• bir dönem ss lazio ve as roma'yı çok yakından takip etmiş, serie a'da ve cl'deki maçlarını kaçırmamış, cm97-98 ve cm3 oynarken mütemadiyen lazio ya da roma seçmiş bir kişi olarak hakkındaki görüşümü basit bir şekilde ifade edebileceğim kişi.

    öncelikle bu adamın o dönem elindeki kadroya bir bakalım:

    kale:
    angelo peruzzi (italya'nın buffon'dan önceki ünlü kalecisi)
    luca marchegiani (italya milli takımında defalarca oynamış çok iyi bir kaleci, lazio'da yedek bekliyordu)

    defans:
    alessandro nesta (anlatmama gerek var mı?)
    sinisa mihajlovic (sırp futbolcu efsanevi frikikleriyle tanınırdı, bugün hocalık yapıyor, bir maçta serbest vuruştan üç gol atmışlığı vardır)
    fernando couto (portekizli ünlü defans(dc))
    jaap stam (hollandalı ünlü defans(dc))
    giuseppe favalli (italya milli takımının sol beki, lazio'dan sonra milan'da oynadı)
    giuseppe pancaro (sağ ve sol bek oynayabiliyordu, daha sonra milan'da oynadı)
    paulo negro (savunmanın sağında ve ortasında oynayabilen gayet iyi bir defans alternatifiydi)

    orta saha:
    pavel nedved (anlatmama gerek olmayanlardan bir diğeri)
    juan sebastian veron (yine anlatmama gerek olmayanlardan biri)
    dejan stankovic (hala inter'de oynuyor, o zamanlar lazio'da genç yetenek olarak sağ kanatta oynardı)
    matias almeyda (arjantin milli takımının defansif orta sahası)
    diego simeone (orta sahanın ortasında oynardı, bir dönem arjantin milli takımının vazgeçilmeziydi, bugün atletico madrid'in başında)
    nestor sensini (süper tecrübeli arjantin milli takımı oyuncusu, defansif orta saha ve defansın ortasında da görev yapabiliyordu)
    sergio conceicao (portekiz milli takımında sağ kanat, figo ve rui costa ile değişerek oynuyordu)
    karel poborsky (çek milli takımının sağ kanadı, büyük yetenek)

    forvet:
    christian vieri (anlatmama gerek olmayanlardan biri)
    marcelo salas (şili milli takımının gol makinası)
    roberto mancini (lazio'da yedek bekliyordu, bugün manchester city'nin başında)
    fabrizio ravanelli (beyaz saçlı prens, lazio'da yedek bekliyordu)
    alen boksic (hırvat milli takımının golcüsü, vieri'nin gitmesine yakın geldi)
    giuseppe signori (yine italya'nın o dönemde baggio ve del piero ile birlikte yetiştirdiği en büyük forvetlerinden biri, eriksson ile kısa süre çalıştı)
    hernan crespo (...)

    bu, gördüğümüz gibi bugünün real madrid'i, barcelona'sı ya da chelsea'siyle rahatlıkla kıyaslanabilecek bir kadro. başında da sven-göran eriksson vardı. gelelim sadede.

    1- sven-göran eriksson, kendisine sınırsız transfer bütçesi ve bu hayvani kadronun verildiği 1997-98, 1998-99, 99-2000 ve 2000-2001 sezonlarında yalnızca 1 şampiyonluk alabilmiş, sonra da şampiyonluğu ezeli rakip roma'ya kaptırmıştı. kupa galipleri kupası finalinde mallorca gibi bir takıma yenilmelerine ramak kalmıştı, orada da lazio'yu vieri kurtardı.
    2- kendisi tam bir rotasyon sistemi manyağıdır. hele bir de eline geniş kadro verildiyse, takım ne kadar iyi giderse gitsin hiçbir zaman kadroyu sabit tutmaz, sürekli orasıyla burasıyla oynar, devamlı kurcalar. aynı hafta içinde yapılacak lig, kupa ve şampiyonlar ligi maçlarına ayrı 11'lerle çıkması gayet olağandır.
    3- takımı o kadar defansif oynatır ki sıkıntıdan ölebilirsiniz. çalıştırdığı takımlarda forvetler ileride çok yalnız kalır. takım gol bulmakta zorlanır.
    4- kadro ne kadar iyi olursa olsun her zaman garanticidir, 1-0 olsun benim olsun mantığıyla oynar. hatta bu sık sık korkaklık seviyesine varır.
    5- bu adam, bu hayvani kadroyla, kendisine göre zayıf denebilecek bir kadroya sahip olan valencia ile oynadı ve 5 yedi.
    6- o kadar uysaldır ve takımda başkanın ipleri eline almasına o kadar izin verir ki, bir dönem kendisine cragnotti'nin* kuklası dendiği olmuştur.
    7- takımı o kadar defansif oynatır ki sıkıntıdan ölebilirsiniz. (demiş miydim?)

