• şu diziyi izlerken kendini salak gibi hisseden bir ben miyim lan. dizide herkes herkesin aklından geçenleri biliyor, diyaloglarda birbirlerine seri laf sokmalar. bir sorun var ortada mike, harvey hemen çözümü buluyor etrafındaki herkes ilk seferde anlıyor. olm birinizde " kanka şu kısmı anlamadım ben anlatıver bir daha" desin. sekreterden yardımcıya herkesin iq 250 dizide. he mükemmel bir dizidir severek ve beğenerek izliyoruz o ayrı konu.
  • bir türk avukat olarak izleyip feyz almaya çalıştığım amerikan dizisi.

    ancak izlerken tahammül etmek çok zor. bir kere bu dizideki elemanlar, türkiye'dekinin aksine her zaman çok şıklar. çok zenginler. arabalar, ofisler, eşyalar, evler, vs. her şey tavan noktasında. türkiye'de ise pek böyle olmuyor.

    sonra darlanınca çamura yatıyor, bir barda demleniyor, spor arabalara biniyor veya aniden ışınlanır gibi başka bir şehirde meydana çıkıyorlar. bol bol sevişiyorlar. bizde ise çamura sadece mecazen yatılıyor, demlenme işi ise bir shot tekilaya 25-30 tl isteyen hayvan işletmeciler yüzünden genelde taksim'de iki bira ile sonuçlanıyor. bizde seviş yok.

    ayrıca orada işler çok daha klas. birleşme, devralma, hisse satışı, vs. vs. daha avukatlık dışı, danışmanlık tadında. bizde ise avkat bey, ibneler benim paramı ödemiyor, git analarını sik, hacze git, aç davayı kazan, tadında ilerliyor.

    onlarda mahkemeler rahat. amerikan sistemi tümüyle bizdeki kara avrupası sisteminden farklı. onlar dava açmadan iş bitiyor, bizde dava bitse de tahsilat olmuyor.

    onlar hakime bir cümle kuruyor, hakimin dünyası değişiyor. biz hakime delil olarak ebemizi sunsak yine de en baştaki fikrinden dönmüyor.

    onlarda da yargı-tay ve danış-tay benzeri kurum var ama bizdeki gibi tay tayla geçmiyor. çok hızlı sonuçlanıyor.

    bir de ofis yaşamları beni darlıyor. onlar sürekli dik ve karizmatik ofis içi yürüyüşler, sadece birkaç cümlelik can alıcı konuşmalar yapıp gözleriyle her şeyi anlatırken; bizde genelde ne boş boş bakıyorsun, anlamadın mı, para geldi mi, ödemedi mi o şerefsiz, onun anasını sen sikesin, şeker mi bitti, hangi at yiyor lan bu şekerleri, amına koyim müvekkil gelecek yine kafamı sikecek, hey stajyer makarna yapmasını biliyor musun, kdv gelmiş yine kol gibim, vs. vs. şeklinde ilerliyor. *
  • --- spoiler ---

    her seyi gectim, rachel ile mike evlenirse kadinin rachel ross olacagi gerceginin rahatsiz ettigi tek friends fanatigi ben miyim?
    --- spoiler ---
  • mekanlarıyla ilgili amme hizmetinde bulunacağım dizidir.

    efendim bu dizi bana new york'u öyle sevdirdi ki google maps ve street view vasıtasıyla sokaklarda falan dolaşmaya binaları bulmaya kastım bir dönem. ama sonra acı bir gerçeği keşfettim.

    dizinin başında mike'ın pearson&hardman'a geldiğinde camdan gördüğü bir manzara vardı hatırlarsanız, o manzaranın kaynağı olan mekan citigroup center ama bu mekanı daha sonra kullanmıyorlar. harvey ve jessica'nın ofislerinin manzarasında gördüğümüz yeşil kubbemsi şeyler ise the waldorf towers binasına ait gözüküyor ancak o açıdan ve o yükseklikten orayı gören binayı henüz bulamadığımı zannediyorum. bir bölümde jessica ile harvey terasımsı bir yerde konuşuyorlardı, spoilera girmeden güven ile ilgili bir meseleydi diyeyim. o görüntüler ofisin terasıymış izlenimini yaratsa da aslında general motors building civarı bir yerden. mike ile rachel'ın foodtruck önündeki hararetli diyalogları ise daha bariz bir yerden, central park'ın, güneydoğu köşesindeki grand army plaza'dan. yine bir bölümde (mike'ın telefondaki mesajı dinledikten sonra hevesli bir şekilde işe gittiği bölümde) mike bisikletiyle metrodan çıkıyordu, çıktığı yer az önce bahsettiğimiz citigroup center önündeki durak (o kamyon olmayaydı arada iyiydi).

