• yetersiz gozukmekle birlikte temiz bir baslangictir.

    listeyi 20 maddeye uzatip, her seyi tek bir olay ustunden cozmeye kalmak gercekci olmaz.

    klasik pazarlik modeli. karsi tarafin hemen olmasa da kabul edebilecegi bir teklifle gitmek, her bir halti isteyip hicbirini almak yerine, basari ile sonuclanir.

    bir ihtimal bu taleplere ok denirse, orada zaten #direngeziparki bundan sonrasi icin dogru mesaji vermis, dogru kazanimi yapmis olacaktir: sozu dinlenen bir halk.

    o yuzden "x nerede", "y yok" demeyin. mevzu gezi parki ile basladi; cozum de gezi parki ustunden baslamalidir.

    daha yol uzun.
  • bireylerin taleplerinin yanında cılız kalmıştır:

    http://subjektif.org/…-istekleri/#sokak_ne_stiyor-2

    fakat bir başlangıçtır, desteklenmesi gerekir.
  • eksik taleplerdir.

    siz polisten ne kadar nefret edip, ne kadar hepsinin belasini bulmasini istiyorsaniz, polis de sizin icin aynisini istiyor.

    halbuki polis sizindir, sizi korumak icin vardir. polisler de sizin aranizdan cikiyor, onlar da sizin gibi annesi-babasi-kardesi-cocugu-arkadaslari olan, maasla gecinen insanlar.

    polislerin protestoculara bocek gibi davranmasi, insanliktan nasip almamiscasina saldirmasi, kasitli olarak zarar vermeye calismasi onlara verilen emirlerden degil, teskilattaki denetimsizlik ve yozlasmadan, ama en onemlisi onlarin icindeki nefretten ve onyargilardan kaynaklaniyor. tipki sizler, bizler gibi...

    surada en siddetli anti-fasist pozisyon alan arkadasa polis gibi guc versek, fasistlere saldirmayacaginin garantisi yok.

    her polisin her dengesiz davranisini iktidarin fasist politikasi olarak degerlendirmek, cozume yonelik isabetli bir tespit degil.

    fasist bir hukumet istemedigimiz kadar, fasistce kontrol edilen, icinde fasistleri barindiran bir polis teskilati da istememeliyiz. siddet egilimleri siddetle bastirilmis polisler yerine, kendini sorgulayabilen ve eylemlerinin sorumlulugunu tasiyabilen, halka hesap veren polisler istemeliyiz.

    ben bu sorularin cevaplarini istiyorum:

    - bugun nasil oluyor da, polisler malini-mulkunu korumasi gereken insanlara sadistce saldirabiliyor?

    - bugun herkesin paylastigi, polisin sadist saldirilarini gosteren videolardaki polisler nasil oluyor da diger meslektaslari tarafindan engellenmiyor?

    - bugun nasil oluyor da, sivil polisler yuzlerinde gaz maskesiyle toplumsal olaylarda boy gosterebiliyor?

    - bugun nasil herkes "polis provokatorler"den bahsedebiliyor? bunlarin varligi nasil oluyor da kaniksanabiliyor?

    - bugun nasil oluyor da hala emniyet mudurleri, "insanlarin cadirlarini toplayip yakan polisler gorevden alinmistir" diye aciklama yapmiyor?

    hukumet, yasanan olaylarin faturasini birkac emniyet mudurune veya birkac polis memuruna keserek kurtulamamali. daha sistematik bir degisim sart.

    bugun hukumetten isteyecegimiz, hukumetin kendisine ceki duzen vermesinin yanisira, seffaf bir polis teskilati kurmak olmali. hepimizin polise ihtiyaci var.