    şimdi, türkiye'ye geleceği konuşuluyor, yukarıda saydığım sebeplerden ötürü umarım doğru değildir diyorum, başka da bir şey demiyorum.
  • trabzonspor teknik direktoru olmasi halinde ba$arili olmasi icin bir takim radikal kararlar uygulamasi gereken isvec'li. evet $ven-goran ba$ari recetini hazirladim.

    -oncelikle kulupten tercuman istememelisin. yerel gazeteler var bizim. new jersey-herald gibi du$un onu biraz da. oyle her yerde cikmaz, ciktigi yerde cok $ey degi$tirir. i$te bu nokta da radikal bir karar alip tercuman kullanmazsan ba$in agirmaz. ''eriks-son buldu'' gibi sig esprilerle kar$ila$mazsin. $eyap onu kesin.

    - tercumansiz nasil anla$acam peki takimla? bak $imdi bizim ulke'de herkes ingilizce bilir. o sorun degil pek. yani bir huseyin olsun bir serkan balci olsun ingilizceye hakim cocuklar. giray anliyor yaziyor ama konu$amiyor ama cora'da skinti var hocam. tayfun cora'da sikinti var.. sonucta haydi husnu kaldir $arkiyi $imdi butun orkestra everybody diyen volkan konak'in memleketine geliyosun.

    - eveett geldik en kritik noktaya, sozle$me uzatmasi an meselesi olan kaptan huseyin. burda yapman gereken tek $ey '' huseyin'i kadroya yazarim geri kalan 10 oyuncuyu ona gore belirlerim'' den yurumek. kim geldiyse boyle yapti bi sen mi akillisin mnskim.

    - bakin. gidin bakin ba$arili olan takimlarin sembolle$mi$ isimleri vardir/olmu$tur her zaman, hayir ben demiyorum bunu. bir stoichkov, bir van basten, bir dennis berkamp, bir shearer, ne bilim bir hakan kele$ falan hep takimlari icin sembol olmu$ isimler. bu cerceve de ''o'' nu tekrar kulube kazandir. hasan ucuncu.

    $imdilik bunlari yap. genc dinamik ve eglenceli bir takima geliyorsun. bak benden soylemesi ba$arisiz city ve meksika maceralarindan sonra yuzun gulecek. gercekten guleceksin bak. mac kasetlerini izle bizim forvet hattina gulersin yani. sonucta umut falan bunlar kacirdigi komik gollerle gulumseten insanlar.

    -unutmadan soylim... sadece bir tane yilmaz vural var. iki hafta da bir kar$ila$inca '' bu yilmazsa gecen hafta ki kimdi lan'' veya '' kac tane var lan bunlardan'' diye ambele olma.

    hala daha ba$arisizsan eger fazla kasma alti ay sonra gune$ dogar...

    edit: gelen mesajlar uzerine; her $ey tamam da ramos sen sari-sicak mi izliyosun?

    -gurbetteyiz ulan. erkek guzeli sefil bilo izleyecek degiliz ya.
  • kensiyle ilgili haber alınacaksa ingiliz kraliyet ailesinden değil, isveç kraliyet ailesinden alınabilir tahminimce.
  • 11 ekim 2003 türkiye ingiltere maçı'nın demeçler savaşı şeklinde geçmesine sebep oldu.

    maç öncesinde eriksson "taraftarımıza sesleniyorum, türkiye'ye gelmesinler, ölebilirler" dedi. buna dellenen dönemin federasyon başkanı haluk ulusoy ise "gelmesinler tabii, mağlubiyet mi izleyecekler?" diyerek iddialı bir çıkış yaptı.

