• egemen bostancı tarafından -new york'taki ünlü klüpten çalıntı isimle-açılmış olan, zamanında türkiye için bir "devrim" sayılan "diskotek"... 6000 watt müzik sistemi o zaman için ancak yurtdışında varlığı duyulan birşeydi.
    yüksek dj kabininin alt kısmı 3-4 kat ve boydan boya tüplü ekranlarla kaplıydı. (yaşar alptekin'li lambada filminin kapalı mekan dans sahneleri burada çekilmişti, matrak olsun diye seyredilerek nostalji yapılabilir.)
  • new york city de 254 west 54th street de 26 nisan 1977 de açılan , 70lerdeki disco kültürünün ve dünyadaki club culture ın anası olan efsanevi disco.
  • 34. istanbul film festivalinde şubat 2015'de hazırlanan yönetmen kurgusu gösterilecektir. 1998 senesinde film gösterime girmeden evvel test izleyicisine gösterildiğinde, "çok eşcinsel" olarak bulunmuş ve bir eşcinselsizleştirme operasyonuna uğramış ve belli çevrelerde 54 yerine 55 olarak anılmasına neden olmuş filmin.

    17 yıl sonra, şubat 2015’te, yeniden kurgulanmış, temizlenmiş, daha da kuir, daha seksi ve daha karanlık stüdyo 54, mark christopher’ın ilk niyetlendiği haliyle gösterime hazırlanmış.

    not: shane 54 gerçek bir karakter olup olmadığını bilmiyorum ama sanırım bir sürü x54 karakteri vardır. ama ryan phillippe ne güzel adam. hem straight hem gay herkesin ilgisini çekebilecek kadar güzel adam. adeta adonis.
  • studio 54 sadece sosyolojik bakış açısıyla bile hayli ilginç bir yerdi. 1967 yazında patlayan summer of love adlı hippi çılgınlığından yaklaşık 10 yıl sonra zirve yapan bu mekanın müdavimleri ilginç şekilde yine baby boomers jenerasyonuydu. anti-materyalist hippi günlerinden beri çok yol katetmişlerdi. hedonist felsefe hala duruyordu ama değer yargıları woodstock'tan beri 180 derece değişmişti. "all you need is love" (tek ihtiyacın aşk/sevgi) sloganı, bir şekilde "all you need is fame and lots of money" (tek ihtiyacın şöhret ve bolca para)'ya evrilmişti. boomer'ların bu yeni felsefesinin yeni de bir simgesi vardı: studio 54.
    yine aynı kalıp duruyordu ama; 1969'da max yasgur'un 600 dönümlük çiftliğine (woodstock) akın eden aynı jenerasyon, şimdi bu elitizm ve arsız materyalizme batırılmış diskoteğe akın ediyordu. hippi maneviyatları ve idealizmleri çökerken, hepsi studio 54'ün görkemle parıldayan neonları karşısında saygıyla eğildi. bu diskoteğin geçmişini biraz dökelim şuraya:

    studio 54'ün bulunduğu bina 1920'lerde bir opera binası olarak açılır. 1940'larda cbs'in mülkiyeti haline gelir. hatta captain kangaroo ve to tell the truth gibi bir dizi popüler program da orada çekilir. cbs, 1960'ların ortalarında o zamanın en büyük yayın tesislerinden birine taşınır ama yine bazı programlar 54. caddede çekilmeye devam eder, ta ki 1976 yılında onlar da ana merkeze ve ed sullivan tiyatrosu'na taşınana kadar. işte tam bu noktadan sonra çarşı karışır.

    cbs gidince zengin tayfa saklandığı yerden çıkıp mekanı satın almak ister. isteyenler arasında alman model uva harden de vardır. ama harden listede marlborough sanat galerisinin kurucusu frank lloyd'un arkasındadır. buna rağmen şansı yaver gider ve sanat galerisi tam o sıralar bir skandalın içine düşer.

    (skandal da çok kısaca şöyle: neyi resmettiği anlaşılamamasıyla ünlü ressam mark rothko intihar edip ölünce bu marlborough sanat galerisi ile rothko'nun ailesi mahkemelik olur ve galerinin yaptığı pek çok düzenbazlık ortaya saçılır. new york temyiz mahkemesi marlborough üst yönetimini mahkum eder, frank lloyd'a da 10 milyon dolar civarı ceza kesilir. dava şurada: https://en.wikipedia.org/wiki/rothko_case)

    böylece uva harden listede ilk sıraya yerleşir. harden'in mekanı satın alacak parası vardır ama sadece o kadar. yani içeri herhangi bir şey yaptıracak kadar parası yoktur. haliyle bir yatırımcı lazım olur ve orada da devreye steve rubell girer.

