• oscar'ın gözü kapalı aday yapacağı bir temayı, bunu destekleyecek bir oyuncu kadrosu ile işlemesine rağmen, bunu işi ucuzlatarak yapmama tercihi ile takdirimi kazanmış yapım.

    gerçi senenin modası bu galiba. elimizde harika bir konu, iyi oyuncular ve buradan hareketle açık ara oscar'ı kucaklayacak sahneler çekmek varken, yönetmenler bundan kaçıp, "gerçek" kalmayı tercih ediyorlar.

    misal "bridge of spies"... o filmdeki karaktere yazılacak bir iki sahne ile tom hanks oscar'ın favorisi haline gelebilirdi. her türlü ortam müsaitti. fakat spielberg ve hanks bu çiğliğe kaçmamayı terci etmişler. sade ve sahici bir karakter yaratmışlar. yine "creed" de öyle bir filmdi. "hasta rocky" karakterinden stalllone'nin oscar çıkarmaması olacak iş değildi. ama adamlar neredeyse bu konunun üzerinde bile durmadılar iki saat boyunca.

    spotlight da aynı şekilde. kendini averaj seyirciyi cezbedecek klişelerle satmaya çalışmıyor. izleyicinin ilgisini abuk subuk yan hikayelerle, tiradlarla, duygu patlamaları ile çekmekle zaman kaybetmiyor. filmin sonunda izleyiciden, hikayenin finalinde yaşayacağı tatmin duygusunu bile esirgiyor. görsel olarak işlense gözlerden yaş getirecek, tüyleri diken diken edecek bir finali, kısa yazılı notlarla geçiştiriryor.

    çünkü belli ki tom mccarthy'nin derdi sadece boston'daki olay değil. boston'un ne ilk, ne de son olduğunu anlatmaya çalışıyor bize. "bu filmin sonuyla senin içini ferahlatmaya niyetim yok," diyor. bu tam da film boyunca takındığı gerçekçi tavırla tutarlı bir yaklaşım.

    mark ruffalo hariç, hemen bütün oyuncular adeta "oynamamaya" çalışmış nitekim.

    filmle ilgili belki en büyük eksiklik, filmin artık bu gerçek haliyle duygu oluşturmasının kolay olmadığı kadar yozlaşmış bir dünyada yaşıyor olmamız. her dinin içinde bulunduğu bu gerçeği, kanıksamış bir biçimde yaşamaya devam ediyoruz. bu filmde yaşananları pekala biliyoruz ve şok olmayacak kadar alışkınız. filmin bizim insan tarafımıza güvenerek takındığı bu tavır, 21. yy için fazla naif bir kaçıyor. hepsi bu.

    ama konuyu işlemesi ve duruşu ile, yılın en iyi filmi oscar'ını almasını dileyeceğim bir film spotlight.

    8/10
  • spotlight günümüz kahramanlığının steroide dayalı helikopterden helikoptere atlamak değil, sadece ve sadece doğruları aktarabilmek olduğunu herkese hatırlatan bir film.
    elbette herkesin anlayacağı, ilgisini çekecek bir kafa değil bu. misal türkiye'de insanların en fazla neleri izlediğini biraz düşünürsek fazla tartışacak bir şey olmadığı da ortaya çıkıyor.
    benim esas dileğim spotlight'ın bugün kendisine gazeteciyim diyen ama kart borcu dışında başka bir şeye kafasını yormayan, yukarıdan gelen emirler yüzünden işinden bıkmış, kendisini, hayallerini unutmuş gazeteci arkadaşlara bir şeyleri yeniden hissettirebilmesi.

    çağımızın kahramanlığı doğruları söyleyebilmek.
    gerisi laf-ı güzaf.
  • öncelikle (bkz: #58332946)

    --- spoiler ---
    gerçek gazeteciliğin nasıl olması gerektiğini anlatıyor,
    gazeteciliğin nasıl bağımsız olması gerektiğini anlatıyor,
    dinin çürümüşlüğünü anlatıyor,
    tecavüze ve cinsel istismara uğramış çocukların yaşadıklarının üstünün örtülmemesi gerektiğini anlatıyor,
    bunu ajitasyona varmadan güzel bir kurgu ile anlatıyor,
    filmin sonunda yüzlerce gerçek isimlerden oluşan bir liste veriyor,
    --- spoiler ---
    adamın boğazına kocaman bir yumru bırakıyor...

    ..ve adam gelmiş burda, beğenmedim bokum gibi olmuş diyebiliyor.

    daha geçen gün bunun benzeri bir vakada bir kız intihar etti bu ülkede. (bkz: cansel buse kınalı)
    cinsel istismar davaları son 10 yılda tam tamına 7 kat arttı bu ülkede.
    tam tamına 7 kat.
    mercedes ile gezebilenler tarafından "kızınıza şehvet duyabilirsiniz" denilebiliyor bu ülkede.
    araştırmacı habercilik gazeteciler, "bırakmam onu öyle" denilerek içeri atılıyor bu ülkede.
    çıkınca da "hukuka saygı duymuyorum" denilebiliyor bu ülkede.

    bak bu ülkede diyorum, filmin yaşandığı abd'de değil.
    burda türkiye'de.

    adam hala gelmiş, beğenmedim diyor.
  • jürgen klopp'un yahudi-bekar gazete editörü rolünü pek güzel icra ettiği film.
  • film klasik hollywood filmlerinden farklıdır ve ticari kaygı gütmeden çekildiği, bir amacı ve derdi olduğu o kadar belli ki sırf bu yüzden bile hak etmiştir. iyi film demek görsel şölen demek değildir. bu filmi izledikten sonra boğazınızda bir yumru olmadıysa ve düşüncelere gark olmadıysanız üstüne bir de sıkıldıysanız, siktir edin zaten gidin sabahtan akşama kadar mad max izleyin zira sizin kafalardan bir halt olmaz.

    edit: mad max le karşılaştırdığımı sananlar olmuş. mad max sadece aklıma gelen ilk örnek. akademi bu sene geleneğini kırarak avrupa sineması ayarında ve gerçekçiliğinde bir filme verdi ödülü. beni sevindiren bu oldu. senaryoda eksiklikler varmış, güzelim konu mahvedilmiş deniliyor. film duygu sömürüsünden uzak durmuş, hem oyunculuklar hem de senaryo bağlamında. çünkü konu istismar olmasına rağmen gazetecilik odaklı anlatılmış, mağdur ve failler ön plana çıkartılmamış. bu yüzden güzelim konu mahvedilmiş, eksik kalmış hissi vermektedir. sizin hissiniz. olabilir.
    herkesin sinemadan aldığı tat başkadır. ben gerçeğe yakın ve minimalist anlatımları seviyorum. dolayısıyla istediği kadar klasikleşsin ödüllere boğulsun benim için mad max bu filmin yanından geçemez. yazdığım entry de daha önce yazılmış '' çok sıkıcı bir film hatta film bile değil '' şeklindeki izansız bir yorum üzerine yazılmıştır. sonuç olarak, spotlight ı beğendim diye beni ''entel'' kategorisine koyan antenler mad max izlemeye devam edebilir. iyi geceler.
  • film sirf siz başka bir dine mensup doğdunuz ve kaninizin son damlasina kadar inandiklarinizin savunucusu olmaya niyetlendiniz diye inanmadiginiz o dini, dini yönleriyle eleştirmenize müsaade edilsin diye çekilmemiştir.

    aksine film senin de inandigin içinde olmak üzere tüm dinlerin, din ogretilerinin, inanışlarin ve din kisvesi altinda yapilan her türlü istismarin senin inandigin dinde de oldugunu ve her dinin aynı çamur ile sivandigini anlatıyor.

    din zaten her dönem buna hizmet ediyor. senin dinin farklı "zan"nediyorsun ve su berbat ulkede sana bunun boyle olmadigini ispatlayacak elli olay yasaniyor ve sen inandıklarını hala en doğru gibi savunuyorsun ya çok eğleniyorum bununla. biz mi aciz oluyoruz? sen misin aciz?

    elestirmeye niyetlendiysen bin yıldır değişmediğini iddia ettiğin o sistemi değil bin yıldır her gün insanlığı daha da geriye götüren daha da cahillesen kultursuzlesen akil almayacak olaylara musaade eden 50 insanın kafasını soğan sarmısak gibi ucurabilen konser dinleyen insanlari patlatabilen kızına şehvet duyan babanın yaşadığı kendi sistemini eleştirmekle baslayabilirsin.

    müslümanlığı çılgınca savunanlar, muslumanlikta bu istismar yapılmamış veya yapilmiyormus gibi izledikleri bir film üstünden dahi sirf kendilerinin inanmadigi bir başka dine attığı çamurlar ile içlerini mi ferahlatiyorlar ne yapıyorlar??

    hristiyanlik bir "mekanizma" ama islamiyet çok ulvi cok buyuk cok iyilik perisi ya ya. ona inananlardan çocukları istismar eden, taciz eden, cocuklara tecavüz eden hiç çıkmadı.

    he tamam, oldu canım. yine öyle buyurmuşsun. buyur al.

    (bkz: babanın öz kızına şehvet duyması)
    (#57579661)
  • amerikan bürokrasisi ve demokrasisine hayran bırakan film. adamlar hukuk yoluyla belgelere ulaşabiliyorlar lan. hangi rahip nerde görev yapmış, neden ayrılmış falan, bunlar hep belgeli ve halka açık!

    ayrıca enteresandır kimse bahsetmemiş. filmde de adı sıkça geçen çocuk taciz ve tecavüzünden hüküm giyen katolik rahip john geoghan 2002 yılında hapisteyken, müebbet cezası almış olan başka bir mahkum olan joseph druce tarafından dövülerek ve boğularak öldürülmüş. link

    sapık rahibin son sözü it doesn't have to happen like this olmuş, oh olmuş.

    film ile ilgili bir diğer ilginç nokta da %6'lık orandı. ve bu oran tüm dünyadaki pedofili oranı ile aynıymış. yani 100 insandan 6'sı pedofil. rahip veya öğretmen veya başka bir iş yapıyor. yani dindar olmak, "ahlak"ı otomatikman yanında getirmiyor. hani ateistlerde ahlak aramak gibi başlık açanlar için önemli bir bilgi.
  • taciz, özellikle çocuk tacizi gibi bir konuda seyirciyi etkilemenin, avucuna almanın çok ucuz yolları varken buna hiç girmeyen ama bunu çok da güzel, çok da iyi yapan film.

    --- spoiler ---

    kilisenin başındaki pezonun yeni müdürümüz marty ile konuştuğu bölüm harika bir basın özgürlüğü nedir, gazetecilik nasıl bi şey olmalıdır dersi gibiydi adeta.

    -marty evladım, sen bu şehirde yenisin. bak bi şeye ihtiyacın olur, efendime söyliiiim... her konuda yardımcı oluruz yavrum. elimiz uzundur, çekinme oldu mu evladım

    +teşekkür ederim. kişisel olarak fikrim, bir gazetenin işini en iyi şekilde yapabilmesi için ''yalnız'' çalışması gerektiğidir.

    -(eveeeeeeet göt oldum beklemesi) olsun hacı, teklifim geçerli hala hehehe.

    +(fesüpannallah bakışı)

    --- spoiler ---

    çok güzel film, mutlaka izleyin derim.
  • en takdir ettiğim şey adamlarda tabu diye bir şey olmaması. ne başkan dinliyorlar ne papa. bütün kirli konular ya gazetelere ya da filmlere konu oluyor ve kimse gık diyemiyor, başlarına bir şey gelmiyor. özgürlük böyle bir şey işte. darısı zavalli ulkemin başına.
  • en iyi film oscar'ını almasına çok sevindiğim film.

    zira bu ödül onu daha çok tanıtacak, daha çok insana ulaştıracak ve anlattığı hikaye daha çok insan tarafından bilinecek.

    spotlight aldığı ödülü sonuna kadar hak etmiştir. anlattığı hikaye, anlatış tarzı, oyunculuklar, reji. bence bu konuyla da bu kadar tabu yıkıcı bir filmin oscar alması ayrı bir güzeldir.
hesabın var mı? giriş yap