    "bu polis akp'nin polisidir" deyip, butun bunlara yol acan sebepleri arka plana atarak, butun elestirilerimizi tayyip erdogan'in fasizmine yonlendiremeyiz. bugun akp gitse, polis yine orada olacak.

    bu gosteriler sadece gezi parkini kurtarmayla bitmesin.

    hukumetten ozurun yaninda, somut seyler alarak bitsin.
  • son derece yeterlidir. daha fazlası olsa, bütün direniş karışacaktı emin olun ki.

    evet, bireylerin talepleri daha fazlaydı ama ne yazık ki noel babaya gönderilen istek listesinden bahsetmiyoruz. faşizme karşı omuz omuza derken, faşistlerin alası bozkurt işaretleri ile dolanmadı mı taksim’de? böyle bir kitleden nasıl ortak bir talep götürülecekti? neyse uzatmaya gerek yok.

    istifa diyenler de bir dursun düşünsün, arınç’a “tayyip de istifa etsin bir zahmet” mi diyeceklerdi. gelin, bana “patronuna söyle istifa etsin” deyin, ne kadar komik bir düşünelim. ayrıca istifa taleple olmaz, bu şekilde direnişle zorlanır.

    sivil direnişimiz, (devlet) babasına atar yapan bir ergendi. başka bir şey değil. baksanıza en öne çıkan kahramanımız çarşı oldu, hiçbir örgüt değil. bu çok büyük bir kazanımdır, çünkü önceden dayak yiyip, köşede ağlayan çocuktuk, büyüdük. yetişkin olursak, o zaman sınayalım gücümüzü.

    ayrıca politik olarak da çok başarılı; kent hakkımızı, özgürlüğümüzü ve sembollerimizi istedik. o kadar makul ki, vermedikleri zaman öfkemiz tekrar bilenecek ve mücadelede büyüyeceğiz.
  • beni tatmin etmemiş taleplerdir.
    en basiti ilk olarak seçim barajının düşürülmesi gerekiyor.
    bir diğeri de, yakın zaman içinde erken seçim kararı alınmalı. hükümet kendine güveniyorsa şu kriz ortamından sonra bir güvenoyu yoklaması yapmak zorunda çünkü.
    umarım bunlar cumhurbaşkanı'ndan istenir.
  • diger istekler -soylenis tarzindan, metni okuyan arkadasin okuyus tarzi ve metnin ifadeleri emir tarzinda olsa da- bir yana, 3. kopru yapilmasin, 3. havalimani yapilmasin, tum hes projeleri durdurulsun istekleri cok ilginc olandir.
    asagidaki gibi,

    hes projeleri durdurulsun : en masum istek. cevreye etkileri dusunuldugunde haklilik payi var. ama enerji de lazim, su anda evinizde tukettiginiz elektrik bir yerlerden uretilmeli. muhendisim, enerji konusunu iyi biliyorum, o yuzden ruzgar, gunes falan demeyin. hesler teknik olarak gerekli. ama cevre etkileri konusu tartisilabilir. ama hes'lerin ya da sudan enerji uretimi, enerjide disa bagimliligi ya da diger deyisle yilda disariya odedigimiz 40 milyar dolar gibi bir paradan tasarruf anlamina geliyor. hes'lerin durmasi bu kadar para ve sonucunda cevreye daha fazla zarar verilmesi anlamina geliyor. masumiyeti darbe aldi bu istegin.

    3. kopru : istenmeme nedeni olarak cevresel etkilerin oldugunu dusunuyorum. yol yapiminda agaclarin sokulmesi (muhendisim, seytanin avukati oldugumdan bana normal geliyor), sonrasinda yol cevresinin binalarla dolmasi (bu konuda itirazi hakli buluyorum, her tarafa bina doldurmak ayiptir gunahtir) gibi nedenler. bu itiraza gelecek cevap, kardesim o zaman hic yol yapmayalim da at ustunde mi gidelim. ki bu da hakli. peki diger onemli yonu ne koprunun, lojistik baglantilar. uzerinden demiryolu da gececek. karayolu ile avrupa-asya ve ortadogu arasi kritik bir yer olan turkiye, uzerinden demiryolu gecen bu kopru ile ve diger projeler ile birlikte, avrupa ile asya (hindistan'a ve cin'e kadar uzanan demiryolu) avrupa ve asya arasinda halihazirdaki demiryollarina ve denizyolu nakliyatina, cok buyuk bir rakip oluyor.

    peki taksim dayanismasi 3. kopruyu sirf cevre etkilerinden dolayi mi iptal edin diyor ? o zaman neden istanbul izmir arasi halihazirda suren 500 km lik otoyol projesi, ki bursa'dan ve bircok yesil yerden geciyor. ona neden dursun demiyorlar ? neden sadece 3. kopru ?

