• "soru ilmin yarısıdır" demiş eskiler.

    doğrudur.

    bir kimse doğru soruyu sorduğu anda, evren ona mutlaka cevap verecektir. hatta hiç ummadık bir yolla veya hiç ummadık birinin ağzından bile gelebilir o cevap.

    tabii işin bir de diğer yüzü var.

    düşük şuur seviyesindeki kişi cevapları aradığını zanneder. bir şeyler bildiğini düşündüğü kimseye de musallat olup aklınca ona sorular sorar. ne sorusu dostum? sorabilmek için bile bilmek gerekir(nasrettin hoca marifet ehli olduğu için bu durumu mizahi bir dille ifade etmişti:"ey ahali biliyor musunuz?...bilmiyoruz...o halde ne lüzumu var bilmediğin şeyi sana anlatmaya....)

    sen soru falan sormuyorsun. kendi iç kavganı çevreye yaymaya çalışıyorsun. o soru sandığın şeylerin tamamı evhamdan ibaret. güya soru sormak yerine iç konuşmalarını kestirebilseydin, senin için çok daha hayırlı olurdu.

    kendi sorumluluğunu başkalarının sırtına yüklemeye kalkma. kimse senin evhamlarınla uğraşmak zorunda değil. herkes kendi yükünü zor taşıyor zaten bu hayatta; çünkü ilmin ve marifetin sonu yoktur ve her bilinç mertebesinin kendine göre çilesi olur.

    otur yazıları oku. ilgili başka yazıları oku. tefekkür et. zaman içinde derinleşirsin. önce öğrenirsin, sonra gerçekten sormaya başlarsın. gerçekten soracak kadar derinlik kazandığın zaman, cevaplar da kalbine düşmeye başlar. evrendeki düzen böyledir. sorana mutlaka cevabı verilir. evham sahibi ise dikkate alınmaz.

    evhamla bilinç düzeyi ters orantılıdır ve bileşik kaplar gibidir. bilinç yükseldikçe evham azalır. diğer yandan evham ne kadar çoksa, bilinç düzeyi o kadar düşük demektir.

    elde ettiğin ilimleri ve marifetleri ise yazabilir veya yayınlayabilirsin. işte bu, yol ehlinin çok hoşuna gider. bundan çok memnun kalırlar. aynı zamanda evrende öyle bir düzen işlemektedir ki, verdikçe, başkalarıyla paylaştıkça, sana kat kat fazlası ihsan edilecektir.

    not: başkalarının yazılarını eleştirmek, kusur bulmak, saldırmak veya polemiğe girmek amacıyla değil, "acaba bu yazıdan neler öğrenebilirim?", "bu yazıda bana bildirilmeyen ne gibi ilimler var?" niyetiyle okumalıyız. diğer türlü bilincimiz bloke olur ve karanlıkta kalmaya devam ederiz.
  • ogrenmenin en onemli a$amasi..
  • kişinin tıkandığı durumlarda kendi kendine yardımcı olabileceği bir araç gibi geliyor bana “soru sormak”.

    bu konu için ben ne yapabilirim?
    ne istiyorum?
    ne istemiyorum?
    günlük rutinime katabileceğim eylemler neler?
    yardım isteyeceğim bir konu var mı?
    hangi alanlarda kendimi zorlayacağım?
    ilk adımım ne olmalı?
    beni bundan alıkoyan ne?
    bunu neden istiyorum?
    hangi konularda kendimi geliştirmeliyim?
    şu an nasıl hissediyorum?
    xx olursa nasıl hissederim?
    dışardan bir gözle kendime ne tavsiye ederdim?

    konuyu bilmeden sorular attım ortaya. insana röportaj yapıyormuş hissi veriyor. düşünce havuzuna düşüyorum sanki sorularla. zihni berraklaştırıp, yaratıcı yönü geliştirdiğini düşünüyorum.

