stendhal sendromu
-
sanat eserleri karşısında heyecandan bayılma hadisesi. mesela la gioconda’ya, dokunsam 9. senfoninin orjinal notasyonunu görsem ben bu sendromu yaşarım, ama bayılmam. o zaman da manası olmaz, neyse...
-
tıp kaynaklarında da rastlayabileceğiniz, yani kabul görmüş bir sendromdur.
aşırı güzellik/görkem/yücelik karşısında kendinden geçme/bayılma, halini tasfir eder. birbinden alakasız gözükse de, kant'ın güzellik anlayışından tasavvufa kadar birçok konuda referans olarak verilebilir.
ayrıca bu sendromu -ömründe bir kez bile olsa- yoğun hissedebilcek bir insan, birçok açıdan çok şanslıdır... -
floransa’ya gelen turistlerden her ay en az biri ünlü santa maria nuova hastanesine kaldırılıyormuş. çünkü büyük sanat eserleri karşısında huşuya gelip yere yığılıyormuş. bazısı bir rafael tablosu karşısında kendinden geçiyormuş, bir diğeri caravaggio şaheseri karşısında.
türkiye'ye gelseler kesinlikle sanat zehirlenmesi geçirdikleri düşünülecek bu turistler sanatın membağı olan floransa'da bu davranışı sergileyince durum değişmiş tabii. usta romancı stendhal iyi bir gözlem sonucu bu ilginç durumu sanat heybesine atmış ve milano’dan calabria’ya bir yolculuk adlı eserinde incelemiş.
sonraları aynı topraklardan çıkmış korku filmlerinin unutulmaz yönetmeni dario argento olaya eğilmiş ve the stendhal syndrome adlı filmi yaratmış. -
her kültürde bayılmadan önceki son sözleri farklılık gösteren sendromdur.
italyan: mammamiyaa...
polonyalı: o matkoo...
türk: vay amuago.... -
bazen insan ve insanlar öyle sanat eserleri üretiyor ki kusursuza yakın olabiliyor neredeyse. platon'un birçok diyaloğunda bahsettiği idealar evreni, kusursuzluk arayışı burada karşımıza çıkıyor. platon astronomisine göre kusursuzluk ve mükemmellik arayışı tanrı'nın bir ispatıdır. bu noktada platon harmoni'den bahseder. platon'un evren harmonisine göre insan zihni de ideaların o kusursuz ve ezeli ebedi uyumunu yansıtır ve seçkin hale gelir. platon'a göre evren harmonisi, duyular üstü gerçekliğin yani 'ideaların bilgisi'ne ulaşan yolun keşfedilmesidir.
durumun en doğal hali müzikte, heykelde ve mimaride karşımıza çıkıyor. temelinde mükemmelliğin ve duyuların doruk noktasının verdiği haz duygusu ile zihnin baş edememesi yatıyor. bir kitap okuduğumuzu varsayalım, bu kitabı binlerce kişi okumuştur ama sadece okumuştur bu kitabı okuyanlardan bazıları ise okuduğu satırları, kitabın enerjisini yaşamıştır ve kitabın olay örgüsü, dili, akıcılığı o kadar iyidir ki kitabın içine girerek kendisini dış dünyadan soyutlamıştır ve bu sendroma tutulur.
örnek vermek gerekirse odysseus'un dönüş yolculuğunun anlatıldığı homeros'un odysseus destanı bu minvalde bir örnektir. yıllar önce arkadaşıma çok özel bir kitap vermiştim okurken öyle hoşuna gidiyor ki kitabı duvara fırlatıp bir süre okumaya ara verdiğini söylemişti. yine yıllar önce bir arkadaşımla sümela manastırı'na tırmandık, zirveye doğru manastırın manzarası karşısında arkadaşım ağlamıştı.
bu sendromu yaşatan, yaşatma potansiyeli olabilecek birkaç eser derlemesi yaptım.