    3. havalimani : en mantiksiz ve en sacma istektir. 3. havalimani bolgesi, uzerinden ucakla gecti iseniz gormussunuzdur, ya da yandex ya da google maps'e girip bakin. eski madenler, ki kanunen madenleri kapatinca firmalarin doldurup birakmasi gerekirken, cukurlari birakmislar. o bolge, sanki ay yuzeyi gibi, kraterler ile dolu bir alan. agac gormedim. cevre, zaten madenler tarafindan harap edilmis. duzenlenecek, cevreye olumlu katkida bulunacak bir proje. neden ? acaba alman havayolu lufthansa'nin, fransizlarin klm ve air france'nin, ingilizlerin british airways'inin pazar payini thy'ye kaptirmama isteginden olabilir mi ? (not: su anda thy, havalimani kapasitesinden dolayi bir cok yere ek sefer koymak istemesine ragmen yapamiyor bunu) bu istegin cevre ile ekoloji ile bir alakasini aciklasinlar, taksim meydaninda uzerimde ben salagim, bu basit seyi bile anlayamamisim, havalimani insaati dursun diye bir yazi ile duran adam olacagim.

    kanalistanbul: gene istek belli, cevre. hak verdigim bir neden. bircok tarim bolgesi, cok guzel yerler bu yuzden harap edilecek. bunun haricinde bir neden gormuyorum.
    gene ayni konuya gelirsek, cevreye etkileri karsiliginda kanalistanbul neden onemli. cunku, bogazlar bizim olsa da, montro sozlesmesi nedeniyle tam olarak bizim kontrolumuzde degil. turkiye bu sozlesmeyi iyice esnetti, bazi gemileri guvenlik o bu nedenle geciktiriyor yeri gelince (politik/ekonomik nedenler) ama bogazlarin yolgecen hani gibi olmasi bu sozlesme geregince engellenemiyor. kanalistanbul ise bu montro sozlesmesini pratik olarak cope atacak bir proje. bundan en hosnutsuz olacak ise rusya, ingiltere gibi ulkeler.
    sonucta, fransa parise giden irmaklarin yanibasina nukleer santrallari kurar, almanya aynisini yapar, ingiltere times nehri uzerine sanayii tesisleri kurar ama biz birinci dunya savasindan beri elimizi ayagimiz baglayan sozlesmeyi cope atacak projeyi hayat gecirmek isteyince cevre etkisi sorun oluyor (cevreye etkisi projelerin dusunuluyor onlemler aliniyor turkiye'de, internette bu projelerle ilgili raporlari da okuyabilirsiniz ne detaylar dusunuluyor diye), kopru ve havalimani gene ayni nedenler.
  • mevcut şartlar altında (yandan yemiş demokrasisiyle türkiye'de yani) ve direnişin çıkış noktasına bakılırsa, gezi parkının ağaçlarla birlikte muhafaza edilmesi dışında (bu olmazsa olmaz), geri kalan taleplerden biri bile karşılansa büyük başarıdır. muhatapların seviyesi düşünülürse, bugünler ileride zafer günü olarak bile kutlanabilir. unutulmaması lazım ki tayyip erdoğan'dan bahsediyoruz. ağzından bırakın özrü, ben yanlış anlamışım, yanlış yapmışıma benzer bir cümle duyana polonezköy'de dayalı döşeli, malı davarı eksiksiz, önünde 4 çekeri, arkasında deniz manzarası, 40 dönüm ekili arazisiyle çiftlik veriyorlar.

