• iki gün izin aldım sırf bıdıklarım için. iki gün sabah çıktık akşam girdik eve. ve hiç avm’ye gitmedik. üç müze, milli kütüphane,vapur, tramvay, pizza, gevrek, saat kulesi, kemeraltı, kızlarağası, karataş, asansör, en sevdikleri arkadaşlarıyla buluşmaca. ayaklarıma kara sular indi ve yarın işe dönüyorum.

    haftasonu için jimnastik sonrası balık ekmek, tiyatro planladım. ikinci hafta da iki gün izin alıp yine bir kültür turu düşünüyorum hava durumuna bağlı.

    geri kalanında da oturup biraz kitap okusunlar bir zahmet:) çalışan annenin vicdan muhasebesi bir yere kadar.

    istiyorum ki hep bilsinler, hatırlasınlar bunları, anı olsun. annemle şuraya giderdik, şöyle yapardık desinler. yapay şeyleri, oyun alanlarını, avm leri değil, denizi, vapuru, yem attıkları güvercinleri, kitapları, kahkahaları, simitin tadını anlatsınlar ileride…
  • bugun saat 7 gibi noktalanacak super olusum...
  • bu tatilden dolayı istanbul trafiğinin rahatlayacağını düşünenlere (bkz: ben) hiç bir şeyin düşündüğümüz gibi olmadığını kanıtlamıştır.
  • bu yil bilkent'te 29 aralikta baslayarak oha dedirttiren tatildir. artik marjinal olmak icin mi yapiyolar yoksa vergi affi falan mi var nedir bilmiyorum.
  • iki ucu boklu değnek. bir tarafta aileden uzakta alışılan özgürlüğe vurulan sekte, diğer tarafta...

    diğer taraftakının ismini yazmayayım da, onun ta amına koyayım.
  • çocukluğumuzda öğretmenlerin kompozisyon, alıştırma, problem çözümü vb. bir araba dolusu ödev vermeleri yüzünden pek de hakkıyla geçirilememiş, yaz versiyonu daha makbul olan tatil.
  • ajda pekkan'ın über saçma şarkısı petrol henüz insanları zehirlemezken yaşanan 1973 petrol krizinin bir sonucu olarak sömestr tatili bildiğimiz anlamda uygulamaya konmuş.
    abd'nin yom kippur savaşı'nda israil'i desteklemesi arap ülkelerini kızdırınca oapec ülkeleri batıya petrol satışına ambargo koyarken, opec ülkeleri batılılara petrolü muazzam yüksek fiyatlardan satmaya başlamış. bunun üstüne yaşanan petrol krizine karşı hükümetler çeşitli önlemler almaya başlamış.
    avusturya'da haftada bir günü "autofreier tag" yani arabasız gün yapmanız gerekmekteymiş. hangi gün olacağına ise kendiniz karar verebiliyormuşsunuz.
    almanya'da ise bu "autofreier sonntag" yani arabasız pazar olarak uygulamaya konmuş.

    bir süre sonra haftada tek günü araba kullanmadan geçirmek de yetmeyince ve o yıllarda okulları mazotla/kalorifer yakıtıyla ısıttıklarından ötürü bir hafta süreyle okulları kapatmanın ciddi bir tasarruf sağlayacağı hesaplanmış. böylece "enerji tatili" adı altında bir hafta süreyle şubat ayına denk gelen tatiller ayarlanmış. ilk defa 1974 şubat'ında sömestr tatiline girmiş çocuklar.
    almanca konuşulan ülkelerdeki yaşlı nüfusun sömestr tatiline hala enerji tatili demelerinin sebebi buymuş.

    bugün karşıma çıkan bu fotoğrafta avusturyalı kadının cumartesi gününü arabasız gün olarak seçtiğini görebiliyorsunuz ve fotoğrafın altına şöyle yazmışlar (almanca):
    --- spoiler ---

    "es war auf dem höhepunkt der weltweiten ölkrise, als sich die österreichische bundesregierung im jahr 1973 entschloss, einen autofreien tag einzuführen. unter dem druck des ölembargos der opec-staaten musste einmal pro woche in ganz österreich jedes privat-auto stehen bleiben.

    doch damit nicht genug, sollte auch in anderen bereichen fleißig öl eingespart werden. also wurden ein jahr später zusätzliche ferien zum semesterwechsel eingeführt. eine woche weniger heizen in allen schulen des landes, das klang nach einer großen ersparnis. zumal die meisten schulen damals mit heizöl beheizt wurden. die energieferien waren geboren.
    am 10. februar begannen sie erstmals auch im westen des landes. und wurden sogleich von den österreicherınnen freudig angenommen und werden bis heute ausgiebig zum skiurlaub genutzt. dank der energieferien ist der februar der umsatzstärkste monat im wintertourismus."
    --- spoiler ---
  • cocukken ozlemle beklenendi.
    kar yağsın, disarda oynamak, uzaktaki halaya, teyzeye gitmek, uc dort gun oralarda kalmak, istanbul'a gitmek, tahtakale'de doner yemek, kadikoy'den vapura binmek, e5 yanindaki devlet malzeme ofisi garajinda duran degisik tipteki araclari, itfaiye ve ambulanslari otobus camindan saymakti.
    son hafta zorla yapilan donem odevi icin kutuphane gezmekti.
    ogretmen olan annenin elde hamur acip manti yapmasiydi.
    karne iyiyse harclik alinir, tesekkur takdir varsa cuma aksami vitrine konur, donem basinda oradan alinirdi bir sonraki donemde bir sey gelene kadar iki haftalik bir sergi olurdu.
    belki yeni bir kazak ya da okul pantolonu demekti.
    simdi ise tam bir cilginlik olmus.
    gittikce yalinliktan uzaklasiyoruz sanirim.
  • aileleri psikolojik olarak etkilemiş tatil. mesela yaşı 26 olan, ofiste koltuk sahibi adamın/kadının ziyaretine gelmek isteyen anne baba ziyaret tarihi olarak sömestrı tercih ediyor. çünkü okullar tatil. ama bu kazık kadar olmuş yetişkin kişi işe güce gidiyor aslında da kimse irdelememiş durumu. herhangi bir zaman değil, sömestr bak altını çiziyorum. kimse öğrenci ya da öğretmen değil bu hikayede.

    ilginç.
  • dün halk kütüphanesinde yanıma oturan eşkıyanın, "abi senin yerin üst katta, orada yazarsın" demesiyle beni maziye götüren yarıyıl tatili anlamına gelen kökenini bilmediğim yabancı kelime. ben de diyorum, bu kütüphane neden böyle kalabalık, kütüphane görevlisi ses çıkardığım için beni neden uyarmıyor?"

    eşkıyalar ile uğraşmaktan bana sıra gelmedi tabii.

    öznel tanım: keşke hiç bitmese dediğim, tanımadığım çocuklarla sohbet ettiğim. kütüphane görevlisinin kısa bir süreliğine canına okuyan eğlenceli dinlence çeşidi.

    yarın sabah erken kalkayım da bizimkinin yürek parçalayan dramını büyük bir keyifle izleyeyim. belki eşkıyalardan birini üzerine salarım. şimdilik saatleri ayarlama enstitüsü'nü bitirmem gerekli. laf aramızda, kendisini hayri irdal'a benzetiyorum. ama hayri irdal bana daha çok benziyor.

    bu eğlenceyi kaçırır mıyım hiç?
hesabın var mı? giriş yap