• bizde 80'lerde zirvesini yaşayan metalcilerin hala hüküm sürdüğü ülke. sokaklarında gezerken zaman kayması yaşıyorsunuz, her yerde deri pantalon deri ceket tipler, duvarlarda yerel metal gruplarının çatılarda-altgeçitlerde karizma pozlar takınarak çekilmiş fotoğraflarından müteşekkil konser afişleri. yıl olmuş 2008, böyle lüle lüle saçlar, deri ceket altına kısa tayt giymeler falan.

    gerçi çek cumhuriyeti'nde de her yerde 80'ler popu çalıyor, delirtene kadar abba, modern talking falan dinletiyorlar.

    80'lerde, ortaokul-liselerde, sınıf ikiye ayrılır yarısı popçu yarısı metalci olurdu, bunlar çekoslavakya'yı ikiye ayırmışlar yarısı popçu yarısı metalci olmuş.
  • devlet başkanı ivan gasparoviçin ''bugün ne ab, ne de türkiye birleşmeye hazır...'' dediği ülke.
    her ne kadar öz itibarıyla söylenene inansam da götü boklu bir ülkenin başkanının bunu söylemesi garip geliyor insana.
  • başkenti bratislava'dan viyana otobüsle yarım saat sürüyor. pek turistik bir ülke değil, görülecek fazla birşey yok slovakya'da.
    1993 yılının başında (not : 1994 değilmiş, teşekkürler maniaque) çek cumhuriyeti'nden ayrıldıktan sonra çekler tarafından hor görülüyor, aşağılanıyor slovaklar. her kategoride çek cumhuriyeti'nden bir adım gerideler (trafik kazaları hariç, çek cumh. türkiye'den sonra trafik kazası yoğunluğunda avrupa ikincisi)
    slovakça çek diliyle hemen hemen aynı ve bir çek cumh. vatandaşını bir slovaktan ayırd etmek çok zor. ve slovak kızlar da çek komşuları kadar güzeller.
  • macaristan ile sınırı tuna nehri olan ülke. nehrin diğer tarafındaki kıyılardan birinde estergon kalesi. kaleden bakınca slovakya, slovakyadan bakınca kale gözükür. (saçma bir cümle oldu ya neyse)
  • benim gözler kahverengi. nerden baksan 10 hatundan "gözlerin çok güzel" iltifatı duydum burda.
    burdan "slovakya'da kızlar teklif ediyormuş" sonucu çıkarılmasın ama, en azından "güzellik görecelidir" sonucu çıkarabiliriz.
  • kamuya açık alanda alkol tüketiminin yasak olmadığı ülke. lakin, devlet kurumlarının içerisinde, bahçesinde veya çatısında(!) alkol içmek her ülkede yasaktır.
  • çek'lerle birlikte çekoslavakya ismini kullanmış, onlardan ayrılınca, isminin son halini almış olan ülkedir. çek'lerle bir birleşip bir ayrılmışlardır. bu sebepten ötürü çekoslavakyalaştıramadıklarımızdandırlar.
  • bugün slovakya adını verdiğimiz, resmi adı slovak cumhuriyeti olan, benimse kaleler ülkesi olarak adlandırdığım ülke uzun yıllar önce büyük moravya imparatorluğu’na, ondan önce de nitra prensliği’ne bağlı olan bir diyardır. macarlar gelip orayı yerle bir ettikten sonra slovakya macaristan’ın bir parçası olmuş, macarlar arasında zaman içerisinde kuzey ülke veya kuzey macaristan olarak anılan bir bölge durumuna gelmiş. slovaklar yaklaşık bin sene boyunca macar toprak sahipleri için çalışan bir azınlık toplumu olarak yaşamışlar.

    macaristan, türkler, avusturya, çekoslovakya falan derken ülkenin tarihi çetrefilli bayağı ama sizi ayrıntılar ile çok boğmayayım isterseniz. uzun yıllar macar egemenliği altında yaşadıktan sonra modern slovak toplumunun mihenk taşlarının oluşmaya başlaması 1840’ta macarların habsburg monarşisine kafa tutmasıyla başlar. bu tarihte habsburglar macarların isyanını bastırır fakat yine de ileride tekrar ateşlenebilecek olası bir macar ayaklanmasının önüne geçmek için macarların imparatorluk içerisinde siyasi ve hakimiyet sınırlarını yeniden belirler ama aynı zamanda macarlara karşı ellerindeki kozları arttırmak için de arayışlarını devam ettirir. imparatorluğun bohemya ve balkanlara doğru lineer büyümesi bir nebze olsun işi kolaylaştırır; ancak monarşi bunu yeterli bulmaz ve macarların kuzey macaristan olarak adlandırdığı dağlık bölgede yaşayan slovakları fransız devrimi’nden sonra esmeye başlayan rüzgarlar ile macarlara karşı kışkırtmaya başlar.

    tabii bu sırada rusya öncülüğünde ideolojize edilen panslavizm akımının imparatorluğu etkilemesinden de çekinen monarşi çareyi slavik kökenleri olmasına rağmen almanların protestan ahlakından oldukça etkilenmiş, almanlarla oldukça iç içe yaşayan, bohemya taraflarına genişleyen imparatorluğun bir parçası haline gelmiş olan, rus propagandasından kültürel olarak etkilenmesi pek olası gözükmeyen ve üstelik imparatorluğun ekonomik açıdan en varlıklı kesimlerinden birini oluşturan çeklerde bulur. habsburglar’ın amacı muhtemelen slovakları kendilerine meydan okuyan macarların güdümünden koparıp çeklerin (bohemyalıların) nüfuzu altına sokmaktır.

    1869’da avusturya’nın ikili krallığı (dual kingdom) anayasal seviyede kabul etmesi slovak sorununda yeni bir dönüm noktasını oluşturur. bu tarihten sonra modern çek milliyetçiliğinin pratik amaçları çekoslovakya birliği idealine yaklaşır, en azından çekler kendileri ile çok yakın bir dili konuşan moravya’nın ötesindeki yardıma muhtaç slovak kardeşlerine ilgi göstermeye başlar.

    (antrparantez belirtelim; modern çek cumhuriyeti prag merkezli bohemya ve brünn* merkezli moravya olmak üzere iki büyük tarihi bölgeden oluşur. bir de doğuda silezya vardır ama silezya topraklarının büyük kısmı polonya sınırları içerisindedir. çek tarafında sadece ostrava merkezli küçük bir kısım kaldığı için genellikle es geçiilir.)

    yüzyıllarca birbirinden çok farklı siyasi alemler yaşayan bu iki toplumu kaynaştırmak düşünüldüğü kadar kolay değildir. yıllarca avrupa medeniyetinin merkez ülkesinde yaşayan protestan çekler ile tatra dağları’nın katolik slovaklarını sosyalleştirmek için kaynakları tartışmalı tarihi figürlere ve bu iki toplumun kanaat önderleri tarafından oluşturulan birlik kampanyalarına ihtiyaç duyulur. bu noktada çeklerin yüksek refah seviyesinin ve sahip olduğu milliyetçilik anlayışının o zamanki emsallerine kıyasla çok daha ılımlı ve kapsayıcı bir yapıya sahip olması bu tür bir yakınlaşmanın kolaylaşmasını sağlar.

    birinci dünya savaşı’nda sonra imparatorlukların yıkılması ve trianon antlaşması ile nihayet çekoslovakya’nın kurulması slovakların siyasi düzlemine yeni bir anlam katar. galip devletlerin almanları cezalandırmak amaçlı bir motivasyona sahip olması ve macarların tekrar birlik sağlayıp kıta avrupası’nın güvenliğine tehdit oluşturmaması için mümkün olduğunca parçalanması çekoslovakya’nın nüfuz alanı hayli büyük ve endüstriyel gelişiminde hatırı sayılır yol kat etmiş olan bölgelere sahip bir ülke olarak savaştan çıkması zemin hazırlar.

    yeni kurulan ülke sadece çek ve slovak toplumlarının isimlerini taşısa da içerisinde bulundurduğu alman, polonyalı, macar, ukraynalı, yahudi ve roman (çingene) azınlıklar ile aslında çok uluslu bir ülkedir. nüfusun %20 ila 15’ini oluşturan slovaklar ülkeye isimlerini vermelerine karşın 3.5 milyonluk alman nüfusun arkasında üçüncü sırada gelir.

    işin sosyal tarafını incelediğimizde ise işler biraz daha karmaşıktır. fabrikatör almanlar, dünün millet-i hâkimesi macarlar, sanayileşmede ciddi bir yol almış olan polonyalılar ve hatırı sayılır bir malvarlığına çoktan erişmiş olan yahudiler ile kıyaslandığında slovaklar toplumun en itibarsız, eğitimsiz ve fakir kesimini oluşturduğu görülür. yine de macarların sert dominansına karşın iki dünya savaşı arası dönemdeki örnekleri düşündüğümüzde oldukça ılımlı bir milliyetçilik anlayışına sahip olan çeklerin yumuşak dominansı slovakların özgüven kazanmasına ve ülke ekonomisindeki paylarını gün geçtikçe arttırmasını sağlar. totalitarizmin zirve yaptığı bu dönemde çekoslovakya yeryüzündeki sayılı demokrasilerden biridir; ülkenin refah seviyesi de avrupa ülkeleri arasında üst sıralara oynar.

    adolf hitler’in önlenemez yükselişi durumları değiştirir. avusturya’yı “anschluss” etmeyi başaran hitler artık tüm dikkatini çekoslovakya’ya çevirmiştir. 1938’de imzalanan münih antlaşması ile ingiltere, fransa ve italya’yı ikna etmeyi başaran hitler (“for the czechs, without the czechs”, çek temsilcilerinin davet edilmediği bu antlaşma çekler için hala tarihsel bir yaradır.) hemen akabinde çekoslovakya’yı işgal eder. fırsattan istifade eden slovaklar 1939’da almanya güdümünde bir kukla devlet olmaktan öteye gidemeyen bir devlet kurarlar. almanların direkt olarak kontrolü altında varlığını sürdüren bu devlet 1945’te savaşın müttefik devletler lehine bitmesinden sonra tarihe karışır.

    savaştan sonra topraklarının bir kısmını kaybetmiş ve alman nüfusunu yitirmiş olan çekoslovakya’da sovyetlerin etkisiyle 40 sene boyunca varlığını sürdürecek sosyalist bir rejim 1948 yılında kurulur. bu dönemde çekoslovakya’nın slovakya’nın güneyindeki macar azınlığa karşı tutumunda biraz yumuşama görülür. bunun sebebi her ne kadar o tarihte sosyalist yönetime sahip olan macaristan ile rejim dayanışması olarak kamuoyuna sunulsa da bunun asıl sebebi büyük ölçüde stalin korkusudur.

    1968’de çekoslovakya’da alexander dubcek önderliğinde yürütülen ve oldukça mütevazi bir şekilde kamuoyuna sunulan libarelizasyon hareketinin sovyetlerin liderlik ettiği varşova paktı ülkelerince işgal edilmesi çekler ve slovakların rejime olan saygı ve bağlılıklarının kesin olarak yok olması ile sonuçlanır. nihayet 1989’da rejim yıkıldığı zaman çekler ve slovaklar hızlı bir şekilde liberalleşmeye başlar.

    rejim tarafından bastırılmış olan sorunlar da zamanla kendini tekrar hissettirir. slovakları avrupa ile entegrasyonları önünde bir yük olarak gören çek yönetici eliti önce 1991’de slovakya’ya olan finansal yardımı keser. daha sonra cumhurbaşkanı vaclav havel’in açıkça karşı çıktığı bir dizi girişim ile çekoslovakya devletini oluşturan çek ve slovak toplumları 1993’te “boşanır” (bu süreç daha sonra havel’in istifası ile sonuçlanır). en başından beri bir “birlik” olarak tanımlanan ülkenin federasyon sınırlarının da (birkaç önemsiz istisna dışında) gayet belirgin olması bu boşanmayı kolaylaştıran etkenlerdendir.

    bu boşanma ile birlikte slovaklar yüzyıllar önce kurulmuş ama fahri slovaklığı da tartışmaya hayli açık olan nitra krallığı’ndan sonra ilk defa -1939 ile 1945 arasındaki kukla devleti saymazsak- kendi devletlerine sahip olmuş olurlar.

    şimdi geriye dönüp bakacak olursak gördüğümüz tablo nettir: slovakya demokrasiye doğru gerçekleştirdiği transformasyonu en başarılı şekilde uygulayan ülkelerden biridir. üstelik yugoslavya’nın kan ve şiddetle boğuştuğu bir dönemde çekler ile kansız ve hatta kavgasız bir ayrılma yaşayarak dünya’ya örnek olmuştur. ara sıra komünist dönemden kalan bazı problemler toplumsal sorunlara yol açsa da, kendisine komşu ülkelerin coğrafi avantajları yatırımların üzerinde toplanmasının önünde engel olsa da 1990’larda ve 2000’lerin başlarında avrupa birliği’ne katılmak için gösterdiği çaba ve toplumsal kararlılıktan türkiye gibi doğu ve batı arasında sıkışıp kalmış ülkelerin ders çıkarması gerekir.
  • adamlar avrupanın en fakir ülkelerinden olmasına rağmen özellikle başkent bratislava'da sokaklarda, parklarda ve hatta halka açık her yerde ücretsiz wi-fi hizmeti vereiyor. örneğine ne almanya, ne fransa ne de italya da rastladım.
  • sanki 1993 yılında çek cumhuriyeti ile ayrılıp, çekoslovakya'yı yok edenler kendileri değilmişler gibi bugün kıbrıslı türk ve kıbrıslı rum politikacıları bir araya getirerek adada birleşmeyi amaçlamaktadırlar.

    (bkz: bu ne perhiz bu ne lahana turşusu)

    http://www.kibrisligazetesi.net/…s&article_id=27368
hesabın var mı? giriş yap