solak kadın
-
toka üreticilerinin hiç kaale almadığı, özellikle çocukken revaçta olan süslü püslü, resimli, takıldığında aşağıya bakması gereken ve sağ elle takılmak üzere tasarlanmış olan (arkası çıt diye kapanan) tokaları takmayı beceremediği için içinde bir ukte ile büyümüş; süper kahve yapmasını becermesine rağmen etrafa saçmadan fincana dökme özürlüsü olan insan.
-
baskalarindan kesinlikle farkli oldugunu tespit ettigim kadinlar. bugune kadar tanimaya ve muhabbet etmeye deger gordugum azinlik. tuhaf bi gizem barindiriyorlar. tanidigim hic bir solak kadin beni yaniltmadi.
-
tanım: doğal seksi kadın.*
diğer elini kullanan kadın olmak çok çekici geliyor nedense. sanıyorum, beni de çok seven kadın oluyorlar. sürekli olarak kendilerini penetre etme girişimlerini, başka türlü açıklayamıyorum çünkü.
nasıl mı ?
biraz açalım.
süper vakit geçiridiğim kadın: hem ciddi hem komik, her yola gelen bir tavırları oluyor.
rahat kadın : hele o kalemi tutup çalışırken ağzına götürmüyor mu ? bitiyorum. hesap makinesini sol eline göre çevirip çalışması. bilgisayarın mausu ile verdiği mücadeledeki umarsamaz tavırları.*
seksiler: doğal kaynaklar ekonomisi dersinde öğrendiğim tek şey “kıt kaynakların etkin kullanımı” eşittir solak kadınbenim için. çoğu endüstriyel alet ona göre tasarlanmamış ama nasıl bir mücadele nasıl bir azimdir. mesela saati sol koluma takarım ben. artistlik olsun diye sağ koluna takan andavallar var. saatin geri kalmış ileri al dersin. gerizekalı artislik olsun diye sağ koluna takıyor ya saatin akrep yelkovan çevirme aparatı sağ kolundan dışarı baktığı için kolundan çıkarıp ayarlaması lazım. ha konu buraya nasıl geldi bilemedim. dağıtmadan devam edelim.
bitiyorum demiş miydim ? evet bitiyorum.*
çok zevkliler: basit ama şık kadınlardır. müzik zevkleri inanılmazdır. çok iyi resim yapar, sanata edebiyata meraklıdırlar.
duygusallar: bence dipte bayağı bayağı bilinçaltında gizli bir yerlerde özünde acayip duygusallar.
vizyonerler: açık fikirli olup rahat kadınlardır.
bilgililer ve sanatseverler: kesinlikle bundan tahrik oluyorlar. ama boş adamı da hiç sevmezler. biliyorum. ve bitiyorum.
seks: en zevklisini sona sakladım. acayip, muhteşem,anlatılmaz yaşanır. keramet aramızdaki kimyada mı yoksa enerjide mi bilinmez ama, en iyisi solak kadınlar , ötesi yok benim için. -
yedek subaylığımı meslek kurasıyla yaptım.
karargahta sivil çalışanların formaliteden amiri gibi bir görevimiz vardı ve ayda sadece birkaç gün yoğunluk yaşardık.
kalanında bize görev düşmezdi.
ben de okuma işlerine verdim kendimi.
1 yıl boyunca kütüphaneci astsubayla haşır neşir olmuştuk.
o zaman internet yok, edebiyat 1-2 gazetenin kitap eklerinden falan takip ediliyor ancak.
bana sağlam kitap öner derdim, alır okurdum.
kütüphaneci astsubay bana bir yığın kitap önerdi.
aklımda en kalanı bu oldu.
içinde "yanında çay fincanı, sapı sola dönük" lafı geçen o şiir özellikle, bende iz yaptı.
sonra,
askerlik bitmeye yakın gidip bu adama teşekkür ettim
beni peter handke gibi bir yazarla tanıştırdığı için. -
hiç değilse bir süre tek başına kalmak isteyen bir kadının öyküsüdür.
-
solak kadınları daha çok seviyorum
hep sağ koluma girer, ona dokunurlar
o kolumun pazısı şişkince diğerinden
şişkin olma sebepleri hepinizce malumlar -
marianne' in hep dinlediği plaktır ayrıca " the left handed woman". belli ki kendini bulmaktadır sözlerinde, elim değmişken sözlerini de yazayım da tam olsun*
başkalarıyla beraber çıktı kadın
bir metro dehlizinden
başkalarıyla birşeyler yedi bir büfede
başkalarıyla oturup bekledi
bir çamaşır salonunda
ama bir kere yalnız gördüm onu önünde
dururken bir gazete bayiinin
başkalarıyla beraber işhanından çıktı
başkalarıyla itiş kakış yanaştı
bir pazar yeri tezgahına
başkalarıyla birlikte oturdu
bir kum havuzunun karşısında
ama bir kere gördüm onu pencereden
tek başına satranç oynarken
başkalarıyla bir parkın çimenine uzandı
başkalarıyla güldü lunaparkın
aynalı çadırında
başkalarıyla bağrıştı zincirli salıncakta
sonra da onu yalnız bir daha
ancak düşlerimden geçerken gördüm
ama bugün kapısız evimde benim:
telefonun ahizesi bir de baktım ters konmuş
kurşunkalem bloknotun solunda
yanında çay fincanı, sapı sola dönük
yanında tersinden soyulmuş bir elma
sonuna kadar soyulmamış
perdeler sol taraftan açılmış
anahtar da ceketin sol cebinde
ele verdin kendini bak işte, solak kadın!
yoksa bana bir işaret miydi bunlar?
seni yabancı bir kıtada görmek isterdim
çünkü ancak orada yalnız görürüm seni başkalarının arasında
sen de beni görürsün binlerce başka insan arasında
o zaman birbirimize doğru yürürüz en sonunda -
peter handke'den olmak durgunluğuna solaklığıyla katılan bir kadının öyküsü.
ekseriyetle başka birşeyle uğraşırken okuyun; pencereden dışarı bakarken, yolculukta,yanına müzik açıp değil o müziği dinlerken... hikayenin ritminde salınmak adına.
hayat yapılırken yazılır.
--- spoiler ---
solak kadın, s.28 metis yayınları birinci basım
evde kadın aynanın önünde durup uzun uzun gözlerine baktı: kendini seyretmek için değil sanki bu kendi hakkında sakince düşünmenin bir yoluymuş gibi.
‘yüksek sesle konuşmaya başladı. ne düşürseniz düşünün benim hakkımda bir şey söyleyebileceğinizi sanırsanız ben de sizden o ölçüde bağımsız olacağım. bazen öyle geliyor ki insan başkaları hakkında yeni her ne biliyorsa o anda geçerliliğini kaybetmiş şeylerdir bildikleri. gelecekte bana biri nasıl olduğumu açıklayacak olursa -isterse bana iltifat etmek yada güç vermek için olsun- böyle bir küstahlığı dinlemek istemediğimi söyleyeceğim.’ gerinir gibi kollarını açtı:bir delik göründü kazağının koltuk altında:parmağını soktu içine.
--- spoiler --- -
sağ gösterip soldan vuracak kadındır... ters bunlar ters...
-
kadın diye anlatılsa da diğer karakterlerin ağızlarında geçiyordu adı: marianne.
çoğu insan gibi bi müddet yalnız kalmayı istemiş kadını fazlaca objeleştirmiş bence.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap