• talihsizlik, burnunuzun orta yerinde kocaman bi sivilce cıkmısken onunla karsilasmaktir.

    talihsizlik, kalabalik bir ortamda ossuran kisiye en yakın yerde olmaktir...

    talihsizlik, bugun de ise bu paspal kıyafetlerle gideyim dediginiz gun hoslandıgınız kisinin sizi ilk defa davet etmesidir...

    talihsizlik, annesiyle tanısmak icin evine gittiginizde corabınızın ucunun kacmıs oldugunu fark etmektir...

    talihsizlik, hayatınızın askını buldugunuzda, onun 10 gun once evlenmis oldugunu ogrenmektir.

    talihsizlik, cep telefonunuzu ilk defa kapattıgınız gece, onun sizi aramis ama ulasamamis olmasidir.

    talihsizlik, bir tek sizin yemeginizden kıl cıkmasıdır.

    talihsizlik, plajda bileginizi burktugunuzda plajın en yakısıklı cocugnun gelip size "kardesiymiscesine" yardım etmesidir.

    talihsizlik, en yakın arkadasa asık olmaktır.

    talihsizlik, en yakın arkadasınızın size asık olmasıdır.

    talihsizlik, anneye arkadasa gidecegim diye yalan soyleyerek partiye gittiginde partiyi polislerin basmasidir.

    talihsizlik, bir gunluk kacamak sehir dısı yaparken, bindiginiz otobusun kaza yapmasidir.

    talihsizlik, hayatta ilk defa sizden buyuk birine saygısız davranıp, ertesi gun o adamin fakultenin en zor dersine girdigini gormektir.

    talihsizlik, ilk defa seviseceginiz bi hatunla birlikteyken erken bosalmaktir.
  • geceyarısı mutfağa girilir, halıya basıldığında çoraplarının ıslandığını hissedersin. panikle bağırırsın mirovaya*koşşş mutfağı su basmış! suyun kaynağı araştırılır, kalorifer tesisatını döşeyen ustalar kombi bağlantısında bir yamukluk yapmıştır ve ortalık su içindedir. aralık ayında dışarıda kar yağaren, buz gibi suyla dolan mutfak her türlü bez hatta eski bir çarşaf yer bezi yapılmak suretiyle temizlenir. halılar rulo yapılır, allahtan soba henüz kaldırılmamıştır, leğenin içine konularak sobanın arkasına bırakılır kurusun diye.

    bir gün sonra:

    salonun kapısının altından geçen kalorifer tesisatında kaçak vardır, salonu su basar, laminat parkeler su çekip bir nevi köprü olaya heveslenirler. bir süre sonra kapı kıpırdayamaz hale gelince zorla salona girilir, elde keserle köprü imha edilir, la havle çekilir. tesisata bakmaya gelen ustaları kontrole gelen sevgili dayımız oturma odasının kapı kolunu bozar. tamir edeyim derken tamamen kullanılamaz hae getirir. kapıyı kapılı tutmak için bir gazetenin üzerine koyulan piknik tüpünün ağırlığından faydalanılır. neden mi gazete? odadan dışarı çıkınca kapı altından gazeteyi çekmek suretiyle kapı kapatılmaktadır. yokluk yaratıcılık sınırlarını zorlamaktadır.

    bikaç gün sonra:

    purple rain in tatil günüdür işe gitmemenin sevinciyle uykudan uyanmış, mırıl mırıl dolanmaktadır evde. bir ara elektriğin olmadığını farkeder. neyse gelir birazdan deyip önemsemez. saatler geçer, akşam olur elektrik gelmez. elektrik idaresinden görevliler gelir bu arada. elektrik direğinden eve uzanan ana kablo yanıp kül olmuştur, hatta bu yüzden sokağın tamamı elektrikten yoksun kalmıştır. diğer komşular elektriğe kavuşurlar fakat purple rain ve mirovaya nın evi karanlıkta kalmıştır. aynı bahçede oturan amcanın evinden bir kablo ile elektrik çekilir. sigortaya bağlanır. fakat aşırı yükeme olmasın diye çamaşır makinesi çalıştırılamaz. elektrik alışverişi nedeniyle her iki evin birer penceresi de açıktır günlerdir. bu arada tesisatı döşeyen ustanın peşine düşülür. elde gerekli kablonun olmadığını, sipariş vereceğini söyler. on gün beklenir. kablo gelir, tesisatçı bu arada bize küser. daha önce dayımızla çalışan zat-ı muhterem yeni inşaatın elektrik ihalesi ona verilmedi diye yan çizer işi halletmeye gelmez. iş inada biner. olan bize olur, iki aydır amcanın evinden elektrik kullanmakta, her hafta sonu elimizde çamaşır sepetleri kapılarına dayanıp çamaşır makinelerini kullanmaktayız. ayrıca ev bir nevi nasreddin hoca türbesi misalidir. geceleri ironik olsun diye açık duran pencereye inat, kapıyı kilitleyip yatıyoruz.

