• verbatim çevirisi: tabancanın oğlu

    buradaki tabanca, çıkış noktası itibariyle aslında gemi topudur (cannon). ingilizcede, savaş gemilerindeki topların bulunduğu güverteye gun deck denir.

    fi tarihinde, britanya deniz kuvvetlerinin gemilerinde (ve belki top güvertesinde) bir kadın doğum yapacak olursa, gemideki resmi görevli doğan çocuğu kayda geçirirken, formdaki "baba adı" kısmına çoğu zaman (topçunun eşi/sevgilisi/arkadaşı manasında) "gunner's mate" yazarmış. bu üstü kapalı ifade, bebeğin babasının belli olmadığını belirtirmiş.

    "son of a gun" ifadesinin bu şekilde ortaya çıktığı tahmin ediliyor. bu ifadenin günümüzde "son of a bitch" kelimesi için bir euphemism haline geldiği söylenebilir. ancak, son of a gun nisbeten daha olumlu bir manaya sahip. malum, türkçede de "piç" kelimesi kimi zaman bir beceriyi övme manasında kullanılır. misal:

    - "vay piç vay... topu nasıl da doksana takıverdi..." (olumlu)

    tabii olumsuz bir mana da mümkün:

    - "hayatımızı alt üst etti piç herif..." (olumsuz)

    yukarıdaki iki örnekten hareketle, türkçedeki "piç" kelimesinin çoğu zaman gerçek manasının dışında kullanıldığı söylenebilir. aynı durum, "son of a bitch" ve "son of a gun" ifadeleri için de geçerli. ancak şu nokta önemli: günümüzde "son of a gun" daha ziyade olumlu, "son of a bitch" ise daha ziyade olumsuz manada kullanılıyor.

    bu konuda ayrıca (bkz: motherfucker /@derinsular) (bkz: son of a bitch /@derinsular)

    tema:
    (bkz: ingilizce /@derinsular)
  • ingiliz kolonyalistler gittiği memleketlerden hatun kaldırıp açıktaki gemiye götürürlermiş. gemide topun tüfeğin yanında da alem yaparlarmış.. işte bu alemlerden peydahlanan çocuklara da son of a gun denirmiş. bildiğimiz orospu çocuğu.
  • 1. 1800lerde, napolyon savaşları sırasında ingilizler, fransızlar'la ticaret yapan herkesi düşman sayıyor. bu tür ticaret gemilerini ele geçirdiklerinde tayfaların hepsini ömrü billah ingiliz donanmasında görev yapmaya zorluyor ve karaya ayak basmalarına izin vermiyorlar. bu adamlar evliyse ve karılarını görmek isterlerse, ingilizler karılarını bulup getiriyorlar. kadınların içinde doğum zamanı yaklaşmış hamileler varsa, sancılar başladığında kadını güverteye, topun durduğu yere getiriyorlar ve topu ateşleyerek kadının korku içinde kasılmasıyla doğum olayını hızlandırıyorlar. böyle doğan çocuklara son of a gun deniyor

    2. gayrımeşru çocuk (daha doğrusu piç)...

    **
  • ingilizlerin denizcilik sevdasını karısının sevdasına katan bazı kaptanları yanlarında eşlerini de götürürlermiş yolculuklara. bu kadınlar da bazen gemide doğum yapmak gibi bir halt ederlermiş ve doğan çocuğun şerefine kaptan görgüsüzlükten bütün topları ateşlettirirmiş. son of a gun terimi daha sonra evinden uzakta doğan çocuklar için kullanılmaya başlanmış.
  • 108 dakikalık, 2014 yapımı film.

    yapımda; yönetmen julius avery ve ekibi dokundukları her bölümü ve temayı güzelleştirmişler. işledikleri hapishane bölümleri de, suç bölümleri de, aşk bölümleri de yeterince iyi ve abartısız şekilde işlenmiş. üstüne iyi seviyede görüntü ve renk yönetimi ile datlı oyunculuklar da eklenince; uzaklardan seyirlik bir suç draması doğmuş. ewan mcgregor'u farklı bir rolde görmek de güzeldi. tiplemesi sempati duyulası tuhaf bir suçlu modeli olmuş; daha fazla detay vermeyelim spoiler vermeden.

    diğer yandan; bu sene içerisinde izlediğim tüm avustralya işlerinde olduğu gibi; "son of a gun"'da da oldukça kendine has bir atmosfer vardı. giderek daha da ilginç ve güzel yapımlar çıkacak gibi bu memleketten; heyecan verici!

    seyir zevki yüksek, sıkmayan bir suç filmi izlemek isteyenler kesinlikle kaçırmamalı. müzikler ise filmin bonusları arasında.

    7 / 10.

    her eve imdb
  • hay allah! ya da vay pezevenk! anlamında kullanılan bir deyim. ayrıca zenci argosunda ters anlamda takdir etmek için de kullanılır.
  • bruce dickinson'in tattooed millionaire adlı solo albümünün güzel açılış parçası.

    holy was the preacher.
    riding on his rig of steel in the rising sun.
    this was no grim reaper.
    but a man with a smile who took a pride in a job well done.
    ohh in a blood red sunrise.
    he`s preaching conversion as you lay down and die.
    just a god given holy roller.
    in a god forsaken land.
    he didn`t choose this killing ground.
    he didn`t want this scrap of land.
    you`ve got to scorch the earth, yeah.
    and make the rivers run dry.
    untill we learn to hate like him.
    kill for killin`. live to die.
    [chorus:]
    ride on you son of a gun. ride on. ride into the setting sun.
    you`ve gotta be a hero, for one last time.
    to prove through your destruction.
    that killing is a great way of life.
    there`s a wooden cross somewhere.
    where they`ll bury you down deep.
    you lie to your people, you lie to yourself.
    your in love with death babe.
    you`ve got no shame.
    [chorus]
    the preacher laughed. the preacher cried.
    he loaded bullets as he smiled.
    congregation sat and wondered.
    would they live or would they die.
    just an ordinary man, with his orders and his plans.
    in the shadows of a cross.
    oh in a blood red sunrise.
    take me to jesus, with judas my guide.
    [chorus]
    ride on your bleeding heart.
    ride on you play no part.
    ride on you feel no pity.
    ride on you feel no pain.
    ride into history.
  • nirvana 'nın coverladığı bir the vaselines parçasıdır...
  • neş-eli bir nirvana şarkısı olarak bilinse de aslında, doğrusu bir the vaselines şarkısı. the la's'ın da aynı adlı bir şarkısı vardır ki o da tatlıdır.
  • çok keyifli bir suç filmi. izlerken sıklıkla grand theft auto serisini anımsadım. izleyince hak vereceksiniz.
hesabın var mı? giriş yap