    önemli olan sizi negatif duruma getiren zorbalıktan kaçınmak. “bunu neden yaptım”dan ziyade(nedeni de önemli elbette ama saplanıp kalmak ve pişmanlık ızdırabı fayda sağlamıyor) “bu yaptığımdan nasıl bir deneyim kazandım?”, “tekrar yaşasam nasıl bir adım atarım”, “şu an bu konu için neler yapabilirim” gibi sorulara yönelmek...

    uzun yazdım; ama kısacası güzeldir soru sormak. kilitleri açar.
  • aptallığınızı sonlandırmaya yarar.
    bir çin atasözü "soru soran o dakika için aptal sayılır, ama sormayan ömür boyu aptal kalır." der.
  • her şuur mertebesinin kendine göre ilimleri vardır. ilgili mertebeye gelen kişi için en küçük bir vesile o ilimlerin kendiliğinden kalbe doğmasına yol açar. ufacık bir söz, olay, tecrübe, alakasız bir şahsın ifadesi, tv'den radyodan duyulan bir konuşma vs. ilhamı tetiklemek için yeterli olur.

    ilgili mertebeye gelmeyen birine o mertebenin ilimleri ne kadar anlatılırsa anlatılsın, kesinlikle anlamayacaktır; ezberleyebilir ama anlamaz. bilgi obezleri böyle ortaya çıkarlar.

    hatta bu minvalde güzel ve hikmetli bir ata sözümüz de vardır; "anlayana sivrisinek saz; anlamayana davul zurna az" diye...

    peki böyle bir inceliğin mevcudiyetine rağmen niçin başkalarının kitaplarını veya yazılarını okuyoruz diye sorabilirsiniz(!)

    yolun başındakilere genel bir yatkınlık ve kıvam kazanmak içindir o okumalar. ancak bu aşamada soru sormak pek faydalı olmayacaktır; zira yolun başında olanların soruları, çoğunlukla soru olmayıp vesveseden ibarettirler. o safhada en iyisi fazla detaya dalmadan genel bir çalışma ile devam etmektir. zamanı gelince her mertebenin ilmi ve marifeti kalpte/bilinçte kendiliğinden hasıl olacaktır.
  • kendimi bildim bileli herkese ve herşeye karşı yaptığım eylem, rutin. sonucunda 3 seçeneğimiz olur bunlar; tatmin edici bir cevap, tatmin etmeyen bir cevap yada cevapsızlık. bide doğal olarak cevap veremeyenler var ki burada soruyu soranı sorgulamak gerekiyor, yani kendinize de küçük sorular sorabilirsiniz demek bu.

    not: bu entry bir "irdeleyemeyiş" sonucu anlık olarak girilmiştir. bir sonraki hissi-sarkastik entry'de görüşmek üzere, esen kalın.
  • bir ilgi belirtisi oldugunu anlamak lazim. sorular hosunuza gitmiyorsa hos olmayan sorular degil soruyu sorandir. soruyu soranin da bunu anlamasi lazim.
  • kendinizi varsayımlardan kurtarmanın yolu soru sormaktır. iletişimin açık olmasına özen gösterin. anlamadığınız bir şeyi sorun. konu zihninizde netleşene kadar soru sorma cesareti gösterin. o zaman bile bir durumla ilgili her şeyi bildiğinizi varsaymayın. yanıtları aldığınızda gerçeği bildiğinizi varsaymayın.
    aynı zamanda siz de ne istediğinizi söylemekten çekinmeyin. herkesin size evet ya da hayır demeye hakkı olduğu gibi sizin de sormaya hakkınız vardır. tıpkı sizin, bir soru ya da talebe evet ya da hayır deme hakkınız olduğu gibi.

    (bkz: dört anlaşma) (bkz: don miguel ruiz)
  • efenim öğrenciler hiç soru sormuyor, anca mal mal dinliyorlar afedersiniz, hiç merak yok!

    belki de iki sebepten soramıyor:

    - vay salak bunu da mı anlamadın ya da ohoo bunu tekrar anlatırsam çok başa dönmem lazım sen oku çalış

    - ne alakası var, sen her şeyi birbirine karıştırmışsın, yanlış soru, yok o öyle olmaz, ilgisi yok

    hangisi daha engel acaba alay edilmek mi yoksa yanlış soru sormak mı? ikisi de utanmaya çıkıyor aslında. vesselam işin sırrı öğreten de, cesareti o verecek ki, bebe ilk adımını atsın.
  • kimse aslında fikir almak istemez sadece kendi düşündüklerinin gene kendilerine söylenmesini isterler.

    birisine yeni bir fikri kabul ettirmenin yolu özel güdümlü sorularla o fikri kendi kendilerine bulduklarını düşündürtmektir.

    akıl,fikir ve nasihat vermekle uğraşma.

    sadece akıllıca sorular sor.
hesabın var mı? giriş yap