• era'ya laf edenlere buradan sesleniyorum;

    (bkz: sen haksızsın ibne)

    (bkz: bir kaç dinleyişten sonra buraya inceleme gelecek)
  • "şarkıyı beğenmiyorum" dersin ve bişey diyemez kimse sana ok ama "opeth'in hangi şarkısına iyi deniyor ki?" dedirten...

    demek istediğim, opeth'i sadece balladlarından değil de adam gibi tanıyan birisi zaten tek bir şarkı asla öne çıkaramaz. albüm grubudur opeth ki keza o yüzden yıllardır saçmalamadan adam gibi müzik yapabilmektedirler bence. bundan dolayı artık albüm kaç dakikaysa o kadarlık bi deneyimin içinden bir parçayı alıp yorum yapmak abest geliyor.

    yani her grubu her müziği böyle değerlendirilmesi gerekiyor demiyorum ama opeth özelinde fikrim bu. albüm çıkar "beğenmedim" dersin yine ok de...
  • çok aşırı kalitesiz bir sese sahip albümdür. müziğinden, melodisinden vesaire henüz bahsetmiyorum. bildiğin kötü mixlenmiş. duyulmuyor mix, aşırı derecede boğuk. blind guardian'ın son beyond the red mirror albümündeki gerizekalı boğukluk bunda da var. hiç bir enstruman tınlamıyor. ziller bile "kaşş kaşş" diye değil "kıssshhh...kıssshhh..." diye tınlıyor. eğer bunu gerizekalı bir oldschool havasına dönelim diye yapıyolarsa çok büyük ayıp ediyolar onu söyleyeyim. ayrıca mesela albüme adını veren şarkının ana verse riffi'nde de kick, bass ve gitarlar aynı frekansta pof pof diye osuruyor resmen.

    bütün albüm dull. snare'ler tınlamıyor, gitarlarda rezonans yok, klavye - zaten klavye amk. anlamadım. bir pale communion dinle, bi de bunu, arada ayı gibi fark var. iki güne remaster ederler bunu toplamak için, ama ne kadar toparlanır bilmiyorum artık.

    onun dışında güzel albüm ama heyecanlandırmıyor işte.

    edit: aslında güzel bir albüm de değil. iyi bir progresif müzik dinleyicisi olduğumu düşünürüm her zaman. progresif rock ve metal'i çok severim. ama bu albümde sadece bazı "anlar" güzel. bazı pasajlar, bazı sekanslar. şarkıların iç bütünlüğünü ve albümün kendi iç bütünlüğünü değerlendirmeye alınca bir takım iniş çıkışlardan ibaret bir müzikalite kargaşası ortaya çıkıyor adeta. opeth'in kendi iç dinamiğini ayı gibi koruyabildiğini çok iyi biliyoruz, bunu bize bundan önceki pale comm. hariç bütün albümlerinde ispatladılar. pale comm. da kendi iç dinamiğine sahip olmayan dağınık ve tertipsiz bir albüm hissiyatı yaratmıştı, bu da. ve progresif olmak bu değil bence yani. çünkü bir müzikal bir metin var ortada ve bu metnin ifade ettiği bir şey var. eğer ben şimdi bu entry'de bir anda size ördeklerden ve sindirim sisteminden ve ekmek mayasından ve ne bileyim beton mukavemetinden falan bahsetmeye başlasam saçmaladığımı düşünürdünüz. işte bu albüm de bütünlüklü değerlendirilince yer yer güzel müzikal anlara ve nüanslara sahip bir blabbing gibi tınlıyor kulağıma. çok uzun süreli bir opeth fanı olarak çok zor kurduğum bir cümle, ama yapıcak bişey yok. that's how it is.

    edit 2: ha, ayrıca. az önce dümberek dümberek diye doğu ezgilerinden yürürken iki dakka sonra böyle kuzey avrupa melodilerine dönünce de şikayet ettiğim konu hakkında hiç bir yardımda bulunmuş olmuyorlar.
  • bu albümün mixlendiği stüdyonun mix masasının üstüne gidip sıçmak istiyorum. böyle tam eq bölümünün üstüne şöyle bir cumhuriyet sucuğu bırakmak istiyorum.
  • tam beklediğim(istediğim) gibi, yine sürprizin amına koymuş sayın mikael akerfeldt.

    heritage ve pale communion albümlerindeki gibi grubun tüm ögeleri ön planda. spotlight bi mikael'in üstünde, bi axenrot'un üstünde, bi mendez'in üstünde, bi fredrik'in üstünde. bazen de hepsinin.

    mikael de vokallerini iyice zirveye taşımış durumda. liriklere uygun müthiş oyunlar yapıyordu zaten ama artık iyice aşmış vaziyette. adeta bir king diamond. (bilhassa ghost reveries'den beri adamın vokalleri harika bir ilerleyiş içinde)

    şarkı sözleri de agresif.

    inşallah kısa bir zaman sonra popol vuh - through pain to heaven'dan hemen sonra canlı canlı dinleriz.

    küfrederek övme editi: bu nasıl vokaldir amına kodumun çocuğu;

    there is a void surrounding me
    no sound, and in the black i can not see
    there is a chasm between you and me
    you have no face, no body, no words to speak
  • olum bu ne lan. manyaklık bu. şahanelik. bu kadar minimal olup da bu kadar güzide olunabilir mi? olunuyor. opeth yemin ederim şu metal camiasının en ibretlik grubu. kendini bu şekilde geliştiren, böylesi bir gelişim ivmesine sahip çok az grup var belki de hiç yok. hiç mi sıçmadılar? bence hiç sıçmadılar.
  • albümün bel kemiğini oluşturan parçalar: the seventh sojourn, chrysalis, strange brew ve the wilde flowers. gerisi bildiğin filler. single'lar bu parçaların yanında oldukça sönük kalıyor zaten. bayağı garip bir albüm. lâkin iyi anlamda garip. mistik bir havası var. ama albümde bu kadar fazla filler'ın olması beni oldukça rahatsız etti. ek olarak era kesinlikle berbat bir parça. bahsettiğim o dört parçanın beni farklı farklı diyarlarda dolaştırmasına istinaden benden bir 7/10 çıkar.

    not: opeth'in son on yılda çıkardığı en iyi albümün pale communion olduğunu düşünüyorum.
  • beni üniversite günlerime döndürmeye çalışan albüm. olmuş bu.

    ama ben hipster oldum artık opeth bey, neden böyle yapıyorsunuz?
  • "progressive'ten büsbütün kopmuşlar" yorumunu okuduktan sonra açtım baktım nası kopmuşlar diye. hee kopmuşlar... büsbütün hem de. hatta bence dinlemeyin, yarrak gibi olmuş.

    o değil de, len secret chiefs'e falan mı sardınız o the seventh sojourn ne öyle, yerim.
  • yine 15000 defa dinledikten sonra diyebilirim ki, ghost reveries'den beri yaptıkları en iyi iş. ki pale communion çıktıgında da aynısını demiştim. ayrıca ne güzel adamsın lan mikael. akranı gildenlöw dallamanın bayrak sallayanı oldu, bu hala efendi.

    ha bi de era'nın neden üzerine gidildiği konusunda en ufak bir fikir edinemiyorum. taş gibi şarkı amk...
hesabın var mı? giriş yap