bir keresinde gece, pink floyd'un sorrow adlı şarkını dinleyip içerken kendimden geçip resmen bayılmıştım. ilk sırada o var:
pink floyd-sorrow
gary moore -the loner 1987 stockholm
ennio morricone-chi mai
erkan oğur&yavuz çetin- dünya
demircan demir-deniz üstü köpürür
camel-ice
le vent le cri
stationary traveller-camel
yngwie malsteen-black star
dark tranquillity-lethe
cob-hatecrew death roll
haggard-awaking the centuries
therion-rise of sodom and gomorrah
septicflesh-infernus sinfonica
opeth-credence
estatic fear-a sombre dance
seattle '89
mercan dede-dream
marooned-cluster one-coming back to life
gündüz gece - for those who did alone
orion-metallica
ludovico einaudi-divenire
satriani-aşık veysel
therion-an arrow from the sun
nightwish-ghost love score
nightwish-greatest show on earth
cradle of filth-nymphetamine
stairway to heaven
dream theater-hollow years
black rose immortal 2-opeth
buckethead-soothsayer live
azimuths to the otherworld-nechochwen
agalloch-our fortress is burning ı & ıı
diğer bonuslar:
uchiha itachi-original soundtrack
ismet özel-bir yusuf masalı resitali-(kendi sesinden)
ihsan oktay anar-suskunlar kitabı
debe editi:
lord belial-forlorn in silence
kalmah-svieri doroga
empyrium-dying brokenhearted
flying-anathema
cahit berkay v1
cahit berkay v2 -
kral tv'deki klipleri izleyenlerin başına sürekli gelen hadise*
-
aydınlanma olayıyla biraz ilgilenenler bilirler ki, insan aydınlandıktan sonra etrafında gördüğü en ufak bir çöp tanesine karşı bile bir hayranlıkla bakar, etrafı algılayışları diğer insanlardan farklıdır. işte kanımca stendhal sendromununda kaynağında bu var bence. algıları diğerlerine göre biraz daha açılmış olan insanlar bir sanat eserinin ya da illa sanat eseri olması da gerekmiyo, ne bilim güzel bi yemek yerken ya da güzel bir manzara seyrederken bile huşuyla dolabiliyolar. bunu karşı tez savunan bir arkadaşıma söylediğimde, " ama benim zeka derecem çok yüksek,algılarım çok açık"dedi. oysaki benim burda demek istediğim zekayla ilgili bir algıma olayı değildi.algılarımızın açılması ancak zihnimizin zincirlerinden kurtulmaya başlamamızla mümkün olur. zihnimizin etkisi altındayken etrafımızı yargısız ve tamamen gönül gözümüzle görmemiz maalesef mümkün olmuyor, o yüzden bir sanat eserine bakarken ona beğeniyle baksak bile zihnimiz hemen saçma sapan yorumlar katmaya başlıyor. işte bir sanat eseri karşısında bayılanlar o sanat eserine tamamen zihinlerinin etkisi olmadan baktıkları için o muhteşem frekansı yakalabiliyorlar zira gerçek güzelliğini görebiliyolar ve "sanat" frekansı gerçekten çok yüksek olduğundan bayılıveriyorlar. bunu çok güçlü bir orgazm etkisi gibi düşünmek de fayda var. ben bu his için en çok"ecstacy" kelimesini uygun gördüm. diğer yanda zihnin etkisiyle bir esere bakanlar adeta bir tül perde arkasından bakar gibi bakıyolar o esere. ve gerçek güzelliğini görmeleri mümkün olmuyor. bu durumda kalkıp da; "bayılanlar rol yapıyo ya da eh turlara hep yaşlılar katılıyo yorgunluktan bayılmıştır" diye yorumlarda bulunmak çok da tuhaf gelmemeli. zira bayılanların hissettiği duyguyu kapalı zihinleriyle tasavvur etmeleri mümkün olmuyor insanların. dileğim bütün insanlığın birgün güzellikler karşısında bayılabilecek kapasiteye ulaşmasıdır, işte o zaman dünya gerçekten yaşanabilir bir hale gelecek...
-
ben bu olayı çiğ köfte karşısında yaşayayazıyorum her seferinde. arkadaşlar ayran koklatıp ayıltıyorlar.
-
-
bazı belediye başkanlarının nü eserler karşısında asla yaşayamıyacağı ancak dehşetten bayılacağı sendrom
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap