• şu an beyaz rusya'da etnik kökeni tartışılan yazar. beyaz mı rus mu ukraynalı mı diye.
  • milleti üze üze kendine ev yaptırmıştır...
  • nobel edebiyat ödülü konuşması

    "cesaretimi toplayıp söyleyeceğim: 90’lı yıllarda elimize geçen şansı kaçırdık. ülkemiz nasıl olmalı, güçlü mü, yoksa insanlarına layık mı sorusu önümüze geldiğinde, birinci şıkkı seçtik: güçlü olmalı. şimdi yine güç zamanı. ruslar ukraynalılarla, kardeşleriyle savaşıyor – benim babam belaruslu, annem ukraynalı, bir sürü başka insanın da böyle… rus uçakları suriye’yi bombalıyor…

    umut devri yerini, korku devrine bıraktı. zaman geriye döndü. ikinci el, kullanılmış bir zamanı yaşıyoruz."

    (bkz: muhteşem)
  • sscb'de sansüre uğrayan binlerce yazardan biri. kitabında şöyle tanıklıkları yazarsan tabii sansürü yersin tavariş svetlana:

    “ilerliyoruz… ilk alman yerleşim birimleri… genciz. güçlüyüz. kadınsız dört yıl. mahzenlerde şarap bulduk. meze de var. alman kızlarını yakaladık… on kişi birine tecavüz ediyordu… kadın yetmemeye başladı, halk sovyet ordusundan kaçıyordu, bu sefer daha gençleri aldık. kız çocuklarını… on iki – on üç yaşlarındalar… ağladıklarında dövdük, ağzına bir şeyler tıktık. onların canı yanıyor, biz eğleniyorduk. bütün bunları nasıl yapabildiğimi anlamıyorum… aydın bir aileden bir delikanlı… ama yaptım… en korktuğumuz şey kız arkadaşlarımızın öğrenmesiydi. hemşirelerimizin. onlardan utanıyorduk…”
  • 2015 nobel edebiyat ödülünü alan minsk'te yaşayan kadın edebiyatçı.
    düzenleme:

    çok yönlü, hafızalara kazınıcı yazım stilinden ötürü ödül aldığı söyleniyor. ilk duyduklarım bunlar.

    ---------------------------------------------------

    türkçede iki kitabı bulunuyor. ikisinin de baskısı tükenmiş durumda.

    birisi:

    (bkz: bir nükleer felaketin sözlü tarihi)

    bir diğeri:

    (bkz: nazi işgalinde sovyet kadınlar)
  • afganistan savaşına katılan askerlerle yaptığı mülakatları derlediği çinko çocuklar da yayınlanmıştır. çevirmenlerin, pek çok yeri çevirirken ağladık, diye belirttiği bir savaş kitabıdır. şu günlerde özellikle okunmalı, okutulmalıdır.
  • svetlana aleksiyeviç'in ülkemizde yayımlanmış tüm kitaplarını okudum. önce ilk okuduğum kitabıyla ilgili yorum gireceğim: çernobil duası. kafka, epsilon yayınevi tarafından basıldı.

    * kitabı okumamdan bir hafta kadar önce youtube üzerinden 'çernobil'de ne oldu - aljazeera türk belgesel' isimli bir belgesel izledim. hüzünle, hayretle, kızgınlıkla, korkuyla karışık duygular içinde tamamladım izlemeyi. etkisinden kurtulmak kolay değil... çocukluğumdan beri bilirim duyarım çernobil faciası diye. hatta ülkemizde bile radyasyonlu çayların ekran önünde afiyetle içilip sağlıklı olduğunun ispat edilmeye çalışıldığına bile şahit olduk maalesef... belgeseli izlemek facianın insanı boyutlarda yani günlük, sıradan hayata etkilerini görmek, bu faciayı yaşayanların yaşadıklarını kendi cümleleriyle tüm duygularını yansıtarak dile getirmelerini dinlemek açısından etkileyiciydi.

    * dünya yakın tarihinde tüm insanlığı (insani olarak!), hayvanları ve doğayı etkileyen yüzyılın faciasının sivil ve siyasi yanlarını ele alan kitabı şayet ilginiz dâhilindeyse mutlaka okuyun ve hatta belgeseli de izleyin derim.

    * patlamanın etkisi altındaki bölgeleri nasıl etkilediğini, insanların nasıl kandırıldıklarını, bilinçlendirilmediklerini, siyaset ve maddiyat uğruna nasıl hiçe sayildiklarini okuyun. yüzyılları bulacak bu patlamanın sonuçları... dünü, bugünü, yarını acı dolu...

    kadın yok savaşın yüzünde, ikinci el zaman ve çinko çocuklar'ı da okudum. onlarla ilgili de yorum yazacağım ilk fırsatta.
  • yanlış anlamadıysam nobel edebiyat ödülünü almıştır.
  • cernobil felaketini yasayanlarin gozuyle gozler onune seren "voices from chernobyl" kitabinin yazari. ukraynali.

    web sayfasi: http://alexievich.promedia.by/eng/
  • "bir insanın aklının nasıl sadece kötülüğe çalıştığına dair monolog

    dünyadan kaçıyordum. ilk zamanlar tren garlarının çevresinde takıldım, oraları seviyorum; etraf insan kaynasa da tek başınasın. sonra buraya geldim. özgürlük burada. kendi yaşamımı unuttum. bana bunu sormayın. kitaplarda okuduklarımı ve diğerlerinin bana anlattıklarını hatırlıyorum; ama kendi yaşamımı unuttum. çok uzun zaman önceydi. hata yaptım. ama pişmanlık gönülden olunca tanrı'nın affetmeyeceği günah yoktur.

    insan mutlu olamaz. öyle yaratılmamıştır. tanrı adem'in yalnız olduğunu görüp yanına havva'yı vermiş. mutluluk için, günah için değil. ama insan mutlu olmayı beceremez. benim gibi örneğin. alacakaranlığı sevmiyorum. karanlığı da sevmiyorum. buradaki hayatım bir tünel… karanlığın ve aydınlığın arasında. hala nerede olduğumu -nasıl olduğumu- anlamıyorum, artık bir önemi de yok. yaşayabilirim veya yaşamayabilirim, önemsemiyorum. insan hayatı çim gibidir, yeşerir, kuruyup samana dönüşür, sonra da ateşin içinde yok olur. bu ortamda meditasyon yapmaya bayılıyorum. burada insan bir hayvan veya soğuk yüzünden ölebilir. onlarca kilometre boyunca kimse yok. cinleri oruç tutarak ve dua ederek kovabilirsin. tenin için oruç tutar. ruhun için de dua edersin. ama ben yalnız değilim, inançlı bir insan asla yalnız değildir. köylerin çevresinde dolanıyorum, bir zamanlar spagetti, un, hatta sıvı yağ bile bulabiliyordum. konserve meyveler... şimdi mezarlıklara gidiyorum. insanlar ölüleri için yiyecek-içecek bırakıyorlar. ama ölülerin yiyeceğe ihtiyacı yok. umursamıyorlar. tarlalarda yabani buğday var, ormanda da mantarlar ve meyveler. özgürlük burada."

    svetlana aleksiyeviç, çernobilden sesler: bir nükleer felaketin sözlü tarihi, istanbul: aytaşı yayıncılık, çeviri: aslı candaş, s. 64.
hesabın var mı? giriş yap