    futbolcular da bu açıklamalara sessiz kalmadı. hakan şükür "ingiltere'ye ilk golü ben atacağım. futbolcu arkadaşlarımla ilk golü atana hediye alacağız" dedi. alpay özalan da "maça yüzde yüz hazırım, yüzde 200 oynayacağım" diyerek ortaokuldaki matematik hocasına selam çaktı.

    neyse bu gazlı ortamda maç oynandı, 0-0 bitti, türkiye yine gol atamadı, kimse ölmedi.
  • dikkatli bakilirsa namussuz namuslu ya benzedigi gorulecektir. sener sen in namuslu da delirtikten sonraki tipi.
  • bu kadar mali zorluklar içerisinde ki bjk'nin bu adamla anlaşacağını hiç sanmıyorum. bir fenerli olarak inşallah bjk'nin başına bu adam gelmez ve bjk'yi daha da çok batırmaz ve bir jean tigana, del bosque örneği daha yaşamayız.
  • trabzonspor'un gündemine samet aybaba'dan sonra girmiş hoca.
    hangisi iyidir, kötüdür bunu tartışmıyorum ama türk insanı ve doğal olarak da türk futbolunun, nasıl da şizofren bir kafaya sahip olduğunu anlamak için önemli. önce samet aybaba, arkasından sven göran eriksson.
    vay anasını.
  • avrupa'nın en overrated teknik direktörüdür. şüphesiz. bir ötesi de yok. hiçbir açıklaması da yok. bu kadar üst düzey takımda bu kadar başarısızlık elde etmiş bir adamın, yok böyle taktik deha, yok öyle üstün adam yönetir, yok böyle koçluk eder gibi abartılmasının pek bir izahı yok..

    bir de defansif oyun sistemiyle adamı uyuz ederdi takımları..yıldızlarla dolu kadroları saçma sapan defansif sistemlerle harcamıştır..elindeki takımlara kıyasla da doğru dürüst bir şey yapamamıştır..

    meşhur olmasının sebebi, göteborg ile 1982'de uefa kupası kazanmasıdır (kimse niye göteborg niye uefa kupasında, göteborg'u şampiyon edemedin diye sormuyor tabi..)..ondan sonra benfica'nın başına geçmiş..o zaman portekiz takımları başarılı ekipler..avrupa şampiyonu falan oluyorlar sık sık..benfica'da da şampiyonluklar yaşadı ve kaybettiği bir uefa kupası finali oynadı.

    iyi bir şey sandılar bunu, roma'ya geçti. roma'nın şampiyonluğa oynayabilecek kalibrede olduğu yıllarda aynı sezonda olan serie a ikinciliği ve bir italya kupası haricinde bir halt edemedi üç senede (7. bitirdi iki kere)..kovaladılar ve 2 sene fiorentina'da geçirdi. orada da özel bir esprisi olmadı (7.-8. bitirdi)..

    şutlanıp geri benfica'ya döndü. açık ara şampiyon olan takımı porto'nun ardına düşürdü hemen.. dönemin iyi takımlarından olan benfica'da şanslı fikstürler sayesinde (genelde zayıf doğu bloku şampiyonlarıyla eşleşti hep) avrupa kulüpler kupası (şampiyonlar ligi'nin öncülü -- o zaman lig formatı yok eleme formatı var) finaline çıktı..neyse milan dersini verdi..porto'dan bir daha fark yedi 91-92'de..

    sonra sampdoria'ya çöktü. hazır şampiyon takımı aldı, 5 senede orta sıralara demir attırtıp bıraktı..yıldızların tamamı bunun zamanında ayrıldı..avrupa'nın kalburüstü ve iyi oyun oynayan takımlarından birine yine defansif sistemini getirip oyununu da kendini de bitirdi..5 senede bir italya kupası aldı ancak..99'da bunun mirasıyla takım küme düştü..

    lazio nedense başka adam yokmuş gibi gitti bunu aldı..lazio ki o zaman para gırla, italya'nın meyve suyu imparatorluğu cragnotti ailesi arkasında, avrupa'nın belki en iyi takımıydı o zaman, marchegiani, nesta, sensini, favalli, negro, marcolin, pancaro, chamot, almeyda, simeone, mihajlovic, couto, venturin, veron, ravanelli, simone inzaghi, sergio conceicao, de la pena, boksic, stankovic, lombardo, fuser, rambaudi, jugovic, mancini, nedved, signori, casiraghi, vieri, salas..oyunculara bak..

