• geçenlerde hiç beklemediğim yerden çıktı.
    tarihi yarımadaya her gittiğimizde oğlum ısrarla kapalıçarşı'ya gitmek ister. yarım saatliğine bile olsa girer çıkarız. hiçbir tezgaha ilgi duymaz, durmaz, bakmaz, sadece yürür.
    ilk birkaç sefer sormadım ama son seferinde artık ilgimi çekti sordum:
    - buraya her geldiğimizde kapalıçarşı'ya gelmek istiyorsun. buranın nesini seviyorsun?
    - verdiği hissi seviyorum.
    - nasıl bir his veriyor?
    - sonsuzluk hissi. buraya her girdiğimizde içindeki bir sokaktan sağa dönüyoruz, sonrakinden sola, bazen düz ilerliyoruz. sanki hiç bitmeyen bir labirent gibi. bana sonsuzluk gibi geliyor.

    söylediklerinde iki şey şaşırtıcıydı. ilki kapalıçarşı sokaklarını sonsuz bulması, ikincisi de bunu sevmesi.
    sonsuzluk deyince benim aklıma ölüm ve sonrası geliyor. korkutucu ve bilinmez. daha önce hiç bunun bir his olabileceğini ve sevilebileceğini düşünmemiştim. belki doğduğumuzda bir sokaktan sağa döndük, ölünce bir sokaktan sola döneceğiz, ileride bir dönemeç daha çıkacak, sonra bir tane daha...
  • sonu olmayan bir süreci tanımlayan gerçek dışı bir durum. sınırlı zamanın tam tersi. bizim için bunu hayal etmek zor. insan sezgisi bunu yetersiz şekilde kavrar. bir şey bitmiyorsa, ölmüyorsa, kırılmıyorsa, yok olmuyorsa muhtemelen sonsuzdur.

    felsefi açıdan zaman, insan dışında hiçbir canlının bilmediği yapay bir şeydir. dolayısıyla, sonsuzluk kavramı da, bizim alışılmış başlangıç ve son düşünme biçimimizin çerçevesini aşan yapay olarak tasarlanmış bu alana aittir.
  • sanırsın, dağlarda yol olmaz
    usanırsın, kalbinde güç kalmaz
    uzanırsın, yarın olmaz

    zor günlerin ardında huzur olmaz ki her zaman
    umutların yön bulmaz yarın olsa da
    beklenen gün olmaz

    sözlerim gerçektir,
    yüreğim kardeştir her zaman.
    umudum sonsuzdur
    uğraşım bitmez hiçbir zaman

    geliyor geçiyor hayat,
    dönüyor, durmuyor dünya.
    geliyor, geçiyor zaman
    dönüyor, durmuyor dünya.

    sanırsın, yalnızlık tek dostun
    aldanırsın, kaçmakla bitmiyor,
    hiçbir zaman yalnızlığın.

    sözlerim gerçektir,
    yüreğim kardeştir her zaman.
    umudum sonsuzdur
    uğraşım bitmez hiçbir zaman

    geliyor geçiyor hayat,
    dönüyor, durmuyor dünya.
    geliyor, geçiyor zaman
    dönüyor, durmuyor dünya
  • (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)
    (bkz: #59097157)

    mira les astronautes del transbordador trencats giraven de distància en l'espai exterior. jo solia caure en tota la vida va acabar al seu lloc. però no hi havia cap obstacle per posar fi a la caiguda de l'astronauta.

    recordo haver vist aquesta escena en la nostra televisió en blanc i negre. he d'estar en 12 anys, quan era l'únic canal de televisió pal de golf. l'any 2001 un espai odyssey` `pantalla de pal de golf per veure ... de vegades ni tan sols puc realista. però sí, estic segur que vaig veure aquesta pel·lícula a la televisió.

    abans de caure horroritzat quan va veure els micos moure el prisma rectangular; i després es va traslladar allà en una excavació en el mateix mes, de 12 anys d'edat, havia convertit la meva ment prou per enganyar. però interminable descens dels astronautes de tornada a un punt en el petit remolí a l'espai realment era horrible. la pel·lícula acaba el meu llit o en la meva ment quan encara estava vagant al voltant de l'escena. el concepte d'infinit, havia guanyat més terreny per trobar una nova vida. per créixer i prosperar, aleph estaven obertes. el vidre es trenca, i l'aigua seria assumir una nova forma.
  • "sonsuzluk, insanların söylediklerinin tersi çıkıyor: sonsuzluk, kendi dışında hiçbir şey bulunmayan değil, kendi dışında hep bir şey bulunan."*
  • tanımsızın geçici ismidir.
  • fizik hocam "birbirine paralel iki aynada sonsuz görüntü oluşur." dediğinde öylece kalakalmıştım. "ne yani biz sonsuzluğu sadece iki ayna sayesinde görebilir miyiz? fotoğrafını da çekebilir miyiz acaba?" diye düşünmüştüm. oysa ki o zamana kadar yeryüzünde sonsuzluğu özdeşleştirdiğim tek kavram denizdi... karşı kıyısı görünmeyen, sonsuzmuş gibi uzanan, gökyüzüyle birleşip sonsuz bir maviliğe kavuşan deniz...
    bugün artık sonsuzluğun sadece bu tür şeylerle ölçülemeyeceğini biliyorum. mesela dün iki kez gördüm; daha doğrusu sadece iki kez fark ettim sonsuzluğu gördüğümü.
    ilki süleymaniye'ye bakarkendi, ikincisi başımı eğip marquez okumaya devam ettiğim zaman.
    fotoğraflamak istedim o an ama her gördüğüm sonsuzluğun fotoğrafını çekemeyeceğimi fark ettim bir kez daha. hala sonsuzluğu fotoğraflayabileceğim en makul seçeneğin deniz olduğunu düşündüm ama istanbul'da sonsuz deniz yoktu ki!
    fotoğrafını çekemesem de tutabilirdim belki sonsuzluğu. hemen bir dilek haline getirdim; son zamanlarda tuttuğum en önemli dilek de sonsuz olmakla ilgili olmalıydı. sonsuz ve zamansız olmasını diledim onun, tıpkı sinan ya da marquez gibi...
  • sembolü, yan yatmış, muhtevası hiçbir yöne doğru akmayan bir kum saati midir, yoksa bana mı öyle geliyor?
  • nefis akustik pentagram $arkisi. (bkz: anatolia)
hesabın var mı? giriş yap