    steve rubell bulunduğu noktaya gelmek için hayli dolambaçlı yollardan geçen ilginç bir adam. neredeyse babası gibi profesyonel bir tenis oyuncusu olacakmış, ama yürümemiş. diş hekimliği okumayı denemiş, ama bunun da aradığı şey olmadığına karar vererek finans bölümünde yüksek lisans derecesi almış. daha sonra ulusal muhafızlar için askeri istihbarat biriminde görev yapmış.

    askeri görevi bittikten sonra liseden oda arkadaşı olan ian schrager'le ortak bir et lokantası açar ve çok başarılı olurlar. peşine bi iki gece kulübü açarlar ve onlar da başarılı olur ve bu böyle alman modelimiz uva harden'le “ortaklıklarına” kadar gelir. ortaklık kelimesini tırnak içinde yazdım çünkü bu iki new yorklu yahudi ilk fırsatta uva harden'i parası neyse verip sepetler.

    rubell ve schrager, riskli bir karar ile bu eski cbs mülkünü yenilemek için yaklaşık 400.000 dolar harcar. yani kulüp başarılı olmazsa başlarının belaya gireceği kesindir.

    ama haber sosyetede yayılıverir. kulübün kapıları 26 nisan 1977'de açıldığında, ünlüler resmen akın eder. işte içinde olunması gereken yer burasıdır - ve basın bunu kaçırmaz.

    the new york post'un cher makalesinin bu konuda ilk kıvılcımı çakan haber olduğu söylenir. sonrası domino taşları gibi gelmiştir. gece kulübündeki ünlü hikayeleri birden magazin gazeteleri ve eğlence medyasının ana konusu olur:
    henry winkler ("fonz") studio 54'ten içeri alınmadı!”
    “bianca jagger doğum gününde studio 54'e beyaz bir at üzerinde girdi!”
    “(trajedi!) studio 54'e havalandırmadan girmeye çalışan bir "avam" hayatını kaybetti!”
    ...
    hikayeler bitmek bilmiyordu ve her biri kulübü daha da büyülü bir hale getirir.

    sanki 1970'lerin sonlarındaki ünlüler ya studio 54'e gitmek zorundaydı ya da çemberin dışında kalma ya da tamamen dışlanma riskini alacaklardı. gece kulübünün şöyle müdavimleri vardı: andy warhol, truman capote, halston, cher, diana ross, brooke shields, michael jackson, calvin klein, bianca jagger, liza minnelli, rudolf nureyev ve debbie harry... ama kulübün dans pistini süsleyen ünlülerin tümünü listelemek neredeyse imkansız: sylvester stallone, john travolta - 1982, warren beatty... disko döneminin "güzel insanları"ndan geçilmiyordu.

    ama alt katta bu güzel insanların "en güzelleri" için özel bir yer ayrılmıştı...

    studio 54'ün özel bodrum katıyla ilgili söylentiler efsanedir. "normal insanlar"ı dışlamasıyla ünlü kulübün, bir alt katında çok daha özel bir alanı olduğu söylenir. orada ne tür bir sefahatin gerçekleştiğini ancak tanrı bilir çünkü zaten kulübün normal ana katındaki sefahatin bini bir paraydı...

    orada ne miktarda kokain burun deliklerinden geçip gitti hiç bilenemeyecek ama şunu söylemek yeterli, tavandan sürekli dökülen tonlarca sim duvarlar arasındaki tozun ince tabakasını gizlemeye yardımcı oluyordu.görsel

    mavi yakalı amerikalılar kulübün girişindeki kadife halatı hiçbir zaman geçememek üzere sırada beklerken, ünlüler parıltılı büyük disko topları altında kokain çekerek zevkin doruklarında geziyordu. hippi rüyası tamamen unutulmuştu... ve hiç kimse kalıntıları üzerinde bulunmaktan steve rubell kadar zevk almıyordu...

    ortağı ian schrager, daha perde arkası bir rol alırken, rubell bu yeni gelen şöhretin keyfini sürüyordu. ağabeyinin gölgesinde büyümüştü ama şimdi esas oğlan o olmuştu ve moda, eğlence ve sanat dünyasının en büyük isimleriyle kankaydı. sık sık new york'un eşcinsel kulüplerinde görülüyordu ama nasıl olduysa bir şekilde cinsel yönelimini sır gibi saklamayı başardı. ama çok sürmeden, bu çifte yaşam tarzı ve yoğun uyuşturucu kullanımı başına bela olacaktı.

    rubell'in çalışanlarına karşı çok acımasız olduğu söyleniyordu. ister uyuşturucu kullanımı olsun ister çılgın yaşam tarzı, bu durum bir şekilde hoşnutsuz çalışanlar ortaya çıkardı ve özellikle bir tanesi her şeyin çökmesine neden oldu.