    bikaç gün sonra:

    doğalgazın açılışı için 20 gün içinde üçüncü kez gelen ekip nihayet açılışı yapar. en sevindiğimiz şey ise komşu elektriiği ile kombiyi çalıştırabileceğimiz müjdesi olmuştur. bir de artık mutfakta sıcak su ile bulaşık yıkayabilmek düşüncesi içimizi ısıtmıştır. bir heves kombi çalıştırılır, mutfakta bulaşık yıkanmaya başlanır. o da ne su buz gibi akmaya devam etmektedir. acaba su ayarı mı düşük deyip kombi kontrol edilir, normaldir. sonra banyodaki musluklar kontrol edilir, orada sıcak su akmaktadır. evin su tesisatını yaptıran sevgili dayı bir hışım aranır. tamamdır yaptırırız cevabı alınır. yaklaşık iki ay olmuştur, mutfakta hala soğuk su ile bulaşık yıkanmakta,her bulaşık yeni küfürler yaratmamıza sebep olmaktadır. tesisatçılardan nefret edilmektedir. bulaşık yıkarken suyun damarları dondurucu etkisini azaltmak üzere bulaşık eldveni alınır bu arada, eldiven delik çıkar, içi su dolar. ikinci paket alınır, o da aynı şekilde defoludur, eldiven üreticilerinden de nefret edilir.

    bikaç gün sonra:

    yağmur yağar, önemsenmez doğal olarak. sonra gece uyumak üzere yatak odasına gidilir, dolabın altından sızan su dikkati çeker. duvardan su sızmaktadır ve panik içinde dört kapılı dolap ahlayıp poflayarak çekilir. arkasındaki su temizlenir. o kadar zor çekilmiştir ki ağır dolap, belki yeniden su basar düşüncesiyle çekildiği yerde bırakılır.

    bigün sonra:

    tuvaletin kapı kolu kendi kendine kitlenir. tek teselli içeride kimsenin olmaması ve banyoda bir klozetin bulunmasıdır.

    bikaç gün önce:

    mirovaya nın gözü odadaki florasanımsı aydınlatma şeysine takılır. aaaa! der. purple rain de tavana bakar, floresanımsı şey ait olduğu yerden kopmuş aşağı doğru sallanmakta, sadece kablo aracılığı ile tesisata tutunmaktadır.

    bonus:

    bütün bu olaylar iki aylık süre içinde olup biterken ve biz nedir bu talihsizlik diye dırlanırken, evin iki üyesi de sevdiceklerinden ayrılmış, talihsizlik böylece zirve yapıp tavana vurmuştur. çöldeki bedevi de kim oluyormuş lafı artık mottomuzdur. dillere pelesenktir.

    dün:

    çocuklar top oynarken arabanın sol aynasının feleğini şaşırtmışlar, servise telefon açılıp fiyat alınınca, bir koşu evden koli bandı alınıp tamirat gerçekleştirilmiştir. bedevi? who s that ? demeye devam.
  • cok kiymetli yaz tatilinizden fedakarlik edip kaydoldugunuz yaz okulunun ilk gununde yazildiginiz bitirme dersinin acilmami$ oldugunu ogrenmek, takip eden dakikalarda $ikayetci olacak merci ararken kendinizi ogrenci i$lerinin laftan anlamayan hizmetcisinin kar$isinda buluvermek, elinize tutu$turulan bilimum matbuat ile vergi numarasi, kimlik numarasi, vergi dairesi ve bilimum fuzuli bilginin doldurulmasi gereken bir formla butun $ehri dolanmanizin gerekmesi, gittiginiz devlet dairelerinden birinde icerisi bombo$ken "oh oh iyi, i$lerimi 5 dakkada hallederim" derken bir vatanda$in oldugu yerde yigilip epilepsi nobetine tutulmasi ve takip eden 5 dakika icerisinde dairenin agzina kadar insanla dolmasi, i$lerinizin 2 saat rotar yapmasi, "i$lerimi hallettim cok $ukur" dedikten sonra di$ariya otoparktan arabayi almaya giderken arabanizin cekiliyor oldugunu gorup polise feryad figan etmek, otoparkciya verdiginiz 5 milyona mi yoksa arabayi cekip goturmeye cali$an cekici+polise mi kizacaginizi bilememek, polisle tatsiz bir diyalog ya$adiktan sonra araniza giren vatanda$lar sayesinde yakayi ucuz kurtarmak, okula donu$te ogrenci i$lerinin coktan kapanmi$ olmasi. evet, arti olarak, bunlarinin hepsinin 1 i$ gunu icerisinde gercekle$mi$ olmasi. budur bence talihsizlik.
  • hayata dair beklentilerin bir türlü gerçekleşmemesidir. mevcut bir durum içersin de aykırı olanın her zaman sizi bulmasıdır. beklenmedik durumların hep başınıza gelmesidir...
    en sevdiğiniz yemeğin piştiği gün eve gelen misafirlerin o yemeği midesine indirmesidir. çok istediğiniz bir eşyayı almak istediğinizde elde kalmadığını duymak ya da uygun bedeni bulamamaktır. tatile gittiğiniz bir ülke de kendinizi sokağa attığınız ilk anlarda bir yakınızı kaybettiğinizi öğrenip indiğiniz gün tekrar geri dönmektir. yolda yürürken altı su dolu tek kaldırım taşına basıp çamura bulanmaktır. işe geç kaldığınız gün kapıya gelen taksinin taksimetresi bozuk sürücüsüne istediği meblağı ödemektir. dişe dolgu yapsın diye gittiğiniz sersem doktorun dişinizi kırmasıdır. koca aile de askerliğini doğunun uzak bir köşesinde yapan tek kişi olmanızdır. üniversite tercih listesine istemeyerek koyduğunuz bölümü kazanmaktır. unuttuğunuzu ve etkisinden kurtulduğunuzu sandığınız eski sevgili ile bir anda sizi allak bullak edercesine yeniden karşılaşmaktır (bundan çokta emin değilim). bütün bunlara rağmen yaşamayı ve ilginç arkadaşlarımı, manyak ötesi dostlarımı seviyor olmamda ayrı bir talihsizliktir..
  • hayatta yaşanacak en büyük talihsizliklerden biri, henüz hakim olunmayan bir dilde sinirlenmektedir.
  • acı bağlamında talihsizlik kendine has, özel, başka bir şeye indirgenemez bir şeydir. alelade acıdan hayli başkadır. böylesi, ruhu ele geçirir ve onun en derinine kendi mührünü, kölelik mührünü basar. eski roma'da kölelik, talihsizliğin sadece doruk noktasıdır.

    ...

    talihsizlik, tanrıyı bir süreliğine namevcut kılar, bir ölüden daha namevcut, karanlık bir hücredeki ışıktan daha namevcut. ruhun tamamını bir nevi dehşet kaplar. bu yokluk sırasında sevilecek hiçbir şey yoktur. ve sevilecek hiçbir şeyin olmadığı bu karanlıkta ruh sevmeyi bırakırsa, tanrının yokluğu daimi olur.

    simone weil
  • pek çok şansız durumun hayatta arka arkaya gelmesi, umudun kırılıp, karanlığa geçilinmesi..
  • yapışkan bi şey. düşününce çok saçma ama öyle işte.
  • ana karakteri olan şapsal bir kızın başından geçen talihsiz olaylar zincirini konu alan bitmek bilmeyen film gibi bir şey. kız, birisine takıntılıdır. ulaşabildiği her yerden takip eder. öyle ki bir süre sonra kendi yüzünü unutup, aslında o kişinin kendisi olduğunu bile sanmaya başlar. aynada kendini görünce tanımaz. gerçi yakın zamanda geçirmiş olduğu bir kazadan dolayı saçları kazındığı için zaten tanınmaz durumdadır ya neyse.

    adım adım bütün takip noktalarını terk etmeye başlar. ama bu o kadar da kolay olmaz. o takip etmeyi bırakmaya çalıştıkça inanılmaz tesadüflerle daha fazla takip eder hale gelir. cep telefonunda bile çözemediği gariplikler yaşar. her yerde önerilen tek isim olarak karşısına çıkar. magazin dünyasının megastarlarını falan geçip önerilen fotoğrafların en tepesinde gönderileri çıkar. her baktığı ya da her duyduğu şeyde "yok artık denilecek" tuhaflıklar yaşar. oldukça komik talihsizlikler dizisinin ardından en son mecrayı da terk eder. zaten kendisiyle hiç ilgilenmeyen kişiyi rahat bırakıp asosyal asosyal yoluna devam etmeye karar verir. içinde sosyal kelimesinin geçtiği hiçbir yerde olmayacağına hatta gitmeyeceğine dair kendi kendine söz verir.

    söz verdiği gece, profesyonel sosyal ağ sitesinde ilk hesabını açar. isim soyad gir, mail gir, maile gelen kodu gir aşamalarını geçer. enter'a basar basmaz, karşısına ilk olarak rahat bırakmaya çalıştığı kişinin olduğu bir sayfa gelir. altında "hoş geldiniz, kişileriniz ile bağlantı kurun" yazıyordur. sanki capcanlı karşısındaymış gibi panikle çarpıya basıp siteyi komple kapar. tekrar giriş yapmaya çekinirken, bir yandan da açılmışken niye doğru düzgün incelemedim ki diye dövünür.

    daha iyi işlenebilecek bir senaryoya dönüştürülebilir. ana karakter seçimi iyi değildi, asosyal bir falabellanın yelesiz haline benziyordu.
  • evinizin kapısının önüne geldiğinizde anahtarlarınızı düşürmüş veya işyerinde bırakmış olduğunuzu farketmek. çünkü her akşam o saatte evde mutlaka birisi bulunurken o akşam bulunmamaktadır. dahası her gün yanınıza ikisini de aldığınız cep telefonlarınızın o gün sadece bir tanesini almışsınızdır. çünkü bir gece öncesinde iki tane telefon taşımanın ne kadar -gereksiz- olduğunu dahice farkedivermişsinizdir. diğer telefonun da elbette şarjı bitmiştir, açılmamaktadır. ha bu arada hava çok güzeldir, dışarıda sağanak yağmur yağışı devam etmektedir.
    sonuç: internet kafeye gelinip işbu entry girilir.
hesabın var mı? giriş yap