    lakin burada bir çıkmaza düşüyordum ve hemen sonraki sahnede arkadaki düşey kesitli merdivenimsi* binayı ve bisikletini bağladığı yeri bir türlü bulamıyordum. new york belediyesinin sitesinden bisiklet park yerlerini mi aramadım, manhattan'ı sokak sokak mı gezmedim neler yaptım neler.. bir yandan her bölümden sonra ya da aklıma geldikçe internette arıyorum suits tv show filming locations vs diye ama mümkünatı yok bulamıyorum. az önce tekrar aklıma geldi ve nihayet bir cevap buldum, sabah işe gidecek olmama rağmen sizinle de paylaşayım dedim.

    efendim meğer dizinin aslında büyük kısmı toronto'da çekiliyormuş. şimdiye kadar dikkatimi çeken çoğu yer new york'tan olsa da çok farkına varamadığım kısımlar toronto'danmış. mesela mike'ın evini de çok aradım ama bulamadım. jeneriklerde falan yer alan evin dibindeki köprü buna bir örnek. aslında o ev o köprünün dibinde değilmiş.

    o tırtıklı bina meğer toronto'daki trump tower & hotel'miş. yine dizideki o köşeleri girintili kare bina da bay adelaide centre'miş. hatta mike bisikleti bağladıktan sonra arkasında gözüken mekan da şurasıymış. gördüğünüz gibi yalnızca sokaklara bakarak manhattan mı yoksa toronto mu anlamak güç.

    o 1 dk sürmeyen geçişe bu kadar farklı lokasyonu sığdıran ve şehirleri tanımayan insanlara bir şey hissettirmeyen görüntü yönetmeninin gözlerinden öpüyorum.

    aklıma başka kilit lokasyon gelirse eklerim. sonraki çalışmam da dizinin müzikleriyle ilgili olacak. siz o zamana kadar çok takdir ettiğim bir çalışma olan dizinin pinterest sayfasına takılın.
  • en sevdiğim karakteri louis olan dizi. hele o yılıbık sırıtışı yok mu. arada üzülüyo ya moralim bozuluyo. hep mutlu olsun bu adam çamuruna girsin, kendine %2 yağlı helal süt emmiş bir kedi bulsun.

    hatta dizinin finalinde kapıda "specter litt" yazsın.
  • son derece eğlenceli dizi, severek izliyoruz kendisini.

    --- spoiler ---

    ancak arkadaş, şunu anlamıyorum.
    bu mike ross arkadaşın harvard'lı olmadığını hadi milyar dolarlık şirketin insan kaynaklarına yutturdunuz. kimse diploma istemedi, kimse harvard'a sormadı, bir şekilde kandırdınız.

    bu adam nasıl tek başına davaya çıkıyor? kaç bunun baro sicil numarası? davalarda yancılık yapması neyin tamam da tek başına davaya çıktı bu dördüncü bölümde. o nasıl oluyor? olmamalı ki bence yani sanırım...

    --- spoiler ---
  • birbirlerine sürekli olarak dosya fırlatan adamların olduğu güzel dizi. bir tanesi de açıp okumuyor arkadaş içinde ne yazıyor diye.
  • donna'nın mükemmelliği sahnelerinin az olmasından kaynaklanıyor olabilir ona itiraz etmem ama mike'ın asistanındaki yeni donna havaları o kadar olmamış ki anlatamam. donna'yı donna yapan tekliği, eşsizliği zaten, onun benzerini yapmaya çalışmak çok saçma olmuş.

    ayrıca sizce de rachel ultimate kezban değil mi ya?
  • an itibariyle net olarak söyleyebilirim ki içerisinde selülitten bile daha nefret edilesi bir adet jessica barındıran dizidir.

    bebeğimsin louis.
    lüzumsuzsun mike.
    mike'tan daha gereksizsin rachel.
    ısırırım harvey.

    tapılacak gadınsın donna.
hesabın var mı? giriş yap