    hele hele seçim barajını dillendirmeye bile gerek yok. böyle bir talep tüm meseleyi bambaşka bir yere çeker: "değerli arkadaşlar, sonunda ağızlarındaki bakla çıktı. biz çıkardık. bak hele nasıl uyutmuşlar milleti. nasıl kanına girmişler yavrularımızın. bunlar şeytana pabucunu ters giydirir. bütüüüüün messsele bazı baraj altı partilerin tezgahıymış. hani var ya sandığa gömdüğümüz antika partiler. hah işte onların çakallığıymış. ağaç diye milleti uyutup asıl niyetlerini gizlemişler. ama ben uyardım..." damdan düşer gibi gelen taleplerden sonra alınacak cevap bu olacaktır. onu da tv'de izleriz anca. emin olun ne olduğunu anlamadan sıyrılıverirler herşeyden.

    diyeceğim odur ki gerçekçi olmak, azla yetinmek lazım. bu mesafe bir anda kat edilmez. çubuğu ilerletip işleri hızlandıramıyoruz maalesef. karşıda diktatörlüğe ramak kalmışken duvara çarpmış biri var. duvarı yıkmayı denedi, başaramadı. direnişin etkisini abartıp direnişle organik bağı olmayan taleplerle gitmek, dinamiti duvara sokup patlatmak demek olacaktır. yol uzun. bir sonraki mücadele de baraj temalı olur.

    zafer zaten kazanılmış durumda, barış çubuğunun aroması tartışılıyor. işte bu nokta herkesin tiksindiği siyasetin işin içine girdiği noktadır. pazarlık, görüşme, uzlaşma, değerlendirme ne derseniz diyin, taviz gerektirir, hele de aklı selim olup olmadığı belirsiz muhataplar varsa. güzel değil, tat vermiyor, o kadar gaza şuna buna değmez gibi geliyor belki ama böyle. unutmayalım yakın geçmiş, sadece slogan attığı için devleti yıkmaya teşebbüsten yargılanan ve makhum edilen insanlarla dolu. bu ülke böyle bir ülke. bir gıdım bile ilerleme olsa büyük başarıdır. unutmayın, adamlar memelekette vaziyeti 80 darbesindeki vaziyete götürmek üzereydi.
  • alternatif talep metnim şu:

    1)gezi parkı, park olarak kalmalıdır. taksim gezi parkına topçu kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağına, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklama yapılmalı.

    2)başbakan çapulcu dediği halkından erkek gibi özür dilemeli.

    3)başbakan 3 aylık süreçte aşağıdaki kitapları okumalı, özet çıkarmalı ve kabinede arkadaşları ile tartışmalıdır. 3 ayın sonunda , dayanışma’dan gelecek 2. kur kitaplarla devam edip en az 10 kur ilerlemelidir. (sert tartışmalar olursa bu maddeden vazgeçilebilir)
    -devlet – platon
    -çocuk kalbi – edmondo de amicis
    -diktatörlüğün psikolojisi - fathali m. moghaddam (emine hanım okudu ise ondan alabilir, tekrar para vermesine gerek yok)
    -sofi’nin dünyası - jostein gaarder
    -kuran – (türkçe meali)
    -din bu - turan dursun

    4)içişleri bakanından, emniyet müdürüne, polisinden bekçisine, tüm teşkilat bireylerinin her gün sabah mesaiye geldiklerinde, andımızı okur gibi insan hakları evrensel bildirisi’ni cümle cümle okuyup, bir ağızdan tekrar etmeleri sağlanmalı.

    5)bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi, seçim barajı kaldırılmalı, meclisteki milletvekili sayıları seçimde alınan oylarla paralel olmalı.

    6)şiddet göstermeyen hiçbir kitleye biber gazı atılmamalı. atanlara kapalı bir odada biber gazı soluma cezası verilmeli.