    bu şablonda ilk senesinde rezil bir derece ile 7. olabildi ancak..yine ballı fikstürlerle son kupa galipleri kupası'nı kazandı (elediği takımları sayıyorum -- lozan, partizan, panionios, lokomotif moskova, mallorca)..99 süper kupası'nda manchester utd.'yi geçtiler.. ikinci senesinde yine şampiyon olamadı, 2. bitirdi milan'ın ardından; ki lazio'daki kadro kimsede olmadığı gibi, juve ve inter de tarihi diplerini yapıyordu..şükür ancak 2000 yılında son haftada şampiyonluğu elde edebildi..o sezon kupayı da aldı..serie a'daki tek başarısı da bu 2000 yılı oldu zaten..o da italya'nın en iyi kadrosuyla ve en çok para harcayan yönetimiyle. hala da bunun ekmeğini yiyor 20 senedir..

    ki hemen ertesi sene, şampiyon kadrosuna crespo, dino baggio, poborsky, castroman, claudio lopez, peruzzi, colonnese gibi eklemelere karşın 3.'lüğe indi..

    şampiyonlar ligi'nde bir çeyrek finalde valencia'ya farklı elendi..birinde de ikinci grup aşamasında grup sonuncusu olma başarısıyla italya'nın en iyi takımına dersini aldırdı..

    ingiltere milli takımının kendisini başa getirmek konusundaki nedensiz ısrarı üzerine lazio'yu sene ortası yarı yolda bıraktı, ingiltere'nin başına geçti. ingiltere tarihinin en iyi kadrolarıyla (beckham, gerrard, lampard, scholes, owen, joe cole, campbell, neville biraderler daha neler neler işte gerisini getirin) azami vardığı nokta hem dünya kupasında hem avrupa şampiyonasında max. çeyrek final oldu.

    manchester city'nin para babalığı yıllarının başladığı ilk yıllarda bunu başa getirdiler. onca transfere rağmen 9. bitirip kovalandı..sonrası bir nevi journeyman'lik..nerde çok para verilirse oraya gitme gibi biraz..leicester city macerasında championship'te hiçbir başarı elde edemedi..çin takımlarında (guangzhou r&f, shangai sipg, shenzhen fc) da hiçbir başarısı olmadı..meksika, fildişi sahilleri, filipinler milli takımlarında da bir beceri gösteremedi.. meksika kötüye gitti, fildişi sahilleri'ne dünya kupası için gelmişti, o tarihi kadro kötü gruba düşmüştü dünya kupası'nda, elendi gitti (bir burada çok yapacağı bir şey yoktu)..

    neyse artık 73 yaşında, daha da görmeyiz herhalde futbolda kendisini..görmeyelim yani artık..

    son hüküm: overrated..başarılarına kıyasla ismi fazla duyulmuş ve anılmış bir isim..
  • ingiliz milli futbol takımının hocası. isminden tahmin etmek çok zor ama isveçlidir kendisi.
  • "cool" sözcüğünün vücut bulduğu adamdır. maçlarda hoplamaz, zıplamaz, kavga etmez. her zaman sakindir. zamanında the guardian'da çıkan bir röportajında kendisine sorulan "nasıl bu kadar sakin olabiliyorsunuz? bu sinir bozucu soğukkanlılığın sebebi nedir?" gibilerinden bir soruya, "başımıza iyi ya da kötü ne gelirse gelsin, yarın bir kamyon tarafından çarpılıp gebermeyeceğimizin garantisi var mı? yok. e ne sevinecem maymun gibi?" ye benzer bir cevap vermişti.

    ya beyler, beşiktaşlılar ve de romalılar. yıllardan sonra ilk defa zeki, karizmatik ve asil bir adam geliyor beşiktaş'ın başına, bi sakin olun.

    not:gençlere şans vermiyor denilen bu adam, rooney'i 17 yasında ingiltere milli takımına çağıran adamdır.
hesabın var mı? giriş yap