, hiç bir suçu olmayan marcus amcamız da, çatışmanın ortasında hayatını kaybetmesi beni etkilemiştir. yönetmen bence burada, hiç suçu olmasa da insanların savaş durumlarında canından oluyor olmasını göstermiş.
    --- spoiler ---

    yüze inen sille gibi bir film.
  • savasin berbatligini en sade ve etkili sekilde ortaya koyan asmis film. ıvo dede oyle seyler yasamis ki soguklanliligini her durumda vakur sekilde koruyor. sonu uzse de derin etki birakiyor.
    gurcistan - estonya ortak yapimi nadide bir film.
hesabın var mı? giriş yap