    7)tüm toma’lar yaz aylarına girdiğimiz bu günlerde sık yangın çıkan, bodrum, marmaris vb ormanlık arazilere götürülmeli ve yangına müdahaleye hazır bir durumda bekletilmeli.

    8)hükümet vatandaşlarının, seyrettikleri dizilerden, içtikleri içkiye, çocuk sayılarından internetine, dinlerinden uyruklarına, kısaca tüm özgürlüklerine saygı göstermeli.
  • adı "taksim dayanışması" olan bir oluşumun tabii ki sadece taksim'le ilgili zavallı talepleridir. ("ülkenin dört bir yanı" kısmı havada kalmış; sanki akla sonradan gelip alelacele eklenmiş.)

    ulan, bunlar zaten her şeyden önce masaya konmalı, yani tane tane yazarsam

    görüşme
    davetini
    kabul
    etme
    şartı

    olmalıydı. "önce şunları halledelim, tabii görüşürüz," denmeliydi.

    asıl talepler sonradan gelmeliydi.

    bütün bu konuşmalar mutlaka kameralar karşısında yapılmalıydı.

    kafanızı sikiyim sizin.
  • en öncelikli talep topçu kışlasından evvel polis şiddetinin şartısız, koşulsuz durdurulması olmalı. adamlar üstümüze saldırırken hangi talep üzerinde uzlaşıcaz?

    +istifa ettirmek görevlilerin ceza almadan tüyebileceğini sağlayacağından makul değildir. doğru olan, bu şiddetten kim sorumluysa görevden alınması ve haklarında cezai işlem başlatılmasıdır.

    + medya sansürü kalkacak. olayları anlatacağız, medya doğru haberi verecek ki "gidelim ezelim" diyen adam manipüle edilemeyecek. bayraklar yakılmamış, polise karşı şiddet kullanılmamış, en önemlisi, şiddetin çıkış noktasının, polis şiddetinin, polise taş atıldığı için, kaldırımlar söküldüğü için uygulandığı değil, tam tersi polis şiddetinden sonra varsa, kasklı, coplu, full koruma gezen polise taş atıldığı ve tomalardan korunmak için barikat yapılması vesilesiyle kaldırım taşlarını sökmek suretiyle kamu malına zarar verildiği (bunun tomaları hiçbir şekilde durdurmadığı keşfedilince taşların tekrar kaldırıma dizildiği) falan bunlar hep anlatılacak, hep yayınlacak. eğer bizim bilmediğimiz bir şey varsa onlar da çıkıp anlatsınlar. ama doğru haber yapılsın!

    +her türlü protesto ve eylem hakkını engeleyen kitlesel silahlar (biber gazı ve henüz üstümüzde kullanılmadığına dua ettiğimizi düşündüğüm diğerleri) yasaklanmalı.

    sonra da, topçu kışlası falan yapılmayacak, ağaçlar zart zurt kesilmeyecek, doğal alan tahribatı gerektiren her türlü işte toplumsal konsensusla kararları alacak, kimsenin namazına, niyazına, türbanına, cemevine karışmayacak, kimsenin alkolüne, festivaline, öpüşmesine karışmayacak toplumda ahlak bekçiliği yapmayacak, yargının üstündeki tahakkümünü de kaldırırsa ayrıca seviniriz. istiyosa görevinde kalabilir haddini bildiği sürece bence sakınca yok.

    demokratik talep formu basıp gönderelim mi? çok marjinal, insanlıktan uzak taleplerse bunlar bildirin, entryi sileyim. ama bu talepler çok yaauuuu derken bilin ki dört kişi öldü. binlerce kişi yaralandı bu despotizm yüzünden. onun yaptıkları aşırı değil, bizim dediklerimiz mi aşırı?

    ayrıca, dış mihraklar darbe yapması için kimseye gitar ve kitap dağıtmamıştır. bunu da öğrenmesi kendisi açısından genel kültür bilgisidir. tercihli madde ister gözönüne alır, ister almaz.
hesabın var mı? giriş yap