    bir erkek garson irs'ye, yani gelir idaresi kurumuna gider ve onlara rubell ve schrager’in karanlık defter tutma uygulamalarından bahseder. battal boy çöp poşetlerinde muazzam miktarlarda nakit para tuttukları ve bunları tavan arasında sakladıkları ortaya çıkar. o ana kadar rubell ve schrager kulüp açıldığından beri vergi olarak sadece 8.000 dolar ödemişler ama gecelik 75.000 dolardan fazla para kazanıyorlarmış. yani boku yedikleri ortadadır.

    ama rubell hemen vazgeçmez. irs ile pazarlık yaparak, eğer insaflı davranırlarsa onlara çok büyük bir sır vereceğini söyler.

    peki nedir bu büyük sır? rubell, başkan jimmy carter'ın genel sekreteri hamilton jordan'ın studio 54 bodrum katında kokain çektiğini iddia eder. iddialar doğrulanamaz, ancak jordan için hayatı perişan eder. skandal beyaz saray'a taşınır ve fbi jordan'ın kapısını çalar.

    jordan, rubell suçlamasından önce de medya tarafından zaman zaman itham edilen biriydi. gençti ve warren beatty gibi hollywood ünlüleriyle takılıyordu. hatta mısır büyükelçisinin karısının göğüslerini dikizlemekle suçlanmıştı (“hep piramitleri görmek istemişimdir” diyerek). fbi tarafından yapılan kapsamlı bir soruşturmanın ardından jordan, studio 54'e (“yaklaşık bir saat”) gittiğini kabul eder, ancak kokain çektiğini kabul etmez. sonunda, dava delil yetersizliğinden düşer - ama verdiği zarar kalır. walter cronkite, ele aldığı tüm öyküler içinde en çok bu bayağı skandal hakkında yaptığı haberden pişman olduğunu belirtir.

    rubell ve schrager suçlu bulunur ve üç yıl hapis cezasına çarptırılır.

    studio 54 artık bitmiştir. liza minnelli veda partisinde “new york, new york” şarkısını söyler ve kapılar kapanır. 1980'lerde yeni yönetim altında yeniden açılır, ama aynı değildir. üç yıl hapis yattıktan sonra, rubell ve schrager inanılmaz bir şekilde geri döner ve “saygın” otel yöneticileri olurlar - ve her zamankinden daha fazla para kazanırlar. rubell 1989 yılında aids'ten ölür, ancak schrager otel işini bugün hala sürdürmektedir. bakınız: https://en.wikipedia.org/wiki/ian_schrager

    rubell eski bir opera binasını alıp onu dünyanın cazibe merkezi haline getirmişti. kulübün manik kokain yakıtlı enerjisinin uzun sürmesi zaten mümkün değildi - bir süpernova gibi patlayacağı ilk günden belliydi. ama hayattayken 1970'lere mükemmel ve çok anlamlı bir veda hizmeti sundu. hippi idealizminden materyalist bir kıyamete kadar geçen 10 yıl...

    şenlik bitip toz bulutu dağıldığında, disko olayı artık bitmiştir, başkan ronald reagan görevdedir, aids salgın bir hastalıktır ve amerika çok ama çok daha farklı bir yerdir.

    çoğunluğu studio 54'ten olmak üzere '70ler disco yaşamıyla ilgili 100'lerce fotoğraf:
    http://www.sohoblues.com/nightlife/index.html

    kaynak: https://flashbak.com/…f-history-of-studio-54-31577/
  • neve campbell ve ryan philippe nin oynadigi gayet eglenceli bir o kadar dusundurucu film.
  • andy warhol'un ev niyetine kullandigi disko.
  • 80'li yılların meşhur discosu.gitmek bir marifet sayılırdı.
  • bir kereliğine bile olsa gidip eğlenme şansına sahip olduğum seksenlerin diskosu.

    kadir inanır'ın sen türkülerini söyle filminin gece kulübü sahnesi burada çekilmiştir.
  • bianca jagger 'in at sirtinda geldigi, kapisinda surekli kuyrugun oldugu ve hatta sohretli takiminin da kuyruga girip artik o gece sahibi steve rubbell iceriye kimi almak isterse onun girebildigi, icerisinin de buyuk costugu gece kulubu. elbette new york'taki icin konusuyorum, digerleri bunun yaninda kumburgaz diskosu gibi kaliyor.

    http://pinkbunnyears.com/…2011/01/bianca-jagger.jpg

    http://itslenejohansen.com/blog/?p=2012
hesabın var mı? giriş yap