• skopofili üstüne temas eden ya da kıyısından geçen kimi filmler için:

    (bkz: blow-up) - estetin bakışı, fotoğrafın (sanatın) gücü ya da güçsüzlüğü.
    (bkz: laura) - kadın tablosu fetişizmi + eril fantezi ve annenin uzak anısı.
    (bkz: peeping tom) - baba temelli eril anksiyete ve psikopatolojik sonuçları + kadın katilliği.
    (bkz: psycho) - freudyen bir bakış. annenin gölgesi. aseksüellik + bastırılmış eşcinsellik.
    (bkz: rear window) - sinema sanatının hitchcockyen alegorisi. konuyla alakalı en mükemmel örnek belki de.
    (bkz: vertigo) - scottie, baygın madeleine'i eve getirip soyar, ona elbise giydirir. muhtemelen onu çıplakken seyretmiştir. zaten film boyunca onu seyreder, ama gizlice, ama alenen, ama rüyalarında. sinema sanatının birkaç doruğundan biri.

    not: bu filmler halen aşılamamıştır.
    __________

    türk sinemasında bu konu üstünde pek durulmamıştır. meraklısı için birkaç hatırlatma:

    (bkz: sevmek zamanı) - kadın tablosu ve eril fantezi. bakışın estetiği.
    (bkz: suçlular aramızda) - kadın bedenine duyulan derin hayranlık.
    (bkz: susuz yaz) - sadistik bir abazanın (büyük erol taş ışıklar içinde uyu) rutin dikizlemeleri.

    evet, metin erksan'ın bu filmlerinde skopofiliye de temas edilmiştir. diğer pek çok meseleye temas edildiği gibi. bu filmlerde mazoşizm (sevmek zamanı), sadizm (susuz yaz), fetişizm (sevmek zamanı'nda resim ve manken fetişizmi, susuz yaz'da korkuluk fetişizmi) gibi freudyen meselelere de derinlemesine temas edilmiştir.
  • bakma hastalığı: görsel algıya karşı duyulan abartılı ilgi...
  • sigmund freud'un izlemekten kendini alamama ve bundan zevk alma durumunu anlatmak için icat ettigi terim. aslında hepimizde farklı seviyelerde var olan dürtülerden biri daha*, bir nevi fetiş.

    (bkz: arka pencere)
    (bkz: rear window)
    (bkz: alfred hitchcock)
  • sinema bağlamında, izleyici ekran karşısındayken altta işleyen bilinçdışı süreci tarif etmek için kullanılan bir terim. şimdi ben bu psikoanalitik laf salatalarından hoşlanmadığım gibi fazlasıyla metafizik bulduğum için vakit kaybı olarak da görüyorum. çok fazla önkabule ve atıp tutmaya ve yakıştırmaya dayanıyor. bir yerde lafı en tumturaklı sunan borusunu öttürüyor. ancak iş bakmaktan/izlemekten zevk alma kısmına gelince, söz konusu skopofili kavramı anlamlı bir yerde duruyor. freud'u gömüp yaşasın yeni kral diye lacan'a tutunanlar doğru ata oynamış.

    bu kavramı yerine oturtabilmek için lacan'ın bahsettiği (ve kaynağını freud'dan alan) iki safhayı bilmek gerekiyor. birincisi, ayna evresi. burada, erkek çocuk aynaya bakarak annesiyle arasındaki fiziksel farkı (birkaç gram et) keşfeder. ayna evresi karmaşık biraz o yüzden şimdilik şunu söylemek yeterli olacaktır. anneye bakıp, kendinde olanı orada göremeyen erkek çocuk pipisini kaybetme (kastrasyon) korkusuna girer. ikincisi primal evre (türkçede nasıl geçiyor bakmaya üşendim ne yalan söyleyeyim). burada da erkek çocuğun, anne ve babasını cima ederken görmesi anlaşılmalıdır. ama oğlan, anna-baba tarafından fark edilmez.

    şimdi sinemaya geçelim. sinema, izleyiciyi bakışın sahibi, bakan kişi, yani özne yapar. böylece, bu durumdaki izleyici ayna evresindedir. bundan başka, ikinci bir konum daha var. o da dikizleyen konumu. zevk alarak gizlice izleme, şahit olma eylemi ki bu da tahmin edebileceğiniz üzere ikinci, yani primal evreye tekabül eder. burada tüm bakışlar erkek merkezli dikkat buyurunuz. sonradan kadın merkezli öneriler olsa da özü itibariyle konu gelip gelip sinemanın erkek merkezli ve ataerkil bir kadın ve kadın bedenini sömürü (metalaştırma) aracı haline gelmesine dayanır. çıkarım yanlış değil de her durumda uygun değil. bu da bence çok sorunlu olmasına neden oluyor.

    skopofilinin çok boktan icatlar çıkarmaya çalıştığı noktalar var ancak psikoanalitik kuramlar düşünüldüğünde devede kulak kaldığından çok sinir bozmuyor. özellikle belirli tip filmlerde (abd menşeli kara filmlerde) faydalı bir bakış açısı sunmaktadır. elbette klasik yeşilçam filmlerinde de harikalar yaratır.
  • öküz gibi bakmak dediğimiz olay bundan gelir.*

    anadolu topraklarında yaşayan hemen hemen her erkek bu hastalıktan mustariptir.*
    hatta söyleyebilirim ki bu bizim genetik rahatsızlığımız. acilen rehabilite edilmesi gerek.

    ciddiyim!
  • freudun bakma hazzı.
  • skopofili görmekten zevk alma durumudur. röntgencilik ve teşhircilik de skopofilik eylemlerdir.
  • (bkz: peeping tom)
  • freud'un, izlediğini belli etmeden başkalarını izlemekten zevk alma durumunu anlatmak için bulduğu terim. yunanca skepo * ve philia * sözcüklerinden türetilmiştir.
  • yunanca skopeo (bakmak) fiilinden gelen, cinsel açıdan uyarıcı herhangi bir şeyi izleme arzusu. izlemek gerçekten cinsel faaliyette bulunmanın yerine geçer.
hesabın var mı? giriş yap