• dilimizin ucuna gelen ama bir türlü hatırlayamadığımız kelime genellikle budur. her ihtiyacı karşılar, bu yönüyle tam bir hededir. misal ben kendim o kadar şey bir insan değilim cümlesindeki şey yerine sofistike deriz; hem ağza oturur, hem kulağa hoş gelir hem de ferahlık verir. bunu duyan arkadaşımız da eve gidince ben bugün sofistike gördüm demek suretiyle, bu kelimeyi ataletten kurtarır. hem bir beden büyük laf etmiş olduğumuzdan seneye de anlaşılabiliriz. bundan dolayı da satisfekte oluruz. güzel olur.
  • xiv.. yy. latincesine gelene kadar yunancada en az 2500 senelik sophos terimiyle alakalı bir terimdir. (bkz: tavsanin suyunun suyu) (link: http://devel.searchgodsword.org/…ew.cgi?number=4680)
    sözün ilk başta bilgi manasına geldiği o yıllardan bu yıllara söz çok fazla mana kaymasına uğradı.
    meşhur terimi biliyorsunuz; "philos + sophos": philosophos yani türkçesiyle filozof, bilgiyi seven kişi, bilginin yoldaşı. buradaki bilgi manası çok bir şekilde eğilip büküldü. zira daha sonra sofist adını alacak olan terbiyesiz laf ebeleri rhetorica'nın affedersiniz ama her türlü imkanları sayesinde, özü bütünüyle değiştirdiler.

    sicilya 'da i.ö. v. yy.'da tiranların kovulmasıyla halk ellerinden giden tarlalarını geri almak için mahkemelere koşar, davalar çoğalır. bu davaları savunma tekniği ilerler.
    koraks ve tisias adlarında iki kişi, davaları savunma tekniğini toparlayarak öğretilecek bir bilgi kolu haline getirir. (cicero, brutus, xii, 46; aristoteles, rhet. ii, 24) bunun adına da rhtorica denir. rhetorica, insana iyi konuşmasını, bir fikri iyi savunmasını öğretir. o devre göre; faydalı ve karlıdır bu iş. mahkemelerde işe yarar. halk meclislerinde işe yarar. demokratik hayatta konuşmak ve kandırmak esastır. yunan şehirlerinde bu çağlarda demokrasi gelişmektedir. bu bakımdan rhetorica öğreten hocaların dersleri kıymet kazanır. bu hocalara sofist denir işte. bilen adam, bilgiye sahip olarak savunan adam manası, zamanla bilse bilmese de konuşana dönmüştür. hatta bu yüzden felsefenin utanmaz çocuğu olarak, neredeyse her felsefi akımda sevilmeyen adam olmuştur. her ne kadar sokrates, tanrıtanımaz ve sofist olduğu gerekçesiyle zehir içmekle cezalandırılmışsa da, -ki platon sokrates'in savunması'nda bu iddiaları sokrates 'in dilinden reddeder.- ondan sonra gelen, bir nevi öğrencileri olan platon ve aristoteles sofistleri yerden yere vurur. örneğin platon'a göre; sofistler boş yere laf kalabalığı yapan, gereksiz insanlardır. ayrıca insanlara bir şeyler öğretirken, karşılığında para aldıklarından haksız kazanç sağlamaktadırlar. bir nevi günümüzün öss'ye hazırlanan gençlerin ailelerinin üç kuruş paralarına göz diken dershaneler gibi, sofistler de ihtiyacı olanları sömürmüş, aklı çalışanlar tarafından kıyasıya eleştirilmişlerdir. hatta erasmus dalga geçer, safsatacı olarak görür onları, doğrudur. bugün bazı sözlüklerde sofist kelimesinin karşılığı safsatacıdır.

    yunancada böylesi anlam kayması yaşayan sophos kelimesi latincede kendine çeşitli şekillerde yer bulmuştur. mesela sophia latincede bilgelik manasına gelir, bu kelimeyi symbol fontuyla yazarsanız yunancasını elde edersiniz, zira phi harfi olduğu gibi latincesinde de vardır. yani sofia değil sophia olarak geçmiştir. bugün türkçede kullanılan sofist kelimesinin latincedeki karşılığı da sophistes tir, bunun yunancası da böyledir.

    şimdi gelelim sofistike kelimesinin birinci elden latince kökenine; şimdi oxford latin dictionary 'e bakarsak şöyle bir manzarayla karşılaşırız: http://img457.imageshack.us/…57/5916/ads305zrv3.jpg yani yarın öbür gün link geberir diye buraya da yazayım; "sophistice: the art of the sophists" tabi latince ile yunanca arasındaki felsefi terminoloji yolculuğunun bilhassa cicero ve lucretius tarafından gerçekleşmiş olduğu bilgisini bir kenara koyarak, hatta bu konuda katorthoma - katalepsis - aksia gibi entirilerime bakabilirsiniz, çok önemli bir noktayı yani yunancada bu terimin doğrudan karşılığının ne olduğuna bakmak istiyorum, gerçi bakıyorum zaten de maksat kompozisyonumuz bozulmasın.

    yukarıda verdiğim linkte de görülebileceği gibi bugün sofistike şeklinde kullanageldiğimiz terimin yunanca aslı (yani 14. yy. latincesini boşverin, daha eski kaynağa gidiyorum ben.) sophistike 'dir. latinceye transliterasyonu olduğu gibi geçmiştir.

    bilgili değil de rhetorica sanatının inceliklerini bilen, dilini geliştirmiş safsatacı kişi aklınıza gelmeli. bakmayın siz ingilizcedeki sophisticated'ın ilk anlamının bilgili, bilge olmasına.

    not: bir dilde her şeyden önce kendisine komik gelen (!) kelimeleri öğrenen kardeşlerimiz için penis'in karşılığı: sopio
  • bu kelime fransizcadan [sophistiqué] ingilizceye [sophisticated] geçmeden, oradan da ayaga düsmeden önce 14. yüzyil latincesinde sophisticari denilen bir fiilden türemisti ki bu fiil de bir sivinin, genellikle de sarabin kivamini hile ile degistirmek demek oluyordu. "saraptan anlayan sophistike" nasil oluyor, bu takdirinize kalmis.

    (bkz: sophistiquer)
  • (bkz: sofistik)
  • kategorize edilip basitleştirilemeyen, sınıflandırılamayan, tek kefeye konulamayan insanlar için kullanılabilecek hoş bir sıfat. inci kolyesini takmış nutellalı ekmeğini yerken bir yandan da uludağ limonatasını yudumlayan itü öğrencisi sofistike bir insan için güzel bir örnektir mesala. * * * * *
  • türk dil kurumuna göre ''yanıltıcı'' , ''yapmacık'' ve ''karmaşık'' anlamlarına gelen sıfat. ayrıca ''bilgili'' anlamında kullanılıyor. ben ''harmanlanmış'' anlamında kullanıldığına da şahit olmuştum. sanırım her anlama geliyor bu kelime. bir sıfatı aklıma getiremediğim zaman ''sofistike yaa'' deyip geçsem hiç sırıtmaz gibi gibi.
  • kategorize edilemeyen
  • basit olmayı beceremeyen.
  • kahve markasını tanımlayabilecek derecede yamuk/yamultulmuş bir sıfat.
hesabın var mı? giriş yap