stretto
-
müzikte hızlanma belirten italyanca terim (bkz: accelerando)
-
-
(bkz: caffé stretto)
-
paul celan'dandır. türkçeleştiren, oruç aruoba.
"sürüklenmiş bu
bölgeye
o yanıltmaz izle:
otlar, şuraya buraya yazılmış. taşlar, beyaz,
gölgeleriyle sapların:
okuma artık - bak!
bakma artık - git!
git, saatinin
yok kızkardeşleri, sen-
sen evindesin. bir teker, yavaştan,
yuvarlanıyor kendi dışına, saplamalar
tırmanıyor
tırmanıyor kararmış tarlada, gece
gereksemiyor hiçbir yıldız, hiçbiryerde
sorulmuyorsun.
hiçbiryerde
sorulmuyorsun-
o yerin, onların yattığı, var
bir adı - yok hiç
adı. orada yatmadılar. bir şey
yattı aralarında. onlar
göremediler içinden.
göremediler, hayır.
konuştular
sözcüklerden. hiçbiri
uyanmadı,
uyku
geldi üzerlerine.
geldi, geldi. hiçbiryerde sorulmuyor -
benim o, ben,
ben yattım sizin aranızda, bendim
açık, bendim
işitilir, tıkladım size, nefesiniz
kulak verdi, ben
o'yum hâlâ, siz
uyuyordunuz oysa
o'yum hâlâ -
yıllar.
yıllar, yıllar, bir parmak
yokladı aşağıyı ve yanı, yokladı
çepeçevre:
dikiş yerleri, duyulurca, burada
sökülüp ayrıldı biribirinden, burada
geldi yeniden kaynaştı biraraya - kim
örttü onu?
örttü
onu - kim?
geldi, geldi.
geldi bir söz, geldi.
geldi gecenin içinden,
ışımak istedi, ışımak istedi.
kül,
kül, kül,
gece.
gece-ve-gece. - git
göze, yaşlı göze.
göze
git,
yaşlı göze -
tayfunlar.
tayfunlar, hep birinden
parçacık tipileri, öteki,
sen
biliyorsun ya, o
kitapta okumuştuk, o
kanı idi.
idi, idi
kanı. nasıl
tuttuk kendimizi
öyle - öyle
bu
ellerle?
şu da yazılıydı, ki
nerede? biz
bir susku attık onun üstüne,
ağuluca sessiz, kocaman,
bir
yeşil
susku, bir çanakyaprağı, bir
bitkisel düşünce asılı üzerinde -
yeşildi, evet,
asılıydı, evet,
altında kemgözlü göğün.
üstünde, evet,
bitkisel.
evet.
tayfunlar. par-
çacık tipileri, kaldı
zaman, kaldı
taşta denemek için - o
nazikti, o
karışmadı söze. nasıl da
iyiydi işimiz:
taneli
taneli ve lifli. saplı,
sıkı;
üzüm üzüm ve ışın ışın; değirmi,
planyalı ve
yumrulu; gevşek, dal-
laşmış - : o, o da
karışmadı söze, o
konuştu
konuştu içtenlikle kuru gözlerle, kapamadan önce
onları.
konuştu, konuştu.
idi, idi.
biz
gevşemedik, durduk
arada, bir
gözenekli yapı, ve
o geldi.
geldi üstümüze, geldi
delip geçti, yamadı
görülmeden, yamadı
en son zarı,
ve
dünya, bin yüzlü bir billur,
patladı, patladı.
patladı, patladı.
sonra -
geceler, ayrışmış. çemberler,
yeşil ya da mavi, kızıl
kareler:
dünya koydu en içini ortaya
oyuna, yeni
saatlerle. - çemberler,
kızıl ya da kara, aydınlık
kareler, ne
uçak gölgesi,
ne
harekat masası, ne de
dumanlı ruh, yükselip katılır oyuna
yükselip
katılır oyuna -
baykuş vakti, yanında
taşlaşmış yara kabuğunun,
yanında
uçup gitmiş ellerimizin, içinde
en son suçlamanın,
üstünde
atış alanının
gömülü duvarlarda:
görünür
yeniden: o
oluklar, o
korolar, bir zamanlar, o
ilahiler. ho-ho
siana.
öyleyse
duruyor hâlâ tapınaklar. bir
yıldızın
var demek hâlâ ışığı.
hiçbirşey,
hiçbirşey yitmemiş.
ho-
sianna.
baykuş bakti, burada,
konuşmaları, alacakara,
temel suyu izlerinin
( - -alacakara,
temel suyu
izlerinin-
sürüklenmiş
bu bölgeye
o
yanıltmaz
izle:
otlar,
otlar,
şuraya buraya yazılmış.) -
sıkıştırarak çalmak. tam olarak manası bu. yani çok acele etmek değil, mevcut ritme notaları sıkıştırmak gereken müzik terimi.
-
özellikle konçertant eserlerde ya da opera finallerinde etkili, parlak, partilerin çok yoğunlaştığı ve temponun hızlandığı bitiş pasajı.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap