• bir metin erksan filmi. 1964 yapımı. belgin doruk ve ekrem bora oynuyor. güzel filmdi hatırladığüım fi tarihinde izlemiştim. ecnebi festivallerde ve kayıtlarda da ismi geçmekte.

    fransa'da "les coupables sont parmi nous",
    ingiltere'de "the guilty ones are among us",
    almanya'da "die schuldigen sind unter uns"
    isimleriyle biliniyor sanırım; araştırmalar onu gösteriyor.
  • --- spoiler ---
    suçlular aramızda, gelişmekte olan ülkeler için ayrılmış fonların yasadışı kullanımları sayesinde kompradorvari bir zengin olan halis bey’in , gelini demet’e düğünde hediye ettiği ‘çok değerli’ kolyenin iki hırsız tarafından çalınması ile başlar. bu kolyenin sahte olduğunu anlayan hırsızlar, zengin ailenin bu rezaletini yüzlerine vurmak için halis bey’i ararlar, fakat telefonu halis bey’in oğlu mümtaz yanıtlar; bu durumu bir şantaj olarak algılayıp, aile şerefine leke sürdürmemek adına mümtaz hırsızlara para teklif eder. sahte kolye ise bu andan itibaren cinayet, aldatma, aşk ve bireysel adalet gibi hikayeler üzerinden şehirdeki sosyal sınıflar arasındaki çelişkiyi ve savaşımı anlatır. şantaj için babasından para alan mümtaz, kolyeyi alıp hırsızlardan birini öldürür. diğer hırsız, halil, ise öldürülen arkadaşının yoksul ailesi için mümtaz’dan yardım ister. bu andan itibaren mümtaz ve halil’in sosyal/sınıfsal çatışmaları aktarılır. alt sınıfları temsil eden halil ‘yaşamak için çalmak’ söylemi içerisinde suçsuzluğunu haykırır filmde. mümtaz ve halil, kanunen suç işlemiş insanlar olduklarından, en çeliştikleri anlarda birbirlerine suçlarını hatırlatırlar fakat polise hiçbir şikayette bulunmazlar ve bu yolla olayların düğüm kısmı oluşur. halil, mümtaz’ı şikayet etse bile ona bir şey olmayacağını ve bir şekilde bu durumdan sıyrılabileceğini bilir. çünkü mümtaz devlet/polis/kanun/adalet karşısında dahi ekonomik gücü ile dokunulmazlığını ilan eder. kapitalist üretimin temsili olan mümtaz iş toplantısında “ kanunlu kanunsuz her şey benim istediğim gibi yapılacak!” diyerek kendi gücünü her şeyin üstünde görür. toplantıda eliyle döndürdüğü dünya küresi ve hemen arkasında asılı duran dünya haritası ise mümtaz’ın gücünü ve dokunulmazlığını simgeleyen metaforlardır. mümtaz, bu simgelerle dünyanın merkezi olduğuna hem kendisini, hem de çevresindekileri inandırmaya çalışırª. halil, mümtaz’ın yaptığı ve yapmakta olduğu kötülükleri karısı demet’e anlatır. fakat mümtaz’ın işlediği suçları bilenler ‘potansiyel kurbanlar’ olduklarından o’nu şikayet etmeye cüret edemezler. mümtaz hırsızlardan geri aldığı kolyeyi metresi nükhet’e hediye eder, kolyenin sahte olduğunu anlayan melodramın femme-fatal’i nükhet, mümtaz’ın tüm yaptıklarını açığa vurur ve sahte kolye hikayesini herkese duyurur. demet’in orta sınıf kaygıları ile zengin kocayla evlenme serüveni kötü sonla biter, fakat melodramım ‘iyi niyetli’ ve ‘namuslu’ kadını olan demet’i bu sonda “kuru bir döşekte umutla uyuyacağı” bir aşk bekler: halil. melodramın kötü ve fena erkeği mümtaz ise adaleti yine kendince gerçekleştirir, “ beni kendimden başka kimse cezalandıramaz.” der ve hayatına son verir. film, ii. izmir film festivali’nde “en başarılı yönetmen”, ve milano film festivali’nde (1965) “en iyi sosyal konulu film” ödüllerini almıştır.
    --- spoiler ---

    edit: mithat alam film merkezi, sinefil dergisi kaynaklıdır. hırsızlık kabül değildir...
  • filmi sabahın köründe trt den izledim herşey gayet güzel düzenlenmişde niye maskeli kostümlü balo değilde niye balık adam anlayamadım
  • türkiye'de islamci hareketin ideolojik kökenlerini bu filmde bulduğumu zannediyorum, ama belgin doruk'un orta afrika modasini takip ettiği şapkasina ve gecekondu yazan ellerine kurban olurum ayri bahis. ayrica tayyip erdoğan'in tekel işçileriyle dalga geçerken kullanmaktan kaçindiği garip gureba ve fakir fukara edebiyati konulu manasiz konusmalarinin ilk örneği de bu filmde işlenmiştir ki zaten hayat sanati hep takip eder mümtaz.
    (bkz: dinde fitre ve zekat laiklikte sosyal adalet)
  • metin erksan'ın harikalar yarattığı filmlerden biri. bir zenci var ki; en ciddi mevzular konuşulurken bile arkada kel alaka bir şekilde dans eden; sormayın* .
    film konusu,olay örgüsü ve kullanılan kamera açıları ile tanrı,kral rejisör nev-i şahsına münhasırlığını bir kez daha göstermiş.
  • rahmetli ekrem bora'nın sırf bu film için bile türk sineması adına saygıyı hak ettiğini düşünmüşümdür her zaman. umarım yakın zamanda herhangi bir tv kanalı bu filmi onun anısına yayınlar.
  • efsanevi sahnesini ve çılgın zencisini bir kenara bırakırsak, müthiş bir potansiyeli olan, ama o potansiyeli bir türlü tam gerçekleştiremeyen bir film bu.
    1964 yapımı olduğunu unutmamak gerekir elbette, metin erksan'a da haksızlık etmek istemem, ama bu filmi kubrick'in eline verseydik ortaya çıkacak sonucu görmek isterdim.
  • türk sinemasının en iyi suç filmi. filmin konusunu sınıf çatışmasıyla harmanlayarak kusursuz şekilde işlediği burjuva yaşamına sağlam taşlar atan metin erksan, suçlular aramızda ile sinema dehasının büyük bir örneğini daha sunuyor.
  • güzel bir film, güzel bir havası var. zenci çok acayipti, elmasın sahte olduğunu duyduğu an ve devamında kendine has olağanüstü dansıyla verdiği tepkiye çok güldüm.
hesabın